Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2010) > Toplum > Zahit Atam: “Düşünü gerçekleştirmek için düşsel çözümler buldu”
Toplum
Zahit Atam: “Düşünü gerçekleştirmek için düşsel çözümler buldu”
İtalyan Kültür Merkezi’nin salonunda Kısa Film Günleri’nde görmüştüm kendisini. Teknik sorunlar çıkmış, toplu film gösterimlerini yapamamışlardı. Ama kendisini sanal olarak görüşüm daha önemlidir, çünkü uzun zaman beni düşündürmüştür.
Yıl 1994, Siyaset Meydanı, Ali Kırca yönetiyor. Bir sürü yönetmen, oyuncu, senarist katılmış. Türkiye Sineması’nın sorunlarını tartışıyorlar. Gerçek şu ki, sinemamızın sorunları hakkında köklü bir bilgisi olan ve bu sorunlara damardan girip gerçekliği masaya yatıran tek bir kişi bile yok ekranda. Bir ara sözü Ahmet Uluçay’a verdiler. Sanıyorum Yusuf Kurçenli’nin açıkça dile getirdiği, diğerlerinde de hafifçe burun kıvıran bir yaklaşım vardı ona. Bir de “Köylüden sinemacı olur mu?” tartışması ve Uluçay’ın ekrana çıkmasını medyanın ilginçlik arayışı olarak itham eden yaklaşım. Oysa Uluçay yalnızca köyden gelip film çeken biri değildi. Onun, bir köylünün yanı sıra entelektüel arayışta olan bir insanın görsel dünyasını yansıtan sineması, yalnızca naif özellikleri ile değil, aynı zamanda içtenliği ve çocukluğun dünyasına dair derin gözlemleriyle, genel olarak ayrıksı ve gözlemci bir karaktere de sahipti. İnanılmaz olanaksızlıklar içinde yaptığı sineması ile sinema tarihimizde çok farklı bir yere sahipti. Bilhassa aküsüz video kamerayla yarattıkları Optik Düşler filmi, bana Lumiere Kardeşler’in bile olanaklarından daha kısıtlı imkanlarla çekilmiş gibi gelir ve yaratıcı zekânın olanaklarının ne kadar zorlanabileceğine mükemmel bir örnek oluşturur. Bir anlamda “İhtiyaç keşfin anasıdır” diyen Engels’i doğrulayan, düşünü gerçekleştirmek için düşsel çözümler bulan, samimi ve belki de gerçekten kırdaki insanın ne kadar öykü biriktirebileceğinin kanıtı bir insandı Uluçay. Bir yandan kibir, öte yandan seçkincilik kokan Türkiye Sineması’nda samimilik ve ahlakın, gerçekten amatör ruhla sevgi ve yaratıcılığın bileşimlerinden birisiydi.
Hakikaten insan yüzlerce çekilmemiş öyküyle bu dünyadan göçer mi? Ruhu şad olsun.

Paylaş Tavsiye Et