Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2007) > Söyleşiyorum > BOBBY S. SAYYID: “Türkiye’nin yeri AB değil”
Söyleşiyorum
BOBBY S. SAYYID: “Türkiye’nin yeri AB değil”
Konuşan: Ebru AFAT
Bir yan­da ABD iş­ga­li ve iç sa­vaş sar­ma­lı ara­sın­da şid­det ve ölüm kı­sır dön­gü­sü­ne hap­sol­muş bir Irak, di­ğer yan­da tam da be­li­ni doğ­rult­ma­ya baş­la­mış­ken İs­ra­il’in sal­dı­rı­la­rı ile bir kez da­ha yer­le yek­san olan Lüb­nan… Yö­ne­ti­ci­le­ri­nin çı­kar­la­rı ile halk­la­rı­nın çı­kar­la­rı ara­sın­da­ki uzak­lı­ğın ade­ta bir uçu­ru­ma dö­nüş­tü­ğü Or­ta­do­ğu ül­ke­le­ri… Bir tür­lü si­ya­sî is­tik­ra­ra ka­vu­şa­ma­yan, mez­hep ve et­nik ça­tış­ma­la­rıy­la bo­ğu­şan Pa­kis­tan… Mu­ci­ze ola­rak gös­te­ri­len eko­no­mi­si­nin ana da­mar­la­rı Çin­li azın­lık ta­ra­fın­dan kon­trol edi­len Ma­lez­ya… ABD ve Av­ru­pa’nın bas­kı­la­rı al­tın­da bu­na­lan İran… AB’nin si­hir­li değ­ne­ği do­ku­nun­ca tüm dert­le­rin­den kur­tu­la­ca­ğı­nı düş­le­yen Tür­ki­ye… İlk ba­kış­ta in­sa­na kas­vet­ten baş­ka bir şey ver­me­yen böy­le­si bir İs­lam dün­ya­sı man­za­ra­sı kar­şın­da sar­sı­cı çö­züm­le­me­ler ya­pan fark­lı ba­kış açı­la­rı­na faz­la­sıy­la ih­ti­yaç var. Biz de bu ay böy­le bir ba­kış açı­sı or­ta­ya ko­yan Arap asıl­lı İn­gi­liz aka­de­mis­yen Dr. Bobby S. Say­yid ile ko­nuş­tuk. Say­yid’in, Fun­da­men­ta­lizm Kor­ku­su: Av­ru­pa­mer­kez­ci­lik ve İs­lam­cı­lı­ğın Do­ğu­şu isim­li bir ki­ta­bı bu­lu­nu­yor. Le­eds Üni­ver­si­te­si, Sos­yo­lo­ji ve Sos­yal Po­li­ti­ka Bö­lü­mü’nde öğ­re­tim üye­li­ği gö­re­vi­ni sür­dü­ren Say­yid, İs­lam dün­ya­sı­nın du­ru­mu ve Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği ko­nu­la­rın­da çar­pı­cı gö­rüş­le­re sa­hip.
 
Ko­nuş­ma­mı­za, mev­cut dün­ya dü­ze­ni­ne iliş­kin de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni­zi so­ra­rak baş­la­mak is­ti­yo­rum. Ya­şa­dı­ğı­mız dün­ya­nın di­na­mik­le­ri­ni ve ka­rak­te­ris­tik­le­ri­ni na­sıl ta­nım­lı­yor­su­nuz? Kü­re­sel öl­çek­te si­ya­se­tin di­na­mik­le­ri­ni ne şe­kil­de de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?
Mev­cut şart­lar­da ön­ce­lik­le ev­re­nin ge­ri ka­la­nı­nın ye­ni­den keş­fe­dil­me­ye ça­lı­şıl­dı­ğı bir dö­nem­de­yiz. An­cak bu, zor kul­la­na­rak ik­na et­me ve te­rör­le sa­vaş söy­le­mi yo­luy­la ya­pı­lı­yor ve bu da Ba­tı’nın ta­rih­sel di­na­mik­le­ri­ni ev­ren­sel bir ol­gu gi­bi dün­ya­ya ka­bul et­tir­mek üze­re kul­la­nı­lan bir araç ola­rak gö­rü­lü­yor. Bu­nun sa­de­ce Ame­ri­kan tek ku­tup­lu­lu­ğu­nun ge­le­cek­te­ki dün­ya dü­ze­ni­ni oluş­tu­ra­cak te­mel il­ke ola­rak ku­rum­sal­laş­tı­rıl­ma ça­ba­sı ol­du­ğu­nu söy­le­ye­cek du­rum­da de­ği­lim. An­cak bu­ra­da “te­rör­le sa­vaş” söy­le­mi­nin bu sa­va­şı kü­re­sel dü­zey­de sür­dür­mek is­te­yen­ler açı­sın­dan ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­rin gra­me­ri iş­le­vi gör­dü­ğü de açık­tır. Ame­ri­ka, Ba­tı’yı tek­rar mer­ke­ze al­ma­yı ve ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­rin gra­me­ri ola­rak te­rör­le mü­ca­de­le­yi kul­lan­mak su­re­tiy­le Ame­ri­kan tek ku­tup­lu­lu­ğu­nu tam an­la­mıy­la sağ­la­ma­yı he­def­li­yor.
 
