Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Asılıyorum
Ge­çen haf­ta bir ya­kı­nı­mı, maç sey­re­de­lim di­ye ça­ğır­dım.
“Yok ge­le­mem” de­di. “Hiç üzül­mek is­te­mi­yo­rum.
Bur­sas­por yen­se, Ga­la­ta­sa­ray ye­nil­di di­ye üzü­le­ce­ğim.
Ga­la­ta­sa­ray yen­se, Fe­ner’e şam­pi­yon­lu­ğu al­tın tep­si için­de he­di­ye et­miş ola­ca­ğız.”
Ne­ti­ce­de iki ta­kım ye­ni­şe­me­di­ler.
İki­şer pua­nı be­ra­ber­ce kay­bet­ti­ler.
Bu kim­se­nin ak­lı­na gel­me­yen bir so­nuç­tu.
Bel­ki en uzak ih­ti­mal­di.
Ama ol­du.
“Hiç üzül­mek is­te­mi­yo­rum” di­yen ta­nı­dı­ğım da üzün­tü­sün­den kah­rol­du.
Bu gi­ri­şi ol­ta ni­ye­ti­ne kul­la­nı­yo­rum.
Yem de şam­pi­yon­luk mu­hab­be­ti.
Maç me­rak­lı­la­rı da oku­sun di­ye.
Yok­sa kim okur iki ko­ca say­fa­yı?
“Ol­ta­ya ta­kı­lan zo­ka­yı yut­muş ola­cak” di­ye ika­zı­mı baş­tan ya­pa­yım.
Ama bu ika­zım sa­de­ce bir nu­ma­ra.
Çün­kü bi­li­yo­rum ki sırf bu gi­riş yü­zün­den ya­zı­nın okun­ma şan­sı ar­ta­cak.
Böy­le bir ül­ke, “Bu ül­ke”.
Zo­ka­yı gö­nül­lü yu­tan­lar ül­ke­si.
Bu­ra­ya ka­dar oku­duy­sa­nız za­ten zo­ka­yı yut­muş­su­nuz de­mek­tir.
O za­man sa­de­de ge­le­lim.
 
ÜÇ BÜ­YÜK­LER
CHP-DP çe­kiş­me­sin­de ara­dan sıy­rı­lan AP ol­du.
AP-CHP ka­pı­şır­ken ANAP’ın yıl­dı­zı par­la­dı.
ANAP-DYP koz­la­rı­nı pay­la­şı­yor­lar­dı ki RP umul­ma­dık bir atak yap­tı.
RP’ye kır­mı­zı kart gös­te­rip oyun­dan at­tı­lar der­ken, AKP şam­pi­yon ol­du.
Si­ya­se­tin sü­per li­gi yıl­lar­dır iki bü­yük­ler for­ma­tın­da ta­sar­la­nı­yor­du.
Gar­ni­tür­ler oyu­nun ta­dı tu­zuy­du.
Ama hep ara­dan bir üçün­cü, ka­fa­yı mut­la­ka uza­tı­yor, “Üç bü­yük­ler ol­sun abi” di­ye kur­gu­yu zor­lu­yor­du.
Söz­de sağ­cı esas oğ­lan­la söz­de sol­cu esas oğ­la­nın işi her de­fa­sın­da zo­ra gi­ri­yor­du.
Öy­le ol­ma­sa na­sıl her ta­raf gül­lük gü­lis­tan­lık ola­cak­tı.
Al gü­lüm ver gü­lüm, dön ba­ba dö­ne­lim de­mok­ra­si oyu­nu plan tat­bi­ka­tı tu­ta­cak­tı.
Tıp­kı lig­de­ki gi­bi. Ama ol­ma­dı.
Ma­hal­le­ye her ye­ni ge­len oğ­lan, esas oğ­lan be­nim di­ye tut­tu­ru­yor­du.
Son ge­len, üs­te­lik fut­bol­dan da an­la­yan bıç­kın de­li­kan­lı işi iyi­ce zo­ra sok­tu.
Bu so­nuç da kim­se­nin ak­lı­na gel­me­yen bir so­nuç­tu.
Bel­ki en uzak ih­ti­mal­di.
Ama ol­du.
“Hiç üzül­mek is­te­mi­yo­rum” di­yen bir sü­rü ta­nı­dı­ğım da yi­ne üzün­tü­le­rin­den kah­rol­du.
