Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2004) > Asılıyorum > Muhafazakâr Demokrat
Asılıyorum
Muhafazakâr Demokrat
Ali Cengiz Tuğrul
Hükümetin hiçbir icraatından hazzetmediğimi defalarca yazdım.
Hele dış politikada beni kaale almamalarına ayrıca bozuluyorum.
Ne kadar üzüldüğümü Anlayış Dergisi’nin 7. sayısında belirtmiştim.
Ali Cengiz Tuğrul’un bilgisinden, birikiminden, görgüsünden hiçbir şekilde istifade etmeme tutumlarını yadırgıyorum.
Bu tutumlarını şiddetle kınıyorum.
Ama ilerisi için ümitvar olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.
Ümitvarlığım parti yetkililerinin kendilerini siyaset arenasında yeniden tanımlama gayretlerinden kaynaklanıyor.
Basında yazılanlara bakacak olursak, bu yeniden tanımlama işini bir takım liberal zevat üstlenmiş.
Memnuniyetimin birinci kaynağı işte bu.
‘Bırakınız satsınlar, bırakınız alsınlar!’ ifadesinde billurlaşan bir felsefe.
Uygun fiyat bulunduğunda değer dahil satılmayacak hiçbir şey yoktur diyenlerle, ucuza bulursam değer dahil her şeyi alırım diyenlerin felsefesi.
Mesela ben, bizzat kendim, yani hem Ali, hem Cengiz, hem Tuğrul liberalim.
Liberya’yı bile uygun fiyata satsalar, almayı düşünebilirim.
Liberalliğin tüm anlam ve önemi sonundaki (al) ekinde mündemiçtir.
Bu ek peş peşe yüksek sesle üç defa söylendiğinde felsefenin tüm muhteviyatı ortaya serilmiş olur.
İşte bu türden liberal arkadaşlar bir takım yetkili şahıslara ‘sizden olsa olsa muhafazakâr demokrat olur’ demişler.
Ne yalan söyleyeyim, ben bu teklifi çok tuttum.
 
ANALİZ EDİYORUM
Bazı arkadaşlar ‘hem değiştik diyorlar hem de hâlâ muhafaza edecek bir şeylerinin olduğunu kamuya ima ediyorlar’ diye serzenişte bulunuyorlarsa da bence bu tutum bilimsel değil.
Bu tür durumlarda soğukkanlılığımızı muhafaza etmemiz gerektiğini hep söylerim.
Bakın ‘muhafaza etmemiz gerekir’ dedim.
Şimdi ben de Allah muhafaza muhafazakâr mı oldum?
Hayır!
Bin defa hayır!
Dediğim gibi bu tür durumlarda soğukkanlı bir analize ihtiyaç var.
Gerçi Schopenhauer denen densizin biri ‘en soğukkanlı olanlar en zehirli olanlardır’ diye buyurmuş.
Ama konumuz olmadığından şimdilik bu bahsi kapatalım.
Analizimi bir dualite çerçevesinde sunacağım.
Önce ekonomi perspektifini verip bilahare siyasi açılımlarına değineceğim.
Analiz malumunuz olduğu üzere meseleyi en basit bileşenlerine önce indirgemek, sonra indirgediklerinizi kapsamlı olarak tekrar toparlamak ameliyesine deniliyor.
Ama hâlâ memleketimizde toparlamayı yuvarlamak zannedenler var.
Hatta ve hatta analizi dializ zannedenler de oluyor.
 
DİALİZ AYRI  KONU
Oysa ki dializ Liz Taylor’un çekilmiş dialarına verilen bir addır.
Böyle dialardan binlercesi vardır,
Ve konu sanatsal kategori çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Aslında elimden o da gelir.
Konumuz olmadığından bu bahsi de kapatıyorum.
Analizse bileşenlerine ayırarak meselenin kökenine inmek demektir.
O zaman bileşenlerine indirgiyoruz.
Ne oldu?
Ana–liz.
Burada ne var?
Liz’den önce anası var demektir.
Bu da bize Liz’in anasının, soyunun, sopunun, bir geçmişinin ve bir şeceresinin olduğunu gösterir.
Liz dahil hiç kimse ben kendi kendime doğdum, Hüda-yı nabitim diyemez.
Gördüğünüz gibi bilimsel metodu kullanarak işin kökenine inmiş olduk.
Ekonomik perspektiften bu metodu kullanırsak ne olur?
Muhafaza–kâr olur.
 
