Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2005) > Dosya > MİLLET, MİLLİYETÇİLİK VE DİN
Dosya
MİLLET, MİLLİYETÇİLİK VE DİN
“Kalkın ey ehl-i vatan! Zafer günü geldi çattı … Davranın yurttaşlar silaha! Gelin, katılın taburlara! Arş ileri, yürüyelim! Ta ki düşmanın pis kanı, sulasın tarlamızı” Fransız Millî Marşı Marseillaise’den
 
Yükselen burjuvazinin pazar iştahı, metamorfoz geçiren kilisenin yol açtığı siyasî bilinç dönüşümü ve kültürel indirgemenin dil tekliği ülküsü Batı’nın tarih serüvenini milliyetçilik uğrağına taşıdı. Bu tabii bir seyirdi. İktidarın meşruiyeti Tanrı’dan gasp edildi ama sahici bir varlık olan halka da verilmedi. Bunun yerine yine aşkın ve mevhum bir efsane yaratıldı: Ulus. Siyaset erkini ‘ulus adına’ yine seçkinler ele aldı. Milliyetçilik sayesinde 17. yüzyılda yüzlerce siyasî birimden oluşan Avrupa 20. yüzyılda 30 birim altında birleştirildi. Tek bir birim olan Osmanlı İmparatorluğu ise 30’a bölünerek dağıtıldı. Milliyetçilik Batı dışı toplumlarda asla inşa edici olmadı. İthal milliyetçilik, Doğu’da önce iç çatışmalara yol açan bir yabancılaşma olarak tezahür etti ve yerleşik yapıların çözülmesinde önemli rol oynadı. Ardından tepkisel bir hamasetle aynı yıkıcılık bu sefer sömürgeciliğin kurduğu yapılara yöneldi. Kör bir ırkçılığı, Doğu’nun alışık olmadığı ve bu coğrafyada mümkün de olmayan kültürel tektipçilik dayatmasını esas alan milliyetçilik, sonunda dünya sisteminin merkez güçleri tarafından çizilen sun’i sınırlara dayanan teritoryal bir mahiyet kazandı. Şimdi ise küreselleşme kasırgası altında sığınak arayan halklar için korunak olma iddiasında. Küreselleşmenin ekonomik ontolojisini sorgulamaktan da, düzen kurucu işlev görmekten de aciz olan milliyetçilik, yarattığı mikro ve makro çatışmalarla, insanî değerlerden yoksun küresel düzeni, insanlık için sahte bir kurtuluş ümidi haline getirme işlevi görüyor. Halbuki -inşa edilen ulusun değil- sahici milletin yurdu tarihtir. Dünyanın kurtuluşu, ırk ve kültür temelinde çatışmada değil, ortak tarih bilincinde toparlanmadadır. Tarih bilincinin temel kaynağı ise dindir.

Paylaş Tavsiye Et