Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2006) > Dosya > Taha Kıvanç ile komplo üzerine: “Dünyada gelişmeleri etkileyen güçler var”
Dosya
Taha Kıvanç ile komplo üzerine: “Dünyada gelişmeleri etkileyen güçler var”
Teo­rik bir so­ruy­la baş­la­ya­lım. Fark­lı dün­ya al­gı­la­ma­la­rı var: Ders ki­tap­la­rı­nın bi­ze ta­nıt­tı­ğı bi­lim­sel bir dün­ya, med­ya­nın sa­nal dün­ya­sı, sa­nat eser­le­rin­de su­nu­lan fan­te­zi bir dün­ya vs. Ya­zı­la­rı­nız­dan, ders ki­tap­la­rı­nın sun­du­ğu dün­ya­ya kuş­kuy­la bak­tı­ğı­nı­zı bi­li­yo­ruz. Bu kuş­ku­yu teo­rik ola­rak na­sıl ras­yo­na­li­ze edi­yor­su­nuz? Si­zin dün­ya al­gı­nız na­sıl?
Dün­ya­ya kuş­kuy­la bak­mı­yo­rum. Dün­ya­ya çok kuş­ku­suz ba­kı­yo­rum. Be­nim iti­raz­la­rım dün­ya­nın al­gı­lan­ma bi­çi­mi­ne.
 
Bu­nun çer­çe­ve­si­ni na­sıl çi­zi­yor­su­nuz? Olay­la­rı sos­yal-si­ya­sî sü­reç­ler­le de­ğil de, is­mi­ni ver­me­di­ği fa­il­le­rin ça­ba­la­rıy­la açık­lı­yor gi­bi­si­niz. Siz­ce kü­re­sel bir hü­kü­met mi söz ko­nu­su?
Ben ya­zıp çiz­di­ğim bun­ca se­ne­den son­ra şu­na çok da­ha faz­la ina­nı­yo­rum: Dün­ya­da ge­liş­me­le­ri et­ki­le­yen güç­ler var. Bun­la­rı tek tek fa­lan­ca grup, fi­lan­ca ör­güt di­ye gös­ter­me­ye ge­rek yok; ama dün­ya­da he­men he­men her alan­da bir­bir­le­riy­le te­mas ha­lin­de olan, o te­mas­la­rın so­nu­cun­da bir gü­cü yan­sı­ta­bi­le­cek in­san­lar var. Bun­lar ço­ğun­luk­la fi­nans ala­nın­da; pet­rol 20 do­lar­dan 80’e çık­tı­ğın­da dün­ya­da­ki her ül­ke­nin ha­zi­ne­si­ni tek tek bo­şal­tıp bir ye­re ta­şı­ya­bi­le­cek ürü­ne sa­hip in­san­lar. Ta­bii on­la­rın uzan­tı­sı olan bir med­ya gü­cü ile si­ya­set­te ve bü­rok­ra­si­de tem­sil­ci­le­ri de var. Kim­se­yi ata­mı­yor­lar ya da seç­tirt­mi­yor­lar bel­ki. Ama ne­ti­ce iti­ba­riy­le med­ya gü­cü­nün o in­sa­na ve­ri­len de­ğer ya da de­ğer­siz­li­ği et­ki­le­di­ği bir al­gı­la­ma or­ta­mın­da se­çim­ler ya­pı­lı­yor. Her dü­şün­dük­le­ri, plan­la­dık­la­rı, amaç­la­dık­la­rı bi­re­bir ger­çek­leş­mi­yor el­bet­te. Ken­di­le­ri­nin ön­gör­dü­ğü­nün tam ter­si bir so­nuç or­ta­ya çık­mış ol­sa bi­le, bu du­rum­dan na­sıl ya­rar­la­na­bi­le­cek­le­ri­ni he­men he­sap edip ona uy­gun po­li­ti­ka­lar ge­liş­ti­re­bi­le­cek ka­dar ze­ki bir di­na­mizm­le­ri var.
Be­nim zi­hin dün­yam­da bu bir oyu­na ben­zi­yor. Bu bir oyun­sa, bu oyu­nun ya be­nim va­tan­da­şı ol­du­ğum ül­ke­nin çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da bo­zul­ma­sı ya da o oyu­nu be­ra­ber­ce oy­na­ya­cak hâ­le dö­nüş­tür­me­miz la­zım. Ben ikin­ci­sin­den ya­na­yım, zi­ra bu oyu­nu ko­lay­ca bo­za­ma­ya­ca­ğı­mız ka­na­atin­de­yim. Çün­kü o yön­de cid­di­ye alı­na­cak bir ha­zır­lık, hat­ta bu­nun oyun ol­du­ğu yo­lun­da bir al­gı­la­ma yok. Bu nedenle et­ki­le­yi­ci gü­ce kar­şı bir güç oluş­tur­ma ni­ye­ti, do­la­yı­sıy­la da onu boz­ma gü­cü­müz pek yok. Tek ba­şı­na ya­pı­la­cak ça­ba­lar­la da bo­zu­la­bi­le­cek gi­bi de­ğil; çün­kü çok kap­sam­lı bir oyun bu. O za­man, her­ke­sin ya­pa­bi­le­ce­ği­nin aza­mi­si­nin, oy­na­nan bu oyu­nu gö­rüp ge­liş­me­ler­den en az za­rar­la et­ki­le­ne­rek en faz­la ya­rar sağ­la­ya­cak şe­kil­de dav­ran­mak ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.
 
