Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2008) > Türkiye Siyaset > AKP neden kapatılmadı?
Türkiye Siyaset
AKP neden kapatılmadı?
M. Akif Kayapınar
BU so­ru­ya ba­ğım­sız bir hu­kuk dev­le­tin­de ve­ril­me­si ge­re­ken en ya­lın ve doğ­ru ce­vap, “AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı­nı ta­lep eden Ana­ya­sa Mah­ke­me­si üye­le­ri­nin sa­yı­sı­nın al­tı­da, ya­ni Ana­ya­sa’ya gö­re bir par­ti­nin ka­pa­tıl­ma­sı için ge­rek­li olan ni­te­lik­li ço­ğun­lu­ğun al­tın­da kal­ma­sın­dan do­la­yı AKP ka­pa­tıl­ma­dı.” şek­lin­de ol­ma­lıy­dı. Yi­ne ay­nı ba­ğım­sız hu­kuk dev­le­tin­de bu ce­vap şu şe­kil­de uza­tı­la­bi­lir­di: “AKP ka­pa­tıl­ma­dı ama la­ik­li­ğe ay­kı­rı ey­lem­le­rin oda­ğı ha­li­ne gel­di­ği Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan oy çok­lu­ğuy­la tes­pit edil­di.” Da­ha da de­vam ede­bi­lir­dik: “Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin on bir üye­sin­den be­şi, AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı ge­rek­çe­siy­le mah­ke­me­ye baş­vu­ran Baş­sav­cı Ab­dur­rah­man Yal­çın­ka­ya’nın ha­zır­la­dı­ğı id­di­ana­me­de­ki de­lil­le­ri iki bu­çuk gün­lük öz­ve­ri­li bir me­sai­nin ve yo­ru­cu ya­ni kı­lı kırk ya­ran bir mü­za­ke­re sü­re­ci­nin ar­dın­dan ye­te­rin­ce güç­lü bul­ma­dı.” Pe­ki, ne yap­tı bu beş üye? “Bi­ri da­va­nın red­de­dil­me­si yö­nün­de oy kul­lan­dı. Di­ğer dör­dü ise de­lil­le­ri ye­ter­li bul­ma­mak­la bir­lik­te büs­bü­tün yok da say­ma­dı ve AKP’ye, la­ik­li­ğe ay­kı­rı ey­lem­le­rin oda­ğı ha­li­ne gel­di­ği tes­pi­ti­nin ya­nı sı­ra da­ha so­mut ve acı­tı­cı bir ih­tar ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği yö­nün­de ira­de be­yan et­ti.” Na­sıl ya­ni? “Ya­ni AKP al­dı­ğı ha­zi­ne yar­dı­mı­nın ya­rı­sın­dan mah­rum edil­di.” Kı­sa­ca­sı “AKP ka­pa­tıl­ma­dı ama ken­di­si­ne çe­ki­dü­zen ver­me­si yö­nün­de ih­tar edil­di.”
Bir an için su­sa­lım, göz­le­ri­mi­zi yu­mup, ku­lak­la­rı­mı­zı tı­ka­ya­lım. Tür­ki­ye’nin ba­ğım­sız bir hu­kuk dev­le­ti ol­du­ğu­nu ha­yal ede­lim. Bu da­va sü­re­ci­nin ta­ri­hi­mi­zin sı­fır nok­ta­sın­da baş­la­dı­ğı­nı, Tür­ki­ye’nin 31 Mart va­ka­la­rıy­la, Bâb-ı Âli bas­kın­la­rıy­la, İz­mir sui­kast­la­rıy­la, Me­ne­men olay­la­rıy­la, 1946 se­çim­le­riy­le, 27 Ma­yıs­lar­la, 12 Mart­lar­la, 12 Ey­lül­ler­le, 28 Şu­bat­lar­la, e-muh­tı­ra­lar­la, y-muh­tı­ra­lar­la, Su­sur­luk­lar­la, Er­ge­ne­kon­lar­la, Ayı­şı­ğı, Sa­rı­kız ve El­di­ven­ler­le, Sau­na çe­te­le­riy­le, Pi­lot Ne­ca­ti­ler­le, PKK’lar­la, TİT’ler­le, İB­DA-C’ler­le, DHKP-C’ler­le, Hiz­bul­lah­lar­la, Glock­lar­la, C-3’ler­le, C-4’ler­le, RDX’ler­le, Pe­ker­ler­le, To­pal­lar­la, Ye­şil­ler­le, Er­gin­ler­le, te­le­ku­lak­lar­la, Mum­cu, Üçok, Kış­la­lı