Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Yüzleşiyorum
Asya Birleşik Devletleri
Mustafa Özel
SA­VAŞ da­vul­la­rı ye­ni­den çal­ma­ya baş­la­dı. ABD muh­te­me­len İran’a sal­dı­ra­cak. Bel­ki İs­ra­il’i bir kal­dı­raç gi­bi kul­la­nıp, ön­ce on­la­rı sal­dır­ta­cak. İran, İs­ra­il’e ce­vap ver­me­ye ça­lı­şın­ca da, bu se­fer ABD dev­re­ye gi­re­cek ve yo­ğun bom­bar­dı­man baş­la­ya­cak. Pa­kis­tan’da olup bi­ten­ler de göz önü­ne alı­nır­sa, ABD’nin kap­sam­lı bir ope­ras­yon pe­şin­de ol­du­ğu aşi­kâr. Af­ga­nis­tan-Kür­dis­tan hat­tın­da sert rüz­gar­lar esi­yor. Baş­ba­kan Er­do­ğan New York’tay­ken, Ka­ra Kuv­vet­le­ri Ko­mu­ta­nı Org. İl­ker Baş­buğ’un Ame­ri­kan yö­ne­ti­mi­ni ze­hir zem­be­rek eleş­tir­me­si ge­li­şi­gü­zel de­ğil.
Sa­de­ce Tür­ki­ye de­ğil, Rus­ya ve Çin de ye­ni kü­re­sel ope­ras­yo­nun far­kın­da­lar.Çin ile Rus­ya’nın ön­cü­lü­ğün­de da­ha 1996’da ku­ru­lan Şang­hay İş­bir­li­ği Ör­gü­tü (Şİ­Ö)’nün 16 Ağus­tos 2007’de Kır­gı­zis­tan’ın baş­ken­ti Biş­kek’te ya­pı­lan 7. zir­ve­si tam da bu ko­nu­la­ra odak­lıy­dı. Zir­ve­ye Çin, Rus­ya, Kır­gı­zis­tan, Ta­ci­kis­tan, Öz­be­kis­tan ve Ka­za­kis­tan’ın dev­let baş­kan­la­rı ile Şİ­Ö’ye göz­lem­ci sta­tü­sün­de ka­tı­lan İran, Hin­dis­tan, Pa­kis­tan ve Mo­ğo­lis­tan’ın dev­let baş­kan­la­rı ka­tıl­dı. Ay­rı­ca Türk­me­nis­tan Cum­hur­baş­ka­nı ile Af­ga­nis­tan Cum­hur­baş­ka­nı onur ko­nu­ğu ola­rak zir­ve­de yer al­dı­lar. Zir­ve­de, “çok ku­tup­lu dün­ya dü­ze­ni­nin” ge­rek­li­li­ği vur­gu­la­na­rak, ABD’ye mey­dan okur tarz­da açık­la­ma­lar ya­pıl­dı.
As­ke­rî ge­liş­me­le­rin ve ener­ji ko­nu­la­rı­nın ön pla­na çık­tı­ğı zir­ve so­nun­da “İyi Kom­şu­luk, Ba­rış ve İş­bir­li­ği An­laş­ma­sı” ile “Biş­kek Şİ­Ö Dek­la­ras­yo­nu ve Or­tak Bil­di­ri­si” im­za­lan­dı. Or­tak bil­di­ri­de, üye ül­ke­ler ara­sın­da­ki “çok ka­de­me­li iş­bir­li­ği­nin kap­sam­lı ve de­rin­li­ği­ne ge­liş­ti­ril­me­si ve te­rö­rizm­le mü­ca­de­le­nin art­tı­rıl­ma­sı” ge­rek­ti­ği vur­gu­lan­dı. Şİ­Ö ça­tı­sı al­tın­da “Ba­rış Gö­re­vi 2007” adıy­la Çin ve Rus­ya’da ya­pı­lan as­ke­rî tat­bi­kat­lar bü­yük yan­kı uyan­dır­dı. Ör­güt üye­le­ri­nin de ilk de­fa tam ka­tı­lı­mıy­la 9-16 Ağus­tos ta­rih­le­ri ara­sın­da ya­pı­lan bü­yük çap­lı bu tat­bi­kat, “NA­TO’ya kar­şı göv­de gös­te­ri­si” ola­rak de­ğer­len­di­ril­di. Zir­ve­nin öne çı­kan ko­nu­la­rın­dan bi­ri de, ör­güt bün­ye­sin­de ku­rul­ma­sı öne­ri­len “ener­ji ajan­sı” pro­je­si idi. Üye ül­ke­ler ta­ra­fın­dan mem­nu­ni­yet­le kar­şı­la­nan an­cak AB ve ABD’nin tep­ki gös­ter­di­ği bu pro­je­nin ha­ya­ta ge­çi­ril­me­siy­le “do­ğal­gaz OPEC’i” ku­rul­muş ola­cak.
