Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Kapak
Arap basınından e-muhtıra yorumları
Hatice Boynukalın Şenkardeşler
Mısır, Suriye, Filistin ve Lübnan’da yaşayan Arap halkı ile Türkler arasında geçmişten gelen bir muhabbet ve karşılıklı sempatinin var olduğu herkesin malumu. Ancak yönetimler ve aydınlar bazında bazen karşılıklı suçlamalara kadar varabilen -yine kökleri geçmişe uzanan- anlaşmazlıklar, bugünlerde özellikle de Arap entelijansiyasınca unutulmuşa benziyor. Şu günlerde Arap dünyası, Türkiye’den gelen haberleri merakla izliyor.
Arap basınında artık Türkiye’nin yakın tarihi, 2000 yılı öncesi ve sonrası olarak ayrılıyor. Önceleri Arap-İslam ülkelerine karşı bir devlet politikası olarak benimsenen soğuk yaklaşımı sebebiyle eleştirilen Türkiye, şimdilerde bölgedeki istikrar abidelerinden biri olarak nitelendiriliyor. “Osmanlı emperyalizmi altında inim inim inlerken…” ile başlayan cümleler yerini “Osmanlı’nın mirasçısı Türkiye, Doğu ve Batı arasında köprü olabilecek yegane ülke aslında…” şeklinde sürüp giden cümlelere bırakıyor.
ABD’nin bölgeye bilfiil müdahalede bulunduğu tarihten itibaren Ortadoğu’da dengelerin değişmesi ile şekillenen süreçte, Türkiye ve Arap-İslam dünyası arasındaki ikili ilişkiler olumlu yönde tırmanışa geçmiş durumda. Bunun sonucunda her gün yeni bir gelişmeyle dünyanın sıcak gündemine oturan bir bölgede büyük güç olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye’nin talihsiz açıklama ve girişimlerle önünün tıkanmaya çalışılması, Arap basınında çokça irdelenip tartışılıyor. 27 Nisan gecesi ansızın internete düşüveren e-muhtıra sonrasında, Arap dünyasında laik, liberal, İslamcı düşünceye sahip her kesimden yazar, farklı gerekçelerle de olsa, Türkiye’de “demokrasinin zaferi” için adeta el açmış dua ediyor.
Arap dünyasında sesleri hayli gür çıkan liberal demokrat kesimler, Batı dünyasınca çoğunlukla kabul gören AKP’de vücut bulan ılımlı-İslamcı bir yönetim modelinin Türkiye’de göstereceği başarıyı hayli önemsiyor. Zira onlara göre AKP hükümeti, siyasi akılcılığı sebebiyle Türkiye’de demokrasi ve İslam’ı bir araya getirmeyi başarabilen nadir örneklerden biri. Bu çevreler 22 Temmuz’da yapılacak seçimlerde Türk kamuoyunun demokrasiden yana oy kullanmasının, ülke, bölge ve dünya çapında oluşturacağı derin psikolojik etkilerin kendi ülkelerinde de baskıcı-totaliter yönetimlere alternatif bir oluşuma halkın destek vermesinin önünü açabileceğini düşünüyorlar.
Yine aynı çevreye göre, eğer demokrasi kaybederse bölge problemleri en üst seviyeye çıkacak. Türkiye’nin yaşayacağı herhangi bir iç kriz ve hesaplaşma, taşları yerinden oynatacak ve bölge açısından kültürel ve siyasi bir yıkım getirecek.
Arap dünyasında laikliği benimseyen aydınlar ise ülkelerindeki uzlaşma yanlısı olmayan İslami gruplara AKP modelini sunmakta adeta yarışıyor. Bu yazarlara göre Türkiye’deki ılımlı demokratik İslamcı deneyimin sarsıntıya uğraması çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. AKP hükümetinin post-modern bir darbe ile alaşağı edilmesi durumunun, yönetime gelmek için demokrasiye başvurulması gerektiği fikrini kökünden sarsacağı kuvvetle muhtemel. Yine yazarlara göre bu durum, şiddet yanlısı siyasal İslamcı grupların, yönetimin zorla alınacağı ilkesini kendilerine rehber edinmelerine yol açabilir.
İslami düşünceye ağırlık veren yazarlara göre, Türkiye ile Arap dünyası arasında laik ve liberal kesimlerin iddia ettiği kadar bir benzerlik bulunmuyor. Bu kesime göre; AKP, Türkiye’de dindarlara daha rahat bir yaşam hakkı verilmesi, düşünce özgürlüğünün yaygınlaşması için mücadele veriyor. Oysa Arap dünyasında durum bunun tam tersi. Zira Arap halkı, dini yaşama noktasında özgürlüğe sahip ve Arap dünyasının İslamcı hareketleri, daha fazla demokrasi ve temsil yetkisi verilmesi için savaş veriyor.
Tüm yazarların üzerinde birleştiği nokta ise, sadece bölgesel değil tüm dünyada büyük bir güç olmanın tüm gereklerini bilkuvve kendisinde barındıran Türkiye gibi bir ülkenin içine düştüğü durumu utanç verici bulmaları.

Paylaş Tavsiye Et