Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2010) > Panorama
Panorama
Arınç’a suikast iddiası, kozmik odaya kadar vardı
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç’a yönelik suikast girişimi iddiası, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü. Bir ihbarı değerlendiren emniyet güçleri, 19 Aralık’ta Arınç’ın Çukurambar’daki evinin bulunduğu sokakta keşif yapan bir aracı durdurarak Binbaşı İbrahim G. ile Topçu Albay Erkan Yılmaz B.’yi gözaltına aldı. Binbaşının, yakalanma öncesi yutmaya çalıştığı kağıtta Arınç’ın evinin ayrıntılı bir krokisi tespit edildi. Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda görevli olduğu ortaya çıkan bu iki subayın evinde yapılan aramaların ardından zanlılar, askerî savcılık tarafından serbest bırakıldı. Ancak Emniyet olayla ilgili soruşturmayı derinleştirdi ve Ankara’daki Seferberlik Tetkik Kurulu’nda günlerce aramalar yapıldı. İlk aramada askerî yetkililerle Emniyet güçleri arasında gerilim yaşandı. Soruşturma kapsamında 26 Aralık’ta Genelkurmay tarafından gözaltına alınan 5 asker, 2 albay ile 1 binbaşı, sorgulanmalarının ardından serbest bırakıldı.
Öte yandan devletin çok gizli belgelerinin saklandığı “kozmik oda”da incelemeler yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi Kadir Kayan’ın aracının, Deniz Kuvvetleri ile 4. Kolordu Komutanlığı’na ait iki araç tarafından takip edildiği ortaya çıktı. Uzun sürmesi beklenen soruşturmanın nasıl sonuçlanacağı ise merak konusu.

Tavsiye Et
Erdoğan, ABD ve Suriye’yi ziyaret etti
BaşbakanTayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama’nın resmî davetlisi olarak 7 Aralık’ta ABD’yi ziyaret etti. Obama ve Erdoğan arasında Beyaz Saray’da yapılan görüşmede Türkiye’nin Afganistan’a asker göndermesi, PKK, Türkiye’nin İran, İsrail ve Ermenistan ile ilişkileri ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konuları gündeme geldi. Ziyarete damgasına vuran olay ise Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy’un Beyaz Saray’daki Erdoğan-Obama görüşmesinin formatına ilişkin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaşadığı diyalog sonucu istifa etmesiydi. Şensoy’dan boşalan makama Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan atandı.
Başbakan Erdoğan 23 Aralık’ta ise 10 bakanla birlikte Suriye’ye gitti. İki ülke arasında yapılan ortak kabine toplantısında, güvenlikten diplomatik personelin eğitimine; ekonomik, bilimsel ve teknik işbirliğinden sağlık stratejik planlarının geliştirilmesine; elektrik alanında işbirliğinden karşılıklı kültür merkezleri kurulmasına kadar pek çok alanda toplam 51 işbirliği anlaşması ve mutabakat zaptı imzalandı. Ortak basın toplantısında Türkiye’nin Suriye-İsrail görüşmelerinde arabuluculuğuna ilişkin bir soruya Erdoğan, “Türkiye’nin dolaylı arabuluculuğuna Suriyeli kardeşlerimiz ‘evet’ diyor; ama İsrail tarafı da ‘evet’ derse biz buna hazırız” şeklinde cevap verdi.

Tavsiye Et
Eski komutanlara “Ergenekon” sorgusu
Türkiye’nin gündemine 2007’de giren Ergenekon Davası çerçevesinde Türk yargı tarihinde bir ilk yaşandı. 2003-2004 yıllarına ait iki darbe planı iddiasıyla ilgili olarak dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, “şüpheli” sıfatıyla 5 Aralık’ta Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde 10 saat süreyle Ergenekon savcıları tarafından sorgulandı. Sorguda komutanlara “Sarıkız” ve “Ayışığı” darbe planları, emekli Oramiral Örnek’e de kendisine ait olduğu öne sürülen “darbe günlükleri” detaylı olarak soruldu. Darbe girişimi suçlamalarını reddeden üç eski komutan, sorgulamanın ardından savcılık tarafından serbest bırakıldı.
Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, emekli olduktan sonra da darbeye zemin hazırlayacak çalışmalar yaptığı gerekçesiyle Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Diğer üç kuvvet komutanının dosyası ise ayrılmıştı. Konuyla ilgili 25 Nisan 2009’da İzmir’e giden Savcı Zekeriya Öz ve Fikret Seçen, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bilgisine de başvurmuştu.
Komutanların adliyeden ayrılmalarının ardından açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, zikredilen günlüklerle ilgili sorgulamanın yapıldığını, ellerinde başka bilgilerin de bulunduğunu ve soruşturmanın devam edeceğini açıkladı. Yeni bilgiler doğrultusunda benzeri bir hukuki sürecin işleyebileceği belirtiliyor.

