Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2004) > Dünya Siyaset > Irak’ta yeni döneme bir adım daha
Dünya Siyaset
Irak’ta yeni döneme bir adım daha
Mesut Özcan
30 HAZİRAN 2004, Irak’ta bundan sonra yaşanacaklar açısından önemli bir dönüm noktası olacak. Yönetimin işgal güçlerinden yerel otoriteye geçmesi, Irak’ta yeni dönemin başlaması noktasında ileri bir adımı temsil ediyor. Daha önce Mart ayının başında Geçici İdarî Yasa oluşturulmuş ve Irak’ta otoritenin yerel yetkililere devri için bir adım atılmıştı. 30 Haziran sonrasında görev yapacak olan yeni yönetimin oluşturulmasıyla Geçici İdarî Konsey’in görevi de sona ermiş oldu.
Irak’ta otoritenin yerel yetkililere devri sürecinde, ülke içinde ve dışında bazı önemli gelişmeler dikkati çekti. Bunlardan ilki Irak’taki direnişin gittikçe yaygınlık kazanması ve ABD’nin işinin zorlaşmasıydı. ABD işgal güçlerinin cezaevlerindeki tutuklulara yönelik uygulamaları bunda önemli rol oynadı. Bu gelişmeler sonrasında ABD Savunma Bakanlığı ve Bakan Rumsfeld ciddi eleştirilere maruz kaldı. Aynı zamanda CIA Başkanı Tenet istifa etti. Tüm bunlar Irak’a yönelik işgal operasyonunda şahinleri temsil edenlerin pozisyonlarının zayıflamasının bir işaretiydi. Gelişmelerin izlediği seyir ABD’li otoriteleri, Irak’ta yetkiyi bir an önce yerel unsurlara devretmeye ve BM, NATO gibi kurumlara daha aktif rol vermeye yöneltti. Yaşananlar ve soruna çeşitli uluslararası örgütlerin müdahil olması yönündeki çabalar, ABD’nin Irak politikasının belirlenmesinde Dışişleri Bakanlığı ile Savunma Bakanlığı arasındaki rekabette, ibrenin Dışişleri Bakanlığı’na dönmesine neden oldu.
Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde yaşananlar ABD’nin Irak’taki hatalarını da gün yüzüne çıkardı. İşgalin gerekçesi olarak gösterilen kitle imha silahlarının bulunamaması ve bu konuda BM’den karar çıkartmak için kullanılan istihbaratın doğru olmadığının ABD’li yetkililer tarafından itiraf edilmesi oldukça önemli gelişmelerdi. ABD’liler bir anlamda hata yaptıklarını itiraf ediyorlardı. ABD’nin Irak’ı işgal öncesinde ve devamında yaptığı hatalar kabaca zayıf planlama, işgalin kabul göreceği yönündeki aşırı iyimserlik, ülkenin iç yapısıyla ilgili istihbarat hataları ve işgal nedeniyle temel hizmetlerin sağlanmasındaki aksaklıklar olarak tanımlanabilir. Son dönemde yaşananlar, ABD’nin karşılaştığı zorlukları aşmak amacıyla uluslararası toplumu ve örgütleri olayın daha fazla içine çekebilme çabasının bir sonucudur.
Irak’ta uluslararası örgütlerin daha fazla müdahil olmasının bir örneği BM Güvenlik Konseyi’nde 8 Haziran 2004 tarihinde kabul edilen 1546 sayılı karardır. Güvenlik Konseyi’nden kararın veto edilmeden geçebilmesi için Rusya ve Fransa’yla çetin müzakereler yürüten ABD ve İngiltere, onların da kabul edebileceği bir metni hazırlamayı başardı. Bu metinde Irak’taki işgal güçlerinin varlığının devamı, bu maddenin kabulünden 12 ay sonra veya Irak hükümetinin isteği üzerine gözden geçirilecek. Böylece Irak yönetimi ülkedeki işgal güçlerinin devamı hakkında söz sahibi olacak. Ancak güvenliğin tesis edilmesinde ABD ile işbirliğinin devam edeceği, karar metnine eklenen Irak Başbakanı Allavi’nin mektubunda yer alıyor. Aynı karar tasarısında 31 Aralık 2004’te veya en geç 31 Ocak 2005’te doğrudan demokratik seçimlerin yapılması ve 31 Aralık 2005’e kadar Anayasa’nın oluşturulması yönündeki önceki kararlar tekrarlanıyor.