ya da Dink sui­kast­la­rıy­la, Da­nış­tay sal­dı­rı­la­rıy­la, Al­pars­lan Ars­lan­lar­la, Gün­gö­ren pat­la­ma­la­rıy­la do­lu bir ya­kın geç­mi­şi­nin ol­ma­dı­ğı­nı var­sa­ya­lım; ay­nı Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin Tür­ki­ye’ye “367 ka­ra­rı” gi­bi bir mi­ras bı­rak­tı­ğı­nı unu­ta­lım; hat­ta Baş­sav­cı Ab­dur­rah­man Yal­çın­ka­ya’nın böy­le bir da­va­yı aç­ma gi­ri­şi­mi­nin hiç bu­lun­ma­dı­ğı­nı farz ede­lim; ki­şi ba­şı ge­li­ri­mi­zin otuz bin do­la­rı aş­tı­ğı­nı, eko­no­mik bü­yü­me­nin yüz mil­yar do­lar­la­ra va­ran spe­kü­la­tif sı­cak pa­ra akı­şı­na bel bağ­la­ma­dı­ğı­nı; is­tih­ba­rat sağ­la­ma­da ve sa­vun­ma tek­no­lo­ji­sin­de ABD ve İs­ra­il’e ba­ğım­lı­lık­tan kur­tul­du­ğu­mu­zu, me­se­la sa­va­şan şa­hin­le­ri­miz F-16’la­rı­mı­zın kay­nak kod­la­rı­nın ABD ta­ra­fın­dan bi­ze tes­lim edil­di­ği­ni ya da sa­vun­ma sis­tem­le­ri­mi­zin ABD uy­du­la­rı ta­ra­fın­dan oto­ma­tik ola­rak ki­lit­len­me ris­ki­nin ol­ma­dı­ğı­nı ve ken­di im­kan­la­rı­mız­la nük­le­er bir gü­ce dö­nüş­tü­ğü­mü­zü dü­şü­ne­lim; coğ­ra­fi açı­dan bir keş­me­ke­şin tam or­ta­sın­da kal­dı­ğı­mı­zı, me­se­la Irak’ın iş­gal edil­di­ği­ni, İs­ra­il’in Or­ta­do­ğu’yu bir kan gö­lü­ne çe­vir­di­ği­ni, İran’ın bir nük­le­er si­lah el­de et­mek üze­re ol­du­ğu­nu, pet­rol ve do­ğal­ga­zın kü­re­sel öl­çek­li kurt­lar sof­ra­sın­da­ki ye­ri­ni göz ar­dı ede­lim. Zih­ni­miz­den ge­çen­le­ri kal­bi­mi­ze gö­me­lim. De­dim ya, Tür­ki­ye’nin ba­ğım­sız bir hu­kuk dev­le­ti ol­du­ğu­nu ha­yal ede­lim ve AKP’nin ne­den ka­pa­tıl­ma­dı­ğı so­ru­su­na başta ve­ril­miş olan ce­va­bı esas ala­lım. “De­mok­ra­si­ler­de Er­tuğ­rul Öz­kök­ler ol­maz. Olur­sa, mer­kez­de ol­maz. On­lar mer­kez­dey­se, ora­sı de­mok­ra­si ol­maz. Hâ­lâ mer­kez­de du­ra­bi­li­yor­lar­sa, bi­lin ki, hâ­lâ bil­me­di­ği­niz, bi­li­ne­me­yen ve açı­ğa çık­ma­sı ge­re­ken bir şey­ler var­dır.” şek­lin­de uya­ran Gök­han Öz­gün’e rağ­men, “Da­va­yı oy­bir­li­ğiy­le ka­bul eden Mah­ke­me, so­nun­da 6’ya 5 ka­rar ver­di. De­mek ki kim­se ma­sa­ya ön­yar­gı­lar­la otur­ma­mış. De­mek ki, kim­se­nin ka­fa­sın­da ‘yar­gı dar­be­si yap­mak’fa­lan yok­muş. Ya­ni on­lar, bu ka­rar­la, ay­lar­dır ken­di­le­ri­ne ha­ka­ret eden söz­de de­mok­rat­lar­dan çok da­ha ön­yar­gı­sız ve de­mok­rat ol­duk­la­rı­nı is­pat et­ti­ler.” di­yen Er­tuğ­rul Öz­kök’e inan­mış gö­rü­ne­lim. Üs­te­lik Öz­kök ay­nı ya­zı­sın­da “Tür­ki­ye bir ‘dol­du­ru­şa ge­tir­me’ ül­ke­si­dir” de­se de bu­nu ya­pa­lım. Da­ha faz­la da ka­şı­nıp ba­şı­mı­za be­la al­ma­ya­lım.
