Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2006) > Panorama
Panorama
İfade özgürlüğü nereye kadar?

Bugünlerde Kıta Avrupası ve beraberinde dünyanın önemli bir kısmı ifade özgürlüğünün sınırlarını tartışıyor. Tartışma, Danimarka’da yayın yapan Jyllands-Posten gazetesinin Hz. Muhammed’e hakaret içeren 12 karikatürü 30 Eylül 2005’te yayımlamasıyla başladı; Norveç, İsveç, Almanya, Fransa ve Belçika gibi ülkelerin basınında yer almasıyla da krize dönüştü. İslam dünyasının ve pek çok ülkenin sert tepkilerine rağmen Danimarka Başbakanı Rasmussen, ülkesinde basın özgürlüğü olduğu gerekçesiyle, özür dilemeyeceklerini açıkladı. Bu provokatif açıklamalar üzerine, Müslümanlar dünya genelinde yer yer şiddet eylemlerine varan ve can kaybına da neden olan protesto gösterileri düzenledi. İslam dünyası liderleri itidal çağrısında bulunsa da, Şam ve Beyrut’taki Danimarka büyükelçilikleri ateşe verilirken; Endonezya’daki konsolosluk binası tahrip edildi. Protesto gösterilerini, karikatürleri yayımlayan ülkelerin ürünlerine karşı uygulanan ekonomik boykot takip etti. Nihayetinde sert tepkilere daha fazla direnemeyen gazete, özür dilerken, Danimarka hükümeti de, İKÖ’den ve İslam ülkelerinden krizin çözümlenmesi konusunda yardım istedi.


Tavsiye Et
Uçsuz bucaksız kamusal alan…

Son zamanlardaki tartışmalı kararları nedeniyle tüm gözler Danıştay’a çevrilmiş durumda. 8 Şubat’ta Danıştay 2. Dairesi, okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı bulan bir karara imza attı. Öğretmenin, okul dışında da olsa, yasal düzenlemeye aykırı tutum ve davranışlardan kaçınarak ‘iyi örnek’ olması gerektiğini belirten kararla başörtülüler ‘kötü örnek’ olarak nitelendirilmiş oldu. Üniversite ve devlet dairelerindeki ‘başörtüsü yasağı uygulamasını’ sokağa kadar genişleten karar, ‘kamusal alanın sınırları’nı yeniden tartışmaya açtı. Keyfî ve politik olarak yorumlanan karar, özel hayata müdahale, ayrımcılık ve insan hakları ihlali olarak değerlendirilirken; hukukçular ve sivil toplum kuruluşları dâhil olmak üzere tüm kesimlerin tepkisini çekti.

Öte yandan Danıştay 8. Dairesi de, hükümetin ÖSS’deki katsayı adaletsizliğini aşmak için çıkardığı ‘orta ve yüksek öğretimden ayrılan veya mezun olanlara’ Açıköğretim Lisesi’ne geçiş olanağı sağlayan hükmün yürütmesini durdurdu. Yürütmeyi durduran kararın gerekçesinde, yönetmeliğin yasaya aykırı olduğu ve eğitim bütünlüğünü bozacağı belirtildi. Daha önce düzenlemeye karşı çıkan YÖK, 29 Aralık 2005’te Danıştay’a dava açmıştı.


Tavsiye Et
Trabzon’da neler oluyor?

