Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2008) > Toplum > Bacca’dan Şükür’e: Türk laikliği üzerine söylev
Toplum
Bacca’dan Şükür’e: Türk laikliği üzerine söylev
Ümit Aksoy
BU top­rak­lar­da­ki ha­let-i ru­hi­ye­nin na­sıl bir dö­nü­şüm ge­çir­di­ği­ni an­la­mak, bu ye­ni ruh ha­li­nin ne tür­den bir al­gı için­de oluş­tu­ğu­nu ya­ka­la­mak için ba­zen ba­zı “kö­tü” olay­la­rın ger­çek­leş­me­si ge­re­ki­yor ga­li­ba. An­cak böy­le­si uç ve sı­kın­tı­lı olay­la­rın ar­dın­dan or­ta­ya çı­kan tab­lo­lar, top­lu­mun ya­pıl­dı­ğı mal­ze­me­nin na­sıl bir özel­lik arz et­ti­ği­ni gör­me­mi­zi sağ­lı­yor il­ginç bir şe­kil­de. Bu bağ­lam­da otos­top­la çık­tı­ğı yol­cu­lu­ğun Tür­ki­ye du­ra­ğın­da te­ca­vü­ze uğ­ra­dık­tan son­ra öl­dü­rü­len İtal­yan sa­nat­çı Pip­pa Bac­ca’nın du­ru­mu ile Ga­la­ta­sa­ray-Fe­ner­bah­çe ma­çı ön­ce­sin­de Ha­kan Şü­kür’ün söz­le­ri üze­ri­ne med­ya­da dil­len­di­ri­len yo­rum­lar­da­ki zih­ni­yet sü­rek­li­li­ği, bu ruh ha­li­ni açık­ça or­ta­ya ko­yu­yor.
Ön­ce­lik­le Ha­kan Şü­kür’ün son açık­la­ma­la­rı üze­ri­ne ko­pa­rı­lan fır­tı­na­dan baş­la­ya­lım. Bi­lin­di­ği üze­re Şü­kür, maç­tan ön­ce Za­man ga­ze­te­si­ne ver­di­ği rö­por­taj­da, bu ma­çın dost­luk ha­va­sın­da geç­me­si ge­rek­ti­ği te­men­ni­si­ni di­le ge­tir­dik­ten son­ra, id­rak edil­mek­te olan Kut­lu Do­ğum Haf­ta­sı’na da vur­gu ya­pa­rak, böy­le­si mü­ba­rek bir za­man­da kö­tü ey­lem­ler­de bu­lun­ma­nın yan­lış­lı­ğı­na işa­ret edi­yor­du. Bo­ya­lı med­ya­nın fut­bol şu­be­si ise bu açık­la­ma­nın ar­dın­dan, na­sıl olup da bir fut­bol­cu­nun böy­le­si bir ifa­de kul­la­na­bi­le­ce­ğin­den baş­la­ya­rak, bu söz­le­ri ve sa­hi­bi­ni ye­rin di­bi­ne ba­tı­rı­yor­du. Med­ya­yı kız­dı­ran, Şü­kür’ün bu te­men­ni­si­ni di­nî bir re­fe­ran­sa da­yan­dır­ma­sıy­dı. Öte yan­dan bu ifa­de­yi as­lın­da bir meş­rui­yet ara­yı­şı ve ifa­de­si ola­rak da al­gı­la­mak ge­re­ki­yor. Çün­kü bu ifa­de­le­re kar­şı gös­te­ri­len tep­ki­ler, mo­dern ha­ya­tın bir oyu­nu olan fut­bol söz ko­nu­su ol­du­ğun­da, baş­ta en­düs­tri­leş­mek ol­mak üze­re bu oyu­nun ta­şı­dı­ğı di­ğer ör­tük sı­kın­tı­la­ra kar­şın, sü­rek­li ola­rak dil­len­di­ri­len o boş re­to­ri­ğin (“Bu oyu­nu çir­kin­leş­tir­me­ye­lim” la­fı­nın) ar­tık na­sıl da iş­lev­siz bir ha­le gel­di­ği­ni ama da­ha önem­li­si bu la­fın ne tür­den bir sah­te­lik ba­rın­dır­dı­ğı­nı da gös­ter­miş olu­yor­du bir ba­kı­ma. Zi­ra fut­bo­lun (özel­lik­le en­düs­tri­leş­ti­ği oran­da) var olan di­li­nin, ah­lak­sız bir ya­pı­dan bes­len­di­ği­ni or­ta­ya ko­yu­yor­du bu ifa­de­ler.
