Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2003) > Panorama
Panorama
Silah deposu İsrail
Toprak ve nüfusu itibariyle küçük bir ülke olan İsrail, en çok silah ihraç eden ülkeler arasında 5. sırada bulunuyor. İsrail, 2002 yılı silah ihracatını bir önceki yıla göre %70 oranında artırarak, 4 milyar 180 milyon dolar tutarında silah ihraç etti. İsrail’in bu noktaya gelmesinde; Türkiye ile imzaladığı 700 milyon dolar tutarındaki tank modernizasyon anlaşmasının önemli bir rol oynadığını belirtmekte yarar var. Zira bu tutar İsrail’in silah ihracatının %15’ine tekabül ediyor. Bu sayede Filistin meselesi nedeniyle sıkıntı içinde olan İsrail ekonomisi yeni rahatlama yolları bulmaya çalışıyor.
ABD, AB, Rusya ve Japonya’dan sonra en çok silah ihraç eden İsrail’in böyle bir konumda bulunması, elinde ciddi miktarda silah olduğunun da bir göstergesi. Bu silahların çoğununun yüksek teknoloji ürünü olduğu göz önüne alındığında, İsrail’in gerçek silah kapasitesi hakkında bir tahminde bulunmak zor olmuyor. Dünyayı, özellikle de Orta Doğu’yu kitle imha silahlarından temizlemeye ant içen ABD, bir silah deposunu andıran İsrail’e müdahale etmek bir yana, onu uyarma zahmetinde bile bulunmuyor. Bu da; ABD’nin niyetinin “üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu” bir kez daha tescil ediyor.

Tavsiye Et
SSK’ya “Neşter”li temizlik
Neşter Operasyonunda, DGM Savcısı Ömer Süha Aldan’ın başlatmış olduğu soruşturma, Türkiye’de insana verilen değerin maddiyatla ölçüldüğünü bir kez daha ortaya koydu. Savcılığın SSK’nın fahiş fiyatta tıbbi malzeme alımıyla ilgili yaptığı araştırmalar, konuyla ilgili daha başka bilgilerin de su yüzüne çıkmasını sağladı. Olaya ismi karışan Eskişehir Bölge Hastanesi’nde görevli kalp cerrahı Doçent Doktor Barbaros Dokumacı ve Türkiye çapında 20 cerrahın, İtalyan EDA Medikal firmasıyla hastalar üzerinde tıbbi araştırmalar yapmak için sözleşme imzaladığı belirlendi. Hastalar üzerinde yapılacak deneyler için ilgili doktorların hesaplarına binlerce dolar aktarılırken, seçilen deneklerin fakir ve sosyal güvenlikten yoksun hastalar olduğu tespit edildi. İnsanlık onuruyla bağdaşmayan bu sözde tıbbi çalışmaların kayıtlarının incelenmesi sırasında, ilgili firmanın İsrail asıllı Türkiye temsilcisi Cheva Bondy’in bilgisayarında, kayıtlı hastalardan bir kısmının karşısında “öldü” ibaresinin olması, vahşetin boyutlarını gözler önüne sermekte. Olaya karışan doktorlar hakkında dava açılması bekleniyor. Türkiye’de öteki kavramının içerisine sığdırılmaya çalışılan kesimin sorunları üzerine insani bir bakış açısıyla eğilinmediği sürece, bu gibi olayların sıkça yaşanması kaçınılmaz görünüyor.

