Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Genişleyen NATO’nun zorlu İstanbul zirvesi
Mesut Özcan
28-29 HAZİRAN’DA İstanbul’da 26 üye ülkenin katılımıyla NATO’nun 17. zirvesi gerçekleştirilecek. Toplantıya 26 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra ortaklık anlaşması yapmış olan ülkelerden de temsilciler katılacak. Hazırlıkları aylar öncesinden başlayan zirvenin gündemi ise oldukça yoğun. Yedi yeni üyenin katılımıyla iyice genişleyen birliğin son genişleme akabinde gerçekleştireceği ilk zirve olacak İstanbul Zirvesi. Genişleme sonrasında yeni vizyon arayışları, uluslararası alanda meydana gelen değişiklikler, tehdit algılamalarındaki dönüşümler, AB’nin genişlemesi ve ortak dış politika çabaları, Afganistan’ın istikrara kavuşturulması, Balkanlar’da NATO öncülüğünde tesis edilen istikrarda son dönemde ortaya çıkan kırılganlıklar, Irak’ta işgalin geleceği gibi konular İstanbul Zirvesi’nde ele alınması muhtemel konular.
Zirve öncesinde NATO yetkilileri resmî gündemi, ortaklık ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi ve NATO’nun iç yapısında yaşamakta olduğu dönüşümün değerlendirilmesi olarak açıklıyor. Açıklamalarda öne çıkan diğer unsurlar ise NATO’nun AB, Kafkaslar-Orta Asya ve Akdeniz bölgesiyle olan ilişkilerinin de gündemde yer alacak olması. Bunun dışında alan dışı operasyonların iki örneği Afganistan ve Balkanlar’daki NATO faaliyetlerinin durumu ve geleceği de örgütün İstanbul Zirvesi’nde tartışılacak. NATO’nun bundan sonra izleyeceği politikalara yine zirve çerçevesinde yön verilmeye çalışılacak.
 
Afganistan ve Balkanlar
Soğuk Savaş döneminden Soğuk Savaş sonrası döneme miras kalan bir savunma örgütü olan NATO yeni şartlara uyum sağlayabilmek için ciddi bir dönüşüm geçirdi. Bu çerçevede misyonunu yeniden tanımladı ve eskiden rekabet halinde olduğu pek çok Doğu Avrupa ülkesini bünyesine kattı. Soğuk Savaş sonrasında NATO’nun fonksiyonelliğinin test edildiği iki coğrafya eski Yugoslavya ve Afganistan oldu. Eski Yugoslavya’da Bosna, Kosova ve Makedonya’da istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynayan NATO, 11 Eylül sonrasında Afganistan’a yapılan müdahalede de aktifti. Bir dönem Türkiye’nin de başkanlığını yaptığı ISAF (International Security Assistance Force-Uluslararası Güvenlik Destek Gücü) Afganistan’ın başkenti Kabil’de güvenliği tesisi etmeye çalıştı. Şu anda NATO’nun Afganistan’daki sivil temsilciğini Eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin yapıyor ve Türkiye Afganistan’da istikrarın tesisinde hâlâ önemli bir rol oynuyor. Ancak son dönemde NATO’nun ISAF’ın Kabil dışında da istikrarın oluşturulması için aktif şekilde çalıştığı belirtiliyor. Bunun için de Türkiye’nin asker ve askerî malzeme desteği vermesi isteniyor. Bu konuda resmî talep gelmemiş olsa da, çeşitli hazırlıkların olduğu inkar edilemiyor.
NATO’nun Afganistan dışında müdahil olduğu alan dışı bölgelerden birisi de Balkanlar’dır. Çeşitli aralıklarla huzursuzluk haberleri gelse de, günümüzde Balkanlar’ın istikrarlı bir yapıya kavuşmasında NATO birliklerinin önemli bir rolü var. Bu bölgedeki sorumluluklarının bir kısmını Avrupa Birliği’ne devretmeye hazırlanan NATO’ya bölgedeki ihtiyacın devam ettiği son dönemde Kosova’da yaşanan olaylarla bir kez daha anlaşıldı. İstanbul Zirvesi sırasında NATO’nun ortaklık anlaşması bulunan Rusya, Ukrayna gibi ülkelerle olan ilişkisi de değerlendirilecek. Kafkaslar ve Orta Asya’nın güvenliği ile ilgili konular NATO’nun gündeminde yer almaya devam edecek.
NATO’nun bu sorunlu bölgelerdeki etkisini artıracağı açıklanırken, kuruluşun dünyadaki dayanışma ve ortak güvenlik anlayışı en güçlü örgüt olduğu dile getiriliyor. Statik yapıdaki belirli bir tehdide karşı planlanmış bir örgüt yerine, tehdidin nereden geleceğinin belli olmadığı bir yapıya uygun bir dönüşümün NATO içinde devam ettiği aşikar. Bu noktada bir NATO ‘Tepki Gücü’ oluşturuluyor. Bu türden bir gücün oluşturulmasına gerekçe olarak, NATO’ya olan talebin Soğuk Savaş sonrasında azalmadığı bilakis arttığı gösteriliyor. NATO’nun bu çerçevede yapmaya çalıştığı şey şu an yaklaşık 60.000 civarında olduğu tahmin edilen bu ‘Tepki Gücü’nün sayısının ve etkinliğinin arttırılması. Böylece İttifak çok uzak noktalara gerekli miktarda asker ve teçhizatı kısa süre içinde nakledebilecek ve gerektiği müddetçe onların orada bulunmasını sağlayacak. Bu şekilde NATO’nun güvenilirliği ve itibarı korunmuş olacak. Bu çerçevede, bu gücün planlanması da önemli bir konu olarak NATO’nun önünde duruyor. İstanbul’da zirvede ele alınması muhtemel konulardan bir diğeri de bu gücün geliştirilmesi olacaktır.
 
