Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2008) > Dosya > Küresel gıda krizi nasıl aşılır?
Dosya
Küresel gıda krizi nasıl aşılır?
Evren Tok
BU­GÜN­LER­DE dün­ya ba­rı­şı­nı en cid­di şe­kil­de teh­dit eden so­run­lar lis­te­si­nin te­pe­sin­de “gı­da kri­zi” otu­ru­yor. Mek­si­ka’dan Pa­kis­tan’a, Hai­ti’den Mı­sır’a ka­dar uza­nan fark­lı coğ­raf­ya­lar­da şid­det­li pro­tes­to­lar, ayak­lan­ma­lar ya­şa­nı­yor. Pek çok uzmana gö­re kri­zin at­la­tıl­ma­sı ve gı­da fi­yat­la­rı­nın nor­mal dü­ze­yi­ne in­me­si için en az on se­ne­lik bir sü­re­ce ih­ti­yaç var; el­bet­te so­ru­nun doğ­ru teş­his edil­me­si ve doğ­ru adım­la­rın atıl­ma­sı ko­şu­luy­la. “Gı­da mı, ya­kıt mı?” tar­zın­da bir iki­le­mi de için­de ba­rın­dı­ran bir kri­zi ya­şı­yo­ruz; zi­ra ta­rım­sal ürün­ler­den el­de edi­len bi­o-ya­kıt­lar için ve­ri­len süb­van­si­yon­la­rın yük­sek­li­ği kri­ze se­bep olan önem­li fak­tör­ler­den bi­ri­ni teş­kil edi­yor. Gı­da kri­zi­ni tar­tı­şır­ken çok ta­raf­lı ti­ca­ret an­laş­ma­la­rı­nı da so­run­sal­laş­tır­mak ge­re­ki­yor.
Ulus­la­ra­ra­sı yar­dım ku­ru­luş­la­rı kri­zin va­him bo­yut­la­rı­nı ortaya koyuyor; an­cak çö­zü­me yö­ne­lik so­mut bir adım ata­mı­yor. OECD, UNI­CEF, OX­FAM ve Dün­ya Gı­da Prog­ra­mı gi­bi ku­ru­luş­lar kö­tüm­ser se­nar­yo­lar çi­zer­ken ve kri­zin bo­yut­la­rı­nın han­gi saf­ha­la­ra va­ra­bi­le­ce­ği­ni ra­kam­la­ra dö­ker­ken, bu pa­nik ha­li kı­sa, or­ta ve uzun va­de­de ne­ler ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni doğ­ru bir şe­kil­de tar­tış­ma­ya ola­nak ver­mi­yor. Ar­tan pet­rol ve gı­da fi­yat­la­rı, eta­nol tar­tış­ma­la­rı, kü­re­sel ısın­ma gi­bi so­run­lar yu­ma­ğı et­ra­fın­da ya­pı­lan tar­tış­ma­lar so­ru­nun çö­zü­mü için zo­run­lu olan un­sur­la­rı gör­me­mi­zi en­gel­li­yor. Ör­ne­ğin, BM Gı­da ve Ta­rım Ör­gü­tü’nün kri­zin aşıl­ma­sı­na yö­ne­lik ola­rak, 2030’a ka­dar gı­da üre­ti­mi­nin %50 art­tı­rıl­ma­sı­nı öner­me­si, bir an­lam­da bah­set­ti­ği­miz bu­la­nık­lı­ğın gös­ter­ge­si ni­te­li­ğin­de. Ta­rı­mın ye­ni­den can­lan­dı­rıl­ma­sı ve üre­ti­min ar­tı­rıl­ma­sı gi­bi uzun va­de­li çö­züm öne­ri­le­ri, kri­zi sa­de­ce arz-ta­lep den­ge­siz­li­ği ola­rak ta­nım­lı­yor. Do­la­yı­sıy­la kı­sa va­de­de pa­nik ve stok­la­ma­yı en­gel­le­ye­cek, kri­zin si­ya­si do­ğa­sı­na ışık tu­ta­cak bir açı­lım ser­gi­le­ne­mi­yor.
