Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Metin MUTANOĞLU: “Butto’nun öldürülmesi, Müşerref’in sonu olabilir”
Hazırlayan: Ebru AFAT
PAKİSTAN’IN içinde debelendiği kaotik durum gittikçe derinleşiyor. Tam da Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’in 3 Kasım’da ilan ettiği olağanüstü hali kaldırdığı ve muhalefetin 8 Ocak’ta düzenlenecek genel seçimlere hazırlandığı bir esnada, Pakistan Halk Partisi (PPP) lideri ve eski Başbakan Benazir Butto’nun 27 Aralık’ta suikasta uğrayarak hayatını kaybetmesi, ülkeyi saran puslu havayı daha da bulanıklaştırdı. 1977’de General Ziya ül-Hak tarafından devrildikten iki yıl sonra idam edilen Pakistan’ın eski Devlet Başkanı Zülfikar Ali Butto’nun kızı olan 54 yaşındaki Benazir Butto, 1988-1990 ve 1993-1996 yılları arasında başbakanlık yapmış, General Pervez Müşerref’in 1999’da askerî darbeyle iktidara el koyması üzerine yurtdışına çıkmıştı. 18 Ekim’de ülkesine dönen Butto’yu karşılamaya gelen konvoy Karaçi şehrinde ilerlerken düzenlenen eş zamanlı iki saldırıda 140 kişi ölmüş, yüzlerce kişi de yaralanmıştı. Ancak bu saldırıdan sağ kurtulan ve demokrasi mücadelesini sürdüreceğini açıklayan Butto’yu ölüm, Ravalpindi şehrinde miting meydanında yakaladı. Konuşmasını bitirdikten sonra bindiği araçta taraftarlarını selamlayan Butto’ya yaklaşan saldırgan önce silahla ateş açtı, ardından da kendisini patlattı. Patlama yüzünden 20 kişi ölürken, ağır yaralanan Butto hastaneye yetiştirildiyse de kurtarılamadı.
Butto, 28 Aralık’ta düzenlenen cenaze töreniyle, ülkenin güneyindeki Sind eyaletinin Larkana şehrinde babasının mezarının yanına defnedildi. Butto’nun partisinin bayrağına sarılmış tabutunu, ailesinin evinden mezar yerine taşıyan ambulansa yüz binlerce kişi eşlik etti.
Tören boyunca Müşerref’i hedef alan sloganlar atılırken, ülkenin dört bir yanında öfkeli Pakistanlıların gösterileri devam ediyordu. Suikastın ardında Taliban ve el-Kaide’nin olduğunu söyleyen ve ülkede üç günlük yas ilan eden Cumhurbaşkanı Müşerref ise halkın ve muhalefetin yoğun baskısı altında. Butto’nun en büyük rakibi olan ve başbakan olduğu sırada Müşerref tarafından devrilen Navaz Şerif, partisinin seçimleri boykot edeceğini, zira bu şartlar altında seçimlerin özgürce yapılmasının imkansız olduğunu ilan etti. Bir diğer muhalefet lideri, eski kriket oyuncusu İmran Han ise, Butto için gerekli güvenlik ortamını sağlayamamakla suçladığı Müşerref’e istifa çağrısında bulundu. Müslüman bir ülkede başbakanlık görevine gelen ilk kadın olan ve Pakistan siyasetinde kilit bir rol oynayan Butto’nun öldürülmesinin, ABD’nin 11 Eylül’den sonra başlattığı teröre karşı savaşının merkez üssü konumundaki Pakistan’ın geleceğini nasıl etkileyeceğini, ülkeyi çok yakından tanıyan Metin Mutanoğlu ile konuştuk:
 
Benazir Butto’nun suikasta uğraması Pakistan açısından ne anlama geliyor?
Bugün itibarıyla çok net bir şey söylemek mümkün değil; çünkü Butto şu an iktidarda olan birisi değildi. İktidardaki birisi öldürülmüş olsaydı, onun icraatlarını değerlendirip kimleri rahatsız, kimleri memnun ettiği ya da ileride kimlere zarar verebileceği üzerinden işin arkasında kimin olduğunu tahmin edebilirdik. Ancak burada çok karışık bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu suikast, öncelikle Butto döneminin uzun süreliğine, en az bir 15-20 sene kapanmasına yol açacak. Çünkü Butto’nun babasından aldığı ruhla devam ettirdiği mücadeleyi üstlenecek yeni bir nesil yakın vadede mevcut değil. Butto’nun çocukları henüz küçük, belki büyüdüklerinde annelerinden ve dedelerinden aldıkları ruhla yeniden siyasi mücadeleyi deneyebilirler. Ancak her halükarda Pakistan için yeni bir sayfa açıldığını söyleyebiliriz.
 