Tavsiye Et
Yorgan gitti, kavga bitti...
Irak, 13 yıllık BM ambargosunu, silah ticareti dışında kaldırmayı öngören BM Güvenlik Konseyi kararı ile birlikte yeni bir döneme daha girdi. 22 Mayıs’ta Güvenlik Konseyi’nde alınan kararla, BM’ye insani yardımları koordine etme konusunda büyük imkan tanınıyor. ABD ve İngiltere’ye Irak petrolleriyle ilgili geniş yetkiler veren karar; petrol gelirlerinin Irak’ın yeniden inşasında kullanılmasını öngörüyor. 13 yıllık ambargonun kaldırılması Irak halkı için çok önemli bir gelişme. Ambargo boyunca sadece ilaç yetersizliğinden dolayı ölen çocuk sayısının 100 binleri bulması, bu ambargonun maliyetinin ne kadar yüksek olduğunu anlatmaya yetiyor. Lakin Irak’ın petrol satışlarından sağlanacak gelirle ilgili olarak, 2008 yılına kadar herhangi bir dava açılamayacağını da içeren BM kararı, yapılacak işlerin ne kadar şeffaf olacağı konusunda soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Tavsiye Et
Fas’ta neler oluyor?
Fas’ın ekonomi merkezi konumundaki Kazablanka’da, Belçika Konsolosluğu, bir İspanyol kulübü, Yahudi İttifak Derneği merkezi ile bir otele düzenlenen saldırılarda 40 kişi öldü, 70 kişi yaralandı. Amerika ve İngiltere’nin, Doğu Afrika ve Güneydoğu Asya’ya terör uyarıları yapmasına karşı Fas’ta meydana gelen saldırı, bütün dünyanın gözlerini bu ülkeye çevirmesine neden oldu. Fas’ın resmi haber ajansı MAP’ın yaptığı açıklamaya göre; bomba yüklü 3 araç Belçika Konsolosluğu, Safir oteli ile Yahudi İttifak Derneği yakınlarında kısa süreli aralıklarla infilak ederken, İspanyol Kültür Derneği’nin önünde de iki bomba patladı. Fas İçişleri Bakanı Mustafa Sahil; saldırılarda hedefin, Fas’taki demokrasi sürecine zarar vermek olduğunu bildirirken, 4 gün önce Riyad’da meydana gelen intihar saldırısıyla Fas’taki saldırıların benzerliğinin dikkat çekici olduğunu söyledi. Sahil, ölenler arasında 10 intihar komandosu olduğunu, yaralılar arasında da 3 yabancının bulunduğunu açıklarken, ölen 40 kişinin kimliği hakkında ayrıntılı bilgi vermedi. Fas polisinin geçen yılın Mayıs ayında, Cebelitarık’taki NATO gemilerine saldırı düzenleyeceği tahmin edilen, 3 Suudi liderliğindeki El-Kaide hücresini dağıttığını açıklaması, saldırının faillerinin El-Kaide örgütüne bağlı kişilerce yapılmış olabileceğini akla getirdi. Şubat ayında ortaya çıkan ve El-Kaide lideri Usame Bin Ladin’e ait olduğu öne sürülen kasette de; El-Kaide liderinin, Fas’ın Amerika’ya yardım etmesiyle dinden döndüğü ve Fas yönetiminin düşürülmesi gerektiği yönündeki konuşmaları, saldırıda El-Kaide bağlantısı olabileceği yönündeki tahminleri güçlendirir nitelikteydi.

Tavsiye Et
Yer yarıldı kitle imha silahları içine girdi
Irak Savaşı’nın sebebi olarak gösterilen kitle imha silahlarına ilişkin herhangi bir izin bulunamaması, Amerikan yönetimine karşı eleştirilerin dozajını arttırıyor. ABD Savunma Bakanlığı istihbarat servisinin Eylül ayında Beyaz Saray’a sunduğu raporda “Irak’ın kitle imha silahı ürettiği ya da depoladığına dair hiçbir güvenilir bilgi yok” bilgisinin basına yansıması ABD Başkanı George W. Bush’un söyleminde değişikliğe sebep oldu. Savaş öncesinde Irak’ta kitle imha silahlarının olduğu konusunda kesin konuşan Bush, son gelişmelerden sonra “zamanla Irak’ın silah programı olduğuna dair kanıt bulacağımızdan eminim” dedi. 
Irak’taki kitle imha silahları konusunda ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Amerikan radyosuna yaptığı açıklamada, Saddam Hüseyin yönetiminin biyolojik ve kimyasal silahlara sahip olduğunu hâlâ düşündüğünü söyledi. Rumsfeld, “Iraklıların daha önce ve şu an kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğunu, nükleer silah geliştirme programı yürüttüklerini, ancak nükleer silahların bulunamadığını düşündük ve hâlâ aynı şekilde düşünüyoruz. İngiliz istihbarat servisleri de bu yönde bilgi verdi” diye konuştu. İngiltere Başkanı Tony Blair ise, Irak’ta kitle imha silahı bulunacağından emin olduğunu söyledi.
Amerika ve İngiltere’nin ‘düşüncelerinde var olan’ kitle imha silahlarının Irak’ta bulunamaması dünya kamuoyundaki yerlerini bir kez daha sarsmaktadır.

