Ben kavuğu vermem arkadaş!
İstediğin kadar stand up yap.
İstediğin kadar film çek.
İstediğin kadar onca milleti salonlara, meydanlara topla.
İstediğin kadar tamamen duygusal davran, milyonları üst üste istifle.
Ben bu kavuğu sana yedirmem arkadaş!
Neyi, kime yutturuyorsun?
Sen kimsin ki gösteri yapıyorum deyip destur almadan memleketi turluyorsun.
Çat orada, pat burada milleti çadırında topluyorsun.
Hadi milleti üç beş numara ile kandırdın.
Soruyorum sana;
Bir ortaoyunu ustasını nasıl kandıracaksın, nasıl?
Senelerce sahnenin tozunu, o tozla beraber nice figüranı, nice usta oyuncuyu yalamış, yutmuş, kurutmuş beni mi aldatacaksın?
Ben de o göz var mı?
Var mı değerli arkadaşlarım?
Soruyorum sizlere:
Var mı?
Babanın malı mı ki hooop kavuğu alavere dalavere ile başına geçirivereceksin!
Yok öyle yağma!
Yok öyle yağma!
BİR FİLM ÇEVRİLİYOR
Değerli arkadaşlar!
Bu kırıltayı neden yapıyoruz?
Buna dikkatinizi çekmek isterim.
Oyun içinde oyun oynanıyor, dolap içinde dolap döndürülüyor.
Neden?
Bir senaryo yazılıyor, buna uygun bir film çevriliyor.
Malum medya da bu filme çanak tutuyor.
Ne diyor?
Kavuk gitti gidiyor diyor.
Size mi kaldı kavuğu alıp başkasının kafasına geçirmek?
Benim kavuğumdan size ne?
Siz kendi işinize bakın.
Kendi işinizi yapın.
İşte bu kırıltayda oynanan bütün bu oyunlara, çevrilen bütün bu filmlere dur diyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Bu filmin reklamını yapan malum medyaya da dur diyeceğiz.
Nedir bu oynanan film?
Garip Oyunlarla Reayayı Aldatmaktır.
Gazel Okuyup Reyleri Araklamaktır.
Gafiller Ordusuyla Rant Aramaktır.
Oynanan oyun budur, değerli arkadaşlar. G.O.R.A. dır.
G.O.R.A.nın açılımı budur.
Resmen ve alenen arkadaşın niyeti kavuk meselesini gargaraya getirmektir.
Öyle gargaraya getirmekle, ben senden daha çok seyirci topluyorum demekle, ondan bundan rüşvet alıp, rüşvet vermekle Cengaver Hasımlar Perdesi’ni kimse ele geçirememiştir.
Ve geçiremeyecektir.
OTUR YERİNE!
Değerli arkadaşlar;
Genç Olmakla Rantiye Aklanmaz.
Saçlarınızı geriye tarayıp ‘alnım açık’ edebiyatıyla da aklanamazsınız.
O zaman herkes saçlarını geriye tarar ve namussuzluk yapardı.
Sen o kadar büyük bütçeli filmler çek, memleketi karış karış dolaş, sıkmadık el, çalmadık kapı, çırpmadık çırpı bırakma, sonra kalk benim kavuğuma talip ol!
Nereden geliyor bu değirmenin suyu diye sorarlar adama.
Sen bu filmi çekmek için üçyüzbin doları aldın mı, almadın mı?
Dolarları ucuca ekleyip bu üçyüzbin doları üç milyon dolar yaptın mı, yapmadın mı?
Bu dolarlarla uçtun mu, uçmadın mı?
Bu yüzden bir uzay filmi çektin mi, çekmedin mi?
Önce bunun hesabını ver.
Bunun hesabını ver.
Öyle gel.
Sen bunun hesabını veremiyorsan, o zaman biz bunun hesabını sorarız arkadaş.
Zamanında su borusu patlamıştı da hepimiz sırılsıklam olmamış mıydık?
O yüzden değerli arkadaşlarım, biz bu yükü taşıyamayız.
Bu uzay gemisinde uçamayız.
Karadeliklerle, sarıdeliklerle uğraşamayız.
