Kitap
Abdülhamid’in Valileri Osmanlı Vilayet İdaresi 1895-1908
Abdulhamit Kırmızı
İstanbul: Klasik Yayınları, 2007
Türkiye’de her büyük siyasal değişimde ağırlığı hissedilen ve zaman zaman tansiyonu yüksek tartışmalara konu olan bürokrasi, kökleri 19. yüzyıla dek uzanan bir siyasal geleneğe yaslanır. Söz konusu geleneğin inşası, Osmanlı Devleti’nin dönemin Avrupa merkezli oluşumlarından etkilenerek ve kimi gelişmelere cevap olarak giriştiği modernleşme çabalarıyla ilintiliydi. Özellikle 1830’lardan sonra girişilen ve gerek idari gerekse mali disiplini sağlamaya yönelik çabalar Osmanlı Devleti’nin modern bir merkezî devlet olarak ortaya çıkmasını sağladı. Bu merkezileşme bürokratikleşmeyi, bürokratikleşme de yeni bir tür iktidar mücadelesini beraberinde getirdi. Öyle ki, Babıâli olarak adlandırılan Osmanlı bürokrasisi, kimi dönemlerde fiilî idareyi bütünüyle elinde toplamayı başardı ve padişah karşısında ciddi bir muhalif tutum sergileyebildi.
Babıâli’nin bu başarısına en ciddi darbe ise Sultan II. Abdülhamid döneminde geldi. II. Abdülhamid, saltanatı süresince bir taraftan Tanzimat’tan beri beklemeye alınan memuriyete ilişkin düzenlemeleri yaparken, diğer yandan da Yıldız Sarayı’nda güç temerküzünü tamamladı ve idareyi bütünüyle kendi elinde topladı. Hamidiye otokrasisinin bir idare sistemi olarak doğasını belirleyen en önemli dinamiklerden biri hiç şüphesiz ki bu gelişme oldu.
Osmanlı Araştırmaları Dizisi’nin ikinci kitabı olarak Klasik Yayınları tarafından basılan Abdülhamid’in Valileri, söz konusu güç mücadelesine ve dönemin gelişmelerine ihmal edilmiş bir yönden, taşra perspektifinden bakmayı deniyor. Özellikle Tanzimat sonrasında yaşanan değişime ışık tutmaya çalışan eser, Birinci Meşrutiyet devrinin son on üç yılındaki vilayet idaresine valileri merkeze alarak bakıyor. Gerek Osmanlı, gerekse Avrupa kaynaklarını kullanan ve ciddi bir arşiv çalışmasına dayanan çalışma, son dönem Osmanlı vilayet idaresinin işleyişi hakkında olduğu kadar, uzun bir geçmişi olan Türk bürokrasi kültürünün anlaşılması yönünde de değerli bir katkı olarak karşımıza çıkıyor. /Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Edisyon
İstanbul: YKY, 2007
Ziya Gökalp, Türk düşüncesinin en önemli simalarından biridir. Gökalp, Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerinde (1876) başlayıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk günlerinde (1924) son bulan kısa yaşantısına hatırı sayılır bir entelektüel üretim sığdırmaya muvaffak olmuştur.
Bilindiği gibi imparatorluğun özellikle de son iki yüzyılı, Batılı devletler karşısında kaybedilen mevzilerin nasıl geri kazanılacağına ilişkin düşünsel üretimin zirveye çıktığı dönem oldu. Bu zaman zarfında düşünen, kalem sallayan pek çok entelektüel farklı çözüm önerileri ile ortaya çıktılar. İmparatorluğun son yüzyılında yaşayan Gökalp de bu yakıcı soru(n)dan uzak kalamadı ve düşünsel serüveni bu soruna aradığı cevap arayışları içerisinde şekillendi.
Gökalp’in eserleri yeni devletin geçmişe sünger çekmek isteyen kadroları için de çok önemli bir imkan olarak temayüz etti. Yeni devlet için yeni bir anlam arayışında olan kadrolar, Gökalp’in Türklük vurgusu etrafında yeni bir ideolojinin temellerini attılar. Gökalp’in pek çok düşünce tarihçisi tarafından genç Cumhuriyet’in ideoloğu olarak görülmesinin sebebi hiç şüphesiz ki bu teveccüh oldu.
