Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2008) > Müzik
Müzik
Édith Piaf-100 Chansons
Yapım: EMI Music France, 2007
İki dün­ya sa­va­şı sı­ra­sın­da ya­şa­dı­ğı bü­yük ke­der­ler ve sar­sın­tı­lar­la “acı­la­rın ka­dı­nı” olan Édith Pi­af (19 Ara­lık 1915-10 Ekim 1963), tra­jik ha­ya­tı­nı ak­set­ti­ren üs­lû­bu ve yü­rek ya­kı­cı se­siy­le Fran­sa’da en meş­hur pop şar­kı­cı­sı ve kül­tü­rel bir ikon ola­rak ka­bul edi­lir. Pi­af, bir so­kak şar­kı­cı­sı ola­rak baş­la­dı­ğı sa­nat ha­ya­tı­nı, 1940’lar­dan son­ra meş­hur in­san­lar­la kur­du­ğu mü­na­se­bet­ler­le da­ha ge­niş bir plat­for­ma ta­şı­dı. Bu yıl­lar­da Fran­sa’nın eğ­len­ce dün­ya­sı­nın en meş­hur fi­gür­le­rin­den bi­ri ola­rak Pa­ris’te çok ba­şa­rı­lı iş­ler yap­tı. İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’ndan son­ra ger­çek­leş­tir­di­ği Av­ru­pa, ABD ve Gü­ney Ame­ri­ka tur­ne­le­riy­le be­ra­ber ulus­la­ra­ra­sı bir üne ka­vuş­tu. 1950’le­rin ba­şın­da, Fran­sa’ya ve ABD’ye tur­ne­le­re gi­der­ken Char­les Az­na­vo­ur’u da ya­nın­da gö­tür­dü, ay­rı­ca onun ba­zı şar­kı­la­rı­nı da ses­len­dir­di. Bu sa­ye­de Az­na­vo­ur’un ka­ri­ye­ri­ni çok par­lak bir nok­ta­ya ta­şı­ma­sı­na yar­dım­cı ol­du. Pi­af ilk baş­lar­da ABD’li din­le­yi­ci­ler­le ba­şa­rı­lı bir ile­ti­şim ku­ra­ma­dı, çün­kü şar­kı­la­rı on­la­ra çok ke­der­li ve mo­ral bo­zu­cu gel­di. Fa­kat da­ha son­ra­dan ta­nın­mış bir New York­lu eleş­tir­me­nin ken­di­si hak­kın­da ka­le­me al­dı­ğı öv­gü do­lu ya­zı­dan son­ra ta­li­hi yü­zü­ne gül­dü ve Ame­ri­ka’da öy­le re­vaç bul­du ki, Ed Sul­li­van Show’da se­kiz de­fa ve Car­ne­gi­e Hall’da iki de­fa sah­ne al­dı (1956-1957). Şöh­re­ti­nin zir­ve­si­ne ise, Pa­ris’in ef­sa­ne­vi kon­ser sa­lo­nu olan Pa­ris Oly­mpi­a’da Ocak 1955-Ekim 1962 ara­sın­da ver­di­ği kon­ser di­zi­le­riy­le eriş­ti. Pi­af, şar­kı­la­rı­nın bü­yük ço­ğun­lu­ğu­nun söz­le­ri­ni ken­di­si yaz­dı. Ba­zı film­ler­de star ola­rak oy­na­dı. “La vi­e en ro­se” (1946), “Hymne à l’amo­ur” (1949), “Mi­lord” (1959) ve “Non, je ne reg­ret­te ri­en” (1960) onun en meş­hur şar­kı­la­rın­dan­dır. Bu al­büm­de, Pi­af’ın sa­nat ya­şa­mı­nın çe­şit­li dö­nem­le­ri­ne ait 100 ese­ri­nin ka­yıt­la­rı, sı­ra­sıy­la şu baş­lık­la­rı ta­şı­yan 5 CD’de top­lan­mış: 1. “Ses Plus Grands Succés”, 2. “Édith Chan­te Pi­af”, 3. “La Môme de Pa­ris”, 4. “Les Bel­les Ren­con­tres”, 5. “Fa­ce au Pub­lic”. Édith Pi­af’ın im­za­sı sa­yı­lan “La vi­e en ro­se” 1945’te ya­zıl­dı ve 1998’de Grammy Hall of Fa­me ödü­lü­ne la­yık gö­rül­dü. /Cihat Arınç

