Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Nükleer köyün ağaları ve taşlanan İran
Berdal Aral
BU­GÜN “bir bar­dak su­da ko­pa­rı­lan bü­yük bir fır­tı­na”ya dö­nüş­tü­rül­müş olan İran’ın nük­le­er prog­ra­mı, Şah dö­ne­min­de ABD ile İran ara­sın­da im­za­la­nan bir an­laş­ma çer­çe­ve­sin­de baş­la­dı. İran, 1968 yı­lın­da im­za­la­nıp 1970’te yü­rür­lü­ğe gi­ren Nük­le­er Si­lah­la­rın Ya­yıl­ma­sı­nı Ön­le­me An­laş­ma­sı (NPT)’na da­ha baş­lan­gıç­tan iti­ba­ren ta­raf ol­du. Bu dö­nem­de İran, ABD’nin he­ge­mo­nik çı­kar­la­rı­nın Or­ta­do­ğu’da­ki jan­dar­ma­lı­ğı­nı bü­yük bir iş­tah­la yap­tı­ğın­dan, Ba­tı dün­ya­sı­nın gö­zün­de “is­tik­rar­lı bir ül­ke” ve “gü­ve­ni­lir bir dost” idi. Hat­ta öy­le ki, 1960’lı ve 70’li yıl­lar­da İran’a nük­le­er tek­no­lo­ji sat­ma ko­nu­sun­da Ba­tı­lı ül­ke­ler ade­ta bir­bir­le­riy­le ya­rış­mak­tay­dı. Söz­ge­li­mi, bir kı­sım ABD şir­ket­le­ri İran’da nük­le­er ya­kıt­tan plü­ton­yum üre­ten ye­ni­den iş­le­me te­sis­le­ri ku­rar­ken, Al­man şir­ket­le­ri de ba­sınç­lı su üre­ten nük­le­er te­sis­ler aç­mış­lar­dı.
1979’da ger­çek­le­şen İs­lam Dev­ri­mi’nden son­ra ye­ni yö­ne­tim, Şah dö­ne­min­de baş­la­tı­lan ge­niş kap­sam­lı nük­le­er prog­ra­mı as­kı­ya al­dı. Ne var ki, kı­sa bir sü­re son­ra nük­le­er fa­ali­yet­le­re ye­ni­den baş­la­ma­ya ka­rar ve­ren İran, bu kez da­ha zi­ya­de ken­di kay­nak­la­rı­na yas­lan­ma­yı bir stra­te­jik he­def ola­rak be­lir­le­di. Bu çer­çe­ve­de Bir­leş­miş Mil­let­ler ör­gü­tü­nün nük­le­er me­se­le­ler­de­ki gö­zü ku­la­ğı olan Ulus­la­ra­ra­sı Atom Ener­ji­si Ajan­sı’na yap­tı­ğı bir bil­di­rim­le, bun­dan böy­le nük­le­er fa­ali­yet­le­ri için ken­di üre­te­ce­ği nük­le­er ya­kı­tı kul­la­na­ca­ğı­nı ifa­de et­ti. O dö­nem­de Ajans’ın İran’a gü­ve­ni tam­dı. Öy­le ki, Ajans, 1983 yı­lın­da NPT’ye uy­gun ola­rak, si­vil amaç­lı ol­du­ğun­dan kuş­ku duy­ma­dı­ğı İran’ın zen­gin­leş­ti­ril­miş uran­yum ya­kı­tı el­de et­me yö­nün­de­ki ça­ba­la­rı­na kat­kı sağ­la­mak mak­sa­dıy­la, bu ül­ke­ye tek­no­lo­jik des­tek ve­re­ce­ği­ni be­yan et­miş­ti. Ne var ki, son­ra­dan ABD’nin bas­kı­la­rı so­nu­cu ge­ri adım at­tı.
