Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Türk-Rus işbirliğinde yeni açılımlar
Orhan Gazigil
1990’LI yıllar, asırlar boyunca savaşlar ve gerginliklere sahne olan Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemi başlattı. Başarısız sosyalizm denemesinin ardından Rus halkının kapitalizme geçiş tecrübesinde Türkiye önemli bir rol oynadı. Laleli sokaklarında başlayan ve iktisatçılar tarafından “bavul ticareti” olarak tanımlanan küçük ticaret denemeleri, Rus toplumunun pazar ekonomisine geçişinde tecrübe kazanmasına ciddi bir katkı sağladı. ABD ve Avrupa karşısında yenilmişlik duygusuyla ezilen ve birçok konuda sürekli eleştirilen Ruslar, güney komşularında farklı bir muameleyle karşılaştılar.
Türkiye, Batı ittifakının istikrarlı üyelerinden biriydi ve Soğuk Savaş dönemi boyunca Sovyetler Birliği için tehdit arz eden ülkelerden biri olarak algılanıyordu. Bunun yanında 18. ve 19. yüzyıllarda iki ülke arasında yaşanan savaşlar, her iki toplumun hafızasında da olumsuz imajların yerleşmesine neden olmuştu. Ancak Demir Perde çöktüğünde, iyi komşuluk ilişkilerinin siyasi ve ideolojik söylemlere rağmen kurulabileceği ortaya çıktı. Son 300 yılını Avrupalılaşmak için harcayan ancak bir türlü başarıya ulaşamayan Rus toplumu, benzer tecrübeler yaşayan Türkiye’de kendine yakın bir ortamla karşılaştı. Asya ile Avrupa, Doğululuk ile Batılılık arasında sürekli gelgitler yaşayan ve her iki tarafa da ait olmanın zorluğunu yakından bilen Rus ve Türk toplumlarının kısa bir zamanda ortak bir dil yakalayabilmeleri, şüphesiz tarihî tecrübelerinin benzerliği ile yakından ilgiliydi.
 
Bavul Ticaretinden Büyük Ticari Ortaklığa
Bavul ticaretiyle başlayan ilişkiler, on yıl gibi kısa bir zaman içerisinde en üst seviyeye ulaştı. Türkiye, Rus turistler için en cazip tatil yerlerinden biri haline gelirken; Rusya da Türk girişimciler için yeni fırsatlar ve imkanlar yaratan bir ülkeye dönüştü. Halihazırda Rusya, Türkiye’nin bir numaralı, Türkiye ise Rusya’nın yedinci büyük ticaret ortağı durumunda. Küresel ekonomik krizden önce iki ülke arasındaki ticaret hacmi 35 milyar doları bulmaktaydı. Önümüzdeki beş yıl içerisinde bu rakamın 100 milyar dolara ulaşması hedefleniyor.
Türk müteahhitlik şirketlerinin Rusya’nın birçok bölgesinde yürüttüğü inşaat çalışmaları şüphesiz Türk-Rus ticaret ortaklığında önemli bir rol oynuyor. Moskova’nın merkezinde kurulan birçok yeni yapıda Türk şirketlerinin imzası var. Aynı durum Rusya’nın diğer şehirleri için de geçerli. Ancak 2014’te Soçi’de gerçekleştirilecek olan kış olimpiyatlarına hazırlık için yapılan imar çalışmalarına Türk şirketlerinin dâhil edilmemiş olması, Türkiye’yi rahatsız ediyor. Türklere Soçi’nin imarında görev verilmesi durumunda ticari ortaklıkta hedeflenen başarıya ulaşılmasında önemli bir adım atılmış olacak.
 
