Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Çekirge ve Sensei
Keyfo Varan
TÜR­Kİ­YE’DE ya­şa­yan Türk­le­re “Tür­ki­ye’nin Türk­ler’in ol­du­ğu”nu her gün lo­go­sun­dan ha­tır­la­tan çok sa­tan ‘ga­ze­te’nin Sen­se­i’nin ya­ve­ri ta­dın­da­ki çe­kir­ge­si, 19 Ka­sım gün­kü ya­zı­sın­da il­ginç bir Kürt so­ru­nu zıp­la­yı­şı yap­tı. Çe­kir­ge mez­kur ya­zı­da Ku­zey Irak’ı kas­te­de­rek “Böl­ge­de ini­si­ya­tif, ay­lar­dır ‘vur­dum vu­ru­yo­rum’ di­ye ba­ğı­ran Tür­ki­ye’ye mi, yok­sa ‘ir­ti­bat su­bay­lı­ğı’ ye­ri­ne ‘kon­so­los­luk’ açan İran’a mı ge­çi­yor?” di­ye so­ru­yor­du. Yay­ga­ra­nın bü­yük bir kıs­mı­nı biz­zat be­şin­ci sı­nıf bir psi­ko­lo­jik sa­vaş dü­ze­yin­de üre­ten ken­di­le­ri olun­ca; “Vur­duk, vu­ru­yo­ruz” na­ra­la­rı­nın kim­ler ta­ra­fın­dan pom­pa­lan­dı­ğı­nı fark et­mek müm­kün ol­ma­ya­bi­lir. Çe­kir­ge­le­rin ha­fı­za­sı­nın, zıp­la­ma­dık­la­rı sü­re ka­dar ol­ma­sı­nı da an­la­yış­la kar­şı­la­mak müm­kün ola­bi­lir. Hoş, Pro­mi­sing De­zen­for­ma­tör la­ka­bıy­la da anı­lan E-Ya­yın Yö­net­me­ni, yir­mi gün ön­ce­ki ya­zı­sın­da, Ta­la­ba­ni Tür­ki­ye’ye Irak Cum­hur­baş­ka­nı ola­rak gel­di­ğin­de se­lam­la­ma man­ga­sın­da­ki Türk as­ke­ri­nin Ta­la­ba­ni’nin “Na­sıl­sı­nız?” so­ru­su­na “Sen­den ge­len al­çak pu­su­lar­la uğ­ra­şı­yo­rum” şek­lin­de ce­vap ver­me­si­ni öne­ri­yor­du.
Çe­kir­ge’ye Sen­se­i’inin “Ne du­ru­yor­sun, yü­rü” ni­da­sıy­la 22 Ekim’de baş­lat­tı­ğı de­zen­for­mas­yo­nun, “3-5 F-16; 30-40 sor­ti” dü­ze­yin­de­ki da­hi­ya­ne çı­kı­şı­nın as­ke­rî oto­ri­te­ler­ce bi­le cid­di­yet­siz bu­lun­ma­sın­dan son­ra ye­ni bir dö­ne­me gir­miş bu­lu­nu­yo­ruz. Du­ru­mu de­ğer­len­di­ren üs­tad ve şa­kirt ara­sın­da şu di­ya­log­lar ge­çer:
Çe­kir­ge: Bu­dur iş­te olan... İran Kürt ken­ti­ne, Kürt kö­ken­li bir dip­lo­mat atı­yor...Biz ise “ir­ti­bat su­bay­lık­la­rı” ku­ru­yo­ruz... Tür­ki­ye, Bar­za­ni’yi açık düş­man ilan et­miş du­rum­da.
Sen­se­i: Be­nim us­lu­bum­da ne var? “Gi­dip Bar­za­ni’yi yok edin” mi de­dim? (31 Ekim)
Çe­kir­ge: Ku­zey Irak’a, “sa­vaş me­saj­la­rı” gön­de­ri­li­yor, Er­bil, Sü­ley­ma­ni­ye, Mu­sul gi­bi şe­hir­ler­de hal­kın en­di­şe duy­ma­sı he­def­le­ni­yor.
Sen­se­i: Şu­na sa­mi­mi­yet­le ina­nı­yo­rum. Bir-iki bin pen­ce­re ca­mı tuz­la buz ol­ma­lıy­dı. (25 Ekim)
Çe­kir­ge: Ye­rel yö­ne­tim açık­ça suç­la­nı­yor.