Tavsiye Et
Enflasyon canavarına yol gözüktü
Merkez Bankası Eski Başkanı Gazi Erçel, 2000 yılında uygulanmaya başlanan ekonomik programın para politikası ayağını anlatırken; yaptıkları ekonometrik analizlerde enflasyonun %50’sinin döviz kurundaki artıştan, %30’unun ise enflasyon beklentisinden kaynaklandığını söylemişti. Yapılan çalışmanın doğruluğu tartışılsa da; “enflasyon beklentisinin” enflasyon üzerinde ciddi bir etkisinin olduğu tartışılmaz bir gerçek. Piyasa karar vericilerinin, enflasyon beklentisini göz önünde bulundurarak hareket etmesi, enflasyonun seyrini önemli ölçüde etkiliyor.
Enflasyon rakamlarının Nisan ayında beklentilerin altında çıkması; enflasyonun düşmesi yönündeki beklentileri artırmıştı. Mayıs ayında da düşmesi beklenen enflasyon rakamlarının negatif çıkması, sürprizler ülkesi Türkiye için tatlı bir sürpriz oldu. Zira enflasyon rakamları 16 yıldır ilk defa negatif çıkarak, TEFE’de -%0,6 TÜFE’de ise %1,6 olarak gerçekleşti. Mayıs ayı enflasyonunun negatif çıkması
enflasyon beklentilerinin tekrar düşmesine neden oldu. Haziran ayı Merkez Bankası Beklenti Anketi’ne göre yıl sonu enflasyon tahmini TÜFE’de %25,6’ya geriledi. Bir önceki aya göre %3,6 artışla %107,5 seviyesine ulaşan Reel Sektör Güven endeksi ise; reel sektörün ekonomik faaliyetlere ilişkin görüşünün olumlu yönde olduğunu gösteriyor.

Tavsiye Et
İstanbul yeniden fethedildi
Sultan Mehmed’in “Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni alır” sözleriyle başlayan İstanbul maceramız, 550. yılına girdi. İstanbul’un Fethi, bu sene de önceki yıllarda olduğu gibi sadece İstanbul’da değil, yurdun her yerinde coşku ve heyecanla kutlandı. Üniversiteler, vakıflar, belediyeler ve derneklerce tertip edilen organizasyonlarda fethin manası ve önemi üzerinde duruldu. İstanbul’da yaşamış medeniyetlere ait edebi, sanatsal ve kültürel değerlere yer veren etkinlikler, Irak işgalinin devam ettiği şu günlerde “fetih ve işgal” kavramlarının ne kadar farklı olduğunu ortaya koyar nitelikteydi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 20 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında düzenlediği “İstanbul’un Fethi’nin 550. Yılı” etkinliklerinde açık hava, salon, meydan ve iskele konserleri İstanbul’un mozaik yapısını yansıtmaktaydı. Onlarca
konferans, sergi, söyleşi ve dinletide İstanbul adına ne varsa paylaşıldı. 6-8 Haziran tarihleri arasında Bilim ve Sanat Vakfı’nca tertip edilen “1453-2053 Şehir ve Medeniyet Sempozyumu” bir “İstanbul Şölenine” dönüştü. Üsküdar Belediyesi, Eyüp Belediyesi, İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Fethin 550. yılı münasebetiyle konser, konferans ve sempozyum gibi etkinlikler düzenleyen diğer kurumlardı.

Tavsiye Et
“Zinde Gazeteciler” rahatsız
Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök arasında 20 Mayıs günü yapılan görüşmenin ertesinde yayınlanan “genç subaylar tedirgin” başlıklı haber Türkiye gündeminin başköşesine oturdu. Erdoğan’ın yayımlanan habere sert tepki göstererek: “Bunlar maalesef ülkedeki güzel gelişmeleri hazmedemeyen çevrelerin attıkları adımlardır. Ordumuzla hükümetimiz ahenk içinde çalışmaktadır” yönündeki açıklamaları sonrasında, tüm gözler Genelkurmay Başkanının yapacağı basın toplantısına çevrildi. 26 Mayıs günü sadece “akredite basının” temsilcilerinin çağırıldığı toplantıda Genelkurmay Başkanı Özkök, gündemle ilgili açıklamalarda bulunarak, “genç subay” vurgusunun hoş olmadığını, TSK’nın hükümetin kadrolaşması konusunda tedirgin olduğunu söyledi. Özkök 28 Şubat sürecinin zihniyet olarak devam ettiğini belirterek “darbe” sözcüğünün kullanılmasından duyulan rahatsızlığı da ifade etti.
Sistemle farklı düşüncelere sahip olan hükümetlerin iş başında olduğu dönemlerde asker-sivil ilişkisi kronik problem haline dönüşebiliyor. Oysaki atanmışlarla seçilmişler arasındaki iletişim, ülke menfaatlerine odaklanılmasıyla daha farklı bir boyut kazanabilir.

