Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Sadr operasyonu ve yeni Şii hesapları
Ahmet Emin Dağ
ABD güç­le­ri­nin des­te­ğin­de­ki Irak hü­kü­met bir­lik­le­ri, ken­di­le­ri açı­sın­dan bü­yük önem ta­şı­yan bir güç gös­te­ri­si ile Muk­te­da es-Sadr’ın nü­fu­zu al­tın­da­ki Bas­ra ken­ti ve baş­kent Bağ­dat’ta­ki Sadr sem­ti­ne 25 Mart’tan bu ya­na kap­sam­lı ope­ras­yon­lar dü­zen­li­yor. Ölü ve ya­ra­lı sa­yı­sı net ola­rak açık­lan­ma­sa da, ça­tış­ma­lar­da Sadr’ın as­ke­rî an­lam­da önem­li öl­çü­de ge­ri­le­til­di­ği an­la­şı­lı­yor.
M. Ba­kır es-Sadr, Mu­sa es-Sadr ve Sey­yid Sa­dık es-Sadr gi­bi hem di­nî hem de si­ya­si yö­nü ile ön pla­na çı­kan âlim­ler ye­tiş­tir­miş olan Sadr ai­le­si­nin sa­de­ce Irak’ta de­ğil tüm Şii dün­ya­sın­da cid­di bir say­gın­lı­ğa sa­hip ol­du­ğu bi­li­ni­yor. 1999’da Sad­dam Hü­se­yin ta­ra­fın­dan öl­dü­rü­len Bü­yük Aye­tul­lah Sa­dık es-Sadr’ın oğ­lu ve M. Ba­kır es-Sadr’ın da­ma­dı olan Muk­te­da es-Sadr, ba­ba­sın­dan son­ra ai­le­nin tüm sos­yal ve si­ya­sal mi­ra­sı­nı, Şi­a kri­ter­le­ri çer­çe­ve­sin­de il­mî ka­ri­ye­ri bu­lun­ma­ma­sı­na rağ­men, 2003’te­ki ABD iş­ga­lin­den son­ra zir­ve­ye ta­şı­ma­yı ba­şar­dı.
Irak’ta­ki alt-or­ta sı­nıf Şii nü­fu­sun en önem­li tem­sil­ci­si du­ru­mun­da­ki Sadr gru­bu, si­ya­si ta­ban ola­rak Şii kit­le için­de %25 pa­ya sa­hip ve 60 bin si­lah­lı mi­li­ta­nı bu­lu­nu­yor. Sos­yo-eko­no­mik açı­dan genç, di­na­mik ama bir o ka­dar da umut­suz ge­ce­kon­du ma­hal­le­le­rin­de­ki kit­le­ye da­yan­dı­ğın­dan ve 2003’le bir­lik­te ge­len ye­ni dö­nem on­lar için da­ha iyi bir du­rum or­ta­ya koy­ma­dı­ğın­dan, Sadr’ın ta­ba­nın­da­ki hoş­nut­suz­luk sü­rü­yor.
Son ope­ras­yon­la­rın ilan edi­len ama­cı, ül­ke­de gü­ven­li­ği teh­dit eden mi­lis güç­le­ri­ni da­ğıt­mak ve kon­trol al­tı­na al­mak. Sün­ni Sah­ve (Uya­nış) ha­re­ket­le­ri ve Peş­mer­ge­le­rin si­lah­lı mi­lis­ler ola­rak var­lı­ğı­nı güç­len­dir­di­ği bir dö­nem­de sa­de­ce Sadr’a bağ­lı mi­lis­le­rin teh­dit ola­rak al­gı­lan­ma­sı çe­liş­ki­si bir ya­na, bu ope­ras­yon, mer­kez­den çev­re­ye doğ­ru ya­yı­lan çok önem­li çe­kiş­me­ler yu­ma­ğı­nın son nok­ta­sı. Sadr gru­bu ile Ame­ri­kan des­tek­li hü­kü­met güç­le­ri ara­sın­da­ki ça­tış­ma­la­rın dört te­mel bo­yu­tu bu­lu­nu­yor:
Sadr gru­bu­nun iç di­na­mik­le­ri: Ça­tış­ma­la­rın en önem­li bo­yu­tu­nu Sadr gru­bu­nun için­de­ki güç çe­kiş­me­si oluş­tu­ru­yor. Son olay­lar­da Muk­te­da es-Sadr’ın tüm grup üze­rin­de oto­ri­te kur­mak­tan uzak ol­du­ğu ve iç­te bir ay­rış­ma­nın ya­şan­dı­ğı iyi­ce gün yü­zü­ne çık­tı. Ay­rış­ma­nın te­me­lin­de di­nî mer­ci’iy­yet tar­tış­ma­la­rı, si­ya­si sü­re­ce ka­tı­lım ve si­lah­lı mü­ca­de­le ko­nu­la­rı yer alı­yor. Sadr kar­şı­tı akı­mın ba­şı­nı Ni­sar Ru­bai ve Sey­yid Ha­zım Are­ci çe­ki­yor. On­la­ra kar­şı mu­ha­le­fe­tin li­der­li­ği­ni de Sa­lih Aki­li üst­len­miş du­rum­da. Bun­la­rın her bi­ri ken­di ara­sın­da ve Sadr’a kar­şı iç­ten içe bir re­ka­bet ha­lin­de. Aki­li, Sadr gru­bu­nun son ça­tış­ma­la­ra gir­me­si­ne kar­şı çı­kar­ken, olay­la­rı Ru­bai ve Are­ci grup­la­rı­nın, Muk­te­da es-Sadr’ı güç­süz­leş­tir­mek için dü­zen­le­di­ği bir en­tri­ka ola­rak yo­rum­lu­yor. Te­mel amaç­la­rı ise, olan­la­rın so­rum­lu­lu­ğu­nu Sadr’a yük­le­ye­rek, Ma­li­ki’yle si­ya­sal uz­la­şı yo­luy­la hü­kü­me­te ge­ri dön­mek.