İran’ın nük­le­er ener­ji­ye ulaş­ma amaç­lı tüm ça­ba­la­rı, 1980’li yıl­lar­dan iti­ba­ren ço­ğu za­man İran’ın Ba­tı­lı es­ki-or­tak­la­rı ta­ra­fın­dan sa­bo­te edil­me­ye ça­lı­şıl­dı. Söz­ge­li­mi, Fran­sa bu ül­ke­ye dev­rim son­ra­sın­da zen­gin­leş­ti­ril­miş uran­yum sat­ma­mak­ta di­ren­di. Al­man­ya da ben­zer şe­kil­de, nük­le­er re­ak­tör kur­mak için ge­re­ken tek­nik mal­ze­me­yi İran’a ver­me­di. İran bu sü­reç­te da­ha zi­ya­de ken­di im­kan­la­rıy­la ge­rek­li bi­lim­sel/tek­no­lo­jik alt­ya­pı­yı oluş­tu­rur­ken, za­man za­man da Rus­ya ve Çin’den nük­le­er mal­ze­me, tek­no­lo­ji ve ekip­man al­dı. Söz­ge­li­mi öne­mi tar­tı­şıl­maz olan Bu­şehr’de­ki nük­le­er san­tral Rus­ya ta­ra­fın­dan in­şa edil­di.
Ha­li­ha­zır­da İran, nük­le­er prog­ra­mı bün­ye­sin­de, çe­şit­li araş­tır­ma ens­ti­tü­le­ri, nük­le­er re­ak­tör­ler ve uran­yum zen­gin­leş­tir­me fa­ali­yet­le­ri­ni de kap­sa­yan uran­yum iş­le­me te­sis­le­ri kur­ma­yı ba­şar­mış bu­lu­nu­yor. Ge­niş kap­sam­lı si­vil nük­le­er prog­ra­mı sa­ye­sin­de, İran’ın 2010 yı­lın­da 6.000 me­ga­vat dü­ze­yin­de elek­trik el­de et­me­yi he­def­le­di­ği bi­li­ni­yor. İran, nük­le­er prog­ra­mı­nı, sa­hip ol­du­ğu pet­rol ve do­ğal­gaz kay­nak­la­rı­nı çe­şit­len­dir­mek ve bu alan­da önem­li bir tek­no­lo­jik sıç­ra­ma yap­mak için bü­yük bir im­kan ola­rak gö­rü­yor. Bu hu­sus­ta İran’da­ki tüm si­ya­si par­ti­ler ve top­lu­mun he­men he­men bü­tün ke­sim­le­ri hem­fi­kir. Yö­ne­ti­ci­ler da­hil, İran’da her­kes şu­nu söy­lü­yor: “İran’ın ba­rış­çıl amaç­lı ola­rak nük­le­er sa­na­yi kur­ma­sı bir ha­yat me­mat me­se­le­si­dir.”
İran da da­hil ol­mak üze­re bu­gün dev­let­le­rin ta­ma­mı­na ya­kı­nı,‘bağ­la­yı­cı’ ni­te­li­ği kuş­ku gö­tür­me­yen NPT’ye ta­raf­tır. Bu an­laş­ma­nın ön­gör­dü­ğü üze­re, İran’ın nük­le­er te­sis­le­ri de 1970 yı­lın­dan iti­ba­ren Ajans uz­man­la­rı­nın de­ne­ti­mi­ne açıl­dı. Yi­ne 1 Ocak 1967 iti­ba­riy­le nük­le­er si­lah sa­hi­bi ve bu an­laş­ma­ya ta­raf dev­let­ler, “nük­le­er si­lah­la­rı ve­ya di­ğer pat­la­yı­cı nük­le­er araç­la­rı... nük­le­er si­lah sa­hi­bi ol­ma­yan her­han­gi bir dev­le­te ver­me­me” yü­küm­lü­lü­ğüy­le kar­şı kar­şı­ya­dır (1. mad­de). Nük­le­er si­lah­la­ra sa­hip ol­ma­yan dev­let­ler ise, bu si­lah­la­rı el­de et­me ara­yı­şı için­de ol­ma­ya­cak­lar­dır (2. mad­de). An­laş­ma­ya ta­raf nük­le­er si­lah sa­hi­bi ol­ma­yan dev­let­le­rin nük­le­er te­sis­le­ri Ajans uz­man­la­rı­nın de­ne­ti­mi­ne açık ola­cak­tır. Bu­ra­da he­def­le­nen, nük­le­er ener­ji­nin ba­rış­çıl amaç­lar­la kul­la­nı­lıp kul­la­nıl­ma­dı­ğı­nı sap­ta­mak­tır (3. mad­de). Yi­ne bu an­laş­ma çer­çe­ve­sin­de, nük­le­er tek­no­lo­ji­ye sa­hip olan ta­raf dev­let­ler, “nük­le­er ener­ji­nin ba­rış­çıl amaç­lar­la kul­la­nıl­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak ci­haz, mad­de, bi­lim­sel ve tek­no­lo­jik bil­gi­le­rin”, bun­la­ra sa­hip ol­ma­yan dev­let­ler­le en ge­niş bi­çim­de pay­la­şı­mı­nı yü­küm­le­nir­ler (4/2. mad­de). 6. mad­de­ye gö­re, nük­le­er si­lah sa­hi­bi olan ta­raf dev­let­ler, “nük­le­er si­lah ya­rı­şı­nın ya­kın ta­rih­te dur­du­rul­ma­sı” ve kap­sam­lı nük­le­er si­lah­sız­lan­ma için gö­rüş­me­le­ri “iyi ni­yet­le yü­rüt­me­yi üst­le­nir­ler.”
