Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Amerika’nın pinokyoları
Ebru Afat
DÜNYANIN tepkisine aldırmaksızın Irak’ı işgal eden Bush yönetiminin, Amerikan kamuoyunu Irak Savaşı’na ikna etmek için yalan söylediği artık kesinleşti. Savaşın üzerinden aylar geçtiği halde Irak’ın elinde olduğu iddia edilen kitle imha silahlarının hâlâ bulunamaması ve hükümet üyelerinin savaşı haklılaştırmak için kullandığı tüm argümanların fos çıkmasıyla birlikte, savaş destekçisi basın organlarında bile yönetimi eleştiren yazılar yayımlanmaya başladı. Savaş öncesinde kendilerinden çok emin görünen Neoconslar ve takipçileri neredeyse yalan söylemekten uzayan burunlarını saklayacak yer arar hale geldiler. Hatta bazıları yalan söylediklerini itiraf etmek durumunda kaldılar.
İlk yalan bombası, emekli büyükelçi Joseph Wilson’un 6 Temmuz’da New York Times’ta yayımlanan makalesinde; ABD Başkanı George Bush’un 28 Ocak’ta yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında yer alan “Irak Afrika’dan nükleer silah programı için uranyum satın almaya çalıştı” iddiasının gerçekleri yansıtmadığını yazmasıyla patladı. Wilson 2002 Şubatında, CIA ile Dick Cheney’in ofisinin emri üzerine Irak’ın nükleer silah malzemesi satın almaya çalıştığı iddiasının yer aldığı belgenin güvenilirliğini araştırmak üzere Nijer’e gitmiş ve araştırmaları sonunda iddialara temel oluşturacak herhangi bir delile rastlamamıştı. Bundan sonra yaşananları Wilson şöyle anlatıyor: “İçinde yazdığım raporun yer aldığı bir dosya hazırlamadım; ancak buna rağmen ABD hükümeti arşivlerinde benim görevimi teyit eden en az dört belgenin bulunması gerekir. Belgelerin; Niamey’deki (Nijer’in başkenti) incelemelerimle ilgili büyükelçinin raporunu, elçilik çalışanları tarafından yazılan ayrı bir raporu, gezimi özetleyen bir CIA raporunu ve de örgütün Cheney’nin ofisine sözlü olarak verdiği spesifik bir cevabı da içermesi gerekir. Bu raporların hiçbirini görmediğim gibi bunun standart bir operasyon prosedürü olduğunu bilmeye yetecek kadar yönetimde zaman geçirdim.” 
Wilson’ın açıklamaları Bush yönetimi ve Irak Savaşı’nı başından beri destekleyen çevrelerde bile deprem etkisi yarattı. CIA, Beyaz Saray’ı Irak’ın uranyum satın almaya çalıştığı istihbaratının gerçek olmayabileceği yönünde uyarmış olmasına rağmen, Bush’un konuşmalarının hazırlanmasından sorumlu olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, savaşı haklılaştırmak için Bush’un konuşmasında bu iddiaya yer vermekten sakınmamıştı. Sovyetler Birliği uzmanı bir akademisyen olan Soğuk Savaş kraliçesi Rice, “Eğer CIA Direktörü George Tenet’in başkanın konuşmasında geçen cümle hakkında bir kuşkusu olsaydı, Bush’un ya da ona bağlı çalışanların bunu bilmelerine imkan vermezdi” diyerek olayın sorumluluğunu CIA’in üstüne yıkmaya çalıştı. Fakat CIA Başkanı George Tenet iyi askeri oynadı ve kendini ya da örgütünü savunmak için fazla çaba göstermedi. Ancak Bush’un 30 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında Ulusa Sesleniş konuşmasında geçen iddiaların tüm sorumluluğunu da tek başına üzerine alması bile “Condi”yi “Afrika’dan alınan uranyum” filminin başrol oyuncusu olmaktan kurtarmaya yetmedi. Boston Globe yazarlarından Derrick Jackson’ın 13 Ağustos tarihli makalesinde, Ulusa Sesleniş konuşmasında yer alan “bir mantar bulutu olarak ortaya çıkacak nükleer silahın kullanılmasına engel olmak” tezinde haklı olduklarını söylemeye devam eden Rice’ın sözlerine verdiği karşılık oldukça çarpıcıydı: “Kendini beğenmiş Amerikalıların, olmayan bir nükleer silah tehdidini değil; Vietnam’dan beri en öldürücü yalan haline gelen Beyaz Saray üzerindeki tehdidi aramaları gerekir.”
