Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2010) > Ankara Havası
Ankara Havası
Herkes bir adım geri gidince...
İktidar partisinin merakla beklenen anayasa değişikliği paketi kamuoyuna nihayet açıklandı. Türkiye, günlerini bu konuyu tartışarak geçiriyor. Aslında AK Parti’nin bir amacı da buydu: Paketin ilgili aktörler tarafından tartışılmasını sağlamak. Böylece uzlaşma süreci açık tutulacak ve diğer taraflara herhangi bir dayatma yapılmamış olacaktı. Zira iktidar tarafından hiçbir paketin önerilmediği durumlarda “Ortada paket yok” eleştirisi gündeme gelmekteydi. Demokratik Açılım’ın başlangıcını hatırlayın. O zaman da iktidar partisi, “Dolu paketle gelince ‘dayatma var’ deniyor, gelin içeriği birlikte belirleyelim” argümanını kullanmıştı. Bu durum bir bakıma Türkiye’nin siyaset manzarasında birlikte iş yapmanın “Doluya konsa almıyor, boşa konsa dolmuyor” sözüyle özetlenebilecek makûs talihini gösteriyor.
Bu kez muhalefet, paketin içeriğiyle birlikte, değişikliğin kendisine ve zamanlamasına da itiraz ediyor ve “Önce erken seçim, sonra gerekirse anayasa değişikliği” diyor. Oysa toplumun farklı kesimleri, 20 yıldan fazla zamandır 1982 Anayasası’nın Türkiye’ye yakışmadığını belirtiyor. Hatta ana muhalefet partisinin de dâhil olduğu eleştirel kesim, 1990’lı yıllarda farklı anayasa alternatifleri ile kamuoyunun karşısına çıktı. Bugün ise, kendisinin o günlerde bulunduğu pozisyondan daha ileriye geçmiş bulunan AK Parti iktidarına karşı statükonun savunuculuğunu yapıyor.
Oysa iktidarın önerdiği değişiklikler bile, Türkiye’nin mevcut şartlarıyla kıyaslandığında yetersiz kalıyor. Bu şuna benziyor: Herkes bir adım geri gidince, yerinde sabit duran ilerici bir pozisyon almış oluyor.
Buna göre, 12 Eylül Darbe Anayasası’na razı görünen CHP ve MHP ne oluyor; siz karar verin.

Tavsiye Et
Paketin içi gündem dışı
Dışını tartışmaktan bir türlü esasına sıra gelmeyen anayasa değişikliği, aslında farklı çevrelerin şimdiye kadar eksik bulduğu veya eleştirdiği konularda düzenlemeler getiriyor. Bunlara kısaca göz atmak aynı zamanda itirazların düğümlendiği noktaları görmek bakımından da yararlı olabilir.
Öncelikle Anayasa’nın Kanun Önünde Eşitlik, Özel Hayatın Gizliliği, Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti gibi başlıklarında yapılması öngörülen değişiklikler pek çok kesim tarafından zaten talep edildiği için sorun teşkil etmiyor. İşçi hakları ve sendikal uygulamalar konusunda da mevcut durumdan daha ileri düzenlemeler var.
Evrensel demokratik standartlarla uyumlu hale gelmesi amaçlanan Anayasa metninde, örneğin daha önce “Ailenin Korunması” başlığını taşıyan kısım “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” şeklinde genişletiliyor ve 41. maddeye şu ek getiriliyor:
“Her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karsı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
Bir diğer genişletme, Toplu Sözleşme Hakkı’nı konu alan “Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler” ifadeleriyle başlayan kısımda öngörülüyor.

Tavsiye Et
Askerî yargı
125. maddede eskiden olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şura’nın kararlarının halen yargı denetimi dışında tutulması öngörülürken, şu istisna getiriliyor:
“Ancak, Yüksek Askeri Şura’nın Silahlı Kuvvetler’den her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.”
Askerî yargının görev ve yetki alanını düzenleyen 145. madde ise sıkıyönetim dönemlerinde sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili kısmı iptal ederken, bu durumu sadece savaş şartına bağlıyor. Bu kısma öngörülen ek, şu şekilde:
“Bu mahkemeler; asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin isleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.”