Ne ha­zin­dir ki, “nük­le­er ku­lüp” üye­si olan ta­raf dev­let­ler, NPT’de be­lir­ti­len yü­küm­lü­lük­le­ri­nin ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­mek­ten ka­çın­mış­lar­dır. Baş­ta ABD ol­mak üze­re, İn­gil­te­re ve za­man za­man Fran­sa, ‘ha­sım’ say­dık­la­rı dev­let­le­rin nük­le­er tek­no­lo­ji­ye ulaş­ma­sı­nı en­gel­le­mek için sa­hip ol­duk­la­rı bil­gi ve tek­no­lo­ji­yi bu dev­let­ler­le pay­laş­mak bir ya­na, on­la­rın bu yön­de­ki ça­ba­la­rı­na sek­te vur­mak ama­cıy­la nük­le­er tek­no­lo­ji­ye sa­hip baş­ka dev­let­ler üze­rin­de bas­kı uy­gu­la­mak­tan da çe­kin­me­miş­ler­dir. ABD bu an­laş­ma­yı gör­mez­lik­ten ge­le­rek ulus­la­ra­ra­sı ta­ah­hüt­le­ri­ni çiğ­ne­mek­te ve dış iliş­ki­le­rin­de yay­gın bi­çim­de bas­kı ve sin­dir­me yön­te­mi­ni kul­lan­mak­ta­dır. Bu ‘çar­pık’ yak­la­şı­mın ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­de mü­te­ma­di­yen ger­gin­lik üret­ti­ği açık­tır. Ba­rış­çıl amaç­lı ola­rak nük­le­er tek­no­lo­ji el­de et­me­ye ça­lış­tı­ğı­nı sa­vu­nan İran’a, kı­sa va­de­de nük­le­er si­lah üret­me ka­pa­si­te­si­ne sa­hip ol­ma­dı­ğı bi­lin­me­si­ne rağ­men uy­gu­la­nan bas­kı­lar, hem gay­ri ah­la­kî hem de gay­ri hu­ku­kî­dir.
Öte yan­dan, beş yıl­da bir ya­pı­lan NPT’yi Göz­den Ge­çir­me Kon­fe­rans­la­rın­da, yer­yü­zü­nü kü­re­sel si­lah­lar­dan ta­ma­mıy­la arın­dır­ma öne­ri­le­ri, şu ve­ya bu ge­rek­çey­le, ABD baş­ta ol­mak üze­re, il­gi­li dev­let­ler­ce hep red­de­dil­miş­tir. Söz­ge­li­mi, Ma­yıs 2005’te ya­pı­lan son Göz­den Ge­çir­me Kon­fe­ran­sı’nda ABD, ka­tı­lım­cı­la­rın İran’ın nük­le­er prog­ra­mı­na odak­lan­ma­la­rı­nı is­ter­ken; di­ğer dev­let­le­rin ka­hir ek­se­ri­ye­ti nük­le­er si­lah sa­hi­bi dev­let­le­rin si­lah­sız­lan­ma yö­nün­de her­han­gi bir gay­ret gös­ter­me­yi­şi­nin ma­sa­ya ya­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni be­yan et­miş­ler­dir.