MUHAFAZAKÂR NE DEMEK
(Ey musahhih arkadaş, karın üstüne şapkayı koymayı sakın unutma!
Bir çok yayın organı buna dikkat etmediler de ne oldu!
Kelimeyi yanlış anlayan cahil, cühela yüzlerce belediye başkanı yağan karı muhafaza edelim de tepe yöneticilere şirin gözükelim diye memleketi karlar altında bıraktılar.)
Devleti yöneten tecrübesiz arkadaşların temel kaygıları kârın muhafazası olmalıdır.
Benim bütün kaygım budur.
Sizin de tek derdiniz bu olsun, geçinip gidelim şunun şurasında.
Yok bir takım değerleri muhafaza edelim diye bir kaygınız varsa hem Ali, hem Cengiz, hem Tuğrul ne güne duruyoruz.
‘Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın’ moduna giriveririz.
‘Bu milletin değerleri’ ifadesinden de bir şey anlamadığımı açık kalplilikle söylemeliyim.
Milletin değeri olsaydı millet zengin olmaz mıydı?
Değer dediğin nedir ki?
Benim bildiğim bir artı değer var.
Bir de ‘bu mal bu fiyata değer abi!’ denilen değer var. 
 
DEMOKRAT NE DEMEK
Demokrasinin bizim memlekette akrobasinin demosu demek olduğunu Anlayış dergisinin 6. sayısında belirtmiştim.
Demokrat kavramına yine ekonomik perspektiften bakalım.
Demo–krat
Yani elmas şu kadar kırat demenin bir başka ifade biçimidir.
Kârı muhafaza edecek olanların kıratı düşünmemeleri zaten düşünülemez.
Zaman geçtikçe yönetici arkadaşların değerler zemininden, hali hazırda kar da yağmışken, kâr ve kıratın zeminine kayacaklarını umarak heyecanlanıyorum.
Bu hususta elimden geleni ardıma koymayacağıma söz veriyorum.
 
SİYASİ ANALİZ
Gelelim siyasi analizimize.
Alfabemizde harflerin …k….n… diye sıralandığını lütfen hatırlayın.
Ak Parti kanaatimce tecrübe geçire geçire n harfine gelecek.
Ak An olduğu an bir takım zevat ‘anaaa bu ne iş!’ diyecekler.
İşte o zaman ‘ana–liz’imizin anası tahakkuk etmiş olacak.
Ak parti Ana parti olacak
Paramparça ettiğimiz bileşenleri toparlarsak Ana–parti Anap olacak.
Bu hususta da elimden geleni ardıma koymayacağıma söz veriyorum.
Yeri gelmişken belirteyim;
‘Vay anasını!’ ünlemi bu analizimi değerlendirmeye kifayet etmez.
Ak Partinin açılımının adalet ve kalkınma olduğunu da dikkatinize sunarım.
Kamuya adalet götürmekten ziyade kamunun bilinç altına Adalet Partisi göndermesi yapılmasını önemsiyorum.
Eh demokratın Anadolu’da hâlâ demir kırat olarak anlaşıldığını hatırlatmakta yarar var.
İşbu bütün siyasi geçmişimizin serencamının muhafazakâr demokrat gibi bir bileşimde sunulmasının ben ve benim gibi bir çok basın mensubu arkadaşı umutlandırdığını itiraf etmeliyim.
Karınca kararınca da olsa siyaset ve ekonomi bilimleri terminolojisine yaptığım bu nacizane katkıların da ilgililerce bu defa kaale alınacağını ümit ediyorum.
Biz gazeteciler olmasak bu yöneticiler, bu memleket, bu millet nasıl yollarını bulacak?
Düşünmek bile istemiyorum.
Zaman zaman savaşçı ruhumun kabardığını hissediyorum.
Bütün bu analizlerimi yaylaların yalın kılıç savaşçısı Atilla’nın ilham ettiğini söylemeliyim.
 
SON SÖZ
Yaylalar, yaylalar.
Dilo dilo yaylalar.

Paylaş Tavsiye Et