Tavsiye Et
Parti kapatma
Partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesi’nden alınıp Sayıştay’a verilirken, “partilerin temelli olarak kapatılamayacağı” hükme bağlanıyor ve parti kapatma konusu şu ifadelerle zorlaştırılıyor:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın talebi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan her bir siyasî partinin beşer üye ile temsil edildiği ve Meclis Başkanı’nın başkanlığında oluşturulacak Komisyon’un üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılacak dava, Anayasa Mahkemesi’nce kesin olarak karara bağlanır. Komisyon’un bu kararı, yargı denetimi dışındadır. Reddedilen izin başvurusunda ileri sürülen sebepler, hiçbir şekilde yeni bir başvuruya konu olamaz. Siyasî parti gruplarında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde izin konusunda görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.” (Madde 69)
Tabii, burada parti kapatmayı zorlaştırmakla yetinip temelli kaldırma gibi bir seçeneğin neden tercih edilmediği bir soru işareti olarak duruyor. Demek ki, parti kapatmayı zorlaştırmak bile bu kadar zor!

Tavsiye Et
AYM, HSYK ve darbecilere yargı yolu
Sıra paketin içeriğini tartışmaya geldiği zaman muhtemelen gündemi en fazla hararetlendiren değişiklikler Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nın yapısını yeniden düzenleyen 146, 147, 148, 149. maddeler ile 159 ve yeni eklenen geçici 18, 19, 20. maddeler olacak. Tabii, 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açacak olan, geçici 15. maddenin kaldırılması meselesini de unutmamak lazım.
Mevcut yapısında 11 asıl ve 4 yedek üye bulunduran Anayasa Mahkemesi, değişikliğe göre tamamı asıl 19 üyeden oluşacak ve üyelerin belirlenmesi daha çoğulcu ve sofistike yöntemlerle gerçekleşecek. Böylece mümkün olan en geniş temsil imkânının sağlanması hedefleniyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne vatandaşların kamuya ilişkin konularda bireysel başvuru yapmaları da mümkün olacak.
HSYK’ya gelince… Kurul’un 7 olan üye sayısının 21’e çıkarılması ve parlamento lehine bir dengenin sağlanması öngörülüyor. Burada da çoğulcu ve geniş temsile imkân veren bir HSYK yapısının ortaya çıkması amaçlanıyor.
12 Eylül sonrası iş başına gelen askerî yönetimin uygulamalarını cezai sorumluluk harici tutan geçici 15. maddenin kaldırılması ise karşıt ve yandaş tarafların üzerinde en fazla tartışacakları konulardan birisi olacak gibi görünüyor.
Her yenilik gibi anayasa değişikliği paketi de taraflar arasında yüzde yüz memnuniyet yaratmayabilir. Nitekim statükonun temsilcileri bugünkü değişikliklere muhalefet ederken, özgürlükçü kesimler de paketi yetersiz buluyor. Fakat önemli olan, Türkiye’nin yıllar sonra anayasa değişikliği konusunda geri dönülmez bir yola girmiş olması… Ve 21. yüzyılda kendisine yakışacak bir anayasa ile gerçek bir hukuk ve demokrasi devleti olma yönünde bir kararlılık sergilemesi…
Şimdilik bununla avunmayı kâr sayıyoruz işte.

Tavsiye Et
Nöbetçi hâkim, emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!
Bugünlerde Ergenekon sanıklarının tahliye talebi tek bir mahkemede, tek bir hâkim tarafından görülüyor. Hukuki süreçler ve kamuoyunun sorgulamalarıyla uğraşmak yerine, Bayan Eruygur’un “bizden” dediği 12. Ağır Ceza’ya başvuruyorsunuz ve anında özgür kalıyorsunuz. Tabii, nöbetçi hâkimin Oktay Kuban olmasına dikkat etmek gerekiyor. Yoksa yol kazası yaşanabilir.
İnsan inanmak istemiyor; ama durum böyle.
“Bizden” mahkemede ailenizin nöbetçi hâkimi emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!
Böyle yargıya reform gerekmez de ne gerekir?

Tavsiye Et