İran üze­rin­de em­per­yal odak­lar­dan ne­şet eden ulus­la­ra­ra­sı bas­kı­lar, bu ül­ke­yi bir ba­kı­ma tüm ener­ji­si­ni nük­le­er si­lah üre­ti­mi­ne has­ret­me­ye “teş­vik et­mek­te­dir”. İran’ın uzun­ca bir sü­re­dir ABD-İs­ra­il iki­li­si ta­ra­fın­dan sal­dı­rı teh­di­di al­tın­da tu­tul­du­ğu açık­ça gö­rül­mek­te­dir. İran’ın bu du­ru­mu ge­rek­çe gös­te­re­rek NPT’den çe­kil­me­si, as­lın­da ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka hiç de ay­kı­rı ol­ma­ya­cak­tır; zi­ra an­laş­ma­nın 10. mad­de­si­ne gö­re, her­han­gi bir ta­raf dev­let, bu an­laş­ma­nın ön­gör­dü­ğü ta­ah­hüt­le­rin “ül­ke­si­nin yük­sek çı­kar­la­rı­nı teh­li­ke­ye dü­şür­dü­ğü­ne ka­rar ve­rir­se”, an­laş­ma­dan çe­kil­me hak­kı­na sa­hip­tir. Ni­te­kim Ku­zey Ko­re, bu tür ge­rek­çe ve kay­gı­lar­la, 2003 yı­lın­da bu an­laş­ma­dan çe­kil­di­ği­ni ilan ede­rek, ül­ke­de­ki si­lah de­net­çi­le­ri­ni kov­muş­tur. Yal­nız­ca an­laş­ma­lar hu­ku­ku çer­çe­ve­sin­de de­ğil, ya­pı­la­ge­liş (tea­mül hu­ku­ku) ku­ral­la­rı çer­çe­ve­sin­de de nük­le­er si­lah­la­rın var­lı­ğı­nı ve hat­ta kul­la­nı­mı­nıya­sa­dı­şı ilan et­mek (ne ya­zık ki) bu­gün için pek müm­kün gö­rün­me­mek­te­dir. Ulus­la­ra­ra­sı Ada­let Di­va­nı, 1996 yı­lın­da ver­miş ol­du­ğu Nük­le­er Si­lah Teh­di­di­nin ya da Kul­la­nı­mı­nın Ya­sal­lı­ğı­na İliş­kin Da­nış­ma Gö­rü­şü’nde, nük­le­er si­lah­la­ra sa­hip olan dev­let­le­rin, bu si­lah­la­rı gü­ven­lik­le­ri­nin ni­hai ga­ran­ti­si ola­rak gör­dük­le­ri­ni ifa­de et­miş­tir. O ne­den­le, Di­van’a gö­re, “il­gi­li dev­let­le­rin” bu hu­sus­ta­ki or­tak ka­na­at­le­ri dik­ka­te alın­dı­ğın­da, nük­le­er si­lah­la­rın kul­la­nı­mı­nın ya­pı­la­ge­liş ku­ral­la­rı çer­çe­ve­sin­de ya­sa­dı­şı ol­du­ğu­na hük­met­mek için va­kit he­nüz er­ken­dir. Bu du­rum­da her­hal­de şu söy­le­ne­bi­lir: An­laş­ma­ya ta­raf ol­ma­dı­ğı sü­re­ce her­han­gi bir dev­le­tin nük­le­er si­lah sa­hi­bi ol­ma­sı, mev­cut ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka zıt düş­me­ye­cek­tir.
