Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2005) > Asılıyorum > Çetele tutuyorum
Asılıyorum
Çetele tutuyorum
Ali Cengiz Tuğrul
“Bir çok insan gibi ben de son aylarda birbiri ardına atılan şu adımları alt alta yazıp, bir çetele tutuyorum.
İzinsiz Kuran kurslarına yolu açmak.
İmam Hatip okulları için sistemi zorlamak.
Türban konusunu durmadan gündeme getirmek.
Milli Eğitim müfettişlerini Kuran kurslarından çekmek.
Belediyelerde içki yasaklarından bir türlü vazgeçmemek.
Ve irtica nedeniyle ordudan atılanlara dönüş yolunu açmak.
Sizce fazla olmuyor mu…”
Değerli basın mensubu, meşhur köşe yazarı, saygın şarapsever, öldükten sonra adının bir sokak ya da meydana verilmemesini vasiyet edecek kadar alçakgönüllü Ertuğrul Özkök 10 Ağustos 2005 tarihli yazısını böyle bitirmiş.
Neredeyse tam bir Ali Cengiz Tuğrul ifadesi.
Aferin kendilerine.
Gıpta ettim.
Yüksek Askeri Şura’nın irtica ile ilgili kararlarına mahkeme yolunu açmayı düşünen hükümeti uyarıyor.
“Çetelenizi tutuyorum” diyor.
“Fazla oluyorsunuz ama!” diyor.
Bir zamanların jean reklamındaki gibi tıpkı.
Hükümet erkanı ‘evet çok oluyoruz’ derse ne yapar onu bilemem.
Hoş, hükümetin bahsi geçen konularda sonuç aldığı da yok!
Onun için “evet çok oluyoruz” diyeceklerini zannetmem.
Sn. yazar Özkök bir sürü meziyetinin yanında demek ki Tuğrulgillerden cesur da bir yazar.
Yine de kendisine, milletin de bahsi geçen konuları engelleyenlerin çetelesini tuttuğunu hatırlatmamda zannederim yarar var.
 
BASMAKALIP DUYGULARI TERSYÜZ ETMEK
Sn. yazar öyle böyle cesur değil, üstelik tabu kırıcı da bir şahsiyet.
Yabancı Damat dizisinin Yunanistan’da da çok izlenmesi sebebi ile kaleme aldığı sıradışı yazısında tabuları bakın nasıl kırıyor:
‘Size geçenlerde Digitürk’te seyrettiğim müthiş bir filmin en çarpıcı sahnesini anlatayım.
Mambo İtalyano adlı film, Kanada’daki göçmen İtalyan toplumunda geçiyor.
Birbirinin dostu iki ailenin birlikte büyüyen oğulları vardır.
Daha sonraki yıllarda biri polis olur, öteki ise amatör bir senarist.
Ancak her ikiside bir süre sonra eşcinsel eğilimleri bulunduğunu fark ederler ve sonunda birlikte yaşamaya başlarlar.
Bu gerçeği öğrenmek, anneleri için tam bir şok olur.
Bu gerçeği kabullenirler, ancak aralarında müthiş bir kavga başlar.
İki eşcinsel çocuktan hangisi aktif, hangisi pasif eşcinseldir?
Yani hangisi ‘erkek’, hangisi ‘kadın’ konumundadır.
Çünkü hiçbiri kendi oğlunun ‘kadın’ konumunda olmasını kabul edemez.
Bence ‘Yabancı Damat’ dizisinin en önemli yanı, işte bu basmakalıp duyguyu tersyüz etme cesaretini göstermesidir.
Damat Türk, gelin Yunanlı olsaydı, bu dizinin bizim açımızdan hiçbir özelliği olmayabilirdi.
…Sonuç:
‘Bu işin artık geri dönüşü yok. İki halk birbirini anlamaya, birbirinin esprilerine gülmeye, birbirine ısınmaya başladı..’ diyor Atina temsilcimiz Yorgo Kırbaki..
Benim yorumuma gelince:
‘İş böyle olunca Mambo İtalyano tabumuz da yıkılıyor demektir.’
Yani hangisi erkek, hangisi kadın hiç önemli değil…’ 21. 07. 2005.
Alın size bir üstün meziyet daha;
Yazar basmakalıp duyguları tersyüz ediveriyor.
Tabular çatırdayarak kırılıyor.
Kırılmayan hiçbir değer kalmıyor.
Daha ortada BOP yokken Büyük Doğu diye bir ütopya icat eden Şair “Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden” demişti.
Bu öngörüyü nereden yapıyor bu Doğulu kafalar?
Anlamak mümkün değil.
 
