Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2005) > Film
Film
Göklerin Hakimi / The Aviator
Yönetmen: Martin Scorsese
Senaryo: Jhon Logan
Oyuncular: Leonardo Di Caprio, Cate Blanchett, Kate Beckinsale, Alec Baldwin
Yapım: ABD, 2004, 170 dk.
Howard Hughes, 20. yüzyıl Amerika’sının en hırslı kişiliklerinden biri. Zengin bir ailenin oğlu olarak Teksas’ta doğan, anne ve babasının ölümüyle genç yaşta büyük bir mirasa konan Hughes, girişimci kişiliğiyle hayatının iki büyük tutkusu sinema ve havacılığın önemli isimlerinden biri olmayı başarır. Büyük bunalım yıllarında dönemin en yüksek bütçeli filmi Cehennem Melekleri’ni çekerek kazandığı şöhretle Hollywood’a dahil olan Hughes, havacılık alanında da TWA’in hisselerini satın alarak Pan Am’e rakip olur. Dünyanın en uzun kanatlı uçağı Herkül’ü uçuran Hughes, kırdığı hız rekorlarıyla pilotluktaki maharetini gösterdiği denemelerden birinde geçirdiği kazada ciddi yaralar alır.
Göklerin Hakimi, Hughes’un yaşamının 1920’lerin ortasından başlayıp 1940’lara kadar uzanan en verimli dönemini mercek altına alıyor. Hughes’un aşırı korumacı annesinin “güvende değilsin” sözüyle açılan filmin ilk sahnesi, onun ilerleyen yıllarda ortaya çıkan mikrop fobisi ve obsesif kompulsif davranışlarını açıklayan kilit bir sahne. Hughes, annesinin mikroplu insanlardan uzak durması yönündeki öğüdünü kendine rehber edinirken, insanlarla tokalaşmamak, kapı kollarını peçetelerle açmak gibi takıntılı davranışların ilk tohumlarını da atmış oluyor.
Hughes; serveti, ünlü Hollywood yıldızlarıyla beraberlikleri, hırsı, girişimci ruhu ve risk almaktan korkmayan yapısıyla ‘Amerikan Rüyası’nın tüm çağrışımlarını bünyesinde meczeden bir karakter. Zayıflayan bu rüyayı yeniden canlandırmak isteyen Amerikan sinemasının yeni bir ulusal kahraman yaratma çırpınışının adı aslında. Tabii bu rüyanın ufak kusurları da yok değil(!) Zira günümüzde kendi gölgesinden korkar hale gelen Amerikan toplumunu, Hughes karakterinin Scorsese’in başarıyla yansıttığı obsesif kompulsif yapısında tecrübe etmek mümkün.
Amerikan sinemasına 70’li yılardan sonra yön veren ve filmlerinde Amerikan toplumunun ahlakî yapısını sorgulayan Scorsese, yaşayan en önemli yönetmenlerden biri. Scorsese, ağırlıklı olarak suç dünyasını ele aldığı ve New York sokaklarını mekan olarak kullandığı filmlerinde, -belki de İtalyan kökenli bir Katolik olmasının etkisiyle- insanın iç dünyasındaki iyi-kötü çatışmasına yoğunlaşıyor.
Amerika’nın üzerinde yükseldiği temelleri(!) gösterdiği New York Çeteleri(2002) ile iki sene önce Oscar’ı kıl payı kaçıran ve yönetmenlik tarihi boyunca Oscar ödülü alamamanın ukdesini taşıyan Scorsese, bu amaçla çekildiği belli olan yüksek bütçeli Göklerin Hakimi ile Oscar’a 11 dalda aday gösterildi. Taksi Şoförü(1976), Kızgın Boğa (1980), Sıkı Dostlar(1990) gibi hit filmleriyle bir türlü kavrayamadığı Oscar heykelciğine, vasatın üstüne çıkamayan ve kendi sinemasından çok az iz taşıyan Göklerin Hakimi ile telafi niteliğinde ulaşması kendisini ne kadar tatmin eder, bilinmez. Ancak, Orson Welles, Robert Altman gibi dev yönetmenlerin Oscar’sız olmasının, onların değerinden bir şey eksiltmediğini söylemek mümkün. / Hilal Turan