Suikast uluslararası konjonktür açısından da kritik bir yerde duruyor. Çünkü suikasta uğradığı günün sabahında Butto, Afganistan’da Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ile görüşmüş ve Taliban’a karşı sert mesajlar vermişti. İktidara geldikten sonra el-Kaide ile mücadele etmek için gerekirse Amerikan güçlerinin Pakistan içinde operasyon yapmasına izin vereceğini de söylemişti. Bundan dolayı başta ABD Başkanı George Bush olmak üzere birçok siyasetçi ve yorumcu suikasttan Taliban ve el-Kaide’yi sorumlu tutuyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu karmaşa içerisinde, her kesim suikastın sorumlusu olarak görülebilir. Öne çıkarılan ilk şüpheliler de elbette Taliban ve el-Kaide. Ancak saldırının mekanı ve büyüklüğünün yanı sıra, Butto’nun başına ve karnına aldığı darbelerle ölmesi, birilerinin çok ciddi bir plan yaptığını gösteriyor. Biliyorsunuz Butto’yu hedef alan önceki saldırı da çok büyüktü. Dolayısıyla ben bu işin arkasında el-Kaide gibi bir örgüt ya da Taliban’ın olduğunu pek düşünmüyorum. Ama kim var diye sorarsanız, bugünden cevap verebilmek için kâhin olmak gerekir. 
 
Peki bu suikast Müşerref’i ve seçimleri nasıl etkiler? Seçimlerin ertelenmesi gündeme gelebilir mi?
Elbette. Bu suikastın birinci hedefi Butto ise ikinci hedefi de Müşerref’tir. Şöyle ki; suikastın ardından bütün gözler, Butto’nun sekiz yıl sürgünde kalmasını sağlayan Müşerref’e çevrilecek. Üstelik Butto’nun geriye dönüşü de sancılı oldu. İkisi arasında görüşmeler ve anlaşmalar yapıldı. Ancak Butto Pakistan’a döndükten sonra ipler yine koptu. Bundan sonraki süreçte Müşerref’i hedef alacak uzun süreli büyük gösterilerin başlayacağını düşünüyorum. 1998’de Endonezya’da Suharto’nun yıkılmasına neden olan gösterilere benzer biçimde 3-4 ay sürecek kanlı protestolar yapılacaktır. Bu gösteriler sonrasında Müşerref’i koltuğundan alaşağı edecekler. Bu noktada en çok korkulan şey mezhep çatışmalarının alevlenmesi. Butto’nun kendisi de Şii olduğundan, gösterilere katılanların çoğunluğu Şii kesimden gelecek; bu da Sünnilerle Şiileri karşı karşıya getirecektir. Ve her iki tarafın fanatik taraftarları bundan sonra daha kanlı çatışmalara girişebilirler. Şimdiden onlarca kişi öldü bile.
 
Pakistan’ın Afganistan sınırındaki bölgelerde yaşayan ve Taliban’ı destekleyen aşiretler ile Pakistan devleti arasında 11 Eylül’ün ardından başlayan bir çatışma söz konusu. Suikastın yol açacağı bir mezhep çatışması, Pakistan’ı etnik bir bölünmenin de eşiğine getirilebilir mi?
Hayır, ben Pakistan’ın bölünmenin eşiğine gelebileceğini düşünmüyorum. Pakistan’da farklı etnik grupların yanı sıra son derece karmaşık bir yapılanma var. Ticaret ülkenin güneyindeki Karaçi’de yoğunlaşmış durumda; 1947’de Hindistan’daki İngiliz hâkimiyeti sona erip Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeler Pakistan çatısı altında ayrı bir ülkeye dönüşünce Hindistan’dan göç eden muhacirler buraya yerleşti. Pakistan’ın iç kesimlerinde Pencabiler yaşıyor ve bu bölgenin ekonomisini kontrol ediyorlar. Devletin kontrolü ise büyük ölçüde Patan dediğimiz, 1893’te Afganistan ile sınırın çizilmesinden sonra bugünkü Pakistan tarafında kalan Peştunların elinde. Kısacası ülkede iç içe geçmiş bir yapı var. Taraflardan birinin, diğerini bırakması imkansız. Dolayısıyla kolayca bir bölünmeden bahsetmemiz mümkün değil.
 
Ama Pakistan’ı çok zor, sancılı ve hatta kanlı bir dönemin beklediğini söyleyebiliriz.
Kesinlikle. Gerçekten de çok kötü bir döneme girdi Pakistan. Bundan sonrası çok daha sancılı geçecektir. Sıkıyönetim söz konusu olabilir. Ordu yeniden yönetime el koyabilir. Demokratikleşme süreci bir müddet daha rafa kaldırılabilir. Seçimin erteleneceğini düşünüyorum. Yakın vadede bir daha seçim yapılabileceğini de zannetmiyorum. Ama şu aşamada ordu yönetime el koyarsa durum biraz daha karmaşıklaşacak ve Pakistan’ın demokratik bir siyasi sürece geçmesi de uzun bir zaman alacaktır. ­

Paylaş Tavsiye Et