Öyle ya da böyle bu cerahati patlatacağız arkadaşlar.
Bu gemiyi böyle batıracağız.
İşte bu kırıltay ışın kılıcı denen saçmalıkları atalarımızın oklarıyla bertaraf etme kırıltayıdır.
Öyle ‘sen savcı mısın kardeşim?’ diye bağırmakla, çağırmakla bu işten kurtulamazsın.
Benim sorduğum sorunun cevabı değil o.
Ben bu kavukla savcı rolünü de oynarım.
Gerekiyorsa polis rolünü oynamaktan da gurur duyarım, gurur.
Otur yerine!
Otur yerine!
Otur!
Muhalefetin şahını da, mugalatanın şahını da ben yaparım.
Komedide oynarım, dram da takılırım.
Senin gırtlağın yetmez, gırtlağın yetmez.
KAVUK DEVREDİLİR Mİ?
Değerli arkadaşlar;
Kavuğu devraldığımız selefimiz ne demişti sizlere hatırlatmak isterim;
Namuslu tuluatçılar da en az namussuz tuluatçılar kadar cesur olmalı demiştir.
Ve arkadaşlar yine hatırlatırım ki ustamız da kavuğu kendi rızası ile devretmemiştir.
Ben artık oldum diyen nevzuhur bir çırak kavuğu ustasından zorla almıştır.
Selefimizin yaşlılığından istifade etmiştir.
Gencim, yakışıklıyım, kaytan bıyıklıyım, olasılıkla daha güzel konuşuyorum bu yüzden kavuk benim hakkım demiştir.
Her kavuk sahibinin korkusu ‘kavuğumu elimden alacaklar’ korkusudur.
Çok yaşlanınca artık o kavuk gitti gider.
Selefimizin de kavuğu gitmiştir.
Daha da acı olanı, o güzelim kavuğun kirli, yağlı bir kaskete dönüşmesi olmuştur.
Kasketin yeni sahibi büyük olasılıkla kasketi dışarıda kendisi takmış, evde ise hanımına taktırmıştır.
Hatta kasketi çıkardığında değerli sanatçı Suat Yalaz’ın ünlü kahramanının takkesini taktığı rivayet edilmiştir.
Sonunda da Cengaver Hasımların Perdesi’nde oynamaktan cayıp Denizden Sıkılanlar Perdesi’ni kurmuştur.
Yakasını benden ilelebed kurtarmıştır.
Kavuk böylelikle bana kalmışır.
Peki bey, bayan kasket sahipleri kasketlerini gönül rızası ile seleflerine vermişler midir?
Tarih tekerrür edip de biri kasketi bizden zorla almasın diye bir çıraklarına kasketi takar gibi yapmışlardır.
Birisi kasketi seleflerinin kafası üstünde tutmakta, diğeri kulaklarını çekmektedir.
Değerli arkadaşlar;
Fötrün sahibi de meşhur fötrünü hiç bir zaman gönül rızası ile devretmemiştir.
Kendisine defalarca ‘al fötrünü git’ denilmiş, o da peki deyip alıp fötrünü gitmiştir.
Ama fötrü kafasından hiç çıkarmamıştır.
Melon şapkayı giyene kadar yetiştirdiğim çırak şudur dediği de görülmemiştir.
Orada da şu abi, bu abi formülleri denenmiş ama hiçbir işe yaramamıştır.
Hiç bir abi fötrü kapamamıştır.
Küçücük çıkınına dünyayı sığdıran bir sarışın, ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet fötrü de götürüvermiştir.
Ama yakışmadığı için o fötrü takamamıştır.
Fötrün sahibi bari melon şapkayı kaptırmayayım diye çok uğraşmış ama maalesef muvaffak olamamıştır.
Durum böyleyken ‘senin giydiğin yeter, artık kavuğu ben giyeceğim’ diyene ben ancak gülerim.
HALEFİM KİM?
Değerli arkadaşlar;
Bana halefini açıkla diyorlar.
Elbette bu dünyaya kazık çakmayı düşünmüyorum.
Altı oku çakmışım, daha ne kazığıyla, kızağıyla uğraşayım.