Tavsiye Et
Aşk Zamanı / In the Mood for Love DVD
Yönetmen-Senaryo: Wong Kar-Wai
Oyuncular: Tony Leung Chiu-Wai, Maggie Cheung Man-Yuk
Yapım: Fransa-Hong Kong, 2000, 97 dk.
Kapı komşusu olan Li-zhen ve Mo-wan bir gün eşlerinin gizli bir ilişki sürdürdüğünü fark ederler. İhanetin acısını paylaşan ikili, ister istemez birbirine yakınlaşır ve itiraf edemedikleri bir aşka doğru sürüklenirler. Ancak onlar, eşlerinin yaptığı gibi evliliklerine ihanet etmemeye kararlıdırlar. 60’lı yılların Hong Kong’unu arka planına alan Aşk Zamanı, naif, saf, vuslata ermeyen ve belki bu yüzden temiz kalmış bir aşkın öyküsünü anlatır. Flu görüntüler, yavaşlatılmış çekimler ve dar iç mekanlarda ustalıklı kamera kullanımı ile Wong Kar-Wai, yağmurlu Hong Kong gecelerinde adeta aşkın görsel izdüşümünü veren bir atmosfer oluşturur. Kar-Wai filmografisinin başyapıtı niteliğindeki Aşk Zamanı, stilize anlatımı, güçlü oyunculukları ve hüzünlü müziği ile son yılların en etkileyici yapımlarından. / Hilal Turan

Tavsiye Et
24. İstanbul Film Festivali (2-17 Nisan 2005)
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından bu yıl 24. kez düzenlenecek olan İstanbul Film Festivali, zengin bir seçkiyle, 2-17 Nisan tarihleri arasında sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.
Festival, yeni isimlerin, özel gösterimlerin ve usta yönetmenlerin yanı sıra beklenen filmleri de seyirciyle buluşturuyor. Bunlardan ilki Mike Leigh’in son filmi, 2004 Altın Aslan ödüllü, aynı zamanda üç kategoride Oscar’a aday gösterilenVera Drake. 20. İstanbul Film Festivali’nde Aşk Zamanı ile dikkat çeken Wong Kar-Wai de festivalde. Yönetmen 2046 adlı filmini, şiirsel anlatımıyla süslüyor. Ayrıca Wong Kar-Wai, Steven Soderberg ve Michelangelo Antonioni’nin ortak çalışmaları olan Erosadlı film de festival kapsamında sunulacak. Trainspotting’den hatırladığımız Danny Boyle’un son filmi ise Millions. Festivalin söyleşi kısmının sürpriz konuğu, Fransız ‘ciné-roman’ türünün öncüsü, yazar ve yönetmen Alain-Robbe Grillet. Valery Todorovsky My Stepbrother Frankensteinadlı filmiyle; İran sinemasından aşina olduğumuz Makhmalbaf ailesinden Marziyeh Meshkinide, Stray Dogs ile festivalde.
Ustalara Saygı bölümünde Grillet,Neil Jordan ve Roman Polanski’nin filmleri seyirciyle buluşuyor. Bu yılın Türk sinema ustası ise Eşkıya’dansekiz yıl sonra Gönül Yarası ile beyazperdeye dönen Yavuz Turgul.
Kore sinemasına ayrılan bölümde Old Boy filmiyle adından söz ettiren yönetmen Chan-wook Parkyer alıyor. Ayrıca geçtiğimiz yıl, İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış... ve İlkbahar ile hayranlık uyandıran yönetmen Kim Ki-duk, 3-Iron ve Samaritan Girl adlı iki filmle festivalin konukları arasında.
Belgeseller arasında Joe Berlinger ve Bruce Sinofsky tarafından hazırlanmış olan Metallica: Some Kind of Monster bulunuyor.Peter Greenaway’in, Tulse Luper üçlemesi iddialı yapımlar arasında.
Festival’in özel gösterileri Akbank Oda Orkestrası’nın eşlik edeceği Buster Keaton’ın yönetmenliğini yapıp başrolünü üstlendiği Generalile ‘sessiz filmlerin Latin kökenli kralı’ Rudolf Valentino’nun son filmi, George Fitzmaurice’insessiz klasiği Şeyhin Oğlu.
Distopya adı verilen temada ise George Lucas’ın ilk uzun metrajlı filmi THX1138 ve Jean-Luc Godard’ın önemli filmi Week-end yer alıyor. / Esra Bulut

Tavsiye Et