Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2008) > Çeviriyorum
Çeviriyorum
Keşmir için otonomi artık tabu değil / Barkha Dutt, Hindustan Times, 22 Ağustos 2008
Hindistan Ba­sı­nı
Çe­vi­ri: Ebru Afat
Her an ateş al­ma­ya ha­zır Keş­mir Va­di­si’nde “azat­lık” için atı­lan sa­vaş na­ra­la­rı, ani­den Ye­ni Del­hi’nin ba­zı siv­ri dü­şü­nür­le­ri ara­sın­da da yan­kı bul­du. İşin iro­nik ya­nı ise bit­mek tü­ken­mek bil­me­yen tar­tış­ma­lar­da Keş­mir’in azat­lı­ğı­nı sa­vu­nan­la­rın iki uç po­zis­yon­dan gel­me­le­ri. Bir ta­raf­ta, mütemadiyen Hin­dis­tan’ı bas­kı­cı ve Keş­mir hal­kı­nı da onun elin­de­ki kur­ban­lar ola­rak gö­ren ul­tra-li­be­ral bir grup bu­lu­nu­yor. Va­di’nin ken­di ka­de­ri­ni ken­di­si­nin be­lir­le­me­si ge­rek­ti­ği yönünde pro­pa­gan­da ya­pan bu grup­ta yer alan yo­rum­cu­la­rın ço­ğu için bir ulus-dev­le­tin va­tan­da­şı ol­mak, en iyi du­rum­da bir il­gi­siz­lik ve en kö­tü du­rum­da da şo­ve­nist bir anak­ro­nizm ha­li.
Di­ğer ta­raf­ta­ki­ler ise Keş­mir’in şid­det do­lu ve ih­ti­laf­lı ta­ri­hi­nin Hin­dis­tan’ın da­ha faz­la önü­nü kes­me­me­si ge­rek­ti­ği­ne inan­dı­ğı için öz­gür­lü­ğe göz kır­pı­yorlar. Bu ya­zar­lar Hin­dis­tan’ın Va­di’de, ül­ke­de­ki di­ğer bü­tün eya­let­le­re sarf et­ti­ğin­den çok da­ha faz­la si­ya­si ener­ji ve ver­gi mü­kel­lef­le­ri­nin ce­bin­den pa­ra har­ca­dı­ğı­nı, an­cak bu­nun kar­şı­lı­ğı­nı al­ma­dı­ğı­nı or­ta­ya koy­mak için so­ğuk bir kâr-za­rar he­sa­bı ya­pı­yor­lar. Hin­dis­tan’ın, beş pa­ra­lık ül­ke­ler­den Keş­mir ile il­gi­li ders al­ma­ya ih­ti­ya­cı ol­ma­dı­ğı­nı, ar­tık geç­mi­şi ge­ri­de bı­rak­ma­nın ve ge­le­ce­ği ku­cak­la­ma­nın vak­ti­nin gel­di­ği­ni söy­lü­yor­lar.
Bir­kaç yıl ön­ce, Keş­mir’de­ki bü­tün böl­ge­le­ri içi­ne ala­cak ge­niş bir oto­no­mi­nin bu eya­let­te­ki ya­ban­cı­laş­ma­ya na­sıl pan­ze­hir ola­bi­le­ce­ği­ne da­ir bir te­le­viz­yon ha­be­ri yap­tı­ğı­mı ha­tır­lı­yo­rum. Ha­be­rim­de, Keş­mir’in fe­de­ral ya­pı içe­ri­sin­de­ki öz­gün ye­ri­ni vur­gu­la­mak için bu eya­le­tin ken­di bay­ra­ğı ve ana­ya­sa­sı ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­miş­tim. Bil­gi­siz­lik ya da in­kar yü­zün­den, söy­le­di­ğim her şey ha­ka­ret ve di­re­niş­le kar­şı­lan­dı. Bu­gün ise he­pi­mi­zin şa­hit ol­du­ğu gi­bi hem ana akım med­ya hem de da­ha uç­ta­ki ses­ler, bir­bi­ri­ne zıt ne­den­ler­le bi­le ol­sa, azat­lı­ğı tar­tı­şı­yor­lar. Bel­ki şim­di­ler­de ken­di­sin­den da­ha az kor­kan bir Hin­dis­tan ile kar­şı kar­şı­ya­yız. Ya da bel­ki ye­ni ne­sil Hint­li­ler, Hin­dis­tan’ın bir kıs­mı­nı Pa­kis­tan ha­li­ne ge­ti­ren 1947’de­ki “bö­lün­me”nin yol aç­tı­ğı ya­ra­la­rın iz­le­ri­ni ta­şı­mı­yor­lar ve me­se­le kar­şı­sın­da da­ha ta­raf­sız ka­lı­yor­lar.