Evet, kü­re­sel ka­pi­ta­liz­min eko­no­mik ba­kım­dan ge­ri­le­yen he­ge­mo­nu ABD, as­ke­rî gü­cü­nü kul­la­nıp ener­ji kay­nak­la­rı üze­rin­de “De­li Dum­rul Köp­rü­sü” kur­mak is­ter­ken; ucu ken­di­si­ne do­ku­nan di­ğer kü­re­sel ve böl­ge­sel güç­ler de cid­di it­ti­fak ara­yış­la­rı­na gir­di­ler. ABD se­çi­ci dav­ra­na­rak, bu it­ti­fa­kın için­den gö­zü­ne kes­tir­dik­le­ri­ni tek tek ayık­la­mak is­ti­yor. He­def tah­ta­sın­da şim­di­lik İran var.
 
Av­ru­pa İş­gal Al­tın­da­dır
ABD, me­de­ni­yet-içi ge­ri­li­mi zor­la da ol­sa bas­tır­mı­şa ben­zi­yor. 1990’lı yıl­lar­da, dün­ya sis­te­mi için­de­ki en kap­sam­lı ger­gin­li­ğin ABD ile AB ara­sın­da ol­du­ğu­nu; ik­ti­sa­den ABD’ye ye­ti­şen AB’nin ken­di or­du­su­nu ku­rup, NA­TO’nun ‘iş­ga­lin­den’ kur­tu­la­ca­ğı­nı; böy­le­ce Av­ras­ya de­rin­li­ği­ne doğ­ru ik­ti­sa­den ol­du­ğu gi­bi, si­ya­si ve as­ke­rî yön­den de açı­la­ca­ğı­nı ya­zı­yor­dum. Oku­yu­cu­lar so­rup du­ru­yor­du: “Ne de­mek NA­TO iş­ga­li? NA­TO te­mel­de Av­ru­pa’yı Sov­yet iş­ga­li­ne kar­şı ko­ru­mak için ku­rul­ma­dı mı?” Doğ­ru ama Sov­yet teh­li­ke­si ber­ta­raf ol­duk­tan son­ra ni­çin or­ta­dan kalk­ma­dı? NA­TO, Av­ru­pa ge­niş­le­me­si­nin Ame­ri­kan de­ne­ti­mi al­tın­da ger­çek­leş­me­si­ni, do­la­yı­sıy­la ABD’nin stra­te­jik çı­kar­la­rı­nı teh­li­ke­ye dü­şü­re­cek sı­nır­la­ra var­ma­ma­sı­nı te­mi­nat al­tın­da tu­tan as­ke­rî ör­gü­tün adı­dır ar­tık. Ya­ni el­li yıl ön­ce­sin­den fark­lı ola­rak, sa­de­ce Al­man­ya de­ğil, bü­tün Av­ru­pa iş­gal al­tın­da­dır. Ber­lin-Pa­ris hat­tı­nın is­ya­nı Sad­dam’ın dev­ril­me­si­ne de­ğil, Av­ru­pa iş­ga­li­nin Ka­bil-Bağ­dat bağ­lan­tı­sıy­la bir Av­ras­ya iş­ga­li­ne dö­nüş­tü­rül­me­si­ney­di. Av­ru­pa bu bağ­lan­tı­yı çö­ze­mez­se, Av­ras­ya de­rin­li­ği­ne doğ­ru açı­lıp kü­re­sel bir güç ha­li­ne ge­le­mez.
Av­ru­pa bu bağ­lan­tı­yı çö­ze­me­di ve kü­re­sel bir güç ha­li­ne ge­le­me­di. Al­man­ya’yı bı­ra­kın, Fran­sa bi­le ABD’nin kü­re­sel ope­ras­yon­la­rı­na hiç­bir iti­raz­da bu­lu­na­mı­yor. Rus­ya ile Çin’in diz­gin­le­ri ele al­ma­sı iş­te böy­le bir za­ru­ret­ten doğ­du. AB si­ya­si bir ak­tör ola­bil­sey­di, bü­yük As­ya güç­le­ri bi­raz da­ha bek­le­me­yi ter­cih eder­di.