Baş­ka bir de­yiş­le, Şü­kür’ün ifa­de­le­ri, fut­bol en­düs­tri­si­nin ken­di­si­ni ha­li­ha­zır­da iş­ler kıl­dı­ğı ör­tük ah­lak­sız ya­pı­ya doğ­ru bir gön­der­me ya­pı­yor ve bu ya­pı­yı kı­rı­yor­du. Do­la­yı­sıy­la ya­şa­nan ha­di­se­yi, sa­de­ce din­dar bir in­sa­nın has­sa­si­ye­ti­nin di­le gel­me­si ve bu­na din­le kav­ga­lı olan­la­rın ver­di­ği tep­ki ola­rak oku­mak ek­sik ola­cak­tır. Bu­ra­da asıl ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, kul­la­nı­ma so­ku­lan din di­li­nin tam ola­rak ne tür­den bir “şey” ola­rak al­gı­lan­dı­ğı­na bak­mak ol­ma­lı­dır. Ve böy­le bak­tı­ğı­mız­da gör­dü­ğü­müz ger­çek, fut­bol en­düs­tri­si­nin, ken­di­si­ni üze­ri­ne kur­du­ğu ah­lak­sız ya­pı­nın söz­de-ah­la­ki boş re­to­rik ifa­de­le­ri­nin (Fut­bol bir oyun­dur, bir­bi­ri­mi­ze say­gı­lı ola­lım vb.) ar­tık biz­le­re bir şey söy­le­me­di­ği­dir. Bu söz­de ah­la­ki ifa­de­le­re kar­şı or­ta­ya ko­yu­lan dil, ger­çek bir ah­la­ki buy­ru­ğa gön­der­me yap­tı­ğın­da ise bu ya­pı­nın sah­te­li­ği or­ta­ya ko­yul­muş ol­mak­ta­dır. Ve bun­dan do­la­yı bu­ra­da kar­şı çı­kı­lan asıl du­rum, bu ah­la­ki sö­zün ken­di de­ğe­ri­dir.
Eğer Ha­kan Şü­kür ör­ne­ğin­de söz ko­nu­su olan, bir ah­la­ki öner­me­ye kar­şı ge­liş­ti­ri­len bir tep­kiy­se, İtal­yan ba­rış el­çi­si­nin ya­şa­dı­ğı dra­ma kar­şı ge­liş­ti­ri­len dil, en azın­dan söz­de ah­la­ki bir yar­gı/öner­me ba­rın­dı­rı­yor­du. Fa­kat böy­le­si kö­tü bir ey­lem­le ara­sı­na me­sa­fe koy­ma­ya ça­lı­şan di­lin, ilk dil­le il­ginç bir mü­te­ka­bi­li­yet içer­mek­te ol­du­ğu­nu gör­mek güç de­ğil. Bu­ra­da te­da­vü­le so­ku­lan dil, öte­ki­nin gö­zün­den ken­di­ni gö­rüp, bu gö­rü­nüş üze­rin­den ken­di­ni yar­gı­la­yan bir al­gı­ya te­ka­bül edi­yor. Bu fe­ci ola­ya kar­şı ge­liş­ti­ri­len dil, söz­de-ah­la­ki bir ton ba­rın­dır­sa da, Ba­tı­cı elit­le­rin Ba­tı’yla gir­di­ği has­ta­lık­lı du­ru­mu or­ta­ya ko­yu­yor as­lın­da. On­lar bu olay ile ara­la­rı­na me­sa­fe koy­sa da bu, ola­yın ifa­de et­ti­ği ah­lak­sız­lık­tan do­la­yı de­ğil, tam ter­si­ne te­ca­vü­ze uğ­ra­yan ki­şi­nin ta­şı­dı­ğı sim­ge­sel de­ğe­rin al­tın­da ezil­me­le­rin­den kay­nak­la­nı­yor. Bu­ra­da, Ba­tı kar­şı­sın­da ge­liş­ti­ri­len aşa­ğı­lık komp­leks­li di­lin de öte­sin­de bir so­run var. Odak­lan­ma­mız ge­re­ken nok­ta, bu aşa­ğı­la­yı­cı ruh ha­li­nin so­nu­cu ola­rak or­ta­ya ko­nu­lan ah­la­ki tep­ki­nin ne tür­den bir me­ka­niz­ma için­de üre­til­di­ği ol­ma­lı; yok­sa ül­ke­de her gün on­lar­ca kez mey­da­na ge­len böy­le­si kö­tü bir ola­yın ne­den şim­di ha­tır­lan­dı­ğı ya­hut biz­zat ken­di­le­ri­nin ah­lak­tan bi­ha­ber ol­du­ğu bir top­lu­lu­ğun/ruh ha­li­nin ne­den şim­di böy­le­si ah­la­ki bir yar­gı or­ta­ya koy­du­ğu de­ğil.