Bölgesel Sorunlarda Ortak Çözüm Arayışı
Son yedi yılda çok-boyutlu ortaklıktan stratejik ortaklık noktasına gelen Türkiye ile Rusya ilişkilerinde, siyasi sorunların da ortak irade ile çözüme kavuşturulması noktasında önemli adımlar atılmaya başlandı. Özellikle Güney Kafkasya’da 2008’de yaşanan Rus-Gürcü Savaşı’ndan sonra bu irade iyice belirginleşti. Güney Osetya’da başlayan çatışmaların hemen ardından Türkiye Başbakanı’nın Moskova’ya gerçekleştirdiği ziyaret ve bu ziyaret sırasında gündeme getirdiği “Kafkasya Barış ve İstikrar Platformu” uzun tartışmalara konu oldu.
Rusya’nın Güney Kafkasya’daki en yakın müttefiki Ermenistan ile Güney Osetya geriliminden sonra kopan ulaşım imkanları, Ermenistan ile Türkiye arasındaki mevcut sorunun çözülmesi için de bir fırsat doğurdu. Daha önce Gürcistan üzerinden Ermenistan’a ulaşan Rusya, savaştan sonra bu imkanını kaybederken; Ermenistan ise dünyaya açılan önemli bir kapıdan daha mahrum kalmış oldu. Ulaşımı sağlayan güzergahın zaman içerisinde yeniden açılma imkanı olmasına rağmen Gürcistan ile Rusya arasındaki gerilimli ilişki, Rusya’nın Ermenistan ile ilişkilerini öngörülemez bir noktaya doğru sürüklemekteydi. Bu durum, bir taraftan Rusya’nın Ermenistan’la Azerbaycan ve Türkiye arasında var olan sorunların çözümünde Ankara’yı dikkate almasına, diğer taraftan başta Karabağ meselesi olmak üzere, soykırım iddiaları gibi birtakım sorunların engel teşkil ettiği Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleştirilmesinde yeni imkanlara yol açtı. Rusya’nın kendi nüfuz alanı olarak gördüğü Güney Kafkasya’daki bu sorunu çözmek için Türkiye’nin aktif bir şekilde sürece müdahil olmasını kabullenen tavrının altında, Ermenistan’ın mevcut durumunun belirsizliklere gebe oluşu büyük rol oynamaktaydı. Gelinen noktada hem Yukarı Karabağ sorununun çözümünde hem de Türk-Ermeni sınırının açılması meselesinde önemli adımlar atıldı. Türkiye ve Rusya’nın ortak çözüm yolunda izleyecekleri politikalar, şüphesiz bölgesel barışın sağlanmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
 
Enerji Projelerinde Ortaklık
13 Ocak 2010’da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Moskova’ya gerçekleştirdiği ziyarette gündeme gelen konular arasında, Samsun-Ceyhan boru hattının Rusya’nın katılımıyla kurulması, iki ülke arasında vizesiz seyahat döneminin başlatılması ve ülkeler arasındaki ticari işlemlerde milli para birimlerinin kullanılması dikkat çekti. Türkiye’deki nükleer santrallerin Rus şirketler tarafından inşa edilmesi için varılan anlaşma da ziyarette öne çıkan başlıklardan biriydi. Daha önce yapılan nükleer santral ihalesinin geçtiğimiz aylarda iptal edilmesinin ardından alınan bu kararın, Türk-Rus ilişkilerinde uzun vadeli etkileri olacaktır.
Rus vatandaşlarının Türkiye’ye girişlerinde havaalanlarında rahatlıkla vize alabildiği, buna karşın Türk vatandaşlarının Rusya’ya girmek için Türkiye’deki Rus konsoloslukları üzerinden yürütülen meşakkatli bir süreç sonunda vize alabildikleri biliniyor. Dolayısıyla vizesiz geçiş kararının uygulanması durumunda Rusya’da çalışan Türk girişimciler ve işçiler için büyük bir kolaylık sağlanmış olacak.
Son yıllarda Rus dış politikasının başlıca konularından birini teşkil eden enerji nakil hatları meselesi, Rusya için hayati bir önem taşıyor. Avrupa ülkelerinin başlıca doğalgaz ve petrol tedarikçisi olan Rusya, sahip olduğu enerji kaynaklarını güvenilir güzergahlardan pazarlayabilmek ve nakil hatlarını çeşitlendirebilmek için yeni arayışlara girdi. Bu çerçevede Türk toprakları Rusya için en uygun güzergahlardan biri niteliğinde. Türkiye ile kurulacak ortaklık, bölgesel ve küresel düzeyde her iki tarafa da ciddi kazanımlar sağlayacaktır. Öte yandan 2011’de faaliyete geçtiğinde yıllık 70 milyon ton petrolü Avrupa pazarlarına ulaştırması hedeflenen Samsun-Ceyhan boru hattının inşasında Sibneft, Rosneft ve Sovkomflot gibi Rus petrol şirketlerinin de görev alması planlanıyor. Bunun yanında Güney Akım ve Mavi Akım-2 projelerinin de yine Rus şirketlerinin katılımıyla hayata geçirilmesi öngörülüyor. Bu hatların tamamlanması ve aktif duruma gelmesi, Türk-Rus ilişkilerini pekiştireceği gibi, Avrupa’da hemen her yıl yaşanan gaz sorununun çözülmesine de katkı sağlayacaktır.

Paylaş Tavsiye Et