ABD’yi Av­ras­ya’da ba­şı­na buy­ruk ha­re­ket et­mek­ten alı­ko­ya­cak güç odak­la­rı han­gi­le­ri­dir? Müm­kün (ve bir o ka­dar da mu­hay­yel) ‘te­rör’ grup­la­rı­nı bir ya­na bı­ra­kır­sak, Ame­ri­kan hi­per­gü­cü­nü cay­dı­ra­bi­le­cek güç­ler şun­lar ola­bi­lir: Her şe­ye rağ­men Bir­le­şik Av­ru­pa, Bir­le­şik İs­lam Dün­ya­sı (?), Rus­ya, Çin, sı­nır­lı de­re­ce­de de Ja­pon­ya ve Hin­dis­tan. Her bi­ri ken­di için­de ve ABD ile iliş­ki­le­rin­de cid­di ger­gin­lik ve çe­liş­ki­ler ya­şa­yan bu odak­lar ye­ni Ame­ri­kan dü­ze­ni­ne ne öl­çü­de kar­şı çı­kar ve ne öl­çü­de (ken­di men­fa­at­le­ri doğ­rul­tu­sun­da) ona des­tek olur­lar?
 
Av­ru­pa Er­dem­li De­ğil, Aciz
Bir­le­şik Av­ru­pa, Al­man­ya’yı de­ne­tim al­tın­da tut­ma ih­ti­yaç ve en­di­şe­sin­den doğ­du. Kol­la­rı bağ­lı ol­ma­yan bir Ger­man­ya’nın ne­ler ya­pa­bi­le­ce­ği iki dün­ya sa­va­şı ile açı­ğa çık­mış­tı. Na­zi Al­man­ya’sı Hit­le­rin ese­ri de­ğil­di. Bu Al­man­ya fik­ren bir­kaç asır­dır, si­ya­se­ten de ya­rım asır­dır olu­şum ha­lin­dey­di za­ten. Os­wald Speng­ler, 18 Ara­lık 1914’te bir ar­ka­da­şı­na şöy­le ya­zı­yor­du: “Al­man­ya’nın Ro­ma’nın­ki­ne ben­zer bir mis­yo­nu var­dır. Bu sa­vaş­ta Lon­dra’ya ula­şıp ula­şa­ma­ya­ca­ğı­mız­dan emin de­ği­lim. Bu­nu ger­çek­leş­tir­me­ye yö­ne­lik bir plan ol­du­ğu­nu bi­li­yo­rum. Eğer şim­di ger­çek­leş­mez­se, ta­ri­hin ta­lep et­ti­ği za­fe­ri ikin­ci bir sa­vaş ger­çek­leş­ti­re­cek­tir.” Dik­kat edi­niz, za­fe­ri Speng­ler ve­ya baş­ka bir Al­man de­ğil, ta­rih ta­lep et­mek­te­dir!
Ame­ri­kan as­ke­rî gü­cü kar­şı­sın­da ken­di­ni aciz ve ça­re­siz gö­ren Av­ru­pa, ulus­la­ra­ra­sı si­ya­set pa­za­rı­na hu­kuk ve ah­lak norm­la­rı­nı sür­dü. Güç­sü­zün er­de­mi ne ifa­de ede­bi­lir? Av­ru­pa, güç­lü ol­du­ğu bir­kaç yüz­yıl bo­yun­ca bu ah­lak ve hu­kuk norm­la­rı­nı cid­di­ye al­ma­mış, Av­ru­pa’yı oluş­tu­ran ulus­lar Av­ru­pa-içi mü­ca­de­le­ler­de bi­le bu norm­la­ra gö­re dav­ran­ma­mış­tı. Hü­la­sa, ABD kar­şı­sı­na ah­lak ve hu­kuk ha­va­ri­le­ri gi­bi çık­ma­la­rı, sa­mi­mi­yet­le­ri­ni de­ğil, güç­süz­lük­le­ri­ni yan­sı­tı­yor. Bu­nu ga­yet iyi bi­len Ame­ri­kan ida­re­ci­le­ri­nin “es­ki Av­ru­pa”yı cid­di­ye al­ma­sı müm­kün de­ğil. Av­ru­pa­lı­la­rın So­ğuk Sa­vaş son­ra­sı dö­nem­de Ce­za­yir ve Çe­çe­nis­tan gi­bi yer­ler­de­ki çok açık hu­kuk ve ah­lak ih­lal­le­ri­ne (çı­kar­la­rı öy­le ge­rek­tir­di­ği için) ses­siz kal­ma­la­rı, hat­ta Fran­sız­la­rın Ce­za­yir’de­ki vah­şe­te des­tek ver­me­si, Av­ru­pa’nın ye­ni kü­re­sel dö­nem­de ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­kun sa­vu­nu­cu­su ol­ma id­di­ala­rı­nı gü­lünç­leş­ti­ri­yor.