Asıl önem­li olan, böy­le­si ah­la­ki bir yar­gı­nın na­sıl da araç­sal­laş­tı­rı­lıp, (ne­ga­tif bir an­lam­da) si­ya­sal­laş­tı­rıl­dı­ğı­dır. Zi­ra bu­ra­da ya­pıl­mak is­te­nen, mu­ha­fa­za­kâr (di­nî) bir top­lum­da­ki “vah­şi­li­ğin” or­ta­ya ko­yul­ma­sı­dır. Bu­nu or­ta­ya ko­yan in­san­lar, bun­dan ya­rar­la­na­rak hem di­ne bir eleş­ti­ri yap­ma im­ka­nı bul­mak­ta, hem de din gi­bi en kuv­vet­li ah­la­ki yar­gı­la­rı be­yan eden bir kay­na­ğı öte­le­ye­rek yi­ne de ah­la­ki bir de­ğer yar­gı­sı­nın ve­ri­le­bi­le­ce­ği­ni söy­le­miş ol­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la na­sıl ki ilk du­rum­da ah­lak­sız bir ya­pı­ya kar­şı bir kay­nak teş­kil ede­bi­le­cek di­nî yar­gı­ya kar­şı du­ru­lu­yor­sa, ikin­ci du­rum­da da, ah­la­kın en önem­li kay­nak­la­rın­dan bi­ri­si olan di­nin na­sıl da ah­lak­sız bir ruh ha­li ya­rat­tı­ğı vur­gu­la­na­rak, biz­zat bu ah­la­ki ya­pı­nın ken­di­si alt edil­me­ye ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Ve tam da bun­dan do­la­yı bu iki ruh ha­li bir­bi­riy­le ör­tüş­mek­te, her iki du­rum­da­ki ör­tük stra­te­ji bir­bi­ri­ni ta­mam­la­mak­ta­dır.
Bu nok­ta­da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken en önem­li ham­le, her iki du­rum­da­ki ör­tük öner­me­le­ri olum­suz­la­mak ol­ma­ma­lı­dır; olum­suz­la­ma­nın öte­si­ne ge­çip, si­ya­sal bir di­lin or­ta­ya kon­ma­sı­na gay­ret edil­me­li­dir. İlk du­rum­da gös­ter­me­miz ge­re­ken tep­ki, li­be­ral bir po­zis­yo­na sav­ru­lup özür di­le­yi­ci ya da söz­le­ri­mi­zin yan­lış an­la­şıl­dı­ğı gi­bi bir ta­vır alış de­ğil, tam ter­si­ne bu din di­li­nin ıs­rar­lı bir şe­kil­de kul­la­nım ala­nı­nı ge­niş­le­te­rek bü­yüt­mek ol­ma­lı­dır. Baş­ka bir ifa­dey­le, fut­bo­lun sa­de­ce bir oyun ol­ma­dı­ğı; da­ha da önem­li­si, bu ya­pı­nın üret­ti­ği bü­tün ça­tış­ma­cı söy­le­min biz­zat bu ya­pı­nın ken­di­si­ni var kıl­dı­ğı o ah­lak­sız po­zis­yon­dan kay­nak­lan­dı­ğı açık edil­me­li ve bu an­lam­da din di­li­nin, sü­rek­li tek­rar­la­nan bu şid­det do­lu re­to­ri­ği or­ta­dan kal­dı­rı­cı ma­hi­ye­ti or­ta­ya ko­yul­ma­lı­dır. İkin­ci olay­da ise söz­de ah­la­ki gi­bi du­ran bir kı­na­ma­nın, ne tür­den bir ah­lak­sız­lı­ğı ört­tü­ğünü ama da­ha da önem­li­si, bu kı­na­yı­cı di­lin apa­çık bir bi­çim­de bir ah­la­ki de­ğer­ler sis­te­mi­ne sal­dır­dı­ğı­nı or­ta­ya koy­mak ge­re­kir.
Ba­tı­cı elit­ler ge­li­şen şart­lar­da, bel­ki far­kın­da ol­ma­dan ar­tık di­nin çok az de­re­ce­de gö­rü­nür ol­ma­sı­na bi­le ta­ham­mül­süz­lük gös­te­ri­yor­lar. Bu du­ru­mu si­ya­se­ten bir ka­za­nı­ma dö­nüş­tür­me­mi­zin yo­lu ise ter­si­ne sü­rek­li di­nî vur­gu­lar yap­mak­tan geç­mek­te­dir. Si­ya­set iş­te tam da bu kar­ga­şa an­la­rın­da bir de­ğer ifa­de ede­cek­tir ya da si­ya­set de­di­ği­miz şe­yin ken­di­si biz­zat bu du­ru­mun ku­ru­cu bir di­le ter­cü­me edil­me­sin­den baş­ka bir an­la­ma te­ka­bül et­me­mek­te­dir.

Paylaş Tavsiye Et