Me­de­ni­yet kav­ra­mı özel­lik­le So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­den son­ra dün­ya si­ya­se­ti­nin bir ara­cı ola­rak kul­la­nıl­ma­ya baş­lan­dı. Araş­tır­ma­cı­lar ve ya­zar­lar ya me­de­ni­yet­ler di­ya­lo­ğu­nun ya da me­de­ni­yet­ler ça­tış­ma­sı­nın üze­rin­de dur­du­lar. Bu ko­nu hak­kın­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz? Me­de­ni­yet kav­ra­mı si­ya­se­tin bir ara­cı ya­pı­la­bi­lir mi ve­ya ya­pıl­ma­lı mı?
Me­de­ni­yet­ler hak­kın­da ko­nuş­mak için çok is­tek­si­zim. İlk ola­rak bir ta­nım prob­le­mi­nin ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Eğer Sa­mu­el Hun­ting­ton ve­ya Ar­nold Toyn­be­e’ye ba­ka­cak olur­sak me­de­ni­yet­le­ri eko­no­mi şe­kil­len­di­ri­yor. Me­de­ni­yet ne­dir? Kaç ta­ne me­de­ni­yet var­dır? Ve ne za­man ku­rul­muş­lar­dır? Bu ne­den­le bi­rin­ci prob­le­min me­de­ni­ye­tin ta­nı­mın­da ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. İkin­ci prob­lem ise, me­de­ni­ye­tin bir araç olup ol­ma­dı­ğı hu­su­su­dur. Bir ön­ce­ki yüz­yıl­da bu araç bir tür ha­yat kay­na­ğı ola­rak ta­nım­la­nı­yor­du; an­cak ben böy­le ol­du­ğu­nu dü­şün­mü­yo­rum.
Kı­sa­ca­sı araç/va­sı­ta/ira­de in­sa­nı tem­sil eden iç­sel ya­pı­la­rın­dan gel­mek­te­dir. Bu yüz­den me­de­ni­yet dü­şün­ce­si­ni dün­ya si­ya­se­ti­nin bir ara­cı ola­rak gör­mek prob­lem­li­dir. Ay­rı­ca fark­lı me­de­ni­yet­le­rin ol­ma­dı­ğı­nı, bi­lim mer­ke­zi ola­rak bir tek kü­re­sel me­de­ni­yet ve­ya kül­tü­rün var ol­du­ğu­nu öne sü­ren­ler de var­dır. Bun­dan böy­le ger­çek­ten bi­li­min ve ras­yo­na­li­te­nin mer­ke­zin­de olan bü­yü­lü bir kül­tür yok. Bu ne­den­le bu­ra­da ta­nım prob­le­mi­nin ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Eğer me­de­ni­yet be­lir­li bir ta­ri­hi et­ki­yi an­lat­ma yo­luy­sa, me­de­ni­yet kav­ra­mı­nı bir me­ta­for ola­rak kul­la­na­bi­lir­ler. Ama her ha­lü­kar­da me­de­ni­yet ön­ce çok net bir şe­kil­de ta­nım­lan­ma­lı­dır.
 