Pe­ki, Av­ru­pa den­ge­le­yi­ci bir si­ya­si/kül­tü­rel odak ola­ma­ya­cak­sa, böy­le bir ro­lü kim üst­le­ne­bi­lir? Baş­ta BM ol­mak üze­re ulus­la­rüs­tü ör­güt­le­rin son ker­te­de ulu­sal çı­kar­la­rın har­man ye­ri ol­du­ğu göz önü­ne alı­nır­sa, ça­re­yi BM’den ön­ce Rus­ya, Çin, vb. bü­yük oyun­cu­la­rın ha­re­ket tarz­la­rın­da ara­mak zo­run­da­yız. Aca­ba önü­müz­de­ki on, yir­mi, otuz yıl için­de, söz ko­nu­su top­lum/dev­let sis­tem­le­ri­nin si­ya­si/kül­tü­rel/eko­no­mik çı­kar­la­rı na­sıl bir ha­re­ket tar­zı­nı ge­rek­ti­ri­yor? ABD’nin kü­re­sel çap­ta­ki em­per­yal emel­le­ri­ne he­men kar­şı çık­mak mı, giz­li-açık des­tek ver­mek mi, yok­sa bir sü­re se­yir­ci ka­lıp ra­kip­le­rin kar­şı­lık­lı güç kay­bı­na uğ­ra­ma­la­rı­nı bek­le­mek mi?
 
As­ya To­par­la­nı­yor
Şang­hay İş­bir­li­ği Ör­gü­tü he­nüz gev­şek bir gö­rü­nüm gös­ter­se de, As­ya top­lum­la­rı­nın Bir­le­şik Ame­ri­ka kar­şı­sı­na an­cak bir Bir­le­şik As­ya oluş­tu­ra­rak çı­ka­bi­le­cek­le­ri­nin far­kın­da ol­duk­la­rı­nı gös­te­ri­yor. Bu Şİ­Ö üye­le­ri­nin bir kıs­mı­nın ABD ile iliş­ki­le­ri­nin iyi ol­du­ğu, onun em­per­yal emel­le­ri­ne kar­şı çık­ma­dık­la­rı an­la­mı­na gel­mez. İt­ti­fak sis­tem­le­ri­nin ko­lay­ca ku­ru­lup bo­zu­la­ca­ğı ye­ni bir dö­ne­me gi­ri­yo­ruz. İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’nın he­men son­ra­sı­nı ha­tır­la­ya­lım. Ka­pi­ta­list dün­ya­nın kah­ra­man müt­te­fi­ki SSCB, iki yıl için­de Şey­tan İm­pa­ra­tor­lu­ğu’na dö­nüş­tü­rül­me­di mi? Böy­le­lik­le, 19. yüz­yıl İn­gi­liz he­ge­mon­ya­sı­nın “güç­ler den­ge­si”ne da­ya­lı ol­ma­sı gi­bi, 20. yüz­yıl Ame­ri­kan he­ge­mon­ya­sı­nın da “deh­şet den­ge­si”ne da­yan­dı­rıl­ma­sı müm­kün ha­le gel­me­di mi?