 
Gı­da­nın Si­ya­si­leş­ti­ril­me­si
Tam da bu tar­tış­ma­la­rın or­ta­sın­da Was­hing­ton’da­ki Kü­re­sel Kal­kın­ma Mer­ke­zi’nden Tom Slay­ton ve Pe­ter Tim­mer’ın or­tak­la­şa ka­le­me al­dık­la­rı ma­ka­le, gı­da kri­zi­nin önem­li bi­le­şen­le­rin­den bi­ri olan pi­rinç fi­yat­la­rı­nın ar­tı­şı­na yö­ne­lik çar­pı­cı bir göz­lem­de bu­lu­nu­yor. Slay­ton ve Tim­mer, özel­de pi­rinç, ge­nel­de gı­da fi­yat­la­rındaki ar­tı­şın, gı­da ürün­le­ri­nin “ik­ti­sa­di” do­ğa­la­rı­nı yi­ti­rip “si­ya­si”leş­ti­ril­me­le­rin­den kay­nak­lan­dı­ğı­nı be­lir­ti­yor. Gı­da kri­zi­ni “arz-ta­lep den­ge­siz­li­ği” ola­rak gör­mek de, tam an­la­mıy­la kri­zi açık­la­ma­ya ve çö­züm­ler ara­ma­ya yet­mi­yor. Bu açı­dan bu­gün ya­şa­nan kri­zi, ik­ti­sa­di ve si­ya­si ürün ol­ma ara­sın­da ka­lan pi­rinç gi­bi te­mel gı­da mad­de­le­ri­nin tü­ke­ti­ci­le­ri, çift­çi­le­ri ve yok­sul­la­rı mağ­dur bı­rak­ma­sı ola­rak da ni­te­len­dir­mek müm­kün. Bu mağ­du­ri­ye­tin al­tın­da ya­tan te­mel ne­den­ler ise pa­nik ve stok­la­ma.
Özel­lik­le Ja­pon­ya, Çin, Tay­land gi­bi baş­ta pi­rinç ol­mak üze­re ta­hıl ürün­le­rin­de et­kin bir ih­ra­cat po­tan­si­ye­li­ne sa­hip ül­ke­le­rin ih­ra­cat­la­rı­na sı­nır­la­ma ge­tir­me­le­ri, fi­yat ar­tış­la­rı­nın bu den­li ra­di­kal ol­ma­sı­na ne­den olu­yor. Oy­sa sırf kü­re­sel arz-ta­lep den­ge­si ola­rak ba­kıl­dı­ğın­da bu den­li fi­yat ar­tı­şı­nı ge­rek­ti­re­cek bir du­rum söz ko­nu­su de­ğil. İh­ra­cat sı­nır­la­ma­la­rı da bu ül­ke­ler­de ya­şa­nan ye­rel kıt­lık­tan de­ğil, kü­re­sel pi­ya­sa­lar­da­ki pa­nik ve yak­la­şan ulu­sal se­çim­ler ari­fe­sin­de hü­kü­met­le­rin ih­ra­cat ya­pa­rak ül­ke için­de­ki fi­yat dü­ze­yi­ni da­ha da sars­mak is­te­me­me­le­rin­den kay­nak­la­nı­yor. Tüm bu ya­şa­nan­lar hü­kü­met­le­re, çift­çi­ye, ti­ca­ret ya­pan­la­ra tek bir me­saj ve­ri­yor: “Da­ha çok stok­la­yın!”
