Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Ekonomi
IMF yeniden yapılanıyor
Nihat Gümüş
EKİM ayının ilk haftasında dünya ekonomi çevrelerinin gözü İstanbul’daydı. Üç yılda bir Washington dışında yapılan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası yıllık guvernörler toplantıları 6-7 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Toplantılara IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin yanı sıra birçok ülkenin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları ile 186 ülkenin üst düzey yetkili, akademisyen ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan 13.000 dolayında kişi katıldı. Guvernörler toplantısı öncesinde düzenlenen seminerler silsilesinde ise gerek akademisyenler gerekse hükümet ve özel sektör temsilcileri krizde gelinen son nokta ve geleceğe ilişkin öngörüler hususunda istişare etme imkanı yakaladılar.
Küresel mali krizle birlikte geçtiğimiz yıl dünya gündemine egemen olan ve G-20 ve benzeri platformların artan önemiyle politik arenada yansıma bulan, katılımcılık, istişare, dünya ekonomisindeki yeri ne olursa olsun her ülkenin dinlenmesi, ortak prensip ve yönetişim standartları geliştirme arayışı bu yılki toplantılara da hâkimdi. Son 60 yılda dünyanın yaşamış olduğu en derin krizin aldığı son halin değerlendirildiği toplantılarda, dünya genelinde krizin dip noktasının aşıldığı, 2010 yılının ikinci yarısıyla birlikte toparlanmanın başlayacağı ve 2009’daki %1’lik küresel küçülmeye rağmen 2010’un %3 civarında bir büyüme ile sonuçlanacağı kanaati hasıl oldu. Krizle birlikte düşüş yaşayan küresel ticaretin yeniden tesisi için alınması gerekli önlemler üzerinde duruldu. Ancak asıl vurgu, küresel büyümeye en büyük katkıyı sağlayan Asya ülkeleri başta olmak üzere sadece dış ticarete dayanan büyüme stratejilerinin yerine iç talep tarafından da desteklenen yeni büyüme tarzlarının krizden çıkış sürecindeki önemi üzerine yapıldı. Bu çerçevede hükümetlerin iç talebi canlandırmak adına gerek finansal sektöre sağladıkları desteklerle gerekse diğer yatırımlar aracılığıyla son bir yılda yapmış oldukları müdahaleleri bir süre daha devam ettirmeleri kararlaştırıldı.
IMF ve Dünya Bankası’nın G-20 Londra ve Pittsburg zirvelerinde alınan kararlar doğrultusunda bir yılda yapmış olduğu ve önümüzdeki yıl yapacağı yardımlara da değinilen toplantılarda, küresel finansal sektörün kırılganlığının devam etmekte olduğu bu sebeple gerek ulusal gerek küresel düzeyde finansal kuruluşların sermaye yapılarının güçlendirilmesi için gösterilecek çabaların destekleneceği belirtildi. Öte yandan toplantılarda nasıl aşılacağı konusunda net bir sonuca varılamayan en önemli konu, krizin dünya gündemine taşıdığı en gerçek olgular olan işsizlik ve fakirlik problemleri oldu. Her ne kadar dünya üzerinde yaşamak ile yaşamamak arasında ara bir yaşam formunda varlıklarını sürdürmeye çalışan milyarlarca insanın sistemle olan münasebetlerinin mutlak bir isyan noktasına gelmemesi için yapılabilecek çam sakızı çoban armağanı hibelerden müteşekkil değirmene su taşıma çabalarından bahsedilse de işsizliğin kronik bir sorun olarak orta vadede nasıl aşılabileceğine ilişkin pek fazla bir şey söylenmedi. Ancak şurası kesin ki işsizlik, hükümetlerin ve uluslararası kurum ve platformların gündemini uzun süre işgal etmeyi sürdüreceğe benziyor.