Tavsiye Et
Adalet savaşçısı! adaletten kaçıyor
BM bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Ceza Mahkemesi, ağır insan hakları ihlali ve savaş suçu işleyen bireyleri yargılıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kabul eden ülkelerin vatandaşları savaş suçu işlediklerinde bu mahkemede yargılanıyorlar. Bugüne kadar 90 ülkenin kabul ettiği Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne destek vermeyen ABD, mahkemenin varlığına şiddetle karşı çıkıyor.
BM Güvenlik Konseyi 13 Haziran 2003 tarihinde ABD vatandaşlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmamalarına ilişkin tasarıyı kabul etti. Alınan karar uyarınca; ülkesi dışında barış harekatına katılan ABD askerleri bir sene boyunca Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanamayacak. BM daimi üyesi Fransa’nın veto hakkını kullanmaması, kararın ABD ile Fransa arasında pazarlık konusu olduğunu gündeme getirdi. Zira ABD’nin Irak’a saldırmasına karşı çıkan ülkelerin başında Fransa gelmekteydi. Gelecek yıl AB’ye girecek Doğu Avrupa ülkeleriyle kararın alınmasından önce ikili anlaşmalar imzalayan ABD yönetimi, AB ile tekrar karşı karşıya geldi. Bunun üzerine, AB Komisyonu üye ülkelerin bu konuda ikili anlaşma yapmasının mümkün olmadığını açıkladı.
Savaş suçları konusunda herhangi bir çekincesi olmayan ülkelerin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kabul etmeleri göz önüne alındığında; ABD’nin suç dosyasının ne kadar kabarık olduğunu tahmin etmek zor olmuyor. Bunun için Irak’ta yaşananları hatırlamak yetiyor.

Tavsiye Et
Silahlar İran’da mı?
İran’da, polisin Tahran Üniversitesi’nde bir yurdu kuşatmasının hemen ardından çoğu öğrenci rejim karşıtı binlerce gösterici sokaklara döküldü. Gösteriler sırasında öğrenciler “siyasi mahkumlar serbest bırakılmalı”, “halkın kurtuluşu referandum”, “Hatemi istifa” şeklinde sloganlar attı. Olaylar sırasında çok sayıda rejim karşıtı gösterici tutuklandı. 9 Temmuz 1999 tarihinde Tahran Üniversitesi öğrenci yurdunda meydana gelen olayların yıldönümü ile başlayan gösterileri ABD’nin desteklemesi, olayların çapının genişlemesi ve süresinin uzamasına neden oldu. ABD, İran’da gerçekleştirmeyi düşündüğü rejim değişikliğinin tohumlarını atabileceği olaylar olarak görmesi sebebiyle, gösterileri desteklediğini açıkladı. Olayların, ABD’nin İran’ı hedef gösterdiği sırada meydana gelmesi, “İran’a yönelik süreç başladı” kanaatinin oluşmasına yol açtı. Amerika’nın, “Irak’ı özgürleştirme!” operasyonundan sonra en önemli askeri hedefi haline gelen İran yönetimi; ABD yetkililerinin gösterileri destekler mahiyetteki açıklamalarının uluslararası hukuka ters düştüğünü açıkladı. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ise yaptığı açıklamalarda halkından, istikrarsızlık yaratmaya yönelik bir ABD komplosuna karşı sükunetlerini korumalarını istedi.
İran’da gerçekleştirilen rejim karşıtı gösteriler bir rejim değişikliğine sebep olur mu bilinmez; ama ABD Irak’ta bulamadığı kitle imha silahlarını İran’da aramaya başladı bile.

Tavsiye Et