Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2005) > Kitap
Kitap
Batı Karşısında Asya
Dâryûş Şâyegân
Çev: Derya Örs
İstanbul: Anka Yayınları, 2005
Türk okurunun “Yaralı Bilinç” (İstanbul: Metis Yayınları) isimli kitabı ile tanıdığı baba tarafından Azeri, anne tarafından Gürcü olan, ancak literatürde “çingene filozof” diye nam salmış bulunan İranlı Dâryûş Şâyegân’ın “Batı Karşısında Asya” isimli kitabı, Anka Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırıldı. Bu kitabın en önemli özelliği, Şâyegân’ın başat eseri olma özelliğini halen koruyor oluşudur. Her ne kadar Şâyegân, Yaralı Bilinç isimli kitabı ile yeni bir düşünce durağına ulaşmış ve daha öncesinden farklı görüşler serdetmiş olsa da, Batı Karşısında Asya özgünlüğünden hiçbir şey yitirmemiştir. Nedir peki bu eseri önemli kılan?
Şâyegân’ın bu kitapta savunusunu üstlendiği fikirler, esasında izlerine çağdaş Türk düşüncesi içerisinde de rastlayabileceğimiz fikirler. Türkiye ve İran, Batılı sömürgeci devletlerin fiilî idaresi altına girmemiş olmaları ve devlet eliyle uzun dönemli bir Batılılaşma projesine muhatap kılınmaları itibariyle benzer süreçler yaşayan iki önemli İslam ülkesi. Bu nedenle aklı başında entelektüellerin siyaset, ekonomi, hukuk, kültür ve sanata ilişkin olarak ürettikleri düşünce ve eleştiriler, her iki toplum için de geçerli olabilecek yönlere sahip. Cenevre Üniversitesi’nde siyaset ve felsefe okuyan ve Sorbon Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayan Şâyegân, 1962 yılında yayımladığı Garbzedegi (Garbzedelik) isimli eseri ile meşhur olan Celal Al-i Ahmed’in oluşturduğu eleştiri düzlemini kullanmış düşünürlerden birisidir. Şâyegân, 1977 yılında kaleme aldığı ve Doğu-Batı sorunsalını sistematik bir çerçevede ve felsefî boyutları ile birlikte değerlendirdiği Batı Karşısında Asya isimli kitabında Batılı düşünme biçiminin (onun terminolojisi ile “teknik düşünme tarzı”nın) bunalımı, “Asyalı entelektüeller”in ikircikli ruh halleri, İran kimliğini İslam’dan arındırma projesinin sakıncaları ve kültürel maneviyat yoksunluğu gibi pek çok önemli konu üzerinde durmaktadır. Şâyegân, Batı düşüncesine duyulan hayranlığın yol açtığı sonucun “zihinsel felç”ten başka bir şey olmayacağını öne sürmektedir.
Son olarak, İsmet Özel’in “Üç Mesele, Teknik, Medeniyet ve Yabancılaşma” adlı kitabında öne sürdüğü tezler ile Şâyegân’ın yaptığı değerlendirmeler arasında yakın benzerlikler bulunduğunu ifade etmek ilgi çekici olabilir. Bu benzerliğin kaynağında yatan amilleri tartışmak içinse, her şeyden önce daha uzun satırlara ihtiyacımız var… / Mustafa Bilge