Ama özel­lik­le 11 Ey­lül’den son­ra bir­çok Ba­tı­lı araş­tır­ma­cı İs­lam me­de­ni­ye­tin­den bah­set­me­ye baş­la­dı. Hat­ta sa­de­ce aka­de­mis­yen­ler de­ğil po­li­ti­ka­cı­lar da me­de­ni­yet kav­ra­mı hak­kın­da çok faz­la ko­nu­şur ol­du. Ve siz de bi­li­yor­su­nuz ki on­lar ay­nı Hin­dis­tan ve Çin me­de­ni­yet­le­ri gi­bi İs­lam me­de­ni­ye­ti­ne de vur­gu ya­pı­yor­lar.
Ön­ce­lik­le bu­ra­da­ki te­mel çe­kiş­me, me­de­ni­yet kav­ra­mı­nın bar­bar­lık­ta ve­ya te­rö­rizm­de na­sıl kul­la­nıl­dı­ğın­da­dır. Han­gi me­de­ni­yet te­rö­riz­mi des­tek­li­yor? Ve­ya te­rö­rist­ler me­de­ni­leş­me­yi sa­vun­du­lar mı? Bu esa­sen sö­mür­ge­ci dö­nem­de kul­la­nıl­mış bir ta­nım­la­ma bi­çi­mi­dir. Av­ru­pa ko­lon­ya­liz­mi­ni des­tek­le­yen­ler uy­gar­laş­tı­rıl­dı ve bu sü­re­ce di­re­nen­ler bar­bar­lar ve za­lim­ler ola­rak ni­te­len­di. As­lın­da in­san­lar bu ko­nu­lar­da sı­nır­lı şey­ler söy­le­ye­bi­lir­ler; on­la­rın çok yön­lü ko­nu­şa­ma­ya­cak­la­rı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Ba­tı’yı ve Ame­ri­kan he­ge­mon­ya­sı­nı mer­ke­ze al­ma ve ken­di­le­ri­ne da­ha faz­la fay­da sağ­la­ma şek­lin­de­ki iki ama­cı ay­nı an­da ger­çek­leş­tir­mek is­te­yen bir Ame­ri­kan tek ku­tup­lu­lu­ğu­na rağ­men, dün­ya­da­ki çok yön­lü­lük git­tik­çe art­mak­ta­dır.
Me­de­ni­yet hak­kın­da ko­nu­şu­la­cak­sa eğer ba­zı ta­nım­la­ma­lar­la il­gi­li öy­le ya da böy­le ta­raf­sız ol­mak ge­rek­mek­te­dir. Me­se­la Hin­dis­tan me­de­ni­ye­tin­de ne gö­rü­yor­sun ve­ya han­gi bi­çim­de gö­rü­yor­sun? Eğer kla­sik Hin­dis­tan me­de­ni­ye­ti hak­kın­da ko­nu­şa­cak­san ata­er­kil­li­ğe ve ne­sil­den ne­si­le ge­çen mut­lak hak­la­ra ya­ni kas­ta aşi­na ol­ma­lı­sın. Hin­dis­tan me­de­ni­ye­ti hak­kın­da ko­nuş­tu­ğu­muz za­man, şu yük­se­len Hin­dis­tan ya­ni Hin­dis­tan’ın bil­gi tek­no­lo­ji­si ve çağ­rı mer­kez­le­rin­den de bah­set­me­li­yiz. Gü­nü­mü­zün ger­çe­ği Hin­dis­tan­lı mü­hen­dis­le­rin Ame­ri­ka’da ça­lış­ma­ya baş­la­dık­la­rı ve Ame­ri­kan şir­ket­le­ri­nin Hin­dis­tan’ı yut­tu­ğu­dur. Bu ne ka­dar Hin­dis­tan’dır?
 
Ya da bu­ra­da Hin­dis­tan me­de­ni­ye­ti ne­re­de­dir?
Evet, bu an­lam­da bir Hint me­de­ni­ye­ti­nin var­lı­ğın­dan söz edi­le­mez. Ben­ce ne hak­kın­da ko­nuş­tu­ğu­mu­zu bil­mek önem­li­dir. Me­se­lâ, İs­lam me­de­ni­ye­ti hak­kın­da ko­nu­şu­yo­ruz. Es­ki­den eğer ka­dı ise­niz, me­se­la, Fas’ta ya­şı­yor olur­du­nuz. Muh­te­me­len hem Arap­ça hem de Fars­ça ko­nu­şur, her­han­gi bir kı­sıt­la­ma­ya ma­ruz kal­mak­sı­zın so­run­lar­la uğ­ra­şır, her­han­gi bir yer­de iş bu­la­bi­lir, Ka­hi­re’de ya da İs­tan­bul’da ya­yım­la­nan ki­tap­la­ra sa­hip ola­bi­lir­di­niz. Bu­gün­se bü­tün ki­tap­lar ya New York’ta ba­sı­lı­yor ya­hut da Lon­dra’da. Tür­ki­ye dı­şın­da kaç in­san Türk­çe ki­tap okur ki? Öy­ley­se me­de­ni­yet, fik­ri me­tin­le­rin do­la­şı­mı­dır; bu­gün için de Ba­tı’dan Ba­tı-dı­şı­na doğ­ru sey­re­den bir do­la­şım­dır bu. Ayı­rı­cı çiz­gi, “me­tin do­la­şı­mı”dır.
Dün­ya­da­ki bü­tün üni­ver­si­te­ler Av­ru­pa üni­ver­si­te­le­ri gi­bi gö­rü­nü­yor; hep­si de ay­nı tür­den ko­nu­lar­la hem­hâl. Me­se­la İs­lam dün­ya­sı­na ba­ka­cak olur­sa­nız, an­tro­po­lo­ji bö­lüm­le­ri­nin ol­du­ğu­nu gö­rür­sü­nüz. Ne­den İs­lam dün­ya­sın­da an­tro­po­lo­ji bö­lüm­le­ri var? An­tro­po­lo­ji bir ko­lon­ya­lizm ku­ru­mu­dur ve Av­ru­pa­lı kim­lik­le­rin bir par­ça­sı­dır. İs­lam ül­ke­le­ri­nin, bil­has­sa ye­ni ül­ke­le­rin, an­tro­po­lo­ji­yi me­se­le edin­mek için ne gi­bi bir se­be­bi ola­bi­lir? Ta­mam, on­la­rın bir kıs­mı İs­lam an­tro­po­lo­ji­siy­le uğ­raş­tık­la­rı­nı söy­lü­yor ola­bi­lir­ler. Fa­kat bu saç­ma­lık­tır. Di­sip­lin­ler, ken­di­le­ri­ne öz­gü bir­ta­kım önem­li ta­ri­hî ge­liş­me­ler içe­ri­sin­de do­ğup bü­yür­ler. Bu di­sip­li­ne edil­miş ka­te­go­ri­ler, her şey­den ön­ce Ba­tı fik­ri­ni, ta­ri­hi­ni ve ge­le­ce­ği­ni yan­sı­tan için bir an­lam ifa­de eder. Hâl böy­ley­ken, me­de­ni­ye­ti­mi­zin gün­de beş va­kit na­ma­zın ge­rek­li­li­ği­ni açık­la­ya­cak güç­lü bir ar­gü­man ge­liş­tir­mek zo­run­da ol­du­ğu­nu na­sıl söy­le­riz?
 