Sen­se­i: Ar­tık kim­se biz­den Irak’ın sı­nır­la­rı­na say­gı­lı ol­ma­mı­zı, Er­bil’de­ki, Sü­ley­ma­ni­ye’de­ki si­ya­set­çi­le­ri mu­ha­tap ka­bul et­me­mi­zi bek­le­me­sin. (24 Ekim)
Çe­kir­ge: “Gir­dik gi­ri­yo­ruz. Ha­re­kat ge­li­yor. Taş üs­tün­de taş kal­ma­ya­cak. Der­hal o bü­ro­la­rı ka­pat yok­sa ge­li­yo­rum” gi­bi “söz­lü fır­tı­na”lar aca­ba Er­bil’de ne so­nuç ve­ri­yor?
Sen­se­i: Ba­zı­la­rı so­ru­yor: “Faz­la ile­ri git­mi­yor mu­sun?” Ha­yır ar­ka­daş, as­la faz­la ile­ri git­mi­yo­rum. (25 Ekim)
Çe­kir­ge: Bü­yük dev­let­ler, kü­çük­le­riy­le sa­vaş­maz. Yön­len­di­rir.
Sen­se­i: Üç beş F-16, otuz kırk sor­ti; ne­ti­ce­si yir­mi yıl ge­ri­ye git­miş bir Ku­zey Irak’tır. (22 Ekim)
Çe­kir­ge: Ay­nı dert İran’da da var. PKK’nın bir ko­lu ha­lin­de­ki PE­JAK İran’da fa­ali­yet ya­pı­yor. İran sı­nı­rın­da­ki Kan­dil Da­ğı’nda PKK kamp­la­rı açık teh­dit. Pe­ki, İran ne ya­pı­yor?
Sen­se­i: O yüz­den Kan­dil’i bı­ra­kıp da­ha ge­ri­de­ki iş­bir­lik­çi­ye yö­ne­le­lim di­yo­rum. (25 Ekim)
Çe­kir­ge: İran’ın Ku­zey Irak’la il­gi­li man­za­ra­sı ise şu: İran’da fa­ali­yet gös­te­ren PKK uzan­tı­sı te­rör ör­gü­tü PE­JAK, Ku­zey Irak’tan lo­jis­tik des­tek alı­yor. İran bu ne­den­le Bar­za­ni’yi suç­la­mı­yor. Tam ter­si­ne ön­ce­ki haf­ta Er­bil’e kon­so­los­luk açı­yor. Ve açı­lış­ta İran bay­ra­ğı­nı kon­so­los­luk bi­na­sı­na Na­çir­van Bar­za­ni çe­ki­yor. Da­ha bit­me­di. İran kon­so­los ola­rak Er­bil’e Kürt kö­ken­li bir dip­lo­ma­tı­nı gön­de­ri­yor. Kon­so­lo­sun adı Ağa­yi Kır­man­çi.
Sen­se­i: Kar­şı­mı­za Ame­ri­kan F-16’la­rı mı çı­ka­cak­tır? Çı­kar­sa, on­lar bi­lir. Bir İran, ar­tı bir Su­ri­ye ek­le­yin… He­sap ora­day­sa, te­ra­zi bu­ra­da. (22 Ekim)
Çe­kir­ge: Evet, iş­te fark tam bu­ra­da baş­lı­yor. İran, Was­hing­ton’a gi­dip “as­ke­rî is­tih­ba­rat” is­te­mek ye­ri­ne, so­ru­nun tam or­ta­sı­na gi­di­yor. Er­bil’e kon­so­los­luk açı­yor. Ve ora­ya Kürt kö­ken­li bir dip­lo­mat atı­yor… Ar­tık bu­nu iyi dü­şün­me­miz ge­re­ki­yor.
Sen­se­i: Eğer yaz­dık­la­rım için­de, Tür­ki­ye için­de en kü­çük kış­kır­tı­cı bir cüm­le­ye rast­la­yan var­sa bu­yur­sun. (2 Ka­sım)
Çe­kir­ge: Ya­ni böl­ge­yi da­ha çok “as­ke­rî bir göz­le” al­gı­la­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor.
Sen­se­i: Biz mil­let ola­rak ar­tık se­fer gö­rev em­ri­mi­zi al­dık, yo­la ko­yul­duk. Mil­li bir rüz­gar es­ti, gö­rün­me­yen bir ruh he­pi­mi­ze celp çı­kar­dı. (24 Ekim)
Çe­kir­ge: Biz bu­ra­da zan­ne­di­yo­ruz ki, bu­nu du­yan “Er­bil aha­li­si”; “Ey­vah Türk­ler ge­li­yor” di­ye tir tir tit­ri­yor. So­ka­ğa çı­ka­mı­yor­lar. Na­zi Al­man­ya’sı­nın son gün­le­rin­de­ki Ber­lin hal­kı gi­bi ev­le­ri­nin bod­rum­la­rın­da ya­şı­yor­lar...