ALIN SİZE MODERN MAHREM
06. 08. 2005 tarihli yazısında bu sefer derin mi derin bir sosyolojik olguyu irdeliyor Sn. sosyolog yazar.
Şapka çıkartılmaya layık modern mi modern bir yaklaşım.
Sokaktaki vatandaşın anlaması için on nesil geçmesi gerekse de yayınlamaktan kendimi alamadım.
‘Göbeği açık türbanlı kız’ haberinin gerekçelerinin sıralandığı yazıdaki saptamalar dudak ısırtıcı cinsten;
“Normal hayata katılan kızlar, normal hayatın gereklerini yerine getireceklerdir.
…Türbanın altındaki yırtmaçlı etekler, bele oturmuş pantolonlar, göğüsleri bırakın saklamaya, tam aksine ortaya çıkarmaya ayarlı tişörtler.
Tabii yanlarında sarmaş dolaş erkek arkadaşlar.
…Yani bir tür ‘türban televolesi’…
…Demek ki artık türban normalleşiyor…
…Bütün bunlardan çıkarılacak bir sosyolojik sonuç var.
Türbanlı kızlar da türbansızlar kadar ahlaklı veya ahlaksız demektir.
O zaman geriye, gittikçe daha fazla sırıtan o siyasi sembolden başka ne kalıyor?
Merak etmeyin, 1970’in solcu parkası gibi o da yok olup gidecek.
Bir nesil sabredin.
Bugünün türbanlı kızları, yarının modern Türkiye’sinin ilk büyük isyancıları olacak.
…Göbeği açık türbanlı kız, bu isyanın ilk işaretleridir.”
‘Normal hayat’tan tabu kıran yazarımızın ne anladığı şıppadanak anlaşılıyor.
Ancak televoleci hayatlar normal hayatlardır.
Türban televoleleştikçe normalleşecektir.
Türbanı anormal bulanlar bir nesil sabretmelilerdir.
Ali Cengiz Tuğrul olarak her bir saptamaya katılıyorum.
Bıçağımı milletin kalbine kalbine keyifle sallıyorum.
Eşcinsel erkeklerin hangisinin aktif, hangisinin pasif olduğunun önemi olmadığını iddia eden bir kalem erbabının türbanı anormal bulması kadar, şu saptamaları yapması kadar normal ne olabilir?
Yazısının başında,
“Göbeği açık türbanlı kız haberi İslami ağırlıklı gazetelerin köşelerinde ağır bir öfkeye neden oldu.
Merak ediyorum.
Bu öfkenin gerçek sebebi nedir?”
diye soran yazara Ali Cengiz Tuğrul olarak arka çıkıyorum.
Bu sosyolojik gerçeklere de öfke mi kusacaksınız?
Saçmalama diye mi nitelendireceksiniz?
Topunuzu kınıyorum.
 
ŞARABA YATIRIM YAPAN RESTORANLARIN DİKKATİNE
Memleketin ‘Başörtüsü Sorunu’nu bir nesil sabretme öğüdü ile çözümleyen mümtaz sosyologmuzun bir gün sonraki derdi bambaşka!
“Gay garsonlar ve şarap fiyatları. 07. 08. 2005
San Francisco, gay nüfusu oldukça yüksek bir şehir.
Bir gece önce küçük bir İtalyan restoranına gitmiştim.
Hayatımda iz bırakacak kadar güzel bir akşam yemeği yemiştim.
Yanlış değerlendirmediysem, garsonların hemen hepsi gay’di.
Alışveriş ettiğim başka mağazalarda da benzer tipte erkekler satış elemanı olarak çalışıyordu.
O iki gün içinde kafama şöyle bir soru yerleşmiş:
Acaba gay’ler, alışveriş ve hizmet sektöründe kadınlardan daha mı başarılı?
Şarap dükkanındaki genç adam da bana gay olduğu izlenimini verdi.
‘…Hemen mi içeceksiniz, yoksa bekletecek misiniz?’ diye sordu.
Ben şarap koleksiyoncusu değilim.
En kıymetli şarabı bile istediğim bir gece rahatlıkla açarım.
O nedenle fazla bekletmeyeceğimi söyledim.
…Ünlü şarap dergisi ‘Wine Spectator’ her yıl dünyanın en iyi ‘şarap restoranlarını seçiyor.
…Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’den hiçbir restoran listeye girememiş.
Hükümetin şarap politikası, ne yazık ki dünyanın bu yeni eğiliminin tam aksi istikametinde seyrediyor.
O nedenle Türkiye’deki restoranlara bir tavsiyem var.
Şarap restoranlarında ucuz şaraba doğru bir eğilim var.
Bu gelişmeleri, şaraba giderek daha fazla yatırım yapan Türk restoranlarının bilgisine sunuyorum.”
Restoran sahibi olanlar sözüm size;
ucuz şaraba ve gay personele yatırım yapın.
Yoksa gay’lerin hizmet sektöründe kadınlardan daha başarılı mı olduğu sorusunu, memleketin ‘Başörtüsü Sorunu’nu bile kendisine dert edinen Sn. yazar Özkök niye durduk yerde sorsun?
 
KULAKLARI TIKAMAK
Peki Sn. yazar Özkök’ün,
“izinsiz Kuran kurslarına yolu açmak,
İmam Hatip okulları için sistemi zorlamak,
türban konusunu durmadan gündeme getirmek,
Milli Eğitim müfettişlerini Kuran kurslarından çekmek,
belediyelerde içki yasaklarından bir türlü vazgeçmemek,
ve irtica nedeniyle ordudan atılanlara dönüş yolunu açmakla
suçladığı ve fazla olmuyor musun diye celallendiği Başbakanın katıldığı hiç mi olumlu bir adımı yok?”
02. 07. 2005 tarihli yazısına göre var.
O yazısında;
“Başbakan, cami ve Anıtkabir’den oluşan sentez dekor önünde yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında ‘sağdan ve soldan gelen baykuş seslerine kulaklarınızı tıkayın’ dedi.
Tamamen katılıyorum.
Ona, kendi partisinin ve milli görüş çevrelerinin damlarına türemiş baykuş seslerine karşı da aynı şeyi yapmasını tavsiye ediyorum” diye yazmış.
Benden gelen seslere niçin kulaklarını tıkıyor?
Onu bir türlü anlamıyorum diye düşünüyor mudur?
Düşünüp sosyolojik bir irdeleme yapıyor mudur?
Yapıyorsa irdelemesini lütfen bana iletsin.
Sütunlarımı irdelemesine açacağıma söz veriyorum.
Çünkü yaklaşık üçbuçuk yıldır yaptığım tavsiyelere kulaklarını tıkıyor.
Ne sağcıyım, ne solcuyum.
Ben baykuş muyum?
 
SON SÖZ
Çetele tutanın çetelesi tutulur.

Paylaş Tavsiye Et