Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Asılıyorum
Kiss you O.K.
Ali Cengiz Tuğrul
Arkadaşlar ANLAYIŞ diye bir dergi çıkarmışlar.
Peki, tamam, güzel.
Ama nerde arka sayfa güzeli?
Yok.
Ara ki bulasın!
Onca sayfa, onca ıncık cıncık yazı, onca istatistiki gösterge, onca fotoğraf.
Ama arka sayfa güzeli yok.
Hadi ondan vazgeçtik orta sayfa güzeli, baş sayfa güzeli de yok.
İnsan ‘bu arkadaşlar bu yüzyılda mı yaşıyorlar’ diye merak ediyor.
Kanaatimce dergiyi çıkaranlar yazarlığı kolay bir meslek zannediyor.
Alırsın eline bir kalem, çiziktirirsin üç beş satır, olur biter.
Oh, ne rahat!
O iş o kadar kolay olsaydı herkes bir Ali Cengiz Tuğrul olurdu.
Arka sayfa güzelini yüzlercesi arasından seçmesini,
Seçtikten sonra da ‘illa bu basılacak’ diye diretmesini bilmeyen adamdan yazar olsa ne olur, olmasa ne olur.
Yazarlık böyle bir seçicilik, böyle bir zevk incelmişliği ister.
Bu bir.
İkincisi;
Zeka kıvraklığı ister, kalem oynaklığı ister.
Kalem kaygan kağıdın üstünde rakkase gibi raks edebilmeli.
Parmak tuşların üstünde yılan gibi kıvrım kıvrım kıvranabilmeli.
Cümledeki her kelime başka bir manaya kolaylıkla kıvrılabilmeli.
Baktın ‘bir hafta bile sürmez’ dediğin savaş sürecek gibi görünüyor, ‘savaşın uzun sürebileceğini öngören birkaç kalemden biriydim’ diyebilmelisin.
Savaş pat diye bitiverince de ‘Hem iç hem dış basında çok tenkid edilen Rumsfeld planını savunma cesareti gösterebilen üç-beş isimden biri de bendim’ deme kabiliyetini de gösterebilmelisin.
‘Amca ben seni çok sevdim, size baba diyebilir miyim’ klişeleri ile büyümüş bizim kuşağın aynı klişeyi uluslararası siyasete maharetle taşıyabilme becerisidir bu.
Amcanın adı Cüneyt olmuş, Sam olmuş fark etmez.
Bu beceriyi gösterebilmelisin.
Seçicilik kadar, kıvraklık kadar, imaj da önemli.
Sert, abus çehreli ve fakat her daim derin tefekkür halindeymişsin gibi görünmeyi tercih edebilirsin.
Biz şarklılığımızı çoktan aştık, esasen her şeyi aştık diyen müstehzi, mütebessim bir çehre de taşıyabilirsin.
Ne kalemin, ne klavyenin yüzü olmaz şiarını edinirsen istediğin çehreyi takınabilirsin.
Bu üç.
 