Bu nok­ta­da sö­zü, si­zin geç­ti­ği­miz Ma­yıs ayın­da İstanbul’da dü­zen­le­nen “Me­de­ni­yet­ler ve Dün­ya Dü­zen­le­ri” baş­lık­lı ulus­la­ra­ra­sı sem­poz­yum­da sun­du­ğu­nuz teb­li­ğe ge­tir­mek is­ti­yo­rum. O teb­liğ­de siz ha­li­fe nos­yo­nu­nun bu­gün­kü dün­ya için öne­mi­ni vur­gu­lu­yor­du­nuz. Ar­gü­ma­nı­nı­zı bi­raz aça­bi­lir mi­si­niz? Ta­ri­hî ge­liş­me sey­ri içe­ri­sin­de ha­li­fe­nin na­sıl bir ye­ri ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­su­nuz?
Ben­ce bu­ra­da ha­li­fey­le il­gi­li iki önem­li nok­ta var: Ha­li­fe be­nim için Müs­lü­man­la­rın bü­yük gü­cü­nü tem­sil eden bir sem­bol­dür. Müs­lü­man­lar yer­yü­zü nü­fu­su­nun beş­te bi­ri­ni teş­kil edi­yor; fa­kat kü­re­sel dü­zey­de Müs­lü­man­la­rın bir tem­sil­ci­si yok. İl­ginç­tir ki, İn­gil­te­re ve ABD hü­kü­met­le­ri ani­den ha­li­fe üze­ri­ne ko­nuş­ma­ya baş­la­dı­lar. ABD’nin sa­vun­ma ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan ya­yın­la­nan bir ra­por­da ye­ni ha­li­fe­den bah­se­dil­di­ği­ni ya da İn­gil­te­re’nin Müs­lü­man­la­rın ha­li­fe­si­nin ye­ni­den or­ta­ya çı­kı­şı­nı sa­vun­du­ğu­nu teb­li­ğim­de de be­lirt­miş­tim.
 
Hi­la­fet ma­ka­mı­nın, Müs­lü­man dün­ya­yı Ba­tı’nın çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da dö­nüş­tür­me­si ya da mev­cut eşit­siz dün­ya dü­ze­ni­ni sür­dür­mek için Ba­tı­lı güç­ler ta­ra­fın­dan ma­ni­pü­le edil­me­si gi­bi bir ih­ti­mal ya­hut teh­li­ke yok mu siz­ce?
Ba­tı dün­ya­sı, İs­lam dün­ya­sı­nın par­ça­lan­mış­lı­ğı­nı ve za­yıf­lı­ğı­nı vur­gu­la­mak­la il­gi­le­nir. Eğer bir ha­li­fe­niz olur­sa, Müs­lü­man hü­kü­met­le­re, Müs­lü­man hü­kü­met­le­rin de Müs­lü­man halk­la­ra bağ­lı ol­ma­la­rı ge­re­ke­cek­tir. Ger­çek­ten de dün­ya­ya ve Ba­tı dü­ze­ni­ne et­ki ede­bi­len bir dev­le­ti­niz ola­bi­lir. Muh­te­me­len İran’ın nük­le­er si­lah­la­rı var; bu­nun se­be­bi de İran’ın hâ­ki­mi­ye­ti­ni ko­ru­ya­bi­len az sa­yı­da­ki Müs­lü­man dev­let­ler­den bi­ri ol­ma­sı­dır. Bi­li­yor­su­nuz ki, Müs­lü­man ül­ke­le­rin bü­yük gü­ce sa­hip ol­ma­la­rı­na izin ver­me nok­ta­sın­da bü­yük bir is­tek­siz­lik var. Do­la­yı­sıy­la ben­ce hi­la­fe­tin her bi­çi­mi­ne bir kar­şı çı­kış söz ko­nu­su dün­ya­da.
 