Tavsiye Et
İncesaz 5-Elif
Solist: Cengiz Özkan
Yapım: Kalan Müzik, 2008
Okur­la­rı­mız ha­tır­la­ya­cak­tır, bu say­fa­da da­ha ön­ce İn­ce­saz’ın bir­kaç al­bü­mü­nü ta­nıt­mış­tım. Bir kıs­mı film mü­zik­le­rin­den olu­şan bu al­büm­ler, ge­nel­lik­le kla­sik Türk mü­zi­ği­nin çağ­daş im­kan­la­rı üze­ri­ne dü­şün­me­nin pra­tik kar­şı­lık­la­rı ola­rak be­lir­di­ler. Türk mü­zi­ği­nin ‘tür­kü’ for­mu­nun çağ­daş ic­ra ola­nak­la­rı­nı ise İn­ce­saz’ın ye­ni al­bü­mü Elif’te bu­lu­yo­ruz. Al­büm­de Ana­do­lu, Kı­rım ve Ker­kük’ün tür­kü­le­ri ve yö­re­sel ez­gi­le­ri, Cen­giz Öz­kan’ın so­list­li­ğin­de ve gi­tar, cu­ra, bu­zu­ki (Cen­giz Onu­ral), akor­de­on (Mu­am­mer Ke­ten­coğ­lu), ka­nun (Ta­ner Sa­ya­cı­oğ­lu), bas gi­tar (Akın Aral), tan­bur, lav­ta (Mu­rat Ay­de­mir), kla­sik ke­men­çe (Der­ya Tür­kan), bağ­la­ma (Gü­ray Ha­fif­taş, Cen­giz Öz­kan), vur­ma­lı çal­gı­lar (Tür­ker Ço­lak), mey (Er­tan Te­kin), ka­val (Ci­han Yurt­çu), vio­la (Ef­dal Al­tun) ve klar­net (Ser­kan Çağ­rı) eş­li­ğin­de ye­ni­den yo­rum­la­nı­yor. “Bir İn­ce­cik Du­man Tü­ter Ba­ca­dan” ad­lı Bi­le­cik-Sö­ğüt tür­kü­süy­le baş­la­yan al­büm­de, “Ka­di­fe­den Ke­se­si”, “Kâr Et­mez Âhım Sen Gü­li­zâ­re”, “Tu­tam Yâr Elin­den”, “İn­ce­cik­ten Bir Kar Ya­ğar”, “Elif De­dim Be De­dim” gi­bi bi­li­nen eser­ler dı­şın­da da bir­çok kıy­met­li eser ic­ra edi­li­yor. /Cihat Arınç

Tavsiye Et
Makam
Karl L. Signell
Türkçesi: İlhami Gökçen
İstanbul, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2006
 
Türk mü­zi­ği­nin dün­ya­da­ki sa­yı­lı uz­man­la­rın­dan bi­ri olan ve Bal­ti­mo­re’da­ki Mary­land Üni­ver­si­te­si’nde bu ko­nu üze­ri­ne ders­ler ve­ren Ame­ri­ka­lı et­no­mü­zi­ko­log Karl Sig­nell’in Ma­kam ad­lı ki­ta­bı, “Kla­sik Türk mu­si­ki­si dün­ya­nın baş­lı­ca yük­sek sa­nat mü­zik­le­rin­den bi­ri sa­yı­la­bi­lir” cüm­le­siy­le açı­lı­yor. Türk mu­si­ki­si üze­ri­ne dok­to­ra te­zi ola­rak ha­zır­la­nan Ma­kam ki­ta­bı, ilk kez 1977’de Was­hing­ton’da­ki Asi­an Mu­sic Ya­yı­ne­vi ta­ra­fın­dan ki­tap­laş­tı­rıl­mış. Ki­ta­bı YKY ta­ra­fın­dan Türk­çe­ye ka­zan­dı­rı­lan Sig­nell, ilk kez ço­cuk yaş­tay­ken ai­le­siy­le bir­lik­te git­ti­ği Tür­ki­ye’de Türk mü­zi­ğiy­le ta­nış­mış. Sig­nell, yıl­lar son­ra mü­zik eği­ti­mi al­ma­ya ka­rar ver­di­ği za­man Ja­pon ve Türk mü­zi­ği ara­sın­da ter­cih ya­par­ken epey zor­lan­dı­ğı­nı, fa­kat son rad­de­de