Da­ha so­mut bir so­ru so­ra­yım. Ece­vit hü­kü­me­ti se­çi­me bir bu­çuk yıl var­ken ani­den er­ken se­çi­me git­ti. Bu­nun­la il­gi­li komp­lo te­ori­le­ri or­ta­ya atıl­dı: Me­se­la se­çim ön­ce­sin­de or­ta­ya Genç Par­ti çık­tı ve böylece baş­ta MHP ol­mak üze­re ba­ra­jı ge­çe­bi­le­cek sağ par­ti­le­rin önü­ne hiç um­ma­dık­la­rı bir en­gel çı­ka­rıl­dı. Ve tabii ki AKP’nin tek ba­şı­na ik­ti­dar ol­ma­sı­nın önü açıl­mış ol­du. An­cak bu AKP açı­sın­dan bir er­ken do­ğum ol­du. Böy­le bir hü­kü­met 10 se­ne son­ra gel­sey­di, bel­ki da­ha der­li top­lu ola­cak­tı. AKP’nin önü­nün er­ken­den açıl­ma­sı­nın bir komp­lo ol­du­ğu­nu dü­şü­ne­bi­lir mi­yiz?
Be­nim bu ko­nu­da­ki ‘teo­rim’ fark­lı. 2002 yı­lı içe­ri­sin­de Tür­ki­ye’ye ye­ni bir si­ya­sî ya­pı ge­ti­ril­mek is­te­ni­yor­du; ama bu ya­pı Ak Par­ti’nin ik­ti­dar­da ola­ca­ğı bir ya­pı de­ğil­di. Çün­kü Irak, İran, Su­ri­ye gi­bi di­ken­li ko­nu­lar­da AKP’nin na­sıl dav­ra­na­ca­ğı­nı bi­le­mi­yor­lar­dı. Do­la­yı­sıy­la dü­zen ku­ru­cu ola­rak Ame­ri­ka’yı gö­rü­yor­sak, onun he­sa­bı­na gö­re AKP bi­rin­ci par­ti ola­rak çı­ka­cak­tı; ama Mec­lis dört par­ti­li ola­cak­tı. Bu dört par­ti­li Mec­lis’te AKP’yi mu­ha­le­fet­te bı­ra­kıp di­ğer üç par­tiy­le hü­kü­met oluş­tu­ra­cak­lar­dı. AKP söz­cü­le­ri ba­ğı­rıp ça­ğır­ma­ya de­vam eder­ken de, böl­ge­ye dü­zen ve­rip BOP’u ken­di ka­fa­la­rın­da­ki çer­çe­ve içe­ri­sin­de ger­çek­leş­ti­re­cek­ler­di. Ben­ce he­sap buy­du. Bu­nu, AKP’ye kar­şı ta­vır­la­rın­dan çı­kar­tı­yo­ruz. Ben bun­dan son­ra da cum­hur­baş­kan­lı­ğı için mü­la­yim ve­ya AKP’li, ama AKP’yle çok az ba­ğı olan bi­ri­si­nin de­ğil; tam ter­si­ne AKP de­yin­ce ak­la ge­len kim­ler var­sa on­lar­dan bi­ri­nin is­ten­di­ği ka­na­atin­de­yim. 2002’de ye­ni ku­ru­lan AKP Ame­ri­ka’yla ya­kın­laş­mak is­ti­yor­du. O za­man An­ka­ra’da­ki Ame­ri­kan bü­yü­kel­çi­si Ro­bert Pe­ar­son’ı de­fa­lar­ca da­vet et­tik­le­ri hal­de olum­lu ce­vap ala­ma­dı­lar. AKP’li­ler Ame­ri­ka’ya git­ti­ler. Was­hing­ton’da üst dü­zey gö­rüş­me­ler ya­pa­cak­la­rı­nı umu­yor­lar­dı. Tay­yip Er­do­ğan, Ab­dul­lah Gül gi­bi ağır top­lar­dan olu­şan bir kad­roy­la git­me­le­ri­ne rağ­men, dı­şiş­le­ri ba­kan­lı­ğı­nın dör­dün­cü de­re­ce­de­ki bir ada­mıy­la mu­ha­tap edil­mek is­ten­di­ler. Ara­ya me­sa­fe koy­ma ih­ti­ya­cı du­yul­du­ğu bel­liy­di. Ve bi­li­yo­ruz ki, o dö­nem­de Pe­ar­son’ın en ya­kın ol­du­ğu si­ya­set­çi De­niz Bay­kal’dı. Bek­len­ti, De­niz Bay­kal’ın baş­ba­kan­lı­ğın­da bir hü­kü­me­tin oluş­ma­sı­na im­kân ve­re­cek bir so­nu­cun san­dık­tan çık­ma­sıy­dı. Ba­na gö­re 2002’de böy­le bir he­sap var­dı. Do­la­yı­sıy­la 2002, dı­şa­rı­sı ta­ra­fın­dan ‘AKP yı­lı’ ola­rak he­sap­lan­mış de­ğil­di ben­ce. Ama AKP’nin yı­lı ol­du ve ik­ti­da­ra gel­di­ler.
 