Siz­ce ön­gör­dü­ğü­nüz ka­dar güç­lü ve yer­yü­zün­de­ki bü­tün Müs­lü­man­la­rı tem­sil eden bir ha­li­fe­ye sa­hip ol­mak müm­kün mü?
Ne­den ol­ma­sın?
 
Fa­kat siz az ön­ce Müs­lü­man ül­ke­le­rin pek ço­ğu­nun za­yıf ve ABD’ye ba­ğım­lı ol­du­ğu­nu söy­le­di­niz.
Az ev­vel söy­le­di­ğim şe­yin, şu an­da söy­le­mek­te ol­du­ğu­mu im­kan­sız kıl­dı­ğı ka­na­atin­de de­ği­lim. Ga­yet ta­bii ki zor; ama im­kan­sız de­ğil.
 
İs­ter­se­niz bu­ra­dan Av­ru­pa Bir­li­ği’ne ge­çe­lim. Bu bağ­lam­da Tür­ki­ye’nin AB’ye üye­li­ğe yö­ne­lik ça­ba­la­rı ko­nu­sun­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz? Bu me­se­le­yi hem Av­ru­pa­lı­la­rın hem de Tür­ki­ye’nin ba­kış açı­sın­dan na­sıl yo­rum­lu­yor­su­nuz? Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ni, ge­nel ola­rak İs­lam dün­ya­sı pers­pek­ti­fin­de na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?
Bu so­ru­yu İs­lam dün­ya­sı pers­pek­ti­fin­den de­ğer­len­di­rir­sem; Tür­ki­ye’nin AB’ye üye ol­ma­sı­nın İs­lam dün­ya­sı için bir fe­lâ­ket ola­ca­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­rim.
 
Ni­çin böy­le söy­lü­yor­su­nuz; pek çok uz­man ve ya­zar, si­zin söy­le­di­ği­ni­zin ak­si­ni ifa­de edi­yor.
On­lar ya­nı­lı­yor ola­bi­lir­ler, ben de ya­nı­lı­yor ola­bi­li­rim; bu­nu za­man gös­te­re­cek. Siz ba­na Tür­ki­ye AB’ye üye ol­du­ğun­da her­han­gi bir ül­ke­ye de­ğil, sek­sen yıl ön­ce­si­ne ka­dar İs­lam dün­ya­sı­nın kal­bi ol­muş bir ül­ke­ye ne­ler ola­ca­ğı­nı so­ru­yor­su­nuz. İs­lam dün­ya­sın­da­ki en bü­yük his­si­yat­tan bi­ri, üm­me­tin baş­ka bir öy­kü­ye dâ­hil ola­rak ka­de­ri­ni ta­mam­la­ya­ma­ya­ca­ğı­dır. Bu ba­na sö­mür­ge­leş­tir­me sü­re­ci­nin de­va­mı gi­bi gö­rü­nü­yor; tıp­kı Rus­ya ta­ra­fın­dan mer­ke­zî bir ya­pı içe­ri­si­ne çe­ki­lip alı­nan cum­hu­ri­yet­ler, ya­hut Hol­lan­da­lı­lar ta­ra­fın­dan ida­re edi­len En­do­nez­ya, ya da İn­gi­liz hâ­ki­mi­ye­ti al­tın­da bu­lu­nan Hin­dis­tan gi­bi. Açık­ça­sı ben, hem AB’ye üye olup hem de ye­ni baş­la­yan bir çı­kar­lar bir­li­ğin­den na­sıl pay ala­bi­le­ce­ği­ni­zi hâ­lâ an­la­mış de­ği­lim. Tür­ki­ye, AB içe­ri­sin­de As­ya­lı bir azın­lık ola­rak ka­la­cak­tır. Fa­kat bu­ra­da asıl önem­li hu­sus, Müs­lü­man­la­rın da­ha iyi bir dün­ya ta­sav­vur eder­ken bu­nu Av­ru­pa­lı­lık­la öz­deş­leş­tir­me­le­ri­dir. Bu tam bir tra­je­di!
 