Slay­ton ve Tim­mer, ABD’nin bu hu­sus­ta li­der­lik gö­re­vi üst­len­me­si­ni, Was­hing­ton ile Tok­yo ara­sın­da bir an­laş­ma ya­pıl­ma­sı­nı öne­ri­yor. Öy­le ki, Ja­pon­ya’nın elin­de tut­tu­ğu 1,5 mil­yon ton­luk pi­rinç faz­la­sı­nı ih­raç et­me­si ha­lin­de, hem fi­yat­lar üze­rin­de­ki bas­kı azal­tı­lıp kı­sa va­de­de ya­şa­na­bi­le­cek aç­lık teh­li­ke­si ber­ta­raf edi­le­bi­lir, hem de Çin ve Tay­land gi­bi ül­ke­le­re de ben­zer şe­kil­de ha­re­ket et­me­le­ri yö­nün­de güç­lü sin­yal­ler ve­ri­le­bi­lir. Bu nok­ta­da ABD’nin Çin’den, Olim­pi­yat ru­hu çer­çe­ve­sin­de bir jest yap­ma­sı­nı bek­le­di­ği de söy­le­ne­bi­lir. Özet­le, Ame­ri­kan dip­lo­ma­si­si gı­da kri­zi­nin at­la­tıl­ma­sın­da kri­tik bir rol oy­na­ya­bi­lir. Slay­ton ve Tim­mer’ın bu “kı­sa va­de­li” çö­zü­me yö­ne­lik açı­lım­la­rı ye­rin­de ol­sa da, gı­da kri­zi­nin at­la­tıl­ma­sı için or­ta ve uzun va­de­de atı­la­cak “stra­te­jik” adım­la­rın da be­lir­len­me­si ge­re­kir.
 
Ko­lek­tif So­run, Ko­lek­tif Çö­züm
Gı­da kri­zi­nin aşıl­ma­sı için iyi ko­or­di­ne edi­le­cek “ko­lek­tif bir ha­re­ket”e acil ola­rak ih­ti­yaç du­yu­lu­yor. Kü­re­sel gı­da kri­zi­ni en az ha­sar­la at­la­ta­bil­mek için atı­la­cak adım­la­rın za­man­laması­na da dik­kat et­mek ge­re­ki­yor. Zi­ra arz-ta­lep de­ğil, spe­kü­las­yon, pa­nik ve kı­sa va­de­li si­ya­si çı­kar­lar gi­bi ne­den­le­re ek ola­rak, sis­tem için­de­ki ya­pı­sal kı­rıl­gan­lık­lar da fark­lı za­man pe­ri­yot­la­rın­da fark­lı stra­te­ji­le­ri zo­run­lu kı­lı­yor. Pe­ki, kı­sa, or­ta ve uzun va­de­de ne­ler ya­pıl­ma­lı? Han­gi hu­sus­lar so­run­sal­laş­tı­rıl­ma­lı ve tar­tış­ma­ya açıl­ma­lı?
Ön­ce­lik­le, kı­sa va­de­de pa­nik or­ta­mı­na ve stok­la­ma­ya ne­den olan kü­re­sel di­na­mik­ler is­tik­ra­ra ka­vuş­tu­rul­ma­lı. Bu açı­dan As­ya ve Af­ri­ka’nın yok­sul­luk ve aç­lık­la mü­ca­de­le eden ül­ke­le­ri baş­ta ol­mak üze­re, so­run ya­şa­yan ül­ke­le­re acil gı­da yar­dım­la­rı ya­pıl­ma­lı. ABD Baş­ka­nı Ge­or­ge Bush’un 2009 ma­li yı­lı için büt­çe­leş­tir­di­ği 770 mil­yon do­lar­lık yar­dım, Tem­muz ba­şın­da Ja­pon­ya’da ger­çek­le­şen G-8 Zir­ve­si’nde gün­de­me gel­diy­se de bu hu­sus­ta he­nüz so­mut bir adım atıl­mış de­ğil. Ame­ri­ka’da 2008 so­nun­da ya­pı­la­cak olan baş­kan­lık se­çim­le­ri so­ru­nun çö­zü­mü açı­sın­dan yi­ne si­ya­si bir en­gel ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor. Di­ğer kı­sa va­de­li çö­züm öne­ri­si de, Ja­pon­ya ve Çin’in, el­le­rin­de­ki pi­rinç sto­ku­nu, yem ola­rak kul­lan­ma­yı bek­le­me­den ih­raç ede­rek kü­re­sel gı­da pi­ya­sa­sın­da­ki pa­nik ha­li­ni ber­ta­raf et­me­ye ik­na edil­me­le­ri.