So­ğuk Sa­vaş’ın son yıl­la­rın­da, Ame­ri­kan gü­cü­nün sı­nır­la­rı­na da­ir ve­rim­li bir tar­tış­ma baş­la­mış­tı. Pa­ul Ken­nedy’nin te­zi­ni ha­tır­la­ma­yan yok­tur: ABD’nin ze­val saa­ti yak­la­şı­yor. O da tıp­kı ken­din­den ön­ce­ki İn­gil­te­re gi­bi ikin­ci de­re­ce­den bir güç ha­li­ne ge­le­cek­tir. Ulus­la­rın yük­se­li­şi­nin anah­ta­rı, eko­no­mik ve ku­rum­sal in­ti­bak ve ya­ra­tı­cı­lık ye­te­ne­ği­dir. An­cak, bir ulus he­ge­mo­nik ko­nu­ma ge­lin­ce di­na­mik­ler de­ği­şir. Kı­sa bir sü­re son­ra, ko­nu­mu­nu mu­ha­fa­za için yap­ma­sı ge­re­ken har­ca­ma­lar, el­de et­ti­ği avan­taj­la­rı ge­çer. He­ge­mon cep­ten ye­me­ye baş­lar. ABD 1980’ler­de, on yıl gi­bi kı­sa bir sü­re için­de dün­ya­nın en bü­yük kre­di­tö­rü ol­mak­tan çı­kıp, en bü­yük borç­lu­su ha­li­ne gel­di! Ken­nedy’ye gö­re, geç­miş­te böy­le­si­ne hız­lı bir de­ği­şi­mi an­cak yı­kı­cı bir sa­vaş mey­da­na ge­ti­re­bi­lir, çö­küş sü­re­ci çok uzun za­man alır­dı. Ro­ma’nın çö­kü­şü­nün bir­çok im­pa­ra­tor­lu­ğun öm­rün­den da­ha uzun ol­du­ğu ve­ya Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun yük­sel­me­ye baş­lar­ken çö­kü­şe geç­ti­ği söy­le­nir. Kor­ka­rım ki böy­le­si­ne sü­kû­net için­de çök­me bu­gün ar­tık müm­kün de­ğil­dir. ABD hâ­lâ ge­ze­ge­ni­miz­de­ki en bü­yük ik­ti­sa­dî var­lık­tır, ama ra­kip­le­riy­le ara­sın­da­ki me­sa­fe ka­pan­mış­tır.
 
ABD’nin Ya­pı­sal Gü­cü Aza­lı­yor
He­ge­mo­nik çö­küş te­zi­ne baş­lı­ca iki tür tep­ki gel­di. Mer­ke­ze ya­kın bir Uİ (ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler) pro­fe­sö­rü olan Jo­seph Nye, ce­va­bî ki­ta­bı­na Ame­ri­ka Li­der­li­ğe Mah­kûm baş­lı­ğı­nı koy­du. Nye’e gö­re, çö­küş­çü­le­rin te­mel ha­ta­sı, ABD’yi İn­gil­te­re’ye ben­zet­me­le­ri­dir. İn­gil­te­re’nin kar­şı­sın­da Al­man­ya var­dı: Hem eko­no­mik, hem as­ke­rî bir dev. Oy­sa ABD’nin kar­şı­sın­da Rus­ya, Ba­tı Av­ru­pa ve Ja­pon­ya var. Bi­rin­ci­si şid­det­li bir eko­no­mik çö­kü­şe yu­var­la­nan as­ke­rî bir güç; di­ğer­le­ri as­ke­rî güç­le­ri ol­ma­yan eko­no­mik ra­kip­ler. Ay­rı­ca, ABD’nin bü­tün eko­no­mik alan­lar­da ge­ri­le­yiş için­de ol­du­ğu te­zi de su gö­tü­rür. Ba­zı alan­lar­da ge­ri­le­mek­te, ba­zı alan­lar­day­sa ak­si­ne öne geç­mek­te­dir.
İkin­ci tep­ki da­ha bil­gin­cey­di. UÖ (ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­ler) pro­fe­sö­rü Su­san Stran­ge, iliş­ki­sel güç ile ya­pı­sal güç ara­sın­da bir ayı­rım ya­pa­rak, ABD’nin han­gi alan­da he­ge­mo­nik ko­nu­mu­nu yi­tir­miş ola­bi­le­ce­ği­ne açık­lık ge­ti­ri­yor­du: Dün­ya sis­te­min­de dev­let­ler­le eko­no­mik iş­let­me­ler ara­sın­da oy­nan­mak­ta olan oyun­da ya­pı­sal güç iliş­ki­sel gü­cün önü­ne geç­mek­te­dir. İliş­ki­sel güç, A’nın B’ye onun nor­mal­de yap­mak is­te­me­ye­ce­ği bir şe­yi yap­tı­ra­bil­me­si­dir. 1940’ta Al­man­ya’nın iliş­ki­sel gü­cü, İs­veç’e ‘nötr’ top­ra­ğın­dan Al­man as­ker­le­ri­nin geç­me­si­ne göz yum­ma­sı­nı sağ­la­ya­bi­li­yor­du. ABD’nin Pa­na­ma üze­rin­de­ki iliş­ki­sel gü­cü, ona Pa­na­ma Ka­na­lı şart­la­rı­nı dik­te et­ti­re­bi­li­yor­du.