 
AKP Ka­pa­tıl­say­dı Ne Olur­du?
Öy­ley­se “AKP ne­den ka­pa­tıl­ma­dı?” so­ru­su­nu bir ke­na­ra ko­ya­lım. Onun ye­ri­ne bu­ra­da içe­ri­ği da­ha az spe­kü­la­tif, ce­va­bı da­ha ko­lay ve da­ha ma­sum olan “AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı­nın içe­ri­de ve dı­şa­rı­da ki­me ne ma­li­ye­ti olur­du?” so­ru­su­na ya­nıt ara­ya­lım. AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı ve Tay­yip Er­do­ğan dâ­hil partinin üst dü­zey yö­ne­ti­ci­le­ri­ne bir ya­sak gel­me­si ha­lin­de içe­ri­nin, ya­ni Tür­ki­ye’nin en azın­dan bir sü­re­li­ği­ne bü­yük bir kao­sa sü­rük­len­me­si mu­kad­der­di. Me­se­la Yük­sek As­ke­rî Şu­ra (YAŞ) ka­rar­la­rı, si­ya­set­te do­ğa­bi­le­cek boş­luk­tan ötü­rü Ağus­tos so­nu­na ka­dar res­mi­yet ka­za­na­ma­ya­bi­lir­di. Bu­nun da is­ter is­te­mez or­du içe­ri­sin­de­ki dü­ze­ni ve hi­ye­rar­şik iliş­ki­le­ri ze­de­le­me­si muh­te­mel­di. En önem­li­si de YAŞ’ın ge­cik­me­sin­den do­la­yı İl­ker Baş­buğ emek­li­ye sevk edi­le­bi­lir ve ge­nel­kur­may baş­ka­nı ola­ma­ya­bi­lir­di. Ay­rı­ca Er­ge­ne­kon so­ruş­tur­ma­sı bu­gün tah­min ede­me­ye­ce­ği­miz mec­ra­la­ra ka­ya­bi­lir, hiç ak­lı­mı­za gel­me­yen isim­le­re do­ku­na­bi­lir­di. Da­ha­sı eko­no­mik bir çö­kün­tü muh­te­mel­di. Şim­di­ki ta­vır­la­rı­nın ak­si­ne Leh­man Brot­hers ve JP Mor­gan gi­bi ya­tı­rım ban­ka­la­rı ya da pet­rol fi­yat­la­rın­da­ki akıl al­maz yük­se­liş­ten do­la­yı pa­ra­ya bo­ğu­lan Kör­fez ser­ma­ye­si Tür­ki­ye’ye yö­ne­lik ya­tı­rım­la­rı­nı ar­tır­mak­tan­sa mev­cut de­ğer­le­ri­ni ge­ri çe­ker­ler ve Türk eko­no­mi­si­nin ha­yat kay­na­ğı olan sı­cak pa­ra akı­şı ve doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım­lar so­na ere­bi­lir­di. TÜ­Sİ­AD ça­tı­sı al­tın­da top­la­nan bü­yük ser­ma­ye de bu gi­di­şat­tan, ya­ni eko­no­mik da­ral­ma ve si­ya­si is­tik­rar­sız­lık­tan do­la­yı son de­re­ce bü­yük bir ka­yıp ya­şar­dı. Ay­rı­ca Tür­ki­ye muh­te­me­len bir er­ken se­çi­me gi­der­di. An­cak bu se­çim­ler­den Ab­dül­la­tif Şe­ner’in­ki gi­bi ölü doğ­muş bir si­ya­si par­ti de­ğil de çok bü­yük ih­ti­mal­le ya­şa­dı­ğı bü­yük mağ­du­ri­yet­ten do­la­yı AKP ye­ri­ne ku­ru­la­cak bir par­ti şim­di­ki oy­la­rı­nı ar­tı­ra­rak bi­rin­ci çı­kar ve hü­kü­me­ti yi­ne tek ba­şı­na kur­mak­la gö­rev­len­di­ril­di. Böy­le­lik­le Tür­ki­ye bir dört se­ne da­ha ema­net­çi bir baş­ba­kan­la, kü­çü­len bir eko­no­mi ve is­tik­rar­sız bir si­ya­set ile her­ke­sin kay­bet­ti­ği ağır ak­sak bir şe­kil­de yo­lu­na de­vam eder­di. Ta ki Tay­yip Er­do­ğan’ın ya­sa­ğı bi­te­ne ka­dar. Son­ra­sı ma­lum, ge­le­ce­ğe dö­nüş.
