Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Kremlin’deki ‘Yeni Çar’ ve muhalefet
Ekrem Karakoç
VLADİMİR Putin 14 Mart seçimlerinden galip çıkarak 4 yıl öncesine göre daha kolay bir zafer kazandı. Seçime katılma oranın %50’nin altında kalması endişesi ise siloviki olarak tanınan eski KGB’nin devamı olan FSB ve diğer devletin güvenlik kurumlarının ‘gayretleri’ sonucunda kolay aşıldı. Resmî istatistiklere göre seçime katılma oranı geçen başkanlık seçimlerine göre sekiz puanlık bir azalma gösterdi ve %61’de kaldı. Askerî üslerde ve özerk cumhuriyetlerde oy kullanma oranları ve Putin’e verilen oylar ülkenin diğer yerlerinde beklenildiği kadar yüksekti. İnguşya’da Putin’e oy oranı %98,3’e kadar çıkarken, bu oran diğer iki özerk cumhuriyette %99’a vardı. Rusya Seçim Komisyonu’na göre Vladimir Putin 2000 yılına oranla oy oranını %42 artırarak %71’lik bir oranla ikinci dönemine seçildi.
Muhalefetin oy oranı ise her seçimde biraz daha küçülüyor. İrili ufaklı onlarca parti olmasına rağmen, Kremlin’e karşı muhalefet olarak liberal partiler ve Komünist Parti dışında etkin bir güç yok. Adı liberal ama söylemiyle milliyetçi sol bir parti olan, Jirinovski’nin Liberal Demokrat Partisi ise Kremlin partilerine karşı bir alternatif olmaktan ziyade parlamentoda pragmatik manevralarla siyasi ve ekonomik pastadan pay kapmaya çalışan bir parti görünümünde.
Parlamento ve başkanlık seçimlerinde liberallerin aldığı oy oranına bakacak olursak, liberal politikaları destekleyen seçmen oranı %10’u bulmuyor. 7 Aralık seçimlerinde liberal partiler Yabloko ve SPS’nin aldığı oy oranlarının toplamı %8,3. Kremlin partileri Birleşik Rusya Partisi ve Anavatan Partisi’nin aldığı oylar toplamı ise %46 oldu. Liberal partilerin oy oranları 14 Mart Başkanlık seçimlerinde dramatik şekilde azaldı. İki liberal partinin ortak adayı olarak seçime katılan Irina Hakamada’nın aldığı oy oranı %3,9 oldu. Komünist Parti ise en çok oy kaybına uğrayan partiydi. 1999 yılındaki parlamento seçimlerinde aldığı 24,29’luk oy oranı 2003 Aralık’ta 12,6’ya düştü; başkanlık seçimlerinde ise oyları 2004’te bir önceki seçime göre %18 azalarak %12 oldu. Şu anki parlamentoda Birleşik Rusya 120, Komünist Parti 40, Jirinovski’nin LDP’si 36 ve Anavatan Partisi 29 sandalyeye sahip. Barajı aşamayan liberal partiler ise parlamento dışı kaldı. Parlamentonun bu dağılımı ile Putin istediği yasayı çıkarabilecek duruma geldi.
 
Muhalefetin Zayıflığının Temel Üç Nedeni
Rusya’da muhalefet niye bu kadar güçsüz? Bu çok sorulan sorunun üç ana nedeni var. Birincisi Yeltsin döneminde Rus halkının liberalleşme adı altında yaşamış olduğu siyasi ve ekonomik çalkantının Rus toplumu üzerindeki etkisi. İkincisi muhalefetin siyasi alanda yapmış olduğu stratejik hatalar ve kurumsallaşmalarının hâlâ embriyo dönemini yaşayan irili ufaklı tüm partilerdeki lider sultasının devamı. Son neden de, Rusya’nın coğrafyası ve idari şeklinin muhalefetin güçlenmesine izin vermemesi ve özellikle de görsel medyanın tamamen devlet kontrolünde olmasının muhalefetin aleyhine işlemesidir.
Bugün muhalefet dendiğinde adını sayabileceğimiz parti liderleri ve önemli aktörler Boris Nemtsov, Anatoli Chubais, Grigory Yavlinski ve Gennadi Zuganov’dur. Zuganov dışındaki liderlerin hepsi Rusya’nın uygulamış olduğu liberal politikaların mimarlarıdır. Bunların arasında Anatoli Chubais ise sahip olduğu ilişkiler bakımından en ilginç olanıdır. Chubais parti lideri sıfatını devam ettirirken bir yandan da Rusya’nın en büyük enerji kurumu olan yarı-kamusal Birleşmiş Enerji Sistemleri’nin başkanlığını yürütüyor.