Bu­nun­la pa­ra­lel ola­rak, gru­bun Sa­lah Ubey­di gi­bi üst dü­zey isim­le­ri ateş­ke­sin uza­tıl­ma­sı­na kar­şı ta­vır ta­kın­dı. Sadr’ın ateş­ke­si 6 ay da­ha uza­tan ve Meh­di Or­du­su’nu di­nî ve kül­tü­rel bir ör­gü­te dö­nüş­tür­me­yi amaç­la­yan çiz­gi­si­ne rağ­men, Meh­di Or­du­su adı­na Bas­ra’da si­lah­lan­ma­nın, Bağ­dat’ta ise kit­le­sel gös­te­ri ve grev­le­rin sür­me­si, grup için­de­ki bu çe­liş­ki­nin dı­şa yan­sı­ma­la­rı. Mer­ci’iy­yet tar­tış­ma­la­rı­na ge­lin­ce, İran’da­ki Kum ule­ma­sı­nın Sadr gru­bu­nu des­tek­le­me­ye­rek ona meş­rui­yet iza­fe et­mek­ten ka­çın­ma­sı Sadr’ın eli­ni za­yıf­la­tı­yor. Üs­te­lik Bü­yük Aye­tul­lah Ab­dül­me­cid el-Hoi’nin 2003’te öl­dü­rül­me­si ola­yın­da, ai­le­si­nin Sadr’ı suç­la­yan tu­tu­mu ve Ne­cef’te­ki da­va­ya bir de Tah­ran’da açı­lan da­va­nın ek­len­me­si işin tu­zu bi­be­ri ol­du.
Şii grup­lar ara­sı re­ka­bet:Top­lam 130 san­dal­ye­li Şii blok için­de Sadr ha­re­ke­ti, 29 san­dal­ye ile ikin­ci sı­ra­da ve Şi­i­ler için­de­ki ta­ba­nı %25 (bi­rin­ci sı­ra­da yer alan He­kim gru­bu %30 ta­ban­la 36 san­dal­ye­ye sa­hip). Ame­ri­ka des­te­ğin­de­ki hü­kü­met­te ak­tif ola­rak rol alan He­kim gru­bu ve Da­va Par­ti­si, ik­ti­dar­la­rı­nı güç­len­dir­mek ve tüm oto­ri­te­le­ri­ni Ekim ayın­da ya­pı­la­cak se­çim­ler ön­ce­sin­de Bas­ra ile baş­ken­tin ya­nı ba­şın­da­ki ma­hal­le­le­re hâ­kim kıl­mak için Sadr’ın uz­laş­ma­sı­nı is­ti­yor­du. Sadr’ın gü­ney­de­ki ta­ba­nı ol­duk­ça güç­lü ve hü­kü­met­te­ki Şii grup­lar ora­da kay­bet­mek is­te­mi­yor. Ekim ayın­da ya­pı­la­cak olan vi­la­yet mec­lis­le­ri se­çim­le­ri, Sadr’ın ta­ba­nın­da­ki de­ği­şi­mi or­ta­ya ko­ya­ca­ğı gi­bi, vi­la­yet­le­re ki­min hâ­kim ola­ca­ğı­nı da be­lir­le­ye­cek. Şa­yet se­çim­ler plan­lan­dı­ğı gi­bi ya­pı­lır ve gü­ney­de Sadr tüm oy­la­rı sü­pü­rür­se, di­ğer Şii grup­la­rın ve Irak’ın ge­le­ce­ği için yep­ye­ni bir dö­nem­den bah­se­di­le­bi­lir. Bu ara­da İran’ın, Şii grup­la­ra eşit uzak­lık­ta dur­ma­ya ça­lı­şıp ara­da uz­laş­tı­rı­cı bir ağa­bey ro­lü oy­na­mak­la bir­lik­te ik­ti­dar­da­ki grup­la­ra da­ha ya­kın dur­ma­sı, çe­kiş­me­de Sadr’ın eli­ni za­yıf­lat­sa da, ai­le­nin nü­fu­zu ve say­gın­lı­ğı Muk­te­da’nın si­lin­me­si­ni zor­laş­tı­rı­yor.