NPT’den bir­kaç yıl ön­ce çe­ki­len Ku­zey Ko­re ha­riç tu­tu­lur­sa, bu­gün bu an­laş­ma­ya ta­raf ol­ma­yan nük­le­er si­lah sa­hi­bi üç dev­let var­dır: İs­ra­il 1967’de, Hin­dis­tan 1974’te, Pa­kis­tan ise 1990’lar­da nük­le­er si­lah üret­me­yi ‘ba­şa­ra­rak’ nük­le­er ku­lü­be gir­miş­ler­dir. Bu sü­reç­te her­han­gi bir ulus­la­ra­ra­sı de­ne­ti­me ta­bi ol­ma­mak için bu dev­let­ler bu­gü­ne dek NPT’ye ta­raf ol­mak­tan ka­çın­mış­lar­dır. Bu­na kar­şı­lık, bu an­laş­ma­nın yü­küm­lü­lük­le­ri­ni be­nim­se­ye­rek nük­le­er si­lah üret­me gi­ri­şi­min­de bu­lun­ma­ma­yı ta­ah­hüt eden ve tüm si­lah­la­rı­nı bun­dan yıl­lar ön­ce ulus­la­ra­ra­sı de­ne­ti­me açan İran, hu­su­si­yet­le ABD’nin (ve İn­gil­te­re’nin) bit­mek bil­me­yen ça­ba­la­rı ne­ti­ce­sin­de BM Gü­ven­lik Kon­se­yi eliy­le kıs­ka­ca alın­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta­dır. ABD’nin ba­şı­nı çek­ti­ği ulus­la­ra­ra­sı ira­de, hu­su­si­yet­le 11 Ey­lül (2001) sal­dı­rı­la­rı son­ra­sın­da, İran’ın si­vil amaç­lı da ol­sa uran­yum zen­gin­leş­tir­me fa­ali­yet­le­ri­ne son ver­me­si­ni is­te­mek­te­dir. Cum­hur­baş­ka­nı Ah­me­di­ne­jad’ın ABD ve İs­ra­il kar­şı­tı ateş­li söy­lem­le­ri de özel­lik­le Ba­tı ka­muo­yu ve ba­zı ulus­la­ra­ra­sı ku­rum­lar nez­din­de ABD-mer­kez­li sal­dı­rı ve yıp­rat­ma kam­pan­ya­sı­nın ‘ina­nır­lı­ğı’nı art­tır­mak­ta­dır. Yo­ğun bas­kı­lar al­tın­da ka­lan Ajans ise 18 Ey­lül 2004’te oy­bir­li­ğiy­le al­dı­ğı bir ka­rar­da, İran’ın uran­yum zen­gin­leş­tir­me fa­ali­ye­ti­ni don­dur­ma­sı­nı is­te­miş­tir. Ha­zi­ran 2006’da ya­yım­la­nan 2005 yı­lı ra­po­run­da ise, Ajans, “İran’ın elin­de­ki tüm nük­le­er mal­ze­me­le­rin ve fa­ali­yet­le­rin bil­gi­mi­ze su­nul­du­ğu­nu söy­le­ye­cek du­rum­da de­ği­liz” ifa­de­si­ne yer ver­miş­tir. Aşa­ğı­da in­ce­le­ne­cek olan 1696 sa­yı­lı Gü­ven­lik Kon­se­yi ka­rar ta­sa­rı­sı­na iliş­kin tar­tış­ma­lar sı­ra­sın­da İran’ın BM Dai­mi Tem­sil­ci­si’nin de vur­gu­la­dı­ğı gi­bi Ajans, ay­nı ra­por­da, iç­le­rin­de 14 Av­ru­pa ül­ke­si­nin ve ba­zı Gü­ven­lik Kon­se­yi üye­le­ri­nin de bu­lun­du­ğu tam 45 dev­let için ben­zer ifa­de­ler kul­lan­mış­tır. Ma­ma­fih ok­ka­nın al­tı­na itil­mek is­te­nen sa­de­ce İran’dır.
Ajans’ın bek­le­nen ra­po­ru­nun ken­di­si­ne su­nul­ma­sıy­la bir­lik­te, va­kit ge­çir­me­den ha­re­ke­te ge­çen BM Gü­ven­lik Kon­se­yi, son bir yıl için­de İran’ın nük­le­er prog­ra­mı­na iliş­kin iki ka­ra­rı ka­bul et­miş­tir. Yal­nız­ca Ka­tar’ın ‘ha­yır’ oyu ver­di­ği ve Tem­muz 2006’da ka­bul edi­len 1696 sa­yı­lı ka­rar, 31 Ağus­tos 2006 ta­ri­hi­ne dek uran­yum zen­gin­leş­tir­me ve ye­ni­den iş­le­me fa­ali­yet­le­ri­ne son ver­me­di­ği tak­dir­de, İran’a kar­şı yap­tı­rım ka­ra­rı alı­na­ca­ğı­nı ilan et­miş­tir. İran’ın bu fa­ali­yet­le­rin­den vaz­geç­me­me­si üze­ri­ne, 23 Ara­lık 2006’da 1737 sa­yı­lı Gü­ven­lik Kon­se­yi ka­ra­rı bu kez oy­bir­li­ğiy­le ka­bul edil­miş­tir. Bu ka­rar mu­va­ce­he­sin­de, bir yan­dan İran’a nük­le­er mal­ze­me ve tek­no­lo­ji sa­tı­şı ya­sak­lan­mış, bir yan­dan da İran’ın nük­le­er prog­ra­mıy­la ir­ti­bat­lı olan ki­şi­le­rin ve şir­ket­le­rin mal var­lık­la­rı don­du­rul­muş­tur. Da­ha da öte­si, ka­rar, uran­yum zen­gin­leş­tir­me fa­ali­yet­le­rin­den vaz­geç­me­mek­te bun­dan son­ra da ıs­rar et­me­si ha­lin­de, İran’a kar­şı da­ha kap­sam­lı yap­tı­rım­la­rın yol­da ol­du­ğu­nu bil­dir­mek­te­dir.