Şok terapi adı verilen özelleştirme programının mimarı Jeffrey Sachs ve bu programın uygulayıcıları olan adı geçen liberal Rus siyasi parti liderlerine göre, oluşacak serbest piyasa ve onun aktörleri Rusya’da ekonomiyi rayına oturtacaktı. Liberalizmin bu inançlı insanlarına göre özelleştirme sonucunda piyasanın herşeye muktedir ‘görünmeyen eli’ sorunları çözecekti. Ancak ne bu program tam olarak uygulanabildi, ne de ortaya çıkan aktörler kendilerinden beklenen rolü oynayabildi. Sonuç olarak ortaya, Rusya’nın ekonomik kaynaklarının, özellikle de petrol ve ürünlerinin yarısından fazlasına sahip, bir elin parmaklarını geçmeyecek oligarklar çıktı. Diğer yandan aylarca maaşını alamayan ve özelleştirme programı çerçevesinde verilen on bin rublelik hisse senetlerini bir votkaya değişmek zorunda kalan bir toplum vardı.
Putin ise yeni bir dönemi simgeliyor Rus halkı için. Yeltsin’in seçtiği bir lider olmaktan ziyade ikinci Çeçenistan işgalindeki “başarısı” ve siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayıcı düzenlemeleri ile anılıyor. Aylarca maaşlarını alamayan Rusya’dan, sosyal, siyasi ve ekonomik çalkantıların sona erdiği, devlet çalışanlarının ve emeklilerin maaşlarını alabildiği, siyasi ve ekonomik istikrarın hakim olduğu bir döneme geçişin simgesi Putin. Rus halkı için Putin ne kadar istikrarı ve Rus devletinin azametini temsil ediyorsa, liberal liderler için de o kadar siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı, yani Yeltsin’li dönemi temsil ediyor.
Muhalefetin güç kaybetmesinin ikinci nedeni ise partilerdeki lider sultası. Özellikle bu durum iki liberal partide göze çarpıyor. Her biri %4’lük oy seçmen kitlesine sahip Yabloko ve SPS’nin parti programları hiç farklı olmasa da liderleri arasındaki çekişme bir araya gelmelerine engel oldu. Yabloko ile SPS ancak 7 Aralık’taki seçim mağlubiyetinden sonra 14 Mart’ta Putin’e karşı ortak bir adayı desteklediler. Ortak adayları Irina Hakamada ise seçimden hemen sonra ‘Özgür Rusya’ adlı bir parti kurmak için kolları sıvadı. Bu bölünmüşlüğün yanı sıra hem liberal partilere, hem de Komünist Partisi’ne oy kaybettiren diğer unsur ise bu partilerin oligarklar ile yaptığı pazarlıklar ve bunun görsel medya tarafından Kremlin lehine iyi kullanmasıydı. Aralık ve Mart seçimlerinde Rus halkının çoğunluğu tarafından sevilmeyen oligarkları seçim kampanyasının hedefi olarak belirleyen Putin ve onu destekleyen Birleşik Rusya ve Anavatan Partileri muhalefetin oligarklar ile geçmişteki ilişkisini iyi kullandı. Geçen Aralık seçimlerinde Komünist Parti kontenjanından bir çok iş adamının aday gösterilmesi, bu partinin oylarının %13’lere kadar inmesinin temel nedeni olarak gösteriliyor.
Üçüncü neden ise Rusya’nın seçim sisteminden, idari yapısından ve bu yapı içinde medyanın rolünden kaynaklanıyor. Herhangi bir partinin bu kadar büyük bir coğrafyada sesini duyurabilmesi için medya büyük önem taşıyor. Yeltsin döneminde varolan özel televizyon kanalları Putin’in başa gelmesinden sonra teker teker devlet kontrolüne geçti. Çeçen savaşına muhalefetiyle tanınan tek ulusal kanal NTV’ye enerji devi yarı kamusal Gasprom tarafından el konulmasından sonra özel kanalların açılmasına izin verilmedi. Yazılı basında devlet kontrolü daha az olmasına rağmen bunların etkisi büyük şehirlerle sınırlı. Görsel basını iyi kullanan Putin ve Kremlin partilerinin başarısında televizyonun rolü büyük oldu.
1999 seçimlerinin hemen öncesinde meydana gelen apartman bombalama olaylarının bir benzeri 14 Mart’ın iki hafta öncesinde Moskova metrosunda gerçekleşti. Burada gerçekleşen bombalama olayı da ilk olayda olduğu gibi faili meçhul olarak kaldı ve sorumluluğu Çeçenlere atan Putin’e desteği artırdı. Yolsuzluk, terör ve güvenlikle ilgili konuların seçmenin gündeminde yoğun yer aldığı seçimler 1999 yılında olduğu gibi 2003 Aralık ve 2004 Mart’ında da milliyetçi ve aşırı milliyetçi partilerin oylarını artırdı. Petrol fiyatlarının da beklenenden yüksek seyretmesiyle ekonomisinde son dört yıldır ortalama %6’lık bir büyüme yaşayan Rusya’da her şey Kremlin’in istediği gibi gidiyor. Kısacası, ‘Yeni Çar’ Kremlin’e iyice yerleşti ve üçüncü kez seçilebilmek için anayasal değişiklik yapma yönünde hazırlıklarına başladı. Ona karşı dur diyebilecek muhalefet ise ne parlamentoda, ne de sokaklarda mevcut.

Paylaş Tavsiye Et