Son birkaç ay içerisinde üst üste yaşanan olaylar, “Trabzon’da neler oluyor?” sorusunu akla getirdi. Hatırlanacağı üzere daha önce de ilde Kürt kökenli vatandaşların bulunduğu çay ocağına molotofkokteyli atılmış, öğretim üyeleri öldürülmüş, bazı siyasî partilerin binaları bombalanmış ve Trabzonsporlu futbolculara yönelik saldırılar düzenlenmişti. Kentteki Santa Maria Katolik Kilisesi’nin rahibi Andrea Santoro’nun 6 Şubat günü öldürülmesi ise, bardağı taşıran son damla oldu. Santoro’nun katil zanlısının 16 yaşında bir lise öğrencisi olduğu açıklanması üzerine tartışmalar yoğunlaştı. Fakat zanlının kullandığı silahın mahiyetinin saptanmasıyla bu olayın profesyonel kişilerce yaptırıldığı ve provokasyon olabileceği düşüncesi ağırlık kazandı. Zanlı 8 Şubat’ta tutuklanarak cezaevine kondu; ancak olay henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değil.

Olayın ‘karikatür krizi’ ile aynı zamana denk gelmesi ve son günlerde ilginç olayların yaşandığı Trabzon’da gerçekleşmesi, ülke genelinde tedirginlik yaratırken; “Trabzon provokasyonlar için üs mü seçildi?” sorusunu da akla getiriyor.


Tavsiye Et
Irak’ta iç savaş tehlikesi

Savaş sonrası yapılan seçimlerle istikrarın gelmesi beklenen Irak’ta, iktidar pazarlığı mezhep farklılığına dayalı iç hesaplaşmaya dönüştü. Küçük çaplı da olsa yer yer çatışmaların yaşandığı ülkede, son olarak Samara kentindeki Şiilerin 12 İmam’ından ikisinin mezarının bulunduğu Askeriye Türbesi’ne 23 Şubat günü bombalı saldırı düzenlendi. Olayda 100’den fazla kişinin ölmesi, Sünni-Şii gerginliğini iyice alevlendirdi. Saldırı sonrasında üç gün yas ilan edildi. Gerginlik bununla sınırlı kalmadı; 50’den fazla Sünni camiine de saldırı düzenlendi. Farklı mezhep gruplarına ait ibadethanelerin bombalandığı saldırılarda üç gün içerisinde 150’den fazla kişi hayatını kaybetti. Irak’ta iç savaş endişesine sebep olan gerginlik sebebiyle, dinî liderler olaylara son verilmesi çağrısında bulunarak halkı sükûnete davet etti. Bağdat ve civarında sokağa çıkma yasağı ilan edildi.


Tavsiye Et
Avrupa’nın çifte standardı

Danimarka’da ve pek çok Avrupa ülkesinin basınında yayımlanan karikatürler nedeniyle ifade özgürlüğünün tartışıldığı bir dönemde, Avusturya’dan gelen bir haber dünya kamuoyunda geniş yankı buldu. 1989’da yaptığı bir konuşmada Yahudi soykırımını reddetmekle suçlanan İngiliz tarihçi David Irving, Viyana’daki yargılama sürecinin ardından 20 Şubat’ta 3 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Yargılama sürecinde Irving, soykırım için “Yahudi trajedisi” ifadesini kullansa da, yargıç İngiliz tarihçinin pişmanlık belirtileri göstermediği gerekçesiyle kararını değiştirmedi. 1989’daki tutuklama emrinin zamanaşımına uğradığı düşüncesiyle bu ülkeye giden Irving, tutuklanmış; firar riski gerekçesiyle kefaletle serbest bırakılmayarak bu süreyi hapiste geçirmişti.

Bilindiği üzere pek çok Avrupa ülkesinin anayasasında Yahudi soykırımını inkar ve reddetmek suç sayılıyor. 17 yıl önce söylediği söz sebebiyle bir tarihçiyi suçlu bulabilen Avrupa, kutsal değerlere hakaret içeren karikatürlerin yayınlanmasına “ifade özgürlüğü” gerekçesiyle hoşgörü gösterebiliyor.