ter­ci­hi­ni Türk mü­zi­ğin­den ya­na kul­lan­dı­ğı­nı be­lir­ti­yor: “Türk mü­zi­ği­ni seç­tim. Fa­kat bu ge­niş sa­ha için­de han­gi ko­nu­yu seç­me­liy­dim? Çin­ge­ne mü­zi­ği­ni mi, sa­ray mü­zi­ği­ni mi, ta­sav­vuf mü­zi­ği­ni mi, meh­ter mü­zi­ği­ni mi, ga­zi­no mü­zi­ği­ni mi? Doğ­ru­su bu­nun ka­ra­rı­nı ver­mek ko­lay ol­ma­dı. Baş­lan­gıç­ta bağ­la­ma ders­le­ri­ne git­tim. 6 se­ne bo­yun­ca ‘he­le bir bu yol­da gi­de­yim de, ya­pa­ca­ğım de­ği­şik­lik­le­re on­dan son­ra ka­rar ve­re­yim’ di­ye dü­şün­düm. Ni­ha­yet Türk mu­si­ki­si­ni be­ğe­ne­rek seç­tim, fa­kat Türk sa­nat mü­zi­ği­ne ba­kın­ca, ya­vaş ya­vaş o ta­ra­fa doğ­ru yö­nel­dim.” Sig­nell’in Türk kül­tü­rüy­le aka­de­mik ma­na­da il­gi­len­me­ye baş­la­dı­ğı dö­nem ise, İs­tan­bul’da­ki Ame­ri­kan Ko­le­ji’nde (şim­di­ki Ro­bert Ko­lej) öğ­ret­men­lik yap­tı­ğı 1965-1967 yıl­la­rı­na rast­lı­yor. Bu sü­re zar­fın­da meh­ter ta­kım­la­rı hak­kın­da mü­te­va­zı bir ça­lış­ma­sı da ya­yım­la­nan Sig­nell, et­no­mü­zi­ko­lo­ji de­re­ce­si ve­ren bir aka­de­mik prog­ram ça­tı­sı al­tın­da, Türk hü­kü­me­ti­nin bur­su ve ABD hü­kü­me­ti­nin yol­cu­luk öde­ne­ği ile bu alan araş­tır­ma­sı­nı Ağus­tos 1970-Ağus­tos 1972 ara­sın­da yü­rü­tür. Bu sü­reç­te İs­tan­bul’da Ney­zen Aka Gün­düz Kut­bay, Ney­zen Ni­ya­zi Sa­yın, Ney­zen Do­ğan Er­gin, Ke­men­çe­vî İh­san Öz­gen, Tan­bu­rî Nec­det Ya­şar ve Kâ­ni Ka­ra­ca gi­bi önem­li mü­zis­yen­ler­le te­mas ku­rar; ney üf­le­me­yi öğ­re­nir. İs­tan­bul Rad­yo­su’nda, Kon­ser­va­tu­var’da, Kon­ya Mev­la­na’yı An­ma Tö­ren­le­ri’nde ve Mev­le­vi­le­rin ABD tur­ne­sin­de pro­fes­yo­nel top­lu­luk­lar içe­ri­sin­de sa­zı­nı ic­ra et­me fır­sa­tı bu­lur. Sig­nell, ön­sö­zün­de, mer­hum Ci­nu­çen Tan­rı­ko­rur’un Ma­kam ki­ta­bı­nın Türk­çe­ye ka­zan­dı­rıl­ma­sı­nın ge­rek­li­li­ği yö­nün­de­ki ka­na­ati­ne de­ği­ni­yor. Ni­ha­yet bu ge­rek­li­lik, İl­ha­mi Gök­çen’in ti­tiz ter­cü­me­siy­le ye­ri­ne gel­miş bu­lu­nu­yor. Son ola­rak söy­le­mek­te ya­rar ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğüm bir di­ğer hu­sus da şu: Sig­nell, 2006 yı­lın­da ken­di­siy­le ger­çek­leş­ti­ri­len bir mü­la­kat­ta, bun­dan son­ra­ki ça­lış­ma­la­rı­nı “Türk mü­zi­ğin­de za­man” ko­nu­su üze­ri­ne yo­ğun­laş­tır­dı­ğı­nı be­lir­ti­yor. Di­le­ye­lim ki Sig­nell’in “Türk mü­zi­ğin­de za­man” ko­nu­sun­da ya­za­cak­la­rı da Türk mü­zi­ği ala­nın­da­ki ku­ram­sal tar­tış­ma­la­ra ye­ni bir ne­fes bah­şet­sin. /Cihat Arınç

Tavsiye Et