Ancak fikir dünyamızın bu önemli simasının eserlerinin 1939’da başlayan yeni harflerle basılması süreci ve ardından gelen birkaç toplu yayınlama girişimi gereken verimlilikte gerçekleşmedi. Bu eksikliğin farkına varan Yapı Kredi Yayınları birbirinden değerli akademisyen ve ilim adamlarının katkılarıyla önemli bir projeyi hayata geçirdi ve Ziya Gökalp’in kitaplarını toplu halde yayımladı. Ziya Gökalp’in yazılarından oluşan çalışmanın en kısa sürede tamamlanması temennisiyle… /Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Mustafa Öztürk
İstanbul: Sembol Yayınları, 2007
Türkiye’de engelliler toplam nüfus içinde %12,29 gibi önemli bir orana sahip. Ancak bu konudaki toplumsal bilinç düzeyimiz maalesef son derece düşük. Bunda engellerin birer ayıp ya da kusur olarak algılanması kadar yürütülen devlet politikasının da payı var. Zira toplumun böylesine büyük bir kesimini etkileyen bu olguya dönük olarak ciddi projelerin üretilmediği ve toplumun bu yönde eğitilmesine dönük yeterli yatırımın yapılmadığı görülüyor. Hal böyle olunca devasa bir kitlenin toplumla bütünleşme kanalları kapalı kalıyor ve bu acıtan yara yüzeyin altında kanamaya devam ediyor.
Mustafa Öztürk, bu durumun düzeltilmesi ve engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki engellerin kaldırılması için bilinçli bir öğrenme sürecinin gerekliliğine vurgu yapıyor ve toplumsal bilincin artması yönünde önemli bir adım atıyor. /Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Salim Hammish
Türkçesi: Muharrem Tan, İslam Özkan
İstanbul: Kesit Yayınları, 2007
İslam dünyasının yetiştirdiği en önemli ilim adamlarından biri olan Mukaddime müellifi İbn Haldun, 14. yüzyılda yaşamış olmasına rağmen hem modern tarihçiliğe hem de sosyolojiye kaynaklık eden önemli bir isim.
Bugüne dek magnum opusu ile anmaya alışık olduğumuz İbn Haldun, Faslı edebiyatçı Salim Hammish’in kalemiyle biyografik bir roman kahramanına dönüşüyor. İnişleri, çıkışları, sevinçleri ve trajedileriyle kısacası hayatın içinde gösterilmeye çalışılan bir İbn Haldun’la karşılaşıyoruz eserde. Kendini arayış mücadelesi veren ve bulunduğu ortamın yoz kuşatması karşısında dahi bilgece duruşundan taviz vermemeye çalışan gerçek bir âlimle hem-dem oluyoruz. /Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Kuşlar Dîvânı, Osmanlı Şiir Kuşları
Ömür Ceylan
İstanbul: Kapı Yayınları, 2007
Fehmeyle Nesimî bu sözün ma’nîsini kim
Bu kuş dilidür bunı Süleyman dahi bilmez / Nesimî
Seher vaktinde ya da akşama yakın kerahet vaktinde cami kubbelerinin çevresinde dört dönen kuşları görmeyenimiz var mıdır acaba? Ya da o kadar uzaklara bakmamıza gerek kalmadan yolda yürürken aniden üzerimize pisleyecek güvercinleri? Gittikçe kalabalıklaşan şehir hayatında apartman aralarına sıkışıp kalan güvercinler, serçeler, martılar ve bet sesiyle kargalar… Ve daha adını bilmediğimiz yüzlerce ve hatta binlerce kuş çeşidi. Her birimizin hayatında iyi-kötü küçük hatıraları olan kuşlar.
Ömür Ceylan’ın son kitabı Kuşlar Dîvânı / Osmanlı Şiir Kuşları hayatımızda bir şekilde yer eden bu kuşları anlatıyor. Kuşların Türk mitolojisindeki, Osmanlı kültüründeki ve kuş edebiyatımızdaki konumuna bir nebze değindikten sonra, klasik şiirde mecazi anlamlar yüklenmiş istiare sanatının en güzel örnekleriyle atıf yapılmış çeşitli kuşlardan bahsediyor.
