Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2004) > Panorama
Panorama
Zina tartışmaları gölgesinde yeni TCK
Uzun süredir değiştirilmesi planlanan Türk Ceza Kanunu, zina tartışmalarının gölgesinde kaldı. Tasarının maddeleri daha TBMM’de görüşülmeden, tasarı hakkında yazılar yayımlanmaya başlandı. Türk medyası, yeni yasanın içeriğinden ziyade, AKP tarafından tasarıya eklenen “zinayı şikayete bağlı bir suç sayıp cezalandırılmayı öngören madde”ye takıldı. Bu tartışmaların gölgesinde 14 Eylül günü olağanüstü toplanan Meclis, tasarının maddelerini görüşmeye başladı. AKP ve CHP arasında tasarının maddeleri üzerinde uzlaşma sağlandı ve tasarının 343 maddesi Meclis Genel Kurulu’nda kısa sürede kabul edildi. Bu konuda AB çevrelerinden, tasarının zina ile ilgili maddesinin Türkiye’nin AB üyeliğini doğrudan etkileyeceği yönünde açıklamalar gelmesi, hükümeti ve kamuoyunu rahatsız etti. Mecliste görüşmelerin son gününde, tasarının zina önergesiyle birlikte son iki maddesi, Mecliste görüşülmeden AKP tarafından adalet komisyonuna geri çekildi. Böylece çoğu maddesi kabul edilen yeni TCK tasarısı yasalaşmamış oldu. Eylül ayı sonunda AB ile Brüksel’de yapılan görüşmelere kadar tasarıyı alt komisyonda bekleten hükümet, zina önergesini tasarıdan çıkararak krize son verdi.
Türkiye’nin gündemini uzun bir süredir meşgul eden TCK tasarısı için Meclis ikinci kez olağanüstü toplandı. AB’nin müzakere için şart koştuğu TCK tasarısının son düzenlemelerle birlikte Meclisten geçmesiyle, Türkiye’nin AB yolundaki son engelinin de ortadan kalktığı yorumları yapıldı.

Tavsiye Et
Beslan kana bulandı
Dünya kamuoyu, Rusya’da birkaç gün arayla meydana gelen olaylarla sarsıldı. Önce Moskova yakınlarında iki yolcu uçağının art arda düşmesi sonucu 90 kişi yaşamını yitirdi. Bu olayın üzerinden bir hafta geçmeden Kuzey Osetya’nın Beslan kentinde bir okul, eğitim yılının ilk günü olan 1 Eylül’de silahlı kişiler tarafından basılarak çoğu çocuk 400’e yakın kişi rehin alındı. Tutuklu bulunan Çeçen milislerin serbest bırakılması talebiyle başlatılan eylemin üçüncü gününde Rus birliklerinin okula operasyon düzenlemesiyle olayların rengi değişti. Operasyon sonucu çıkan çatışmalarda eylemi düzenleyen militanlarla birlikte 155’i çocuk 394 kişinin hayatını kaybetti. Eylemin ardından Putin, 11 Eylül sonrası Bush’un açıklamasına benzer nitelikte bir açıklama yaparak, uluslararası terörizmle karşı karşıya olduklarını, bu nedenle terörizme karşı sınır ötesi “önleyici müdahale” yapabilecekleri söyledi. Moskova’nın bu açıklamalarına ilk destek Washington’dan gelirken, en büyük tepkiyi ise Gürcistan verdi.
Beslan’daki kanlı rehine trajedisi sonrası Putin Çeçenlerle görüşmeyi reddetme yoluna gitti ve bu bölgeye karşı politikasını daha da sertleştirmeye başladı. Putin’in bu tutumu ve söz konusu açıklamaları Kafkas halklarını tedirgin ederken bölgenin geleceğini de tehdit ediyor.