Av­ru­pa’da halk­la­rın de­ğil de si­ya­set­çi­le­rin ve en­te­lek­tü­el­le­rin zih­ni­yet­le­ri­nin de­ğiş­me ola­sı­lı­ğı var mı? Çün­kü halk­la­rın zih­ni­ye­ti çok zor ve ya­vaş de­ği­şir.
Halk­la­rın zih­ni­ye­ti­nin de­ği­şi­mi­nin si­ya­set­çi­le­rin­ki­ne oran­la da­ha müm­kün ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Eğer bu­nun ter­si olur­sa ben ger­çek­ten çok şa­şı­ra­ca­ğım. Bu­ra­da bir yan­lı­şın ya­pıl­dı­ğı­nı, ay­rı­ca Türk si­ya­set­çi­le­rin ar­gü­man­la­rı­nın çok za­yıf ve gün­dem­le­ri­nin de prag­ma­tik ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. On­lar Tür­ki­ye AB’ye üye olur­sa, öy­le ya da böy­le si­ya­sî po­zis­yon­la­rı­nı ko­ru­ya­bi­le­cek­le­ri­ne ve böy­le­ce AB’nin in­san hak­la­rı ve de­mok­ra­si re­ji­mi­nin Tür­ki­ye’de de ger­çek­leş­ti­ri­le­ce­ği­ne ina­nı­yor­lar. An­cak ben bu ko­nu­da in­san hak­la­rı ve de­mok­ra­si­nin do­ğa­sı­nın yan­lış an­la­şıl­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. 11 Ey­lül’den son­ra bu pren­sip­le­rin ne den­li güç­lü bir ya­nıl­sa­ma ol­du­ğu­nu an­la­ma­yan kal­ma­dı.
İn­gi­liz­ler İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan ön­ce 300 bin in­san kay­bet­tik­le­rin­den bah­se­di­yor­lar­dı. An­cak 7 Tem­muz’da Lon­dra Met­ro­su’nda ger­çek­le­şen pat­la­ma­lar­da 56 ki­şi­nin öl­me­siy­le bir­lik­te in­san hak­la­rı­na da­ir ya­sa­lar as­kı­ya alın­dı. Lon­dra pat­la­ma­la­rın­dan son­ra bir­çok İn­gi­liz ya­zar bü­tün Müs­lü­man­la­rın düş­man ol­du­ğu­nu yaz­ma­ya baş­la­dı; Müs­lü­man­lar sus­tu­rul­ma­lı, Müs­lü­man­la­rın in­ter­net si­te­le­ri ka­pa­tıl­ma­lı, vs… AB’nin ka­rak­te­ri­nin Müs­lü­man­lar ve Tür­ki­ye ile Av­ru­pa ara­sın­da sağ­lık­lı bir iliş­ki­ye im­kan ta­nı­ya­ca­ğı­na inan­mı­yo­rum.
 
Fa­kat özel­lik­le AB ta­raf­ta­rı Türk si­ya­set­çi­ler, üye ol­du­ğu tak­dir­de Tür­ki­ye’nin AB’yi dö­nüş­tü­re­ce­ği­ni söy­lü­yor­lar. Siz bu gö­rü­şe ka­tı­lı­yor mu­su­nuz?
Tür­ki­ye’nin AB’yi dö­nüş­tür­me ko­nu­sun­da hiç şan­sı yok. AB’nin meş­ru­lu­ğu­nu ön­cül fak­tör ola­rak ka­bul et­ti­ği­niz tak­dir­de AB’yi na­sıl dö­nüş­tü­re­cek­si­niz? Ya da İn­gil­te­re, Fran­sa ve Hol­lan­da’da­ki Müs­lü­man top­lu­luk­la­ra sert dav­ran­ma­yı içi­ni­ze sin­di­re­rek onu na­sıl dö­nüş­tü­re­cek­si­niz? Ba­şör­tü­sü Tür­ki­ye’de de Fran­sa’da da ya­sak.
Ve ben 2022-2023’den son­ra -muh­te­mel bir rö­por­taj­da- yi­ne Tür­ki­ye’nin AB’ye üye­lik ta­ri­hi ko­nu­sun­da tah­min­de bu­lu­nu­yor ola­ca­ğım. Rus­ya’nın Tür­ki­ye’den ön­ce AB’ye ka­tı­la­ca­ğı­nı siz de bi­li­yor­su­nuz. Bu ko­nu­da yan­lış dü­şü­nü­yor ola­bi­li­rim ama Tür­ki­ye’nin üye­lik baş­vu­ru­su­nun ile­ri­ki bir dö­nem­de ve­to edi­le­ce­ği ka­na­atin­de­yim. Çün­kü Tür­ki­ye’nin ni­hai an­lam­da üye­li­ği, AB’nin kim­li­ği­ni dö­nüş­tür­me­si­ni ge­rek­ti­re­cek­tir. Ve ben AB’nin, kim­li­ği­nin dö­nüş­me­si­ni is­te­di­ğin­den emin de­ği­lim. İkin­ci ola­rak, Tür­ki­ye’nin AB’yi dö­nüş­tü­re­bi­le­cek ka­dar güç­lü bir si­ya­sî bi­ri­ki­me sa­hip ol­du­ğu­na da inan­mı­yo­rum.
AB’yi dö­nüş­tür­mek için Tür­ki­ye ilk ön­ce ken­di kül­tü­rü­ne dö­nüp bak­ma­lı; çün­kü ken­di kül­tü­rü şu an için Ba­tı­lı­laş­mış Av­ru­pa­lı ve Müs­lü­man Türk kim­li­ği ara­sın­da bö­lün­müş du­rum­da. Tür­ki­ye na­sıl Av­ru­pa­lı kim­li­ği­ni dö­nüş­tü­re­cek? Kim­li­ği­ni­zin han­gi par­ça­sı AB’ye ka­tı­la­cak? Av­ru­pa­lı­lar, Av­ru­pa kim­li­ği­nin -o as­lın­da nef­ret et­tik­le­ri- Tür­ki­ye’nin is­te­di­ği şe­kil­de dö­nüş­me­si­ni is­te­mi­yor­lar. Çün­kü Ba­tı­lı elit­ler Türk­le­ri me­de­ni­leş­ti­ril­me­si ge­re­ken fa­kir, bar­bar ve Av­ru­pa’nın dı­şın­da Do­ğu­lu bir mil­let ola­rak gö­rü­yor­lar. On­lar dö­nüş­mek is­te­mi­yor­lar. Bu nok­ta­da Tür­ki­ye AB’ye ne ge­ti­re­cek? Ke­bap mı? Ke­bap­la AB’yi na­sıl dö­nüş­tü­re­cek­si­niz? Şu an­da Av­ru­pa’nın bir­çok ül­ke­sin­de ke­bap res­to­ran­la­rı var an­cak on­lar Av­ru­pa­lı­la­rı dö­nüş­tü­re­mi­yor­lar. Bir mil­yar nü­fu­sa sa­hip Çin bi­le Av­ru­pa kül­tü­rü için­de dö­nüş­tü. Tür­ki­ye AB’nin ha­zır­la­dı­ğı şart­lar için­de üye ola­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la Tür­ki­ye, AB ile mü­za­ke­re ya­pa­bi­lir ve onu dö­nüş­tü­re­bi­lir­se çok şa­şı­ra­ca­ğım. Şim­di­ye ka­dar han­gi üye AB’yi dö­nüş­tü­re­bil­di? Me­se­la Yu­na­nis­tan AB’ye gir­di­ği za­man onu de­ğiş­ti­re­bil­di mi?
 