Sen­se­i: Baş­ka­la­rı­nı kış­kır­tı­cı­lık yap­mak­la suç­la­yan­lar, ön­ce ken­di ev­le­ri­ne çe­ki­dü­zen ver­me­li­dir… He­pi­miz, so­kak­ta­ki o in­san­la­rın duy­gu­la­rı­nı an­la­ma­ya ça­lış­ma­lı­yız. Bi­li­yo­rum bu ar­ka­daş­la­rın ay­dın gü­zer­gah­la­rı, ka­la­ba­lık ma­hal­le­ler­den geç­mez. Ha­yat­la­rı bo­yun­ca ay­dın kim­li­ği­ni hep, ezik olan ta­raf­ta, ten­ha ma­hal­le­ler­de, azın­lık ka­lan duy­gu­lar­da bul­muş­lar­dır. (30 Ekim)
Çe­kir­ge: Tür­ki­ye, An­ka­ra’da par­ti ka­pat­ma­ya ha­zır­la­nı­yor. Ay­nı şe­yi Irak’ın da yap­ma­sı­nı is­ti­yor. Evet, Tür­ki­ye as­ke­rî bir ro­ta­ya sap­la­nır­ken, İran fark­lı bir per­de­yi ara­lı­yor. Ve Bar­za­ni’yle çok önem­li bir den­ge ku­ru­yor. ABD ve İran Ku­zey Irak’ta ilk kez bir­lik­te ol­ma mo­de­li­ni de­ne­me­ye baş­lı­yor­lar.
Sen­se­i: Ar­tık kim­se biz­den, onun bu­nun “Se­rin­kan­lı olun”, “Aman Irak’a gir­me­yin” tav­si­ye­le­ri­ne ku­lak ver­me­mi­zi de bek­le­me­sin. (24 Ekim)
Çe­kir­ge: Ne­dir şim­di bu? Na­sıl bir kör­lük için­de­yiz biz...
Sen­se­i: O tav­si­ye­ler ar­tık tav­sa­dı, çok­tan çöp te­ne­ke­si­ne atıl­dı. (24 Ekim) Evet, bi­zim se­fer gö­rev em­ri­miz bu. Bu gö­re­vi “Em­re­der­si­niz Ko­mu­ta­nım” de­yip la­yı­kıy­la ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ğiz. (23 Ekim)
Çe­kir­ge: Rus­ya, Al­man­ya, Hol­lan­da, İn­gil­te­re, Yu­na­nis­tan, ABD, İs­ra­il gi­bi on­lar­ca ül­ke Er­bil’e kon­so­los­luk aç­mış. Biz hâ­lâ “ir­ti­bat su­bay­lı­ğı”nda­yız.
Sen­se­i: Uma­rım, böl­ge­de cay­dı­rı­cı­lı­ğı­nı kay­bet­miş bir Tür­ki­ye, ile­ri­de bu­nun be­de­li­ni ağır öde­mez. (28 Ekim)
Çe­kir­ge: Pe­ki bu du­rum­da o böl­ge­de ini­si­ya­tif ki­me ge­çi­yor? Ay­lar­dır “Vur­dum, vu­ru­yo­rum” di­ye ba­ğı­ran Tür­ki­ye’ye mi, yok­sa “ir­ti­bat su­bay­lı­ğı” ye­ri­ne “kon­so­los­luk” açan İran’a mı... Bu­nun için şa­hin ol­mak yet­mez. Ce­sur gü­ver­cin­ler la­zım.
Çe­kir­ge­nin ken­di­si­ni şa­hin zan­net­me­si, ama gü­ver­cin ol­ma­yı ar­zu­la­ma­sı­nın bi­yo­lo­jik ola­rak im­kan­sız ol­du­ğu­nu bi­len Sen­se­i; şa­kir­di­nin zıp­la­ma­la­rı­na al­dır­maz. “Top­ye­kün sa­vaş” kon­sep­ti­nin ya­ra­tı­cı­sı “bir cam­baz”ın tez­ke­re he­ye­ca­nı­nı his­se­de­me­yen çe­kir­ge­yi tü­rü­nün ica­bı hoş gör­me­ye ka­rar ve­rir. Ona tav­si­ye­si “fo­to-ana­liz” ga­ze­te­ci­lik­te de­rin­leş­me­si yö­nün­de ola­cak­tır. SON.

Paylaş Tavsiye Et