Fa­kat bu nok­ta­da ta­şı­dı­ğım bir kuş­ku­ya dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­te­rim. Eğer so­ru­nun kök­le­ri ya­ban­cı­laş­mak­tay­sa, çö­züm bü­tün bir hal­ka fii­len “Han­gi ce­hen­ne­me git­mek is­ti­yor­sa­nız ora­ya gi­din” de­mek mi­dir? Bir­bi­ri ar­dı­na ge­len hü­kü­met­ler ya­ban­cı­laş­ma­nın bü­yük­lü­ğü­nü sü­rek­li in­kâr et­ti­ler. Evet, Keş­mir’i (ve onun elek­trik el­de et­mek için kul­lan­dı­ğı­nız üç neh­ri­ni) is­te­me­ye­bi­lir­si­niz an­cak onun hal­kı­na kar­şı la­kayt ola­maz­sı­nız. Öy­ley­se çö­züm el­le­ri­ni­zi yu­ka­rı­ya kal­dır­mak ve “Umu­ru­muz­da de­ğil” de­mek mi ol­ma­lı­dır?
Keş­mir ile il­gi­li çok da­ha kış­kır­tı­cı dü­şün­ce­le­rin bin­ler­ce te­le­viz­yon prog­ra­mı­na kay­nak­lık et­ti­ği bu­gün­ler­de bir rea­list ol­mak sı­kı­cı ola­bi­lir. Ben­ce eya­let hak­kın­da­ki de­ği­şen re­to­rik şu za­man­da ne ba­rış ne de te­sel­li ge­ti­re­cek­tir. Cam­mu ve Keş­mir iki ay­dır kay­nı­yor­du ve hü­kü­met en ba­sit ön­lem­le­ri bi­le al­ma­yı ge­rek­li gör­me­di. Keş­mir’in ba­ğım­sız­lı­ğı­nı is­te­yen pro­tes­to­cu­lar ile gö­rüş­me­le­re bi­le baş­la­ma­mış­ken, Hin­dis­tan’ın ay­rıl­ma­nın üs­te­sin­den ge­le­bi­le­cek ka­dar güç­lü olup ol­ma­dı­ğı­na da­ir fel­se­fi tar­tış­ma­lar­la meş­gul ol­mak makul değil.
O yüz­den de es­ki mo­da ola­ca­ğım ve eğer hâ­lâ al­dı­rış edi­yor­sak işin te­mel­le­rin­den baş­la­ya­lım di­ye­ce­ğim. Ön­ce­lik­le po­li­ti­ka­cı­la­rı­mız Cam­mu ve Keş­mir’i bir gü­ven­lik teh­di­di ola­rak ele al­ma­ya son ver­me­li­ler. Böl­ge­sel bö­lün­me­nin za­man­la di­nî bö­lün­me­ye dö­nüş­mek gi­bi cid­di bir teh­li­ke­yi ba­rın­dır­dı­ğı­nı ka­bul et­me­li­yiz. Baş­ba­kan Man­mo­han Singh’in ya ken­di­si bir adım at­ma­lı ya da hem Cam­mu’da­ki Hin­du li­der­le­rin­den Sang­harsh Sa­mi­ti hem de Va­di’de­ki Müs­lü­man ay­rı­lık­çı­lar­la gö­rü­şe­cek bir ba­rış el­çi­si ata­ma­lı­dır. Bel­ki ti­ca­ret ba­rış için bir ipu­cu sağ­la­ya­bi­lir. Cam­mu ve Keş­mir’in Pa­kis­tan ile Hin­dis­tan ta­ra­fın­dan kon­trol edi­len böl­ge­le­ri­ni bir­bi­rin­den ayı­ran Kon­trol Hat­tı bo­yun­ca ti­ca­re­tin ser­best bı­ra­kıl­ma­sı­nı Ye­ni Del­hi de is­ti­yor­du. Eğer sı­nır öte­si ti­ca­re­te en­gel olan İs­la­ma­bad ise hü­kü­met bu ger­çe­ği ıs­rar­la or­ta­ya koy­mak su­re­tiy­le, Pa­kis­tan’a bağ­lı kış­kır­tı­cı­lar kar­şı­sın­da ılım­lı ay­rı­lık­çı­la­rı güç­len­di­re­bi­lir.