Ama Tür­ki­ye ve Yu­na­nis­tan çok fark­lı­lar. Tür­ki­ye’nin nü­fu­su 70 mil­yon.
İs­pan­ya’nın nü­fu­su da 40 mil­yon ve Tür­ki­ye’nin yap­ma­yı um­du­ğu­nun ya­rı­sı­nın ya­rı­sı­nı ya­pa­bil­di. As­lın­da AB, Fran­sa ve Al­man­ya’nın bir­bir­le­riy­le bir da­ha sa­vaş­ma­ma­la­rı için ku­rul­du. Bu esas, AB’nin çe­kir­de­ği­ni oluş­tu­ru­yor ve müş­te­re­ken alı­na­cak bir AB ka­ra­rı da bu doğ­rul­tu­da ola­cak­tır. Ka­rar­lar An­ka­ra ve­ya Mad­rid’de alın­ma­ya­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la bu ko­nu­da çok ih­ti­yat­lı olun­ma­lı­dır.
 
İn­gil­te­re ge­nel ola­rak Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ni des­tek­li­yor. Bu ko­nu hak­kın­da ne dü­şü­nü­yor­su­nuz? AB ile İn­gil­te­re ara­sın­da ne tür­den bir iliş­ki söz ko­nu­su­dur?
İn­gil­te­re ile AB iliş­ki­si çok kar­ma­şık­tır. İn­gil­te­re AB’nin ikin­ci en bü­yük eko­no­mi­si­ne sa­hip ül­ke­si ve Tür­ki­ye’nin üye­li­ği­ni des­tek­li­yor. Böy­le bir des­te­ğin as­lın­da var ol­ma­dı­ğı­nı çün­kü AB Ana­ya­sa­sı için re­fe­ran­du­ma gi­dil­di­ğin­de ço­ğun­lu­ğun red oyu ve­re­ce­ği­ni ile­ri sü­ren­ler de çı­ka­bi­lir. Ben­ce İn­gi­liz des­te­ği, Irak’ta­ki as­ker­le­rin du­ru­mu vb. ge­liş­me­le­re bağ­lı ola­rak da­ha kı­sa da sü­re­bi­lir. Des­te­ğin ne ka­dar sü­re­ce­ği­ni gör­mek il­ginç ola­cak.
 
Or­ta­do­ğu’nun ge­le­ce­ği­ni ve ABD’nin böl­ge­ye mü­da­ha­le­si­ni na­sıl gö­rü­yor­su­nuz? Irak’ta­ki du­rum­la il­gi­li bek­len­ti­le­ri­niz ne­ler­dir? Ya­kın ge­le­cek­te mev­cut du­rum­dan da­ha kö­tü ne­ler ola­bi­lir?
Mev­cut du­rum ile­le­bet de­vam ede­bi­lir.
 