Or­ta va­de­de ise Pe­ter­sen Eko­no­mi Ens­ti­tü­sü’nden Ar­vind Sub­ra­ma­ni­an’ın be­lirt­ti­ği gi­bi, ta­rım­sal ürün­le­rin ti­ca­re­tin­de ya­şa­nan çar­pık­lık­lar dü­zel­til­me­li ve “gı­da dos­tu” ye­ni ti­ca­ret po­li­ti­ka­la­rı oluş­tu­rul­ma­lı. Bu bağ­lam­da Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü’ne bü­yük bir gö­rev dü­şü­yor. Zi­ra kü­re­sel gı­da kri­zi­nin baş ne­den­le­rin­den bi­ri­si olan ve (mı­sır ve şe­ker ka­mı­şı gi­bi) ta­rım­sal ürün­ler­den el­de edi­len eta­nol tü­rü bi­o-ya­kıt­la­ra ya­pı­lan süb­van­si­yon­lar, ABD’nin ener­ji po­li­ti­ka­la­rı açı­sın­dan ha­ya­ti önem ta­şı­yor. An­cak Baş­kan Bush’un bi­o-ya­kıt süb­van­si­yon­la­rı­na ver­di­ği des­tek, ABD’nin Irak’ı iş­ga­lin­den da­ha va­him so­nuç­lar doğura­bi­lir.
Bu­gün için eta­no­lün en et­kin bi­o-ya­kıt olup ol­ma­dı­ğı­nı tam ola­rak bil­mi­yo­ruz. Ay­rı­ca gı­da kri­zi­ne olan et­ki­si bu ka­dar açık olan eta­no­lün, kon­trol ede­bi­le­ce­ği­miz az sa­yı­da­ki de­ğiş­ken­den bi­ri ol­du­ğu da or­ta­da. Kü­re­sel ısın­ma ve ar­tan pet­rol fi­yat­la­rı, nis­pe­ten kon­trol edil­me­si güç de­ğiş­ken­ler. Özel­lik­le mı­sır­dan eta­nol üre­ti­mi­ni ta­ma­men ya­sak­la­mak pra­tik­te zor ol­sa da, bir ki­lo mı­sı­rın bir ci­pin de­po­su­na de­ğil de Af­ri­ka’da aç­lık­la mü­ca­de­le eden bir ai­le­nin sof­ra­sı­na git­me­si, bu­gün için da­ha ya­pı­cı ve “etik” bir adım ol­sa ge­rek!
Uzun va­de­de ise ta­rım­da araş­tır­ma ve ge­liş­tir­me­ye yö­ne­lik pro­je­le­rin des­tek­len­me­si önem ta­şı­yor. 1970’lerde Yeşil Devrim sırasında As­ya ve La­tin Ame­ri­ka’da ya­şa­nan ta­rım­da­ki tek­no­lo­jik ve­rim ar­tı­şı, Af­ri­ka kı­ta­sın­da görülmedi. Bu açı­dan Dün­ya Ban­ka­sı’nın fi­nan­se ede­ce­ği pro­je­le­rin ya­nı sı­ra, hem özel hem de ka­mu ya­tı­rım­la­rı­nın ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de da­ha et­kin­leş­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor. 2008 Dün­ya Kal­kın­ma Ra­po­ru, ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de de­ğer­len­dir­me­ye alı­nan 700 ta­rım pro­je­si­nin %43’ünün ba­şa­rı­lı ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor. Bu da ta­rım sek­tö­rü­nde ya­pıl­ma­sı muh­te­mel hem özel hem de ka­mu pro­je­le­ri için umut ve­ri­ci bir is­ta­tis­tik ol­sa ge­rek.

Paylaş Tavsiye Et