Dünyaya düzen verebilmesi için, insanoğlunun kendi iç düzenini kurmuş olması lâzım. Kapitalizm küreselleştikçe, para-kredi mekanizmalarını elinde tutan küçük bir azınlığın dünyaya hükmetme iştahı kabarıyor. Buna bir de siyasî-askerî elitlerin ihtirasları eklenince, dünya nefes alınıp verilecek bir yer olmaktan çıkıyor.
Küreselleşmeyi sonsuz kâr, dolayısıyla sonsuz üretim ve tüketim anlayışıyla sürdürülen bir ekonominin bütün yerküreyi içine alması olmaktan çıkarmak zorundayız. Küreselleşme medeniyetler arası gerçek bir etkileşim sürecine dönüştürülebilir. Böyle bir süreci Büyük İskender başlatmış, Osmanlılar devam ettirmişti. Kapitalist sömürgeciliğin akamete uğrattığı bu yönelişi ihya etmek temelsiz bir idealizm değil, insan ve içinde yaşadığı tabiat için bir ölüm kalım meselesidir.
Her ay bir dosya geleneğimizi sürdürüyoruz. Bazen dünya düzeni gibi genel ve bir ölçüde soyut, bazen Balkanlar, Kıbrıs veya İran gibi özel ve daha somut konuları ele alacağız. Konjonktürle irtibatlı, fakat ona boyun eğmeyen bir siyaset güdüyoruz. Irak, Filistin, Avrupa Birliği ve Kafkasya dosyalarımız bunu yeteri ölçüde kanıtlıyor olmalı. Gelen olumlu/olumsuz tepkilerden, günübirlik bir iş yapmakta olmadığımız anlaşılıyor. Bütünü görme çabası içinde olmadan parçaları, geçmişi anlama çabası içinde olmadan bugünü anlamak mümkün değildir.
Dergimizi Yay-Sat vasıtasıyla Türkiye’nin büyük bir bölümüne ulaştırmaya çalışsak da, Cola Turka’dan daha zor ele geçtiğimiz bir gerçek. Anlayış’a her ay kolayca ulaşmanın garantili yolu, abonelik. Bunu özendirmek için, abonelerimize Türk siyasî düşüncesine ufuk açan Ahmet Davutoğlu’nun Küresel Bunalım başlıklı eserini hediye ediyoruz. 11 Eylül sonrası küresel gelişmelerin sadece siyasî ve stratejik değil, dinî ve felsefî boyutlarını da irdeleyen bu derin yorumları, derginizle beraber açın ve için. Dünyanın dün akşam televizyon haberlerinde izlediğinizden çok başka olduğunu fark edeceksiniz.
Aydınlanma, fark etmekle başlar.
Paylaş
Tavsiye Et