Ben­zer bir te­ori­yi bu­gü­ne uy­gu­la­ya­lım. Şim­di AKP’nin kar­şı­sın­da bir ra­kip gö­zük­mü­yor. Bu par­ti­le­rin hep­si bir ara­ya top­lan­sa, bir­leş­me­nin ver­di­ği an­ti­pa­tiy­le va­tan­daş yi­ne AKP’ye kre­di aça­bi­lir. Bu du­rum­da ne ya­pı­la­bi­lir?
Ben AKP’nin bir dö­nem da­ha ik­ti­dar ola­ca­ğı ka­na­atin­de­yim. Ne­ti­ce iti­ba­riy­le cum­hur­baş­ka­nı­nın çok fark­lı dav­ran­ma­sıy­la ya­rım kal­mış bir gö­rün­tü var Tür­ki­ye’de. Ye­te­rin­ce göz açı­cı bir de­ne­yim ol­ma­dı. Tür­ki­ye’de Cum­hu­ri­yet’in ku­rul­ma­sı da dâ­hil ol­mak üze­re pek çok alan­da, dö­nüm nok­ta­la­rın­da de­ne­me­ler ya­pıl­dı­ğı­nı gö­rü­yo­rum. Bir Müs­lü­man ül­ke, bir im­pa­ra­tor­luk ve ço­ku­lus­lu bir dev­let­ten mil­lî bir dev­let na­sıl çı­kar? Na­sıl la­ik­le­şe­bi­lir ve na­sıl de­mok­ra­tik­leş­ti­ri­le­bi­lir? Bir ‘de­ne­me ka­bı’ Tür­ki­ye. AKP gi­bi bir par­ti­nin böy­le­si­ne güç­lü bir ik­ti­dar ha­lin­de yö­ne­tim­de ip­le­ri eli­ne al­ma­sı da ye­ni bir de­ne­me gi­bi ge­li­yor ba­na. Yal­nız de­nen­me­miş tek şey var; o da cum­hur­baş­ka­nı­nın, Mec­lis ço­ğun­lu­ğu­nun ve hü­kü­me­tin de AKP’den ol­du­ğu bir Tür­ki­ye. AKP’nin pek çok ek­sik­lik­le­ri ol­ma­sı­na rağ­men, top­lum­la ba­ğı­nın tam an­la­mıy­la ol­ma­sa da hâ­lâ sağ­lam ol­du­ğu, do­la­yı­sıy­la kar­şı­lık­lı bö­lün­müş­lük or­ta­da iken san­dı­ğa gi­dil­di­ği tak­dir­de en faz­la 3 par­ti­li bir mec­li­sin olu­şa­ca­ğı ve gü­cü azal­mış da ol­sa, yi­ne bir AKP hü­kü­me­ti­nin ku­ru­la­ca­ğı ka­na­atin­de­yim.
 
Bu de­ne­yim­den el­de edilmek is­te­nen ne­dir?
Bu de­ne­yim na­sıl bir so­nuç or­ta­ya çı­kar­ta­cak? On­la­rın da ce­va­bı­nı ara­dık­la­rı so­ru bu. Bu­nun Tür­ki­ye’nin aley­hi­ne bir de­ne­yim ol­du­ğu ka­na­atin­de de­ği­lim. Tür­ki­ye Ah­met Nec­det Se­zer gi­bi bir cum­hur­baş­ka­nı ve AKP gi­bi bir hü­kü­met de­ne­yi­min­de de ba­şa­rı­lı ola­bi­lir­di. Ama ma­ale­sef her iki ta­raf da bu­nu ba­şa­rı­lı kı­la­cak tarz­da bir­bir­le­ri­ne dav­ran­ma­dı­lar. Ah­met Nec­det Se­zer’de var olan bir­ta­kım va­sıf­la­rın da de­ğer­len­di­ri­le­bi­le­ce­ği­ni, bu­gün­kü Tür­ki­ye için ya­rar­lı ola­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yor­dum. 2006 yı­lın­da­ki Se­zer çok fark­lı. Ama 2002’de­ki Se­zer’le kar­şı­lık­lı bir an­la­yış or­ta­mı oluş­tu­ru­la­bi­lir­di. Ol­ma­dı. Bel­ki on­dan kay­nak­lan­dı, bel­ki hü­kü­met faz­la zor­la­ma­dı o an­la­yı­şı. Böy­le bir cum­hur­baş­ka­nı ve böy­le bir hü­kü­met ba­şa­rı­lı de­ğil Tür­ki­ye için. O za­man ye­ni du­ru­ma ba­ka­cak­lar­dır.

Paylaş Tavsiye Et