Tavsiye Et
İsrail ne kadar samimi?
İsrail Orta Doğu’da sınır tanımayan eylemlerine devam ederken, AKP’li 4 milletvekilinden oluşan bir heyet iki ülke arasında, tarihinin en gergin döneminde bulunan ilişkileri düzeltmek adına İsrail’e iki günlük ziyaret gerçekleştirdi. İsrail’in resmî daveti üzerine bu ülkeye giden heyette AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin yanı sıra Ömer Çelik, Egemen Bağış ve Mevlüt Çavuşoğlu yer aldı. İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom ve muhalefette bulunan İşçi Parti Genel Başkanı Şimon Peres ile görüşen heyet, muhataplarına Türkiye’nin Orta Doğu’da bulunan bütün ülkelerle dil, din, kültür ortaklığına sahip olduğunu hatırlatarak bölgedeki gelişmelere objektif bakıldığı yönünde mesaj verdi. İlişkileri düzeltmek için daha yoğun çaba sarf eden taraf olarak görünen İsrail’in diğer yandan Kuzey Irak’ta Türkiye aleyhine faaliyet göstermesi, İsrail’in ne derece samimi olduğuna ilişkin soruları akla getiriyor.

Tavsiye Et
Terör Endonezya’daydı
Tüm dünyayı etkisi altına alan 11 Eylül olaylarının yıldönümüne yakın bir tarihte, Endonezya’dan gelen haberler dünya kamuoyunu tedirgin etti. Başkent Jakarta’da bulunan Avustralya Büyükelçiliği’ne, 9 Eylül günü bomba yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda, tamamı Endonezyalı 11 kişi yaşamını yitirirken 182 kişi de yaralandı. Saldırıyı, internet üzerinden yayımladığı mesajla İslam Cemaati Örgütü üstlendi. Örgüt, saldırılar öncesi tutuklanan liderlerinin bırakılmasını isterken; eylemin amacının, Avustralya yönetiminin Irak’tan askerlerini geri çekmesini sağlamak olduğunu açıkladı. Avustralya Başbakanı John Howard da, bu tür saldırıların ülkesini terörle mücadele etmekten alıkoyamayacağını belirtti.
Avustralya, Irak konusunda ABD’ye en büyük desteği veren ülkelerden biri olması sebebiyle söz konusu saldırıların hedefi olmakta. Yine Endonezya’da 2002 yılında meydana gelen bombalı saldırılar, çoğu Avustralyalı 202 kişinin ölümüne neden olmuştu.

Tavsiye Et
MÜSİAD işadamlarını İstanbul’da buluşturdu
16-19 Eylül tarihleri arasında CNR Expo Center’da gerçekleştirilen 10. MÜSİAD Uluslararası Fuarı’nın açılışı “Hem Ziyaret Hem Ticaret” sloganı ile gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı 350 şirketin katıldığı fuar, 50 ülkeden bine yakın işadamı ve 12 ülkenin başbakan ve bakanlar düzeyindeki yetkilileri tarafından ziyaret edildi. 15 Eylül tarihinde açılış konuşmasını Başbakan Erdoğan ve Malezya eski Başbakanı Mahatir Muhammed’in yaptığı Uluslararası İş Forumu (IBF)’nda ise Afro-Avrasya ticaret ilişkileri ve finans kapitalizminin yol açtığı adaletsizlikler ele alındı. IBF Forumu ve 10. MÜSİAD Uluslararası Fuarı ile birlikte İstanbul, bir kez daha küresel buluşmanın adresi oldu. Yaşanılan krizlere rağmen fuara yoğun ilgi gösteren Türk şirketleri, hem bölgesel, hem de küresel ticarette iddialı olduklarını ortaya koydular.