Tavsiye Et
Metinlerle Osmanlılarda Tasavvuf ve Tarikatlar
Mustafa Kara
Bursa: Sır Yayıncılık, 2004
Mustafa Kara’nın Tasavvuf konusundaki araştırmaları hepimizin malumu. “Metinlerle Osmanlılarda Tasavvuf ve Tarikatlar” isimli bu önemli çalışma, Mustafa Kara’nın bu çerçevede kültür dünyamıza kazandırdığı en son eser. En temelde Tasavvuf kültürünün Osmanlı toplum ve devlet yapısına yaptığı etkiyi çözümleme arayışında olan kitap, bir yandan Osmanlı’daki din ve devlet ilişkilerinin doğasına dair önemli bilgiler verirken, diğer yandan da bünyesinde barındırdığı yoğun malzeme ile muhatabını aydınlatan genel bir Tasavvuf tarihi kitabı olma özelliği taşıyor. “İslâm kültür ve medeniyet tarihinin önemli bir bölümünü kapsayan Osmanlılar döneminin kayda değer bir özelliği de tasavvuf ve tarikatlarla ilgili mühim gelişmelere sahne olmasıdır” diyen Kara, dinin bilgi boyutu ile duygu boyutunu birleştiren bir fikrî malzeme olarak değerlendirdiği Tasavvuf’un İslam tarihi içerisindeki seyrine dair ayrıntılı bir tarihsel okuma yapıyor. Kara, bu çerçevede, ilk Sûfîler, Selçuklular döneminde tarikatların oluşumu, Muhyiddin İbn Arabî, Mevlânâ Celâleddin, Necmuddin Dâye, Fahreddin Irakî, Sadruddin Konevî, Şebüsteri, Hacı Bektaş Veli, Yesevîlik, Menâkıbnâmeler, Alperenler, Zeyniye, Kâdiriye, Halvetiye, Bayramiye, Nakşibendiye, Rıfaiye, Hurûfiye, Bedreddiniye, Kübreviye, Mevleviye, Ahmediye, Gülşeniye, Uşşâkiye, Tennûriye, Sünbüliye, Şabaniye, Celvetiye, Bektâşiye, Ekberiye, Melâmiye, Üveysiye, Müceddidiye, Mısriye, Cerrahiye, Derkaviye, Hâlidiye ve Melâmiye hakkında özlü bilgiler veriyor. Bu eserde, “Osmanlı coğrafyasında insanlığa kazandırılan Tasavvuf kültürü özetlenirken, okuyucuya o dönemin havasını hissetmesini sağlayacak orijinal manzum ve mensur metinlerle, bu sahadaki araştırmacıların ulaştıkları ‘sonuç’lar” sunuluyor. / Ali Erdem

Tavsiye Et
İran ve Bölge Jeopolitiği
İzzetullah İzzetî
Çev: Hakkı Uygur
İstanbul: Küre Yayınları, 2005
İzzetullah İzzetî, İran’ın önde gelen jeopolitikçilerinden. Profesör İzzetî, Türkiye’yi yakından tanıyan bir isim. Doktorasını Ankara Üniversitesi DTCF’de tamamlamış. İran ve İslam coğrafyası ile ilgili olarak on bir kitabın yazarı. Eserleri İngilizce, Arapça, Rusça, Fransızca ve İspanyolca’ya çevrilmiş bulunan İzzetî, bu kitabı 2002 yılında kaleme almış.
Gerek jeostratejik konumu, gerek bünyesinde taşıdığı tarihî ve kültürel birikim göz önünde bulundurulduğunda İran’ın dünya dengeleri açısından taşıdığı önem iyice belirgin bir hal alır. Bu eser, İran’ın bölge ülkeleri ile arasındaki siyasî ilişki ve gerilimleri, Amerikan stratejilerinde İran’ın değerlendirilme tarzlarını ve İran ile Irak arasında hangi şartlarda bir işbirliği oluşturulabileceğini tarihsel ve aktüel boyutları ile derinlemesine ele alıyor. Hakkı Uygur’un titiz çevirisi ile Farsça aslından Türkçe’ye kazandırılan eser, Küre Yayınları’nın Alexandr Dugin’in Rus Jeopolitiği isimli kitabı ile başlattığı dizinin devamı niteliğinde. / Vezir Meydan

Tavsiye Et
Osmanlı Saray Mutfağı
Arif Bilgin
İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2004
Beslenme kültürü, yalın bir kültür ögesi olarak okunabilir mi? Yoksa toplumsal örüntüleri ve iktidar ilişkilerini onun aracılığıyla okuyabileceğimiz bir anahtar mıdır o? Bir toplumun yeme-içme kültürü hakkında bilgi edinmek, o toplum hakkında bize ne denli fikir verebilir? Gündelik hayatın basit bir parçası olarak algıladığımız yemek hazırlama, sunma ve tüketme süreçleri toplumsal dönüşümlerle ne kadar irtibatlıdır?
Tüm bu soruların cevaplarını Arif Bilgin’in kitabında açık bir biçimde bulabilir misiniz, bilemiyorum. Ancak iki yüzyılı aşkın bir süredir Batılı ve Batıcılarca Batılılaştırılması murat edilen bir toplumun mutfak kültürü hakkında yapılan “tarihsel kazı çalışmaları”, dönüşümün boyutları ve niteliği hakkında ufkumuzu hiç beklemeyeceğimiz kadar açabilir. Göz dolduran bir baskı ve kaliteli bir içerikle okur karşısına çıkan ve “dört yüzyıla yakın bir süre Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi olarak kalan Topkapı Sarayı’nın, yaklaşık iki yüzyıllık mutfak teşkilatını ve iâşesini konu alan” bu kitap, uzun bir uğraşın ve titiz bir çalışmanın ürünü. / Ali Erdem