Tavsiye Et
DTP kapatılan 26. parti oldu
7 Aralık’ta Tokat’ın Reşadiye ilçesi Sazak köyü yakınlarında PKK’lı teröristler devriye görevi yapan jandarma ekiplerine ateş açtı. Çatışmada 7 asker şehit oldu, 3 asker de yaralandı.
Bu saldırının gölgesinde 11 Aralık’ta Anayasa Mahkemesi, DTP’nin, “eylemleri ve PKK terör örgütüyle olan bağlantıları neticesinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa’nın 68. ve 69. maddeleriyle 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 101. ve 103. maddeleri gereğince kapatılmasına” oybirliğiyle karar verdi. Aralarında DTP eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un da bulunduğu 37 partili hakkında siyasi yasak kararı verildi. Kasım 2007’de Anayasa Mahkemesi’nde hakkında dava açılan DTP, Türk siyasi tarihinde kapatılan 26. parti, ayrıca HEP geleneğinden gelerek kapatılan 5. parti oldu. HEP 1993’te, DEP 1994’te ve HADEP 2003’te kapatılırken, DEHAP ise 2005’te kapatma davası sürerken kendini feshetmişti. Kapatma kararının ardından Diyarbakır, Hakkari ve İstanbul’da izinsiz gösteriler düzenlenirken, DTP’nin önde gelen isimleri sine-i millete dönecekleri yönünde açıklamalarda bulundular. Fakat 18 Aralık günü Ahmet Türk, Mayıs 2008’de kurulan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altındaTBMM’de aktif siyasette kalacaklarını açıkladı.
24 Aralık’ta ise Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca PKK’nın şehir yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne yönelik Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Tunceli, Batman, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’da yapılan operasyonlarda aralarında 10 belediye başkanın da bulunduğu 36 kişi gözaltına alındı. 25 Aralık’ta savcılığa sevk edilen 36 kişiden 8’i serbest bırakıldı, 28’i tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Tavsiye Et
“Me stavronis” krizi
FenerRum Patriği Bartholomeos’un Amerikan CBS televizyonuna verdiği röportajda kullandığı “Me stavronis/Beni çarmıha gerdin” ifadesi, Ankara ile Patrikhane arasında gerilime yol açtı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bartholomeos’un sözlerini “Umarım dili sürçmüştür” şeklinde yorumladı. Patriğe yakın çevreler, “Beni çarmıha gerdin” ifadesiyle, Patriğin başta Heybeliada Ruhban Okulu olmak üzere Rum cemaatinin yıllardır süren sıkıntılarına atıfta bulunduğunu ifade ediyor. Yine bu çevreler Patrik’in AK Parti’yi hedef almadığını, aksine Patrikhane’nin en rahat dönemini AK Parti iktidarı döneminde yaşadığını vurguluyor. Bartholomeos olaydan sonra verdiği bir röportajda, hükümetin istemesine rağmen derin devletin, Patrikhane’nin kendisini çarmıha gerilmiş hissetmesinin en temel sebebi olan 1974’ten itibaren kapalı tutulan Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına engel olduğunu belirtti. Dışişleri’nin tavrı medyada antidemokratik bulunurken, röportajın zamanlaması ise kamuoyunda soru işaretleri oluştu. 

Tavsiye Et
Danıştay’dan eğitime “katsayı” müdahalesi
Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün 21 Temmuz 2009’da kabul ettiği katsayı farkını kaldıran kararın yürütmesini durdurdu. Danıştay kararı geniş bir öğrenci kitlesini endişeye sevk ederken, kararla ilgili YÖK Genel Kurulu toplanarak, yeni bir katsayı uygulamasını kabul etti. Buna göre adayların, puanları hesaplanırken, Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları kendi alanlarıyla ilgili bir programı tercihlerinde 0,15, alan dışı tercihlerinde ise 0,13 ile çarpılacak. Üniversite giriş sınavlarında Türkiye genelinde ilk 1000’e giren adaylara, lise türü gözetilmeksizin 0,15 katsayısı uygulanacak.
Söz konusu karar üzerine açıklama yapan ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, eski sistemde bir öğrencinin alan içi tercihiyle alan dışı tercihi arasında yaklaşık 50 puan fark bulunduğunu, bunun da soruların %29,6’sına denk geldiğini; yeni sistemde aradaki farkın yaklaşık 10 puana, soruların da ortalama %2,5’ine denk geldiğini ifade etti. Yazboz tahtasına dönen “katsayı” meselesinin siyasi zıtlaşmaya malzeme olması ise tepkiyle karşılandı.

