Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2005) > Film
Film
Çarpışma / Crash
Yönetmen: Paul Haggis
Oyuncular: Sandra Bullock, Don Cheadle,
Matt Dillon, Jennifer Esposito
Senaryo: Paul Haggis, Robert Moresco
Görüntü Yönetmeni: James Muro, Dana Gonzales
Müzik: Mark Isham, Shani Rigsbee
Yapım: ABD-Almanya, 2004, 113 dk.
11 Eylül, politik olarak ne denli etkili olduysa, tarihsel vakıalardan beslenen sanat ve sinema dünyası için de o denli etkili oldu. Yaşananlar birçok yönetmene ilham kaynağı olurken, aslında tekrar tekrar gösterilen şey, insanlığa yaşatılan korkunun tasviri idi. Bunun nedeni ise geriye güven duygusundan mahrum, korkak ve adeta dondurulmuş bir Amerikan toplumunun kalması oldu.
Paul Haggis’in ilk filmi olan Çarpışma, ırk ya da sınıf sorunundan çok, bu korku ile yaşamaya çalışırken tökezleyen insanların, birbiriyle ilişkili öykülerini ele alıyor. Topluma dair yaşadıkları yabancılaşmayı beyazların ciplerini kaçırarak bastıran iki siyahî genç, siyahlardan oy almak için her yolu deneyebilecek karaktere sahip olan federal savcı ve onun bu tavırlarından bıkmış olan karısı, ırkçı polis ve iyi kalpli çömezi, siyahî dedektif ve Güney Amerikalı sevgilisi, İranlı bakkal ve kızı, siyahî bir televizyon yönetmeni ve melez karısı, Meksikalı bir anahtarcı ve silah sesi duymaktan usanmış küçük kızı, Koreli orta yaşlı bir çift… Bu insanların Los Angeles’ta yaşamaktan başka en önemli ortak noktaları, yaşarken üzerlerinden atmayı bir türlü beceremedikleri güvensizlik hali. Birbirlerinden uzak durarak büyüttükleri korku yumağı onlara her türlü suçu mubah gösterecek kadar baskın. İnsanların güvenliğini sağlamak için görevlendirilen polislerin, Los Angeles halkı ile olan ilişkilerine bakıldığında, insanların yaşadıkları güvensizlik duygusu çok da karşılıksız kalmaz. Hukuk adına dağıtılanın, artık adalet olmadığı, yalnızca kuralsızlık ve inisiyatif bütününden oluştuğu rahatlıkla söylenebilir. Zaten ancak dokunmanın fobik bir göndermeye sahip olduğu toplum yapısında, çarpma hareketi, temelinde zararsız bir temasa işaret edebilir. Çarpışma, birbirine değen ve hatta çarpmak zorunda kalan hayatlara teğet geçerken, daha genel bir bütüne dikkat çekiyor aslında. Yönetmenin, Noel’den birkaç gün öncesine kadar tanışmamış olan bir grup insanın birbirine bağlanan hayat hikâyelerini, ‘farkındalık’ duygusuna dönüştürmeden sona vardırmaması, ilahî bir müdahaleye gönderme yapıyor.
Yazar-yönetmen Paul Haggis’in ilk sinema yönetmenliği denemesi olan Çarpışma; hikâyesi, görüntüleri, sinematografisi ve müziğiyle önemli bir film. Yönetmen, birçok insanın yaşantısını ahlakî boyutu da gözeterek birbiriyle ilişkilendirirken, denge kavramının hüküm sürdüğü bir hayat temennisinde bulunuyor sanki. Haggis, Los Angeles insanlarının yaşları, statüleri, içinde bulundukları sınıfsal durumları ne olursa olsun korkutulduklarını gösteriyor. Oluşan panorama bir yanıyla katı bir bencilliğe, diğer yanıyla isimsiz bir zavallılığın hüküm sürdüğü koşullarda oluşan korkuya dikkat çekerken; insan, ortaya çıkan sosyal durumun sonuçları altında ezilebiliyor. / Esra Bulut