Ya­pı­sal güç, kü­re­sel eko­no­mi po­li­tik ya­pı­la­rı bi­çim­len­dir­me ve be­lir­le­me gü­cü­dür. Di­ğer dev­let­ler, on­la­rın po­li­tik ku­rum­la­rı, eko­no­mik iş­let­me­le­ri, bi­lim adam­la­rı ve di­ğer mes­le­kî ku­rum ve ki­şi­le­ri bu ya­pı­lar için­de iş gö­re­ce­ğin­den, kü­re­sel eko­no­mi po­li­tik ya­pı­la­rı be­lir­le­me; dün­ya gün­de­mi­ni be­lir­le­mek­le, oyu­nun ku­ral­la­rı­nı koy­mak­la eş an­lam­lı­dır. Su­san Stran­ge’e gö­re, ABD’nin iliş­ki­sel gü­cü­nün azal­mak­ta ol­du­ğu doğ­ru­dur. Fa­kat ya­pı­sal gü­cü azal­ma­mış, ak­si­ne tır­ma­nı­şa geç­miş­tir.
Nye ve Stran­ge’in tah­lil­le­ri 1990’lar için ma­kul gö­zük­se de, 11 Ey­lül son­ra­sı dün­ya sis­te­mi için pek ge­çer­li de­ğil­dir. Ya­pı­sal gü­cü ne­re­dey­se di­be vu­ran ABD, sa­de­ce böl­ge­sel güç­le­re de­ğil, BM gi­bi ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­la­ra kar­şı bi­le ne­re­dey­se iliş­ki­sel gü­cü­nü kul­lan­ma­ya kalk­mak­ta­dır. Bu du­rum Çin ve Rus­ya’nın ma­nev­ra ala­nı­nı ge­niş­let­mek­te, on­la­ra ulus­la­ra­ra­sı are­na­da po­tan­si­yel­le­ri­nin üze­rin­de bir ya­pı­sal güç ver­mek­te­dir.
 
Tür­ki­ye’nin Aç­ma­zı
Tür­ki­ye ve ben­ze­ri böl­ge­sel güç­le­rin eli­ni kuv­vet­len­di­ren, on­la­rı ge­le­ce­ğin kü­re­sel güç­le­ri ara­sı­na so­kan ge­liş­me de bu­dur za­ten. Tür­ki­ye, dün­ya­nın 20. eko­no­mik gü­cü ola­rak 6. as­ke­rî gü­cü­nü ayak­ta tu­ta­maz. O hal­de, öy­le­si­ne akıl­lı bir it­ti­fak kur­ma sü­re­ci­ne gir­me­li; öy­le­si­ne et­ki­li bir dip­lo­ma­si oyu­nu oy­na­ma­lı­dır ki, eko­no­mik dü­ze­yi as­ke­rî dü­ze­yi­ne ula­şa­bil­sin. Tür­ki­ye, ras­yo­nel it­ti­fak­lar sa­ye­sin­de ya­pı­sal gü­cü­nü art­tı­ra­maz­sa, mev­cut iliş­ki­sel gü­cü­nü de yi­ti­re­bi­lir.
ABD, PKK ve ge­nel­de Ku­zey Irak ko­zu­nu da elin­de tu­ta­rak, Tür­ki­ye’yi Av­ras­ya ope­ras­yon­la­rı­nın ma­şa­sı ol­ma­ya zor­lu­yor. Son beş yıl­lık ge­liş­me­ler, Türk dev­let sis­te­mi­nin bu oyu­na gel­me­ye­ce­ği­ni gös­te­ri­yor. Bu du­rum­da, he­ge­mo­nun hış­mı­na uğ­ra­ya­ca­ğı­mız ke­sin. Ça­re, jeo­kül­tü­rel gü­cü­mü­zü dev­re­ye so­kup, ABD’nin koz­la­rı­nı ken­di­miz için avan­ta­ja dö­nüş­tür­mek­tir. Bu ise ola­ğan bir ana­ya­sa dü­zen­le­me­si­ni bi­le ba­şör­tü­sü­ne tak­ma­yı be­ce­ren bir ay­dın/as­ker elit­le çok zor.

Paylaş Tavsiye Et