Vakti, saati gelince elbette ben de kavuğumu birine teslim edeceğim.
Ama ruhumu ne zaman teslim edeceğimi bilmediğimden bu konuda kesin konuşamıyorum.
Ama halefimin özellikleri bellidir.
İşte bu özellikleri açıklıyorum:
Öncelikle halefim özbeöz Cengaver Hasımlar Perdesi oyuncularından olacak.
Öyle bir gün Denizden Sıkılanlar Perdesi’nde, bir gün Yepyeni Tuluatlar Perdesi’nde rol peşinde koşmamış olacak.
Dolayısı ile Cem Sultan taifesinden olmayacak.
Dervişan ekibinden de olmayacak.
Özgürlüğün adını okulda sırasının üstüne yazanlardan da olmayacak.
Zülfü saza dokunanlardan hiç olmayacak.
Ak, kara hiç bir yalçın adam olmayacak.
Hikmetli hikmetsiz hiç bir çetin adam da olmayacak.
Ortaoyunu bambaşka bir sanattır, öyle resim sanatı ile uğraşanlardan da olmayacak.
Belediye başkanlığı yapmış da olmayacak.
Cengaver Hasımlar Perdesi’ni açıkken de kapalıyken de satmamış olacak.
Sadece iyi gün dostu değil, sadece iyi gün dostu değil kara gün dostu da olacak.
Ama gazi Ertuğrul taifesinden de olmayacak.
Günay olmayacak, dolunay olmayacak.
Saçları yana doğru taranmış ve kırlanmış olacak.
Kaşları biraz kalkık, gözleri hafif çekik olacak.
Gözlüklü olacak.
Yakışıklı olacak.
Hitabet sahibi olacak.
Belagatli olacak.
Hırslı olacak.
Deniz gibi engin bilgili olacak.
Bayan da olmayacak.
Bay olacak değerli arkadaşlarım.
Bay olacak.
Kalıcı olacak.
Anlı olacak, şanlı olacak.
Kılıcı keskin olacak.
Ne Adnan Keskin’leri kesmiş olacak.
GELENEKLERİMİZ, GÖRENEKLERİMİZ
Değerli arkadaşlar;
İsmail Dümbüllü 1971 yılında öldüğünde kavuğu tabutunun başına iliştirilmişti.
Yani rahmetli kavuğu kimseye vermemişti.
Tabut açılırken kavuk yere devrildi.
Vasfi Rıza Zobu’da düşen kavuğu Rauf Altınak’a verdi.
Altınak soyadının altıoka benzerliğine dikkatlerinizi çekerim.
Bu takdir-i ilahi değil de nedir değerli arkadaşlar.
Biz geleneklerine, göreneklerine bağlı bir Perdeyiz.
Geleneğimiz de kavuğu bir çırağa teslim etme yoktur.
Bu kavuğu ne kavuğu zannediyorsun sen?
Ne kavuğu zannediyorsun?
Bu kavuk için ne kelleler, ne boğazlar gitmiştir.
Hiç bir padişah da kavuğunu kendi eliyle bir diğerine teslim etmemiştir.
Haçlı saldırılarına karşı bu millet bırakın kavuk vermeyi, pabuç bile vermemiştir.
Pabuç bile vermemiştir.
Sen git kafana taç tak, taç!
Anketler ortada;
Bu milletin yüzde seksenikisi Bush’a karşıdır.
Sürdüregeldiğimiz politikaların yavaş yavaş vatandaşlar tarafından anlaşılmaya başlandığının bir göstergesi değil de nedir bu yüzde sekseniki oy?
Nedir değerli arkadaşlarım?
Hem bu kavuk ağırdır.
Öyle her kafada durmaz.
Stand upçıdan ortaoyuncusu olmaz.
Olsa olsa meddah olur.
At omuzuna sarı bir mendil, tak kafana bir takke.
Gülüm sana oy vermez benim delege.
Kur kendine yeni bir perde.
Haydi sana güle güle!
SON SÖZ
Tilki ulaşamadığı kavuğa koruk der.
Paylaş
Tavsiye Et