KİS BULUNAMAMIŞMIŞ!
Gelelim mevzuumuza;
Şu yaz günlerinde sıcaklarla boğuştuğumuz yetmiyormuş gibi üç beş zeka özürlü ile de boğuşuyoruz.
Neymiş?
O kadar savaş taraftarı yazı yazmışız da KİS hakkında tek satır kalem oynatmamışız.
Yazarlık haysiyetimiz yok muymuş!
İz’anımız, vicdanımız da mı yokmuş!
Yok KİS sırra kadem basmış da!
Yok bütün dünya, savaş nedeni gösterildiği halde bulunamayan KİS yüzünden ilgili şahsiyetleri sıkıştırıyormuş da!
Yok KİS ile ilgili belgeler sahte çıkmış da!
Bizden tık çıkmıyormuş!
Laf mı şimdi bütün bunlar!
Bakın ben size bir şey söyleyeyim;
Saddam da yok!
Saddam şimdi ortada yok diye zaten Saddam da yoktu diyebilir misiniz?
Üstelik ortalık Saddam kaynıyordu bir aralar.
Sahtesi, hakikisi on, onbir tane Saddam vardı.
Ne oldu?
Tekinden bile eser yok.
Buna rağmen dünya gerçeklerinden kopuk bir koro KİS hâlâ bulunamadı diye tutturmuş.
Bir defa KİS nedir?
Önce onu bileceksin, sonra konuşacaksın.
KİS Klasik İngiliz Siyasetidir.
Klasik İngiliz Siyaseti de, Kadim İngiliz Sömürgeciliği’ne dayanır.
Kadim İngiliz Sömürgeciliği’nin esası Kaynakları İçetme Sanatı’dır.
Mesela İngilizlerin eski Hindistan siyaseti de bir KİS
uygulamasıydı.
Yani Kutsal İnek Sendromu yaygarası ile Kaynakları İçetme Sanatı’nın icrası idi.
Vay ineğinizin kuyruğuna bastılar, vay ineğinize ters baktılar, vay ineğinizi kurban edecekler diye memleketin insanlarını birbirine düşürürlerdi.
Teknikler zamanla biraz değişti ama işin aslı esasında pek bir değişiklik yok.
Bu neviden uygulamalar her zaman önce Kitleyi İrkiltmeden Soyacaksın düsturu ile başlar.
Baktın kitle eni konu irkiliyor, onca çabaya rağmen hâlâ bazı hassasiyetlerini kaybetmemiş; o zaman Kamuyu İnandırma Safhasına geçilir.
Burada en büyük pay benim gibi kabiliyetli Ali Cengiz Tuğrul’lara düşer.
Bizim yaptığımız tam bu safhada Kandırmacalı İkna Senaryoları üstünde çalışmaktır.
Kimi zaman alay ederek, kimi zaman aba altından sopa göstererek, kimi zamanda doğrudan hakaret ederek, kimi zaman ‘yürrü, büyüksün!’ diyerek bu neviden harekatlara bir nebze de olsa katkı sağlarız.
Bizim bu çabalarımıza her zaman burun kıvırmış bir takım zevat olagelmiştir.
Burun kıvrılmış da ne olmuştur.
Hiç.
Bizim senaryolarımıza inanmazsanız bu defa diğer KİS devreye girer.
Bu son safhadır.
Korkunç İmha Safhası.
Gelişmiş ülkelerdeki Kıyıcı İmalat Sanayi’nin ürettiği akıllı bombalarla yola gelmeyenleri işte böyle yaparız safhasıdır.
Don Carleone’nin ömrü boyunca yaptığı operasyonların fevkinde bir operasyon şekli olup, amcalara niçin ‘Baba’ dememiz gerektiğini söze hiç hacet kalmayacak şekilde açıklar.
Operasyonun adına bak:
‘Şok ve Dehşet Operasyonu’
Daha ne olsun!
Bütün bu KİS’lerin tamamı Irak’ta vardı ve hâlâ da vardır.
Bu yüzden Irak’ta KİS bulunamamıştır demenin alemi yoktur.
Harekatı yapanların ‘gözünün üstünde kaşın var, onun için sana özgürlük getireceğim’ deme hakları yoksa bile güçleri vardır.
Ben hakları da olduğuna inanıyorum.
Her aynaya baktığımda gözümün üstünde kaşım olduğunu tekrar tekrar görünce ‘bana niye özgürlük getirmesinler ki’ diye kendi kendime soruyorum.
Herkesin de gözünün üstünde kaşı vardır.
O halde reel politikten bir nebze haberi olanların takınacağı tavır baştan bellidir.
Özgür dünya bize ‘KİSS YOU O.K.’ dediğinde
Yani ‘Kaynaklarınızı İstiyoruz Sizi Sömüreceğiz. Yurtsever Olduğunuzu Unutun. O Kadar!’
dediklerinde
‘ÖP’ demekten başka çaremiz yoktur.
Ben de onun gereğini yapıyorum.
‘Öldürelim Patron’ diyorum.
Bu tavra kızan nahif, dünya gerçeklerinden kopuk,
maceracı tutumları da kınıyorum.
 
YOL HARİTASI
İsrail-Filistin meselesine reel politiğin bu koordinatları ile baktığımızda da ne tutum takınmamız gerektiği baştan bellidir.
Ama takınmamız gereken tutumun başındaki engel
bizatihi bu ‘Yol Haritası’ lafzıdır.
Harita dedin mi alacağın en kısa yol için bile on türlü alternatifin olduğunu herkes bilir.
Bir santim yol gideceksin elli metre yol gösterilir.
Yok otobandı, yok tek şeritli idi, yok mıcırdı, yok uzundu, yok kestirme idi.
Bütün bunlar kafa karıştırıcı ve yol alınmasını engelleyici unsurlar ihtiva ederler.
Teklifim şudur;
Çözüm planı için Yol Haritası demek yerine Yol Talimatnamesi diyerek işe koyulalım.
Ben şahsen bizzat Ali Cengiz Tuğrul olarak Talimat’ın namelerine derhal başlamayı vazife telakki ederim.
Kimin kime talimat vereceği, kimin talimatlara uyacağı zaten belli.
Daha kimse kimseye ‘kiss you o.k’ dememişken benim
ne diyeceğim de belli.
ÖP.
Bu tutum da yukarıda sıraladığımız yazarlığın şartlarının en önemlilerindendir.
Pratik olacaksın.
Etti dört.
 
SON SÖZ:
Doğru okuyun beni, yoksa öptürürüm sizi.

Paylaş Tavsiye Et
Asılıyorum
GEÇMİŞ YAZILAR