Tavsiye Et
‘Malvarlığı’ polemiğe dönüştü

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, “bir siyasî parti liderinin hesabında yüklü para var” sözüyle başlayan malvarlığı tartışmaları siyasiler arasında söz düellosuna dönüştü. Atışmalar özellikle Baykal ve Erdoğan arasında gerçekleşse de, diğer siyasiler de arka arkaya malvarlıklarını açıkladı. SP Genel Başkan Vekili Recai Kutan, AKP Balıkesir milletvekili Turhan Çömez ile Hatay milletvekili Fuat Geçen, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, TBMM Başkanı Bülent Arınç malvarlıklarını açıkladılar. Malvarlığını 3 Şubat’ta açıklayan CHP lideri Baykal’ın özellikle eşinin serveti ve gayri menkullerle ilgili verdiği bilgiler tatmin edici bulunmadı. CHP’li Mustafa Özyürek’in “Başbakan’ın serveti 1,8 milyon YTL’ye yakın” iddiasının ardından, Başbakan Erdoğan da CHP’yi banka sahibi tek parti olmakla suçladı. Gizlilik esası olduğu gerekçesiyle başlangıçta malvarlığını açıklamayan Erdoğan, mal beyanını internet üzerinden yayınladı. Suni bir gündem olarak ortaya çıkan malvarlığı tartışmaları siyasetçileri hareketlendirse de, toplumun pek ilgisini çekmemiş görünüyor.


Tavsiye Et
İlhami Erdil’e hapis cezası

Genelkurmay Askerî Mahkemesi, 7 Şubat’ta eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’i haksız mal edinme suçundan 2 yıl 6 ay, memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma suçundan da 5 ay hapse mahkûm etti. 1999-2001 yılları arasında kuvvet komutanlığı yapan emekli Oramiral İlhami Erdil hakkında yolsuzluk iddiası ile daha önce dava açılmıştı. Mahkemenin ‘kanunsuz yollardan’ aldığına hükmettiği iki villasına el konulan Erdil, TSK’dan da ihraç edildi. Böylece TSK tarihinde ilk kez bir kuvvet komutanı hapis cezasına çarptırılmış oldu. İlhami Erdil’in kuvvet komutanı olarak yargılanması ve mahkumiyet kararı, yargı sistemi için önemli bir açılım olarak yorumlandı. Genelkurmay Askerî Mahkemesi, bundan sonra ikisi orgeneral 39 sanığın rüşvetle suçlandığı ‘Özel Kuvvetler Davası’nı da karara bağlayacak.


Tavsiye Et
Kuş gribi hızla yayılıyor

Kuş gribi virüsü, 2003 yılından bu yana 4’ü Türkiye’den olmak üzere 90’dan fazla kişinin ölümüne neden oldu. Kuzey Irak’ta bir kişinin ölümüne yol açan kuş gribi, ardından Romanya ve KKTC’de de ortaya çıktı. Virüs Yunanistan, Bulgaristan, Hırvatistan’ın ardından İtalya, Almanya, Avusturya, Almanya ve Fransa dâhil olmak üzere tüm Avrupa’ya yayılmaya devam ediyor. Avrupa’da paniğin artması nedeniyle, AB tarım bakanları kuş gribi gündemiyle toplandı. Kıbrıs söz konusu olunca kuzeyden güneye kanatlı girişini derhal durduran AB Komisyonu, AB üyesi ülkelerde virüsün sadece yabanî kuşlarda görüldüğünü ve kanatlı hayvan tüketiminde hiçbir risk bulunmadığını açıkladı.

Asya ve Avrupa’dan sonra Nijerya, virüsün görüldüğü ilk Afrika ülkesi oldu. Daha önce inkar etse de İran, ülkedeki kanatlılarda virüsün görüldüğünü teyit etti. Virüsün ortaya çıktığını açıklayan son ülke ise Hindistan oldu.