Tavsiye Et
Batan geminin ardından
4,5 yıldır İskenderun Limanı’nda bekletilen M/V Ulla adlı gemi 2 bin 200 ton zehirli atık yüküyle beraber 7 Eylül tarihinde Akdeniz’in sularına gömüldü. M/V Ulla’nın taşıdığı toksit atıkların çevredeki canlı yaşamını derinden etkileyeceği ve körfezin doğal olarak 80 yılda temizlenebileceği belirtiliyor. Fransız Lafarge grubuna ait olduğu açıklanan toz kömür yükünü satmak üzere İspanya’nın Aviles Limanı’ndan yola çıkan gemi Cezayir’e kabul edilmeyince, 25 Şubat 2000’de İskenderun Limanı’na gelmiş; İspanyolların geri almaya yanaşmaması ve yetkililerin ihmalkârlığı üzerine bir daha buradan çıkamamıştı. Olayın ardından, uzmanlar ve çevreci örgütler faturasını genelde yoksul ülkelerin ödediği zehirli atık ticaretinin durdurulması taleplerini tekrar dile getirirken, sistematik denetimlerin yapılmaması nedeniyle devletin kazadaki sorumluluğuna da dikkat çektiler.

Tavsiye Et
Yoksullar sert çıktı
21 Eylül’de New York’ta başlayan BM 59. Dönem Toplantıları’na liderlerin yeni dünya düzenine yönelttiği eleştiriler damgasını vurdu. Görüşmelerin başlamasından bir gün önce gerçekleştirilen “Yoksulluk ve Açlığa Karşı Eylem İçin Dünya Liderleri Zirvesi”nde ve ardından BM Genel Kurulu’nda söz alan liderler eşitsizlik ve yoksulluğa tepkilerini dile getirdiler. Yoksulluğu en büyük “kitle imha silahı” olarak tanımlayan Brezilya Devlet Başkanı Lula, 1820’de en zengin ülkenin kişi başı milli gelirinin en fakir ülkeninkinin 5 katı olduğunu hatırlatarak, bugün oranın “1’e 80” seviyesine yükseldiğine dikkat çekti. Dayattıkları kemer sıkma politikaları nedeniyle İMF ve Dünya Bankası da Lula’nın eleştirilerinin hedefindeydi. Zirve sonrası hazırlanan ve 110 ülkenin kabul ettiği ortak bildiriye ABD’nin imza koymaması 59. Dönem Toplantıları’na gölge düşürdü.

Tavsiye Et
YÖK’ten ‘tarihî’ rapor
Türkiye’nin en köklü yükseköğretim kurumlarından İstanbul Üniversitesi’nin Rektörü Kemal Alemdaroğlu, ‘yargı kararlarına uymadığı’ gerekçesiyle görevden alındı. YÖK Denetleme Kurulu’nun hazırladığı rapor, bu konuda tek yetkili olan Cumhurbaşkanı Sezer tarafından onaylandı. Hazırlanan raporda, Alemdaroğlu’nun Kardiyoloji Enstitüsü’nün kapatılan anabilim dalları hakkında mahkemenin verdiği kararı uygulamadığı ve YÖK’ün talimatına uymadığı belirtildi. Alemdaroğlu, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki öğretim üyeliği görevine geri dönerken yerine Hukuk Fakültesi Dekanı Tankut Centel vekaleten atandı. Böylece 28 Şubat süreciyle birlikte üniversite yönetimine gelen ve ‘bilim dışı’ uygulamalarıyla ön plana çıkan Alemdaroğlu, yükseköğretim tarihinde ilk kez görevden alınan rektör oldu.
Alemdaroğlu’nun Baltalimanı Tesisleri’ndeki yolsuzluk iddiası sonucu servet bildirimi yapmaması ve bunun sonucunda hapis cezası alması görevden alınmasında etkili olurken zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle üzerinde çok tartışılan ‘intihal’ olayına raporda hiç yer verilmemesi Türk kamuoyunca şaşkınlıkla karşılandı.