ABD’nin ken­di çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da is­tik­rar­lı bir Or­ta­do­ğu te­sis ede­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­mü­yor mu­su­nuz?
ABD’nin yap­ma­yı is­te­di­ği ile yap­tık­la­rı ta­ma­men fark­lı şey­ler. ABD ih­ti­yaç duy­du­ğu her şe­yi el­de ede­cek di­ye de bir şey yok. Kal­dı ki, Müs­lü­man­la­rın ih­ti­yaç duy­duk­la­rı ile el­de et­tik­le­ri de fark­lı şey­ler. On­lar da ih­ti­yaç duy­duk­la­rı şe­yi il­le de el­de ede­cek di­ye bir şey yok. Af­ga­nis­tan’da­ki, Irak’ta­ki ve Lüb­nan’da­ki ça­tış­ma ile İran ve Su­ri­ye’ye sıç­ra­yıp sıç­ra­ma­ya­ca­ğı­nı bil­me­di­ği­miz ge­ri­lim, hü­lâ­sa şu an için­de bu­lun­du­ğu­muz du­rum, böl­ge­yi kon­trol al­tı­na al­mak üze­re ya­pı­lan Os­man­lı son­ra­sı gi­ri­şim­ler­dir.
Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan son­ra İn­gi­liz ve Fran­sız­lar ida­re­yi ele al­dı­lar, İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan son­ra ise böl­ge­nin yö­ne­ti­mi­ni Or­ta­do­ğu ül­ke­le­ri­ne terk et­ti­ler; fa­kat as­lın­da yö­ne­tim do­lay­lı ola­rak ABD’nin eli­ne geç­miş ol­du. Ame­ri­ka­lı­lar şim­di bu sü­re­ce doğ­ru­dan dâ­hil ol­du­lar. On­la­rın pro­je­le­ri­nin ba­şa­rı­ya ula­şıp ulaş­ma­ma­sı ise Müs­lü­man­la­ra bağ­lı. Fa­kat ke­sin­lik­le te­rör­le sa­vaş sü­re­ci­nin ve İs­lam ül­ke­le­ri­nin iş­ga­li­nin Müs­lü­man ka­mu­oyu­nu ve Müs­lü­man yö­ne­tim­le­ri bi­linç­len­di­re­rek si­ya­sî an­lam­da olup bi­ten­le­rin da­ha da far­kın­da ol­ma­la­rı­nı sağ­la­dı­ğı ka­na­atin­de­yim. Ben­ce böl­ge­de­ki en bü­yük ge­liş­me de bu­dur. Müs­lü­man­lar ar­tık Ba­tı­lı ül­ke­le­rin İs­lam kül­tü­rü­nü sığ­laş­tır­ma ça­ba­la­rı­nı gör­me­ye baş­la­dı­lar.
 
ABD’nin şu an­da Or­ta­do­ğu’da­ki bü­tün ge­liş­me­le­ri ma­ni­pü­le ede­bi­le­cek ye­ter­li gü­ce sa­hip ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?
ABD’nin bu­nu ya­pa­bi­le­cek ye­ter­li gü­ce sa­hip ol­du­ğu ka­na­atin­de de­ği­lim. Doğ­ru­su böl­ge­de gör­dü­ğü­müz şid­det uy­gu­la­ma­la­rı bu güç­süz­lü­ğün açık bir gös­ter­ge­si­dir. Şa­yet ger­çek­ten bi­ri­ne bir şe­yi yap­tır­ma­ya gü­cü­nüz ye­ter­se, şid­det uy­gu­la­mak zo­run­da kal­maz­sı­nız. Eğer ger­çek­ten gü­cü­nüz var­sa, sa­de­ce bir te­le­fon ya da bir zi­ya­ret ye­ter­li olur. ABD var ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti­ğin­den ya­hut gös­ter­di­ğin­den çok da­ha az bir gü­ce sa­hip. Ame­ri­ka­lı­lar, el­li bin­den faz­la as­ker­le­ri ol­ma­sı­na rağ­men Irak’ta kon­tro­lü el­de tu­ta­ma­dı­lar. Af­ga­nis­tan’da da kon­tro­lü el­de tu­ta­ma­dı­lar, çün­kü ora­ya on bin­ler­ce as­ker gön­der­me­miş­ler­di. Bi­ze Irak­lı­la­rın ül­ke­le­ri­ni pa­şa pa­şa Ame­ri­ka­lı­la­ra tes­lim ede­cek­le­ri ma­sa­lı an­la­tıl­mış­tı ama du­rum hiç de öy­le ol­ma­dı, ola­maz da...
 
Çok te­şek­kür ede­riz.

Paylaş Tavsiye Et