Eko­no­mik bo­yut: Şi­i­lik için­de din adam­la­rı­nın özel ko­nu­mun­dan kay­nak­la­nan ge­lir­ler sa­ye­sin­de bü­yük bir eko­no­mik gü­ce sa­hip olan Sadr, Irak’ın Kör­fez’e tek çı­kı­şı­nı ve en stra­te­jik su yo­lu­nu da kon­tro­lü al­tın­da tu­tu­yor. Sadr’ın bu ko­nu­mu, böl­ge­den pet­rol sa­tı­şın­da Bağ­dat’ın ege­men­li­ği açı­sın­dan bir za­af oluş­tu­ru­yor. Ay­rı­ca Sadr gru­bu­nun ka­çak pet­rol sa­tış­la­rın­dan kon­trol­süz öl­çü­de ge­lir el­de et­ti­ği ve bu­nu, ra­kip­le­ri­ne kar­şı kul­lan­mak üze­re si­la­ha ya­tır­dı­ğı id­di­ala­rı Ye­şil Hat için­de­ki yö­ne­ti­ci­le­ri ra­hat­sız edi­yor. Sadr’ın po­zis­yo­nu ile Irak hü­kü­me­tiy­le cö­mert an­laş­ma­lar yap­mış olan pet­rol fir­ma­la­rı­nın böl­ge­ye iliş­kin bek­len­ti­le­ri bü­yük bir çe­liş­ki oluş­tu­ru­yor. Irak’ta pet­rol özel­leş­tir­me­le­ri ön­ce­si, hem or­ta­mın uy­gun ha­le ge­ti­ril­me­si hem de ge­rek­ti­ğin­de hü­kü­me­tin böl­ge­de is­tik­ra­rı sağ­la­dı­ğı­nın is­pat­lan­ma­sı ge­re­ki­yor.
İş­gal­ci güç­ler ve hü­kü­met: Son ya­pı­lan yok­la­ma­lar, baş­lar­da­ki eği­li­min ak­si­ne ar­tık Şi­i­le­rin %75’inin ABD var­lı­ğı­nı ken­di gü­ven­lik­le­ri­ni kö­tü­leş­ti­ri­ci bir un­sur ola­rak gör­dü­ğü­nü or­ta­ya ko­yu­yor. Eko­no­mik açı­dan da, 2003’ten be­ri hiç­bir hü­kü­met, fa­kir Şii hal­kın eko­no­mik du­ru­mu­nu iyi­leş­tir­me­de iyi bir per­for­mans gös­te­re­me­di. Ak­si­ne du­rum da­ha da kö­tü­leş­ti. Şii ta­ba­nın nab­zı­nı iyi tu­tan Sadr’ın, iş­gal­ci­ler aley­hi­ne söy­le­mi ve bu­nu si­lah­lı gru­bu­nun ope­ras­yo­nel gü­cü­ne gü­ve­ne­rek yap­ma­sı, ne Ame­ri­ka’nın ne de hü­kü­me­tin işi­ne ge­li­yor. Üs­te­lik tüm Şii grup­la­rın bir şe­kil­de uyum sağ­la­dı­ğı ABD’nin ye­ni gü­ven­lik plan­la­rı­na tek kar­şı çı­ka­nın Sadr ol­ma­sı ve Ame­ri­ka­lı­la­ra kar­şı sık sık ayak­lan­ma­sı, tas­fi­ye edil­me­si­ni ka­çı­nıl­maz ha­le ge­ti­ri­yor. Sadr ki­şi­sel ola­rak, ka­zan­ma ga­ran­ti­si ol­mak­sı­zın iş­gal güç­le­ri ile ça­tış­ma­ya gir­me is­tek­li­si de­ğil, ama sa­hip ol­du­ğu ça­tış­ma po­tan­si­ye­li se­be­biy­le iş­gal­ci­le­ri ra­hat­sız et­ti­ği aşi­kâr. Ay­rı­ca Şii ve Kürt grup­la­rın ağır­lı­ğın­da­ki hü­kü­met, si­ya­si, eko­no­mik ve et­nik kay­gı­lar­la bir an ön­ce tüm oto­ri­te­yi de­ne­ti­mi­ne al­mak is­ti­yor. Bu amaç­la sa­yı­sı 200 bi­ni bu­lan or­du güç­le­ri­nin eği­tim ve ekip­man­la­rı için 22 mil­yar do­lar har­ca­dı­ğı hal­de, ha­len mi­lis güç­le­ri­nin var­lı­ğı on­la­rı ra­hat­sız edi­yor.
Ge­li­nen aşa­ma­da Sadr gru­bu­nun önün­de her bi­ri bö­lün­me­yi ka­çı­nıl­maz kı­la­cak iki se­çe­nek bu­lu­nu­yor: Ya si­lah­lı mi­lis grup­la­rı­nı ta­ma­men il­ga edip si­ya­si mü­ca­de­le­ye dön­mek ya da si­ya­set­ten ta­ma­men dış­la­nıp si­lah­lı bir grup ola­rak yo­lu­na de­vam et­mek.

Paylaş Tavsiye Et