İçe­ri­de do­ğu­ra­ca­ğı tüm bu olum­suz­luk­lar bir ta­ra­fa, AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı­nın asıl ce­re­me­si­ni muh­te­me­len AB, ABD ve İs­ra­il çe­ker­di. AKP ik­ti­da­rın­da­ki Tür­ki­ye son dört-beş yıl­da­ki dış po­li­ti­ka per­for­man­sıy­la Or­ta­do­ğu’da­ki den­ge­le­ri ken­di­ne öy­le bir bağ­la­dı ki, bu böl­ge­de çı­ka­rı olan bü­tün ak­tör­ler -ki bu­na ABD ve İs­ra­il de da­hil­dir- ar­tık ne­re­dey­se ata­cak­la­rı her bir adım­da Tür­ki­ye’nin gö­rü­şü­nü hat­ta ba­zı ko­nu­lar­da ona­yı­nı al­ma ih­ti­ya­cı his­se­der ol­du. Tür­ki­ye’nin bu ba­şa­rı­sı as­lın­da tep­ki­sel ve sa­vun­ma­cı dış po­li­ti­ka ge­le­ne­ği­ni kı­ran AKP’nin bir ba­şa­rı­sıy­dı. Irak’ta­ki Şi­i­ler­le, Sün­ni­ler­le, Kürt­ler­le ve Türk­men­ler­le eş za­man­lı ola­rak ve ay­nı sa­mi­mi­yet­te bir iliş­ki­yi baş­ka bir ik­ti­da­rın kur­ma­sı müm­kün de­ğil­di. Hem Su­ri­ye’nin hem de İs­ra­il’in ay­nı an­da gü­ve­ni­ni ka­zan­mak an­cak AKP’nin har­cı ola­bi­lir­di. Bir ta­raf­ta Ha­mas ile di­ğer ta­raf­ta da el-Fe­tih ve İs­ra­il ile gö­rü­şe­bi­len tek par­ti idi AKP. Tür­ki­ye bu­gün İran ve ABD ara­sın­da bir ara­bu­lu­cu­luk ya da da­ha mo­da ta­bir­le “ko­lay­laş­tı­rı­cı­lık” ya­pı­yor­sa bu AKP ik­ti­da­rı sa­ye­sin­dey­di. 2005 yı­lı so­nu­na ka­dar üçe bö­lün­me­si ke­sin gö­rü­len Irak ha­len bü­tün­lü­ğü­nü ko­ru­yor ise bun­da AKP ik­ti­da­rın­da­ki Tür­ki­ye’nin pa­yı bü­yük­tü. Lüb­nan’da bir iç sa­va­şın eşi­ğin­den dö­nül­düy­se bu Ka­tar’ın­ki ka­dar AKP ik­ti­da­rın­da­ki Tür­ki­ye’nin gi­ri­şim­le­ri­nin de bir so­nu­cuy­du.