Tavsiye Et
TEKEL işçileri eylemde
İşyerleri kapatıldığı için özlük haklarıyla diğer kamu kuruluşlarına yerleştirilmelerini isteyen TEKEL işçileri 14 Aralık’ta Ankara’da eylem başlattı. Aralık ayı sonu itibarıyla hâlâ devam etmekte olan eyleme destek amacıyla, Türk-İş, DİSK ve KESK’e bağlı sendikalar 25 Aralık’ta bir saat iş bıraktılar. Konfederasyonlar her Cuma tekrarlanacak eylemin hükümete uyarı olduğunu vurguladılar. İşçilere TMMOB, Halkevleri ve sanatçılar da destek verdi.
Öte yandan yaklaşık iki yıl önce sendika yöneticileriyle konunun görüşüldüğünü ve kendisinden erteleme talep ettiklerini ifade eden Başbakan Tayyip Erdoğan, “10 bine yakın kişi bu depolarda çalışarak değil, çalışmadan ücret alıyor” dedi. Söz konusu ücretlerin maliyetinin 40 trilyon lira olduğuna işaret eden Erdoğan, bu kişilere mağdur olmamaları için kıdem ve ihbar tazminatlarını ödediklerini ve 4/C’li olarak çalışma önerisinde bulunduklarını dile getirdi. Tekel işçilerinin örgütlü olduğu Tek Gıda İş Sendikası Başkanı Mustafa Türkel ise 4/C’yi kabul etmediklerini açıkladı. Türkel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in eylemin sonlandırılması için yaptığa çağrı üzerine de istediklerini almadan eylemin sona ermeyeceğini ifade etti.

Tavsiye Et
İklim Zirvesi’nden bağlayıcı bir anlaşma çıkmadı
7-19 Aralık’ta Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da iklim zirvesi gerçekleştirildi. Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun temsil ettiği zirveye 192 ülkeden yaklaşık 15 bin kişi katıldı. Zirve süresince, dünyanın farklı yerlerinden gelen yaklaşık 30 bin eylemci de gösteriler düzenledi. Yasal bağlayıcılığı bulunmayan ve daha çok “uzlaşı” niteliği taşıyan “Kopenhag Mutabakatı”nın imzalanmasıyla zirve sona erdi. Metinde küresel ısınmada etkili olan sera gazı salınımının küresel ısınmanın kritik eşiği olan 2 dereceyle sınırlandırılması ve az gelişmiş ülkelere temiz teknoloji için yardım yapılması vurgulanıyor. Ancak bu mini iklim planı ABD ile beraber 25 ülke arasındaki toplantıda ele alındı. Kapalı kapılar ardındaki bu anlaşmaya özellikle Afrika ülkeleri ve diğer ülkeler, aktif katılım değil de bilgi edinme düzeyinde kalındığı gerekçesi ile itiraz ettiler. Dolayısıyla, net bir sonucun çıkmadığı zirve, beklentileri de boşa çıkarmış oldu. Bundan sonraki iklim toplantısı altı ay sonra Almanya’nın Bonn kentinde yapılacak.

Tavsiye Et
Muntazari’nin ardından İran yine gerildi
İran’da, yönetimin önde gelen muhaliflerinden Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazari’nin 20 Aralık’ta vefatının ardından hükümetle muhalifler arasında yaşanan şiddet olayları sürüyor. İran’da Haziran ayındaki tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana muhalif gösterilere izin verilmiyordu. Ancak reformcu kanadın çağrısıyla, Muntazari’nin vefatının ardından binlerce kişi, cenaze merasiminin yapılacağı başkent Tahran’ın güneyindeki Kum kentine gitti. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı kente bazı reformcuların girişine izin verilmezken, birçok kişi de gözaltına alındı.
Seçim sonrasında bastırılan olaylar, Muntazari’nin ölümü ve 26 Aralık’taki “Aşure Günü” programları sırasında yeniden patlak verdi. Başkent Tahran ile İsfahan ve Necefabad başta olmak üzere birçok kentte, rejim aleyhtarı göstericilerle güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Gösteriler sırasında 15’ten fazla kişi hayatını kaybetti. İran resmî kaynakları ile muhalefet yanlılarından gelen haberlerin farklılık arz etmesi nedeniyle olaylar hakkında sağlıklı bilgi alınamıyor.

Tavsiye Et
İsviçre’de artık minare yasak
İsviçre’de sağ partilerin isteğiyle 29 Kasım’da yapılan referandumda, halkın %58’i minare yasağına onay verdi. Böylece İsviçre minareleri yasaklayan ilk Avrupa ülkesi oldu. Bu kararın ilk işaretleri 2007’de gelmişti. Ülkedeki bir Türk Kültür Merkezi’nin yanına minare yapılması için yapılan başvuru aşırı sağcıları harekete geçirmiş, minare karşıtı kampanyaya rağmen merkezin başvurusu uzun bir mahkeme sürecinden sonra kabul edilmişti. Daha sonra minare karşıtı kampanya için yeni hedef, Langenthal kasabasındaki minare başvurusu oldu. %8’i Müslüman olan kasabaya “ezan okunmaması” şartıyla minare yapılabileceği yönündeki karar, aşırı sağcıları harekete geçirdi ve Haziran 2008’de topladıkları imzalarla referandum talebinde bulundular. Sandıktan çıkan minare yasağına dünyadan tepki yağarken; BM, AB ve AGİT’in “ayrımcı” bulduğu referandum sonucunun, imzalanan uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu bildirildi. Yasak kararı hükümeti zor durumda bırakırken, Yeşiller Partisi tasarıyı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceğini açıkladı.

Tavsiye Et