Tavsiye Et
AB ile ilişkiler gitti geldi
3 Kasım 2002 seçimlerini takiben dört koldan AB üyeliği için bastıran ve bu doğrultuda ciddi bir sorunla karşılaşmadan önemli bir mesafe kaydeden AKP hükümeti, Aralık ayındaki tarihî müzakerenin arifesinde en sancılı günleri yaşadı. Eylül ayının yoğun temposu, 6 Ekim’de yayımlanacak İlerleme Raporu öncesinde uygulamaları ve değişimi yerinde görmek isteyen AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen’in gelişiyle başladı. 5-9 Eylül tarihleri arasında Türkiye’de bulunan Verheugen’in ziyaretinin en çok ilgi toplayan ayağı Diyarbakır oldu. Diyarbakır’da Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yazılı pankartlarla karşılanan Verheugen, atılan adımların heyecan verici olduğunu, fakat bölge halkının ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan eşit şekilde yararlanması için hükümetin girişimlerinin sürmesi gerektiğini vurguladı. Ancak, ziyaretin akabinde TCK tasarısının komisyona geri çekilmesi ve zina tartışmalarının tırman(dırıl)ması, Türkiye’den olumlu mesajlarla ayrılan Verheugen’in sert çıkışlarda bulunmasına neden oldu. Avrupa’da benzer tepkiler artınca hükümet ısrarcı tutumundan vazgeçmek zorunda kaldı. AB ile bir süre için gerginleşen ilişkiler, Başbakan Erdoğan’ın Brüksel ziyaretinde izlediği uzlaşmacı tavır ve TCK tasarısının Mecliste zina maddesi olmadan kabul edilmesiyle tekrar rayına oturdu. Şimdi gözler, 6 Ekim’de yayımlanacak İlerleme Raporu’na çevrilmiş durumda. Raporda yer alması beklenen tavsiye niteliğindeki karar, Aralık ayında Türkiye’ye Avrupa’nın kapılarını aralayacak…

Tavsiye Et
Irak’ta çatışmalar etnik kimliğe bürünüyor
Irak’ta, seçimlerin yapılacağı Ocak 2005 tarihi yaklaşırken çok sayıda Iraklı Kürdün ülkenin kuzeyine doğru hareketlenmesi, bölgedeki etnik gerilimi iyice artırdı. Amerikan ordusu, bölgenin Şii Türkmenlerin yoğunlukta olduğu Musul kenti yakınlarındaki Tel Afer kasabasına, “Ensar el-İslam örgütüne mensup militanların bölgede barınmasını” gerekçe göstererek bomba yağdırdı. Günlerce süren olaylarda 60’tan fazla kişi ölürken kentten kaçabilen halk ise, çatışmalar sona erinceye dek çevre bölgelere sığındı. Irak’ın kuzeyinin ABD askerlerince kuşatılması, Türk Dışişleri’ni harekete geçirdi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, Tel Afer’de yaşananlara sessiz kalınmayacağını ve olayların devam etmesi durumunda Irak’la ilgili konularda Türkiye’nin ABD ile işbirliğini sona erdireceğini açıklaması durumu değiştirdi. Açıklamanın ardından Ankara-Washington arasında yaşanan yoğun diplomasi trafiği sonrası Amerikan kuvvetleri kentteki kuşatmayı kaldırdı. Kızılay, çatışmalardan etkilenen bölge halkına acil ihtiyaç malzemesi gönderdi. Ancak yardım ekibi Musul kenti yakınlarında kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. 
Öte yandan Irak’ın diğer bölgelerinde Amerikan askerleri ile direnişçiler arasındaki çatışmalar hız kesmeden sürüyor ve çatışmalarla birlikte can kayıpları da artmaya devam ediyor. Savaşın sona ermesinden sonra ABD’nin Irak’taki askerî kaybı binli rakamları aştı. Bölgeden, Irak’ın kuzey bölgesine Kürt grupların tedricî bir şekilde yerleştirildiği haberleri geliyor. Seçimlere kısa bir süre kala bölgedeki etnik hareketlilik, muhtemel çatışmaların habercisi gibi görünüyor.

Tavsiye Et