Tavsiye Et
Kağıt Uçaklar VCD
Yönetmen: Ferhad Mehranfer
Oyuncular: Enis Şekuri, Haşim Hakimzade
Yapım: İran, 1997, 90 dk.
İran Fecr Film Festivali’nden birden fazla ödülle dönen film, yönetmen Ferhad Mehranfer’in ilk filmi. Kültür Bakanlığı görevlisi Haşim, bahar gelince her yıl olduğu gibi, İran köylerinde film gösterimi yapmak üzere yola çıkar. Arabası, perdesi ve film bobinleriyle birlikte çıktığı bu yolculuk, sinemayla ilk tanışan insanlar için büyülü bir hikâyenin başlangıcıdır. Yine bu yolculuklarından birisinin konu edildiği filmde Haşim’in, sinemayla daha önce hiç karşılaşmamış bir köye konuk olmasını izleriz. Bu kez yanına küçük oğlu Rıza’yı da almaya karar vermiştir. Yalın bir anlatımın hâkim olduğu film, hareketten müteşekkil bir sanata dair ilk izlenimleri yakalama çabası adına kayda değer bir nitelik taşıyor./ Esra Bulut

Tavsiye Et
Avrupa / Europa DVD
Yönetmen-senarist: Lars von Trier
Görüntü Yönetmeni: Henning Bendtsen
Oyuncular: Barbara Sukwa, Jean-Marc Barr, Udo Kier, Benny Poulsen, Erno Müler
Müzik: Joachim Holbek
Yapım: Fransa, Almanya, Danimarka, İsveç, 1991, 107 dk.
Yıl 1945. Savaş sonrası bir trenin içinde Almanya’ya doğru, yönlendirici iç sesin eşliğinde, sırayla 10’a kadar sayarak ilerliyoruz. Siyah-beyazın eşliğinde tren rayları kasvetli bir havanın habercisi. Kahramanımız Kessler, Amerika’dan Almanya’ya çalışmaya gelmiştir. Amcasının sayesinde Zentrapo adındaki şirkette, birinci sınıf yataklı vagonların kondüktörü olarak işe alınır. İnsanlarla muhatap olunan tek vagon olduğu için şanslı sayılan Kessler, bu vagonlardan birinde hayatında ilerisi için bir tema değişikliğine sebep olacak bayanla karşılaşır. Kahramanımız; kurt adamlar(muhalifler), mevki yükseltmek maksadıyla kendisini sınava tâbi tutmaya çalışanlar, suikast çemberleri derken kendini bunaltıcı bir atmosferin içinde bulur.
Olağandışı tavırların olağan algılandığı filmde, bir anlamıyla tutsak bir atmosferin temelleri atılırken, kahramanın kaderini bilen iç ses ile birlikte trajik sonun başlangıcı yavaş yavaş dile geliyor. Fakat filmin savaş sonrası Almanya ve Amerika hakkında dillendirmiş olduğu kaotik varoluş, simgesel bir anlatımla savaş sonrası Avrupa’nın kara mizahına dönüşüyor. Bu anlamda ortadaki olağandışılıklar bir nebze makûl bir çerçeveye otururken, idealist bir tip olan kahramanımızın “silah taşımayı isteseydim, daha erken gelirdim” lafı da dillenen eleştirel durumun çıkmazına değinmiş oluyor.
İlginç anlatımların mimarı Trier bu filminde de çizgisinden şaşmıyor. Sınırları kalınlaştırılmış çizgilerle belirli olan filmin biçimi, siyah-beyaz anlatımın ara sıra renklenmesiyle anlatımı katmanlaştırmak istiyor. Ne var ki anlatım, bu noktalarda katmanlaşmayı kaldıramayarak sadece renklenmekle iktifa ediyor. Yer yer rahatsız edecek boyuta varan şiddet sahnelerinin, bu anlatım biçimi sayesinde, altının çizilmesi de, Trier’in hanesine kolaycılık babından bir eksi olarak yazılıyor.
Kessler suyun içerisinde ölümün peşi sıra yol alırken, iç sesin, seyirciye yönelerek, “uyanıp Avrupa hayalinden kurtulmak istiyor; ama bu mümkün değil” dediği duyuluyor. Böylece, savaş sonrası insanlığın hazin durumu bir an için insanın gözünde canlanıveriyor. Savaşa ve onun aktörlerine farklı bir bakış ve aynı zamanda Trier sinemasının farklı tadını tecrübe etmek adına bu DVD önemli bir fırsat sunuyor. Fakat yönetmenin rahatsız edici bir sinema çizgisinin takipçisi olduğunu da tekrar hatırlatmak gerekiyor. / Murat Pay

Tavsiye Et