Tavsiye Et
Nükleer kriz tırmanıyor

İran’ın nükleer faaliyetleri etrafında başlayan uluslararası kriz tırmanıyor. AB üçlüsü ile görüşmeleri sırasında uranyum zenginleştirme faaliyetlerini gönüllü olarak askıya alan İran, 9 Ocak’ta nükleer çalışmalarına geri döndüğünü açıkladı. ABD’nin, Rusya ile Çin’i ikna etmesiyle BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi, İran’ın nükleer faaliyetleri nedeniyle Konsey’e şikayet edilmesi konusunda anlaştı. 4 Şubat’ta Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun Viyana’daki toplantısında, İran’ın nükleer dosyasının BM Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmesini öngören karar tasarısı oy çokluğuyla kabul edildi. Nükleer çalışmalarının tamamen barışçıl olduğunda ısrar eden İran, kararın ardından BM müfettişlerinin nükleer tesislerde ani denetim yapmasına artık izin vermeyeceğini açıkladı. 14 Şubat’ta uranyum zenginleştirme çalışmalarına yeniden başlayan İran’a, Rusya ve Fransa, çalışmalarını durdurma çağrısında bulundu. İran her ne kadar diplomasinin sona ereceği tehdidinde bulunsa da, Rusya ve Brüksel’deki temaslarına devam ediyor. İran ve Rusya, Buşehr Nükleer Santrali’nin bir an önce faaliyete geçirilmesi konusunda anlaştı. Nükleer programı için müttefik arayışında olan İran’a bir başka destek de, ABD karşıtı Venezüella’dan geldi.

Öte yandan Türkiye de İran’ın yeniden görüşme masasına dönmesi için devreye girdi. 17 Şubat’ta Türkiye’ye gelen ABD’nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndaki daimî temsilcisi Greg Schulte, Türkiye’nin İran’ın nükleer programına diplomatik çözüm bulunmasında önemli rol oynayabileceği açıklamasında bulundu.


Tavsiye Et
HAMAS görev başında

Filistin’de 24 Ocak’ta yapılan seçimleri HAMAS’ın kazanmasıyla, gözler bölgeye odaklandı. Filistin parlamentosu, 18 Ocak’ta ilk genel toplantısını yaparken; Devlet Başkanı Mahmud Abbas, yeni hükümeti kurma görevini HAMAS’a verdi.

Demokratik seçim sonuçlarına en sert tepkiyi gösteren İsrail yönetimi, HAMAS ile görüşmeyeceğini duyurdu. HAMAS ise İsrail’i tanımadığını açıklamasına rağmen, uzun vadede barışın sağlanabileceğine dair yeşil ışık yaktı. BM, AB, ABD ve Rusya’dan oluşan Orta Doğu Dörtlüsü de, İngiltere’nin başkenti Londra’da HAMAS gündemiyle toplanarak İsrail’i tanıma, şiddeti reddetme ve yol haritasına bağlı kalma koşuluyla Filistin’e mali yardımlara devam kararı aldı.

HAMAS’ın seçilmesiyle Orta Doğu’da başlayan yeni süreç Türkiye’yi de etkiledi. Seçimler sonrası ayağının tozuyla bölge ülkeleri turuna çıkan HAMAS heyeti, ilk olarak 16 Şubat günü Türkiye’ye geldi. HAMAS lideri Halid Meşal’le yapılan görüşmelerde bölgesel barışın sağlanması telkininde bulunuldu. Ancak Meşal’in Ankara ziyareti, özellikle merkez medyada tartışma konusu oldu. Ziyarete İsrail ve Yahudi lobisi de tepkiliydi; fakat daha ileri giden “bir kısım Türk medyası” ziyarete dair haberleri çarpıtarak yayımladı. HAMAS’ın ziyareti sebebiyle Türk Dışişleri, mezkur medya kuruluşlarının hedefi haline geldi. Oysa bölgesel ve tarihî bağları sebebiyle Filistin’deki gelişmeleri yakından takip eden Türkiye’nin arabuluculuk girişimi, İsrail hariç, uluslararası toplumdan herhangi bir eleştiri almadığı gibi, BM Başkanı Kofi Annan tarafından da takdirle karşılandı.


Tavsiye Et