Kırk yedi ayrı özel başlık altında ve her birinin de kendi içinde cinslerinin tanıtıldığı bu kitapta, kuşların fizyolojik özellikleri başta olmak üzere, mitoloji açısından üzerlerine yüklenilmiş anlamlara ve hatta rüyada görüldüğünde nasıl tabir olunacağına dair geniş bir bilgi sunuyor. Mesela Osmanlı döneminde bir posta güvercininin eğitimi için neler yapıldığına, hangi kuşların etinin yenilip hangisinin yenilmediğine kadar. Gökyüzünün hakiki sahipleri hakkında fazlasıyla bilgilendirici bir çalışma.
Kitabın asıl iddialı olduğu alan ise divan şiiri şairlerinin, kuşların hangi özelliklerine göre atıflarda bulunduğuyla ilgili. Açılan her başlıkta öncelikle kuşların özellikleri sıralanmış. Sonrasında şairlerin o kuşun hangi hususiyetini kastederek gönderme yaptığı belirtilmiş. En son olarak da beyitlerin önce orijinali ve peşi sıra Türkçe tercümesi verilmiş. Divan şairlerinin büyük üstatlarının eserleri taranıp oldukça geniş bir birikim meydana getirilmiş. Bu şiir sahipleri arasında Şeyh Galip, Nedim, Baki, Nesimî, Nabi gibi divan şiirinde yetkin konumları olan şairler de var.
Yazar Ceylan’ın bu kitabı kuşlarla anlatmayı, derdini kuşların diliyle ifade etmeyi tercih eden divan şiiri şairlerinin beyitlerini daha iyi anlayabilmemiz için bize olanak sağlıyor. / Huriye Apaydın
Tavsiye Et
Irving Karchmar İstanbul: İnsan Yayıncılık, 2007
Irving Karchmar, ebeveyni Holokost’tan kurtulmuş Yahudi bir yazar. Amerikan Barosu yayınlarından İnsan Hakları dergisine kadar birçok liberal ve özgürlükçü yayının editörlüğü, en son 1977-85 arasında da Fantastik Filmler dergisinin editörlüğünü yapmış. 1986’da ise hem editörlük vasfından dolayı prestijli bir ödül almış, hem de ilk şiir kitabı çıkmış. Yine aynı sene ölümün eşiğinden dönmüş ve 1992’de Nimetullahî tarikatına intisap etmesi ile sonuçlanacak ihtida macerası başlamış. Bilim-kurgu, fantastik-kurgu, şiir, Arap ve Fars edebiyatı, sufi hikayeler ilgi alanlarından. Darvish isimli bir de blogu var (http://darvish.wordpress.com/). Yazması beş sene, edisyonu da birkaç sene süren romanı Cinlerin Efendisi’ni Eylül 2004’te kendi imkanlarıyla bastırmış. Roman, Rusça, Türkçe, Malayca ve Hintçe olmak üzere birçok dile çevrilmiş. Romanı Türkçeye kazandıran ise İnsan Yayınları. Bir yazar olarak tek derdinin hakikati en iyi şekilde, en doğru yolla söyleyebilmek olduğunu ifade eden Karchmar’ın ilk romanı Cinlerin Efendisi’nin konusu ise şöyle: Hz. Süleyman’ın tüm mahlukata hükmetmesini sağlayan yüzüğü bulmak için günümüz Kudüs’ünde bir tarikat şeyhi, yedi kişiyi bir yolculuğa gönderir. Topluluk bir kadın, bir profesör ve bir Mossad ajanı üç Yahudi, üç derviş ve fakir bir rehberden oluşur. Çatısı Yüzüklerin Efendisi’ne benzeyen romanın konusu ise bir miktar Da Vinci Şifresi’ni andırıyor.
Yazar kitabını Sufi muhabbet yolu üzerine bir mistik macera masalı olarak adlandırıyor ve kitaptan elde edeceği kârın %10’unu hayır kurumlarına bağışlayacağını söylüyor. / Betül Özel Çiçek
Tavsiye Et