İran’ın nük­le­er si­lah üret­me­ye ça­lış­tı­ğı id­dia­sı, he­men he­men her­ke­sin ka­bul et­ti­ği gi­bi te­mel­siz ve asıl­sız bir id­dia­dır. Ajans, bu­gü­ne dek hiç­bir aşa­ma­da, nük­le­er ener­ji prog­ra­mı­nı 1959’da baş­la­tan İran’ın nük­le­er si­lah üret­me gay­re­tin­de ol­du­ğu­nu ifa­de eden bir ra­po­ru ka­le­me al­ma­mış­tır. İran hem İmam Hu­mey­ni’nin hem de Ali Ha­ma­ney’in reh­ber­lik­le­ri dö­ne­min­de, “nük­le­er si­lah­la­rın üre­ti­mi­nin ve kul­la­nı­mı­nın İs­lam di­ni­ne gö­re ha­ram ol­du­ğu­nu” ilan eden (bağ­la­yı­cı) fet­va­lar ya­yım­la­mış­tır. Za­ten, bu­gü­ne dek, ulus­la­ra­ra­sı si­lah de­net­çi­le­ri­nin nük­le­er san­tral­le­ri­ni ve araş­tır­ma mer­kez­le­ri­ni ya­kın gö­ze­tim ve de­ne­tim al­tın­da tut­tu­ğu hiç­bir dev­let, ay­nı an­da giz­li­ce nük­le­er si­lah üret­miş/üre­te­bil­miş de­ğil­dir. Bü­tün bu ger­çek­ler, İran’a yö­ne­lik kuş­ku­nun ve ulus­la­ra­ra­sı bas­kı­nın hak­sız­lı­ğı­nı ve yer­siz­li­ği­ni or­ta­ya koy­mak­ta­dır.
İran’a yö­ne­lik bit­mek tü­ken­mek bil­me­yen bu hu­su­me­tin asıl kay­na­ğı, bel­ki de İran’ın tem­sil et­ti­ği ‘şey’de aran­ma­lı­dır. Pe­ki, ne­dir o ‘şey’? İran’a iliş­kin ka­rar­la­rın yal­nız­ca ve yal­nız­ca Tah­ran’da alın­ma­sı, onur­lu ve ak­tif bir dış po­li­ti­ka, İs­lam bir­li­ği ga­ye­si­nin tu­tar­lı bir şe­kil­de gö­ze­til­me­si, he­ge­mo­nik güç­le­rin ta­sal­lu­tu­na kar­şı di­re­niş, maz­lum mil­let­ler­le da­ya­nış­ma, Or­ta­do­ğu’da­ki di­renç odak­la­rı­na ve­ri­len des­tek, bi­lim ve tek­no­lo­ji üret­me ira­de­si ve ye­te­ne­ği, güç­lü bir ai­di­yet duy­gu­suy­la per­çin­len­miş bir ‘mil­let’ ol­ma vas­fı­nın be­lir­gin­li­ği. Bun­dan öte­si, ko­pa­rı­lan bun­ca fır­tı­na, ga­li­ba laf ü gü­zaf!
Dün­ya bu­gün, ne ya­zık ki, hak, hu­kuk ve ada­le­tin sü­kut et­ti­ği bir ta­rih­sel dö­ne­meç­te bi­lin­mez bir ge­le­ce­ğe doğ­ru gi­di­yor. Çok ‘il­ginç’ za­man­lar­da ya­şı­yo­ruz, ço­ok!

Paylaş Tavsiye Et