Bu­ra­da hü­kü­met ön­ce­lik­le me­se­le­nin ağır­lı­ğı­nı an­la­dı­ğı­nı gös­te­rir şe­kil­de ha­re­ket et­me­li­dir. Ve biz de si­ya­set­çi sı­nı­fı­mı­zı, ha­yal­le­rin di­bi­ne it­mek ye­ri­ne, adı Keş­mir olan bir kav­ga­dan ne ka­dar yo­rul­du­ğu­mu­zu di­le ge­tir­me­yi sür­dü­re­rek uy­ku­sun­dan uyan­dır­ma­lı­yız.
*(Hin­dis­tan’ın so­run­lu Cam­mu ve Keş­mir eya­le­tin­de­ki ger­gin­lik Ağus­tos ayın­da do­ru­ğa çık­tı. İlk ka­rı­şık­lık­lar, geç­ti­ği­miz ay­lar­da Müs­lü­man­la­rın ço­ğun­luk­ta ol­du­ğu Keş­mir Va­di­si’nde bir ara­zi­nin Hin­du ta­pı­nak vak­fı­na ba­ğış­lan­ma­sı üze­ri­ne çık­mış­tı. Müs­lü­man­la­rın pro­tes­to­la­rı­nın ar­dın­dan hü­kü­met ka­ra­rın­dan vaz­geç­miş, an­cak bu da Hin­du­la­rın ço­ğun­luk­ta ol­du­ğu Cam­mu böl­ge­sin­de bü­yük öf­ke­ye ne­den ol­muş­tu. Keş­mir’in ba­ğım­sız­lı­ğı için mü­ca­de­le eden Müs­lü­man li­der­ler­den Şeyh Ab­dü­la­ziz ile bir­lik­te 10 ki­şi­nin, 11 Ağus­tos’ta ba­ğım­sız­lık için ger­çek­leş­ti­ri­len yü­rü­yüş sı­ra­sın­da Hint as­ker­le­rin­ce öl­dü­rül­me­si­nin ar­dın­dan ise böl­ge kan gö­lü­ne dön­dü. Sa­de­ce iki haf­ta için­de Müs­lü­man gös­te­ri­ci­ler ile Hint gü­ven­lik güç­le­ri ara­sın­da çı­kan ça­tış­ma­lar­da 30’dan faz­la ki­şi ha­ya­tı­nı kay­be­der­ken 500 ki­şi de ya­ra­lan­dı.)

Tavsiye Et
NATO’nun Afganistan’daki savaş alanı genişliyor / The Guardian, 22 Ağustos 2008 Başyazı
İngiliz Ba­sı­nı
Çe­vi­ri: Burcu Anatay
Bel­çi­ka’nın baş­ken­ti Brük­sel’de­ki NA­TO ka­rar­ga­hın­da At­lan­tik İt­ti­fa­kı’nı Kaf­kas­ya’nın bir bö­lü­mü­nü içi­ne ala­cak şe­kil­de ge­niş­let­me dü­şün­ce­siy­le meş­gul olan­lar, mev­cut ope­ras­yon sa­ha­sı Af­ga­nis­tan’da ne­ler olup bit­ti­ği­ne bak­ma­lı­lar. Zi­ra Af­ga­nis­tan’da bir sa­vaş ya­şa­nı­yor ve bu sa­va­şın ya­vaş­la­ya­ca­ğı­na da­ir bir işa­ret de gö­rül­mü­yor. Ak­si­ne sa­vaş şid­de­ti­ni art­tı­rı­yor. 2008, NA­TO’nun Af­ga­nis­tan’da­ki en kö­tü yı­lı ola­ca­ğa ben­zi­yor.
As­so­cia­ted Press ha­ber ajan­sı­na gö­re, yıl için­de şim­di­ye ka­dar ço­ğu is­yan­cı 3.400 Af­gan ile 178 ya­ban­cı as­ker öl­dü­rül­müş. Ça­tış­ma ala­nı da git­tik­çe ge­niş­li­yor. Koa­lis­yon güç­le­ri 21 Ağus­tos’ta yap­tık­la­rı açık­la­ma­da, Af­ga­nis­tan’ın do­ğu­sun­da 18 Ağus­tos’ta ger­çek­le­şen ve 10 Fran­sız as­ke­ri­nin ölü­mü­ne, 21’inin de ya­ra­lan­ma­sı­na yol açan eş­za­man­lı sal­dı­rı­nın ar­dın­dan gir­dik­le­ri ça­tış­ma­da 30 is­yan­cı­yı öl­dür­dük­le­ri­ni id­di­a et­tiler. Bu ara­da unut­ma­ya­lım, bun­la­rın hep­si baş­kent Ka­bil’in sa­de­ce bir sa­at do­ğu­sun­da ya­şa­nı­yor.
Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı yet­ki­li­le­ri, İn­gil­te­re’nin iki yıl ön­ce Af­ga­nis­tan’ın gü­ne­yi­ne 3.000 as­ker gön­de­rir­ken umut­suz bir iyim­ser­lik için­de ol­du­ğu­nu ar­tık ka­bul edi­yor­lar. Şu an Af­ga­nis­tan’da bu­lu­nan, ço­ğu NA­TO üye­si ül­ke­ler­den 8.000 as­ker, en iyi ih­ti­mal­le kı­mıl­da­ya­maz du­rum­da. İn­gi­liz ko­mu­tan­lar ise ro­ket atar­lar­la ya da yo­la dö­şe­nen bom­ba­lar­la ger­çek­leş­ti­ri­len sal­dı­rı­la­ra kar­şı çok az sa­yı­da he­li­kop­te­re ve­ya zırh­lı ara­ca sa­hip ol­mak gi­bi, ken­di­le­ri­ne öz­gü ka­rın ağ­rı­la­rın­dan muz­da­rip­ler. An­cak on­la­rın esas te­laş­la­rı, da­ha ge­niş kap­sam­lı so­run­lar­dan kay­nak­la­nı­yor.
İn­gi­liz ko­mu­tan­lar, Ta­li­ban ola­rak yaf­ta­la­nan Af­ga­nis­tan’da­ki is­ya­nın as­ke­rî yön­tem­ler­le çö­zü­le­me­ye­ce­ği­ni yıl­lar­dır di­le ge­ti­ri­yor­lar. Bu­na rağ­men Af­ga­nis­tan için eş­gü­düm­lü bir yar­dım ve in­şa pla­nı hâ­lâ or­ta­da yok. Bu ol­ma­dı­ğı gi­bi böy­le bir pla­nı yö­ne­te­bi­le­cek ka­dar güç­lü bir li­der ve koa­lis­yon güç­le­ri­nin sa­vaş­tı­ğı açık bir düş­man da yok. 2001’de baş­la­yan sa­vaş, Ta­li­ban’ı Peş­tu mil­li­yet­çi­li­ği­nin şam­pi­yo­nu ha­li­ne ge­tir­di. Fa­kat Ta­li­ban hâ­lâ, tıp­kı Irak’ta Sün­ni di­re­niş grup­la­rı or­ta­ya çık­ma­dan ön­ce el-Kai­de için ya­pıl­dı­ğı gi­bi, her şe­yi içi­ne alan bir te­rim şek­lin­de kul­la­nı­lı­yor.
Böl­ge­ye he­nüz iniş yap­mış Fran­sız pa­ra­şüt­çü­le­ri­ni ezip ge­çen sa­vaş­çı­lar, muh­te­me­len Sov­yet iş­ga­lin­den be­ri ken­di mev­zi­sin­den sa­va­şan Gul­bet­tin Hik­met­yar li­der­li­ğin­de­ki Hizb-i İs­la­mi gru­bu­nun üye­le­riy­di. Ay­rı­ca ül­ke­nin do­ğu­sun­da, es­ki sa­vaş­çı­lar­dan Ce­la­led­din Hak­ka­ni’nin aşi­re­ti ve 1996’da ik­ti­da­ra ge­len ve ope­ras­yon­la­rı­nı Pa­kis­tan’dan yü­rü­ten Ta­li­ban’ın çe­kir­de­ği yer alı­yor. Bun­la­rın ara­sın­da da bir­bir­le­riy­le re­ka­bet eden yüz­ler­ce gru­bun oluş­tur­du­ğu de­ğiş­ken bir it­ti­fak var. Bu grup­lar, ile­ti­şim ko­nu­sun­da ol­duk­ça iyi­ler ve tak­tik ye­nil­gi­yi stra­te­jik za­fe­re dö­nüş­tü­re­bi­li­yor­lar.
Af­ga­nis­tan ta­ma­men fark­lı bir yak­la­şım, ulus­la­ra­ra­sı eş­gü­düm için­de bir yar­dım ve ye­ni­den in­şa pla­nı ve ay­rı­ca es­ki sa­vaş­çı­lar ile Ta­li­ban li­der­le­ri­ni ge­ri ka­zan­ma­yı sağ­la­ya­cak bir si­ya­si plan ge­rek­ti­ri­yor. Af­ga­nis­tan’ın üni­ter bir dev­let gi­bi tek bir mer­kez­den yö­ne­ti­le­bi­le­ce­ği var­sa­yı­mın­dan da vaz­geç­mek zo­run­da ka­la­bi­li­riz. Çün­kü şim­di­ki ha­liy­le bu ka­za­nı­la­bi­lir bir sa­vaş de­ğil.

Tavsiye Et