Sa­de­dim iş­te bu.
Si­ya­set li­gi­nin fut­bol li­gi­ne ne ka­dar ben­ze­di­ği.
Ya da ter­si. Hiç fark et­mez.
Fark eden şu ki, bu­nu fark edin­ce fut­bo­la olan il­gim art­tı.
Lig­de de bir za­man­lar tıp­kı şim­di­ki gi­bi bir Ka­ra­de­niz fır­tı­na­sı es­miş­ti.
Trab­zons­por bir çık­mış pir çık­mış­tı.
Üç bü­yük­le­re ka­fa tu­tar ol­muş­tu.
Li­gin do­ku­nul­maz sa­nı­lan­la­rı­na peş pe­şe gol­le­ri sı­ra­lı­yor, me­şin yu­var­la­ğı tam dok­san­dan ar­mut gi­bi bü­yük mü­yük de­me­den fi­le­le­re bı­ra­kı­yor­du.
Üç bü­yük­ler bak­tı­lar Trab­zons­por gi­bi oyun ku­rup gol ata­mı­yor­lar, ka­fa­yı for­ma­la­ra tak­tı­lar.
Ham­si­nin fut­bol oy­na­dı­ğı ne­re­de gö­rül­müş­müş!
Bor­do-ma­vi­li for­ma olur muy­muş!
Va­tan­daş kör müy­müş!
Ka­ra kar­tal ne ka­dar güç­lüy­müş de, si­yah-be­yaz renk­ler ne ka­dar asil­miş!
Sa­rı-kır­mı­zı as­lan par­ça­sıy­mış, as­lan şam­pi­yon ola­ma­sa da yi­ne as­lan­mış!
Sa­rı ka­nar­ya as­lın­da şöy­le şa­kır, böy­le uçar­mış, ka­za­na­ma­sa da ka­zan­mış sa­yı­lır­mış!
Bir sü­rü de­li saç­ma­sı, ıvır zı­vır ba­ha­ne.
Ha­ni ne­re­dey­se ça­tır ça­tır top oy­na­yan ta­kı­mı Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’ne mü­ra­ca­at edip for­ma ren­gi ba­ha­ne­si ile ka­pat­tı­ra­cak­lar.
Al­lah­’tan o sı­ra­lar ayak spo­ru ta­kı­mın­da­ki­ler­de ka­fa spo­ru ta­kı­mın­da­ki­ler gi­bi akıl­lı­lar yok­tu.
Ayak oyu­nu us­ta­la­rı ol­ma­la­rı­na rağ­men böy­le çir­kin ayak oyun­la­rı­na as­la te­nez­zül et­me­di­ler.
 
DİK­TA­TÖR HAM­Sİ
“As­lan ve kar­tal pen­çe ve ka­nat­la­rı­nı aç­mış du­rur­lar­ken, en teh­li­ke­li dik­ta ham­si­nin dik­ta­sı­dır, dik­kat­li ola­lım, akıl­lı ola­lım” di­ye ka­lem oy­na­ta­bi­le­cek aka­de­mis­yen­ler, il­ko­kul sı­ra­la­rın­da sek­sek oy­nu­yor­lar­dı o sı­ra­lar.
Do­la­yı­sıy­la üç bü­yük­ler pa­şa pa­şa gol­le­ri­ni yi­yip, pa­şa pa­şa bek­le­me­si­ni bil­di­ler.
Genç­ler, “Ne ka­dar bek­le­di­ler pe­ki?” di­ye so­ra­bi­lir­ler.
75-76, 76-77, 78-79, 80-81’de lig şam­pi­yo­nu ol­du Ana­do­lu ta­kı­mı.
75-76, 76-77, 77-78, 78-79, 79-80 yıl­la­rın­da da hiç sek­tir­me­den Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Ku­pa­sı’­nın sa­hi­bi ol­du.
“1980 ih­ti­la­li Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Ku­pa­sı’­nı bir da­ha kap­tır­ma­mak için mi ya­pıl­dı yok­sa” di­ye bir so­ru bi­le ge­le­bi­lir in­sa­nın ak­lı­na.
Tab­lo­ya ba­kın­ca hiç de saç­ma gö­rün­mü­yor bu so­ru.
Ham­si de dik­ta­tör fi­lan ol­ma­dı ni­te­kim.