Toplantılar sonunda İstanbul Kararları olarak dünya ekonomi literatürüne geçen istişare sonuçlarının belki de en önemlileri IMF’nin yeniden yapılanması hakkındaydı. Bu bağlamda dört karar alındı. Bunlardan birincisi ve belki de en önemlisi IMF’nin görev tanımına ilişkindi. Kuruluş amacı üye ülkelerinin karşılaşması muhtemel cari açık problemlerinin giderilmesi noktasında fon sağlama olan IMF’nin bu rolü yaşanan krizle beraber iyiden iyiye sorgulanır hale geldi. Küresel finans kurgusu içerisinde yer alan özel yatırım kuruluşları ülkelerin kısa vadeli fon ihtiyaçlarını karşılama noktasında IMF’den çok daha etkin ve verimli bir işlev görüyor. Bu durum IMF’nin görev tanımının yeniden yapılması, kısa vadeli fon sağlamanın yanında daha uzun vadeli makro politikaların küresel düzeyde uygulanması ve takip edilmesini de içeren daha geniş bir çerçeveye oturtulmasını gerekli kılıyor. Alınan ikinci karar ise IMF’nin küresel düzeyde nihai bir kredi mercii olarak bu yıl uygulamaya koyduğu “Esnek Kredi Hattı” uygulamasını genişletmesi ve daha çok ülkeye olası ani likidite ihtiyaçlarını karşılayabilecek sigorta imkanını sunması doğrultusundaydı. Bu karar, ülkelerin daha az rezerv bulundurmasını, dolayısıyla da kaynakların daha kolay bir şekilde dünya ekonomisinin kullanımına açılmasını sağlayacak.
Toplantılarda üzerinde ittifak edilmiş bir diğer husus ise IMF’nin, Finansal İstikrar Kurulu ile birlikte küresel finans hareketlerine bağlı aşırı kırılganlıkları ortaya çıkarıp, gereken önlemleri almasına olanak tanıyacak bir erken uyarı sistemi kurmasını kapsıyor. Bu karar ise IMF’ye küresel finansın izlenmesi noktasında yeni bir misyon daha getiriyor. İstanbul toplantılarında IMF’nin işleyişine ilişkin alınan en önemli kararlardan bir diğeri ise 2011 başında tamamlanması öngörülen kota reformu. Reform çerçevesinde IMF bünyesinde gereğinden fazla temsil edilen ülkelerden daha az temsil edilenlere en az %5 düzeyinde bir kota payının aktarılması planlanıyor. Bilindiği gibi kota sistemi Fon’un işleyişi açısından hayati öneme sahip ve karar alma süreçlerini doğrudan etkileyen bir unsur. Bu reformun Fon’un uygulamalarının küresel meşruiyetini artırması bekleniyor.
Kriz dünyayı dönüştürmeye devam ediyor. Öyle ki, kuruluş felsefesi Soğuk Savaş döneminde ABD ve Kuzey Atlantik ittifakının ekonomik ve siyasi çıkarlarını savunmak ve kredi ihtiyacı olan ülkelere sağladığı borçla, onları ittifak politikaları doğrultusunda hareket etmeye ikna etmek(!) olan IMF dahi değişmeye zorlanıyor. Soğuk Savaş sonrasında dünyayı tek başına yönetemeyeceğini anlaması için 1930’dan beri görmediği düzeyde bir kriz yaşaması gereken ABD’nin G-20 süreciyle başlattığı küresel katılımı artırma çabası uluslararası kurumlara da yansıyor. Ancak küreselleşmenin sekteye uğramadan devam etmesi ve krizle birlikte yeni bir yükseliş devri yaşayan ulus-devletler sisteminin küresel düzeyli organizasyonlar şeklinde daha verimli yapılara evrilebilmesi için başta Birleşmiş Milletler olmak üzere tüm global kurumların yeniden tanımlanması gerekmekte. IMF de bu kurumlardan biri. Eğer gelecekte bir dünya merkez bankası oluşturulacak ve küresel para politikalarının ihdası mümkün olabilecekse bunun IMF’yi dönüştürme yolundaki reformist çabalardan çok daha fazlasını gerektirdiği kesin. Belki de işe Fon’u lağvedip, Dünya Bankası ve IMF’nin işlevlerini tek çatı altında toplayacak ve Birleşmiş Milletler çerçevesinde hareket edecek yeni bir finansal organizasyon tesis ederek başlamak en iyisi olacaktır.

Paylaş Tavsiye Et