Er­dal Şa­fak’ın bir ya­zı­sın­da da be­lirt­ti­ği gi­bi bu yaz ve güz Or­ta­do­ğu için bü­yük bir sa­vaş ve yı­kım dö­ne­mi ola­bi­lir­di. Bir ta­raf­ta İs­ra­il ve Su­ri­ye/Lüb­nan di­ğer ta­raf­ta ABD/İs­ra­il ve İran sı­cak sa­va­şın eşi­ğin­dey­di­ler. An­cak Tür­ki­ye’nin ara­bu­lu­cu­lu­ğu ile İs­ra­il ve Su­ri­ye Go­lan Te­pe­le­ri ko­nu­sun­da do­lay­lı gö­rüş­me­le­re baş­la­dı. Ya­kın­da bir an­laş­ma im­za­lan­ma­sı ih­ti­ma­li çok yük­sek. Ta­bii ki AKP ik­ti­da­rın­da­ki Tür­ki­ye’nin yar­dım­la­rıy­la. Ben­zer şe­kil­de İran da nük­le­er ça­lış­ma­la­rı ko­nu­sun­da ABD, Rus­ya, İn­gil­te­re, Fran­sa, Çin ve Al­man­ya’dan mü­te­şek­kil “beş ar­tı bir” ile mü­za­ke­re­le­re baş­la­dı. Tür­ki­ye ise “beş ar­tı bir”e ila­ve­ten “ar­tı bir” ol­ma yo­lun­da. Olum­lu bir so­nu­ca ula­şa­bi­lir­ler mi bi­lin­mez. Ama bu mü­za­ke­re­ler­de bir uz­laş­ma sağ­la­na­maz­sa ne­ler ola­ca­ğı­nı her­kes ön­gö­re­bi­li­yor. Bir ke­re za­ten ar­tık kon­trol­den çık­mış olan pet­rol fi­yat­la­rı­nın 200-250 do­la­rı çok ge­ri­de bı­ra­ka­ca­ğı ke­sin gi­bi. Kü­re­sel eko­no­mi­de­ki kı­rıl­gan­lı­ğın gi­de­rek art­tı­ğı bu dö­nem­de pet­rol fi­yat­la­rı­nın bu öl­çü­de­ki yük­se­li­şi­nin ABD ve AB ül­ke­le­ri gi­bi ge­liş­miş eko­no­mi­ler için bi­le ma­li­ye­ti, kat­la­nı­la­bi­li­rin üs­tün­de ola­cak­tır. Ay­rı­ca İran’a yö­ne­lik sı­cak bir mü­da­ha­le tüm Or­ta­do­ğu’da pan­do­ra­nın ku­tu­su­nu aça­bi­lir. İran’ın nü­fuz ala­nın­da­ki coğ­raf­ya­la­rın, me­se­la Irak ve Lüb­nan’ın bir kan gö­lü­ne dö­nüş­me­si iş­ten bi­le de­ğil.
Ka­sım’da se­çi­me gi­de­cek ABD için özel­lik­le Irak’ın bü­tün­lü­ğü ve is­tik­ra­rı ha­ya­ti bir önem arz edi­yor. İs­ra­il bi­le bö­lün­müş bir Irak’ın, özel­lik­le de or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek ve tek çı­kış nok­ta­sı Ür­dün olan bir Sün­ni dev­le­tin be­ra­be­rin­de ge­ti­re­ce­ği is­tik­rar­sız­lı­ğı gö­ğüs­le­ye­bi­le­cek du­rum­da gö­zük­mü­yor. Do­la­yı­sıy­la, ne AB ne de ABD ve İs­ra­il için Or­ta­do­ğu’da­ki muh­te­mel bir ka­os ma­kul bir se­çe­nek. Son bir­kaç yıl­dır gir­di­ği iliş­ki­ler, kur­du­ğu bağ­lan­tı­lar ve oluş­tur­du­ğu den­ge­ler ne­de­niy­le uçu­ru­mun ke­na­rı­na gel­miş Or­ta­do­ğu’nun ki­li­di ola­rak gö­rü­len tek ül­ke, AKP ik­ti­da­rın­da­ki Tür­ki­ye. İş­te bu ki­lit ko­nu­mu ne­de­niy­le AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı kü­re­sel ak­tör­ler için ma­li­ye­ti çok yük­sek bir ge­liş­me olur­du. Was­hing­ton Post, The Eco­no­mist, The In­de­pen­dent, The Ti­mes, News­we­ek, Fi­nan­ci­al Ti­mes gi­bi der­gi ve ga­ze­te­le­rin ya da Leh­man Brot­hers ve JP Mor­gan gi­bi fi­nan­sal ku­ru­luş­la­rın AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sı­na kar­şı ta­kın­dık­la­rı net ta­vır da muh­te­me­len yu­ka­rı­da­ki mü­la­ha­za­lar­la ilin­ti­li.
Ne­ti­ce­de AKP, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin on bir üye­sin­den “ka­pa­tıl­sın” di­yen­le­rin sa­yı­sı­nın ni­te­lik­li ço­ğun­lu­ğun al­tın­da kal­ma­sı ne­de­niy­le ka­pa­tıl­ma­dı. An­cak ka­pa­tıl­sa idi bu, Tür­ki­ye’de­ki ba­zı grup­la­rın ve AB ve ABD gi­bi kü­re­sel ak­tör­le­rin çı­kar­la­rı açı­sın­dan son de­re­ce bü­yük bir yı­kı­mı be­ra­be­rin­de ge­ti­re­bi­lir­di. Ne di­ye­lim, hu­kuk ka­zan­dı.

Paylaş Tavsiye Et