Bush aynı konuşmasında Saddam Hüseyin’in nükleer silah imalatında kullanılan uranyum zenginleştirici santrifüjler için yüksek dayanıklılığa sahip alüminyum tüpler almaya çalıştığını da ileri sürmüştü. Ne yazık ki bu iddia da gerçekleri yansıtmıyordu. Clinton yönetimi sırasında ABD Silah Kontrol ve Silahsızlanma Ajansı Şefi ve Dışişleri Bakanlığı Silah Kontrol Danışmanı olarak görev yapan Peter Zimmerman, 14 Ağustos’ta Washington Post’ta yayımlanan makalesinde bu iddianın nasıl çürütüldüğünü bir kez daha gözler önüne seriyordu: “…IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) denetçileri, gerçeğin kesin kanıtını ürettiler; nükleer silah değil, roket gövdeleri. Tüpler ancak uzun ve karmaşık çalışmalar sonrasında santrifüjlerde kullanılabilirdi.”
24 Temmuz’da Kongre’nin 11 Eylül Saldırılarını Araştırma Komitesi’nin hazırladığı, büyük gürültüler koparan raporu yayımlandı. 11 Eylül saldırılarını ayrıntılı olarak inceleyen 828 sayfalık raporun kamuoyuna açıklanmayan 28 sayfalık bölümünde, üstü kapalı olarak saldırıların arkasındaki devletin Suudi Arabistan olduğu ifade ediliyordu. Irak Savaşı’nın başlıca mimarlarından olan Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz, Kongre’nin 11 Eylül raporunun yayımlanmasından birkaç gün sonra, Irak ile 11 Eylül saldırıları arasında bir bağlantı olmadığını itiraf ederek, Bush yönetimine olan güvenini yitirmeye başlayan Amerikan kamuoyunu bir kez daha şaşkınlığa uğrattı. 1 Ağustos’ta muhafazakar eğilimli ve savaş yanlısı Ulusal Radyo’da yayınlanan ‘The Laura Ingraham Show’ isimli programa telefonla katılan Wolfowitz’in, “Irak’ın 11 Eylül saldırılarının arkasında olduğuna ilk defa ne zaman inanmaya başladığı” sorusuna verdiği cevap birçokları için tam bir sürprizdi: “Şu an için Irak’ın bir ilişkisi olduğunu söyleyebileceğimden emin değilim.” Wolfowitz’in cevabı, Irak Savaşı’na karşı çıkanların, Bush yönetiminin Irak ile 11 Eylül ya da El-Kaide arasında bağlantı olduğunu gösteren bir delile sahip olmadığı halde Saddam Hüseyin’i ve Baas Rejimi’ni devirmek için 11 Eylül saldırılarını bir bahane olarak kullandığı yönündeki şüphelerini teyit ediyordu.
Başkan’ın ve diğer kıdemli hükümet yetkililerinin Irak ile El-Kaide arasındaki bağlantıyı açıklamak için kullandıkları istihbarat bilgileri, Wolfowitz ile Savunma Politikası Müsteşarı Douglas Feith’in başkanlığını yaptığı gizli bir Pentagon komitesi tarafından bir araya getirilmişti. Dow Jones Newswires (www.djnewswires.com) Los Angeles Bürosu’nun eski şefi Jason Leopold, Antiwar sitesinde (www.antiwar.com) 7 Ağustos’ta yayımlanan makalesinde Özel Planlar Ofisi ismini taşıyan Pentagon biriminin 11 Eylül saldırılarından sonra Irak ile El-Kaide arasındaki bağlantıyı bulmak için oluşturulduğunu yazıyordu.
Bush yönetimi, şüpheli istihbarat bilgilerine dayanan dehşet senaryoları yazarak, 11 Eylül saldırılarından sonra abartılmış vatanseverlik, korku ve kuşku karışımı bir ruh haline bürünen Amerikan kamuoyunun Irak Savaşı’nı desteklemesini sağladı. Hakim medyanın ajite edici savaş yanlısı yaklaşımı da hükümetin işini kolaylaştırdı. Saddam Hüseyin rejiminin beklenenden daha kısa sürede devrilmesi ve Amerikan ordusunun görünüşte kolay bir zafer kazanması, 11 Eylül sonrası güvenlik krizine giren Amerikan halkının gururunu okşamıştı. ABD’nin bu geçici zafer sarhoşluğunu üzerinden atması fazla uzun sürmedi. Irak işgalini sürdürmenin insani ve ekonomik maliyetinin her geçen gün daha da artması ve Irak’ın gittikçe bir bataklığa dönüşmesi, Amerikan kamuoyunun Bush Hükümeti’ne ve savaşa verdiği desteği aşındırdı. Irak’tan esen rüzgar, Washington’daki yalancıların mumlarını söndürdü. Masalda Pinokyo’nun uzayan burnunu eski haline getirecek bir iyilik perisi vardı. Ne yazık ki Bush ve ekibinin dibe vuran itibarlarını yükseltecek ve yeniden seçilmelerini sağlayacak perileri de yok.

Paylaş Tavsiye Et