Irak’ta otoritenin yerel unsurlara devri için BM’de alınan bu kararın yanı sıra, ABD NATO’nun da ülkede rol alması için çaba harcıyor. Üye ülkeler bu konuda pek istekli olmasalar da, İstanbul Zirvesi sonrasındaki gelişmeler bu konuyu bir süre daha gündemde tutacaktır.
 
İç Gelişmeler
Irak’ın geleceğini ilgilendiren bazı gelişmeler, Irak sınırları dışında gerçekleşse de, Irak içerisindeki gelişmeler yeni dönemin şekillenmesinde şüphesiz önemli rol oynayacak. Irak’ta yetkinin yerel unsurlara devredilecek olmasının ve işgal güçleri temsilcilerinin daha düşük profil çizmelerinin ardından çeşitli değişimler dikkat çekiyor. Yerel siyasî aktörler yeni döneme uygun bir şekilde daha aktif olarak ön plana çıkmaya başladılar. Bunun bir yansıması olarak, işgal kuvvetlerine en ciddi desteği veren ve bu desteğin karşılığını Geçici İdarî Yasa düzenlemeleriyle alan Kürtlerin etkinliğinin zayıflamaya başladığını görüyoruz. Şii siyasal figürlerin etkisi ise artmakta. Kürtler Irak’taki sivil yönetimin oluşturulması sırasında devlet başkanlığı veya başbakanlığın kendilerine verilmesini istediler. Bu konuda istediklerini alamayan Kürtler, Behram Salih’in başbakan yardımcılığı ve Hoşyar Zebari’nin dışişleri bakanlığı ile teselli edilmeye çalışıldı. Gerçi Salih, Kürtlere istedikleri makamlar verilinceye kadar göreve başlamayacağını deklare etse de, Irak’taki Kürtlerin yeni hükümet ve BM’den çıkan tasarıya yönelik tehditleri ve eleştirilerinin dozu hafifliyor. Bu noktada ABD’nin Kürtlere baskı yaptığı yönündeki iddialar kadar, Irak devlet başkanı ve başbakanının Kürtleri yatıştırmak üzere Geçici İdarî Yasa’ya bağlı kalacakları yönündeki açıklamaların da etkili olduğu dillendiriliyor. Federalizme vurgu yapan Geçici İdarî Yasa’ya BM Güvenlik Konseyi’nin 1546 sayılı kararında herhangi bir atıfta bulunulmaması daha önce Kürtler tarafından yoğun şekilde eleştirilmişti.
Kürtlerin mevzi kaybetmeye başlaması ve Şiilerin etkinliğinin artmasının yanında Irak içerisinde dikkat çeken diğer bir gelişme de son dönemde saldırıların yeni hükümetin üyelerine veya üst düzey bürokratlara yönelmesidir. ABD ve işgal gücü askerlerine yönelik saldırılar devam etse de, eskisine oranla çok daha fazla sayıda Iraklı hükümet yetkililerini ve güvenlik görevlilerini hedef alan saldırılar gerçekleştiriliyor. Bir anlamda yerel yetkililerin gücü arttıkça ve hükümet etmeye başladıkça, karşı karşıya kaldıkları saldırılar da artıyor. Bu saldırılar çeşitli şekillerde açıklanabilir. Öncelikle yeni yönetimde görev alan siyasiler ve bürokratlar işgal güçleriyle işbirliği yaptıkları için saldırılara maruz kalıyor olabilirler. Diğer bir sebep ise yerel otoritenin tesisi ile işgal güçlerine karşı gerçekleştirilen direnişin anlamı sorgulanmaya başlayacağı için, saldırıların, bunu engellemeye veya geciktirmeye yönelik birer çaba olması ihtimalidir.
Irak’ta yerel inisiyatifin etkinliğinin arttığı bir döneme girilse de, bundan sonrasının çok kolay olacağını beklemek yanlıştır. Dış aktörler etkinliklerini dolaylı olarak sürdürmek peşinde olacaklar; içeride harekete geçen çeşitli gruplar da oluşturulacak yeni yapının şekillenmesinde aktif olarak pay almak isteyeceklerdir. Uzun yıllardır baskı altında olan çeşitli toplumsal ve siyasal gruplar baskının hafiflemesinden sonra etkinliklerini artırmışlardır. Bunun en güzel örneği, Mukteda es-Sadr grubudur. Siyasetin işleyişinin düzenleneceği ve kurallara bağlanacağı döneme kadar ve belki onun sonrasında çeşitli grupların siyaset dışı silahlı faaliyetleri Irak’ı meşgul etmeye devam edecektir.

Paylaş Tavsiye Et