Tavsiye Et
Çeribaşı Abdullah’la İdamlık İsmail
Afet Ilgaz
İstanbul: İz Yayıncılık, 2004 
Afet Ilgaz’ın yedi hikâye kitabından biri olan Çeribaşı Abdullah’la İdamlık İsmail’in ilk baskısı 1974’te Sınıf Yayınları’ndan çıkmış. Yazarın kitaplarının tümü yeniden basılırken, öncelikle neden bu kitabın seçildiğine dair Ilgaz, “Çeribaşı Abdullah’la İdamlık İsmail, benim de sevdiğim, güvendiğim bir kitaptır. Çünkü ilginçtir. 1940’ların yani II. Dünya Harbi yıllarındaki bir sıkıyönetim (örfî idare) hapishanesinin insanlarını anlattığı için ilginçtir önce. Bunun emsali bir edebiyat yahut ‘yazı’ ürününün olduğunu sanmıyorum. Öyle bir hapishane ki altta solcular, üstte Türkçüler, Turancılar kalıyor” diyor. On bir öyküden oluşan kitapta ayrıca Ilgaz hakkında eleştiriler, incelemeler bölümü de yer alıyor. Konu itibariyle birbiriyle ilişkili olan öykülerde zaman kronolojik değil, bilinç akışı şeklinde işliyor. Okuyucu bir öyküde İdamlık İsmail’in korkusuna, ümidine, aşkına, çaresizliğine ve idamına tanık olurken, diğer bir öyküde onu, beyler koğuşundaki Hulusi Bey’in hikâyelerini dinlerken buluyor. Okuyucu öykülerde, hapishanenin karanlık loş havasıyla bunalıp sıkılıyor, Bayburtlu Necati’nin türküleriyle hüzünlenirken bir yandan da aynı kaderi paylaşan ve birbiriyle zoraki bir uyum içinde olan mahkumların insancıl, doğal taraflarına tanık oluyor. Sade bir anlatıma sahip öykülerde duyguların aktarımı etkili sözcüklerle yapılıyor. Son olarak iki küçük eleştiri: Kapak tasarımı daha orijinal olabilirdi. Ayrıca yayınevlerinin belki de az zamanda çok ürünü piyasaya sürme kaygısından kaynaklanan yazım yanlışları, bu eserde de okuyucuyu duraklatacak derecede göze batıyor. / Birsen Küçükyılmaz

Tavsiye Et
Peygamber Öyküleri
Hatice Babavatan Uğur
İstanbul: Erdem Yayınları, 2005
Çocuk gözüyle,
Hatice Babavatan Uğur adlı yazarın tecrübelerinden faydalanarak yazdığı çok güzel bir kitap. Reza Hammatirad tarafından resimlendirilerek renklendirilen bu kitap, 5 yaş ve üstü çocuklar için uygun. Olayların ayrıntılarına fazla girmeden, çocukların zevk alabileceği ve anlayabileceği bir üslupla yazılmış. Bu kitabı okuyan çocuklar gerçek hayatlarında da peygamberleri örnek alırlar. Kitaptaki öykülerin başlıkları çok güzel. Örneğin; Melek Dostum, Mucize Devem, Minik Bir Dev. Melek Dostum adlı öyküde Adem Peygamberimizden bahsediyor. Hz. Adem’in yaratılışından cennetten kovulup yeryüzüne inişine kadar olanlar çok da ayrıntıya girmeden anlatılıyor.
Benim en sevdiğim iki öykü “Kuş Dili Biliyorum”la “Tatlı Rüyalar”. Kuş Dili Biliyorum, Süleyman Peygamberimizle ilgili. Süleyman Peygamberimizin nasıl kuşlarla konuştuğu, Sebe halkının kraliçesi Belkıs’ın nasıl Müslüman olduğu anlatılıyor. Tatlı Rüyalar adlı öykü ise Yusuf Peygamberimizden bahsediyor. Yusuf Peygamberimizin rüyası beni çok etkilemişti. Şimdi içimden geçiriyorum. Keşke bu kitabı daha küçükken okusaydım. Büyüyünce teyze veya anne olursam bu kitabı çocuklarıma ve yeğenlerime okuyacağım. Çok tavsiye ediyorum. / Şeyma Özel Öncü İlköğretim Okulu 5-A

Tavsiye Et