Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2010) > Dosya > SİYASAL ŞİDDET SARMALI
Dosya
SİYASAL ŞİDDET SARMALI
İnsanın olduğu her yerde ne yazık ki şiddet de var. Siyasal şiddet ise bireysel şiddetten dinî ve etnik çatışmalara, iç savaş ve devlet teröründen askerî müdahalelere ve halk hareketlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Modern devletin “meşrulaştırılmış” zor aracı olan siyasal şiddet, bir düzen verme, hizaya getirme yöntemi olarak öne çıkıyor. Devlet tarafından, toplumsal uzlaşmanın dışında kalan “ötekiler”in davranışını dönüştürme amacıyla yapılan yıkıcı, zarar verici eylemlerin yanı sıra, “sözün bastırılması” yoluyla siyasal alanı mümkün olduğunca daraltma ve tüm itiraz edenleri kriminalize etme şeklinde de kullanılan siyasal şiddet, yine bir siyaset aracı olarak şiddete sarılan muhalif hareketler oluşturuyor. Karşılıklı şiddet eylemleri birbirlerini beslerken, siyasetin tümüyle şiddet sarmalına hapsolduğuna tanık oluyoruz.
Türkiye’nin ise bu konuda sicili oldukça bozuk. Darbelerden manipülatif toplumsal şiddet eylemlerine kadar yatay ve dikey yönde birbirini besleyen bir şiddet dalgasının yakın tarihimize hâkim olduğu aşikâr. Bu ayki dosyamızda, son dönemde bilhassa etnik meseleler çerçevesinde gündemimize yeniden oturan “siyasal şiddet” kavramını masaya yatırıyoruz.
Güney Çeğin, “devlet zoru” ile “siyasal şiddet” kavramları arasındaki sosyolojik ilişkiyi ve “kolluk kuvvetleri”nin nasıl siyasal şiddet aracı olarak kullanıldığını analiz ettiği yazısında, organize edilmiş ve sistematikleştirilmiş devlet şiddetinin, toplumsal parçalanma süreçleri yoluyla kendini yeniden ürettiğine dikkat çekiyor.
Cemalettin Haşimi, basitçe şiddete karşı çıkmak yerine şiddete nasıl cevap verilebileceği üzerine yoğunlaşmak gerektiğini, gündemdeki açılım sürecinin bu açıdan son derece somut bir örnek olduğunu belirtiyor.
Mutlucan Şahan, Türk egemen medyasının büyük ölçüde müesses nizamın tehdit algısı çerçevesinde biçimlendiğini ve böylelikle devlet çıkarları doğrultusunda kamuoyunu biçimlendirmeyi amaçlayan psikolojik savaşın silahı haline geldiğini vurguluyor.
Medaim Yanık, devlet baba ve dağdakilerin öyküsünü kaleme aldığı yazısında, devlet babanın tokat attığı kişilerin çocuklarının, ellerine silahları alıp dağlara çıktıklarına ve adalet için yola çıkmış bu çocukların hak ararken zalim olduklarına dair bir resim çiziyor.

Paylaş Tavsiye Et