Yeniden Yapılanma ve Irak
Bu yeniden yapılanma ile ilgili diğer bir konu da günümüz dünyasında tehdidin niteliğinin değişmiş olması. Statik konvansiyonel tehdit yerini terörizm, silahlanma, bölgesel çatışmalar gibi küçük ölçekli ama daha belirsiz tehditlere bıraktı. Yukarıda bahsedilen yeni güç yapılanmasının yanı sıra, bu tür tehditlerle mücadele etmek için İstanbul toplantısında yeni bazı önlemlerin gündeme gelmesi bekleniyor. Bunlar ise daha çok istihbarat paylaşımının güçlendirilmesi, çeşitli bölgesel sorunlara karşı ortak mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi ile NATO dışındaki devletler ve diğer uluslararası örgütlerle işbirliğinin artırılmasıdır.
Resmî gündemde yer almasa da Irak’taki gelişmeler ve 30 Haziran sonrasında Irak’ta yaşanacak durumun zirve sırasındaki görüşmelerde gündeme geleceği kesin. Irak’ta işgal güçlerinin otoriteyi yerel yetkililere teslim edecekleri günden bir gün önce İstanbul’da gerçekleşecek bir toplantıda bu konunun konuşulmayacağını düşünmek yanlış olur. ABD’nin işinin Irak’ta gitgide zorlaştığı aşikar. Bir yandan direnişin güçlenmesi ve yayılması, diğer yandan bazı koalisyon ülkelerinin askerlerini çekmeleri ve son olarak Iraklı esirlere yapılan işkencelerin ortaya çıkması, ABD ve diğer işgal güçlerini ciddi sıkıntıya soktu. ABD’nin 30 Haziran sonrasında kendini dünya kamuoyu önünde zora sokmayacak bir şekilde otoriteyi devretmesi muhtemel. Ancak bu, ABD’nin her şeyi bırakıp gideceği şeklinde yorumlanmamalı. ABD muhtemelen ciddi bir askerî varlığı 30 Haziran sonrasında da Irak’ta tutacak, ancak bu varlığı daha meşru kılabilmek için BM’nin şemsiyesine ihtiyaç duyacaktır. Irak’a yeni asker gönderilmesi gerekirse ABD’nin bunu da NATO ülkelerinden talep etmesi oldukça yüksek bir ihtimaldir. Nitekim NATO Genel Sekreteri ittifakın Irak’a asker gönderme gibi bir düşüncesi olmadığını, ancak ileride Irak’ta kurulacak egemen yönetimin kendilerinden asker talebinde bulunmasının çok doğal olduğunu; çünkü NATO’nun dünyanın en güvenilir savunma ittifakı olduğunu söylüyor. Bütün bu unsurlar ışığında, İstanbul’daki NATO Zirvesi, ittifakın şu ana kadar müdahil olduğu alanlardaki durumunu değerlendirmenin yanında, güvenliğe yönelik tehdit algılamaları çerçevesinde Orta Doğu ile ilgili kararlar da alacaktır. Genel Sekreter Scheffer, Zirve’nin Akdeniz diyaloğunu güçlendireceğini ve ‘Büyük Orta Doğu’ ile de temas kuracağını söylüyor. Zor konuların ele alınacağı ve bölgemizi yakından ilgilendirecek kararların verileceği bir zirveye ev sahipliği yapacağız.  

Paylaş Tavsiye Et