Su­lar ya­vaş ya­vaş du­rul­du, lig es­ki mu­tad ha­li­ne ka­vuş­tu.
Ga­la­ta­sa­ray 1996’dan 2000’e ka­dar üst üs­te dört se­ne şam­pi­yon olun­ca da kim­se “As­lan dik­ta­tör ola­cak aman dik­kat” de­me­di.
Hem as­la­nın kral­lı­ğı­na laf söy­le­ye­bil­mek de ce­sa­ret is­ter za­ten.
As­lan tek ba­şı­na kral ol­du­ğu için ona ni­ce­lik de ge­rek­mez.
Oy fi­lan umu­run­da bi­le de­ğil­dir, ara­da bir kük­re­di mi ye­ter.
Ham­si­gil­le­rin ya­pa­bi­le­cek­le­ri tek nu­ma­ra var­sa, o da top­lu hal­de dav­ra­na­bil­me be­ce­ri­si gös­te­re­bil­me­le­ri­dir.
As­la­nın umur­sa­ma­dı­ğı ni­ce­lik on­lar için ha­ya­ti önem­de­dir.
Bir de hız­lı ve kıv­rak olur­lar­sa ne âlâ.
As­lın­da Ga­la­ta­sa­ray­lı­yım.
Ama kör de­ği­lim.
Bu se­ne as­la­nın tel tel dö­kül­dü­ğü, ya­ban­cı an­tre­nör­den de um­du­ğu­nu bu­la­ma­dı­ğı or­ta­da.
Bur­sas­por, as­lan­dan çok da­ha faz­la hak edi­yor şam­pi­yon­lu­ğu.
Eli yü­zü düz­gün, hu­yu su­yu gü­zel, efen­di mi efen­di, te­miz mi te­miz, sağ­lam mı sağ­lam bir adam­dan ya­na atı­yor kal­bim.
At­ma­sın di­yo­rum ama atı­yor.
Eğer sü­per lig oy­lar­la be­lir­le­ne­cek ol­sa, bir­çok ta­raf­tar gön­lü baş­ka renk­ler­de ol­ma­sı­na kar­şın gö­tü­rür oyu­nu atar Bursas­por’a.
Be­şik­taş­lı­lar, hak­kı­nı ye­dik ada­mın di­ye.
Ga­la­ta­sa­ray­lı­lar, hem biz­den çok hak et­ti­ler hem ba­ri Fe­ner şam­pi­yon ol­ma­sın di­ye.
Ana­do­lu tem­sil­ci­le­ri, biz­den bi­ri şam­pi­yon ol­sun di­ye.
Fe­ner­li­ler­ de, şam­pi­yon ol­ma­ya­lım da şu yö­ne­tim bel­ki de­ği­şir di­ye.
 
FAL­CI
2003 Tem­muz’un­da der­gi­ye yaz­dı­ğım ilk ya­zı­ya şöy­le baş­la­mı­şım:
“Ar­ka­daş­lar AN­LA­YIŞ di­ye bir der­gi çı­kar­mış­lar.
Pe­ki, ta­mam, gü­zel! Ama ner­de ar­ka say­fa gü­ze­li?
Yok. Ara ki bu­la­sın!
On­ca say­fa, on­ca ın­cık cın­cık ya­zı, on­ca is­ta­tis­ti­kî gös­ter­ge, on­ca fo­toğ­raf.
Ama ar­ka say­fa gü­ze­li yok.
Ha­di on­dan vaz­geç­tik or­ta say­fa gü­ze­li, baş say­fa gü­ze­li de yok.
İn­san ‘Bu ar­ka­daş­lar bu yüz­yıl­da mı ya­şı­yor­lar?’ di­ye me­rak edi­yor.
Ka­na­atim­ce der­gi­yi çı­ka­ran­lar ya­zar­lı­ğı ko­lay bir mes­lek zan­ne­di­yor.
Alır­sın eli­ne bir ka­lem, çi­zik­ti­rir­sin üç-beş sa­tır, olur bi­ter.
Oh, ne ra­hat!
O iş o ka­dar ko­lay ol­say­dı her­kes bir Ali Cen­giz Tuğ­rul olur­du.
Ar­ka say­fa gü­ze­li­ni yüz­ler­ce­si ara­sın­dan seç­me­si­ni,
Seç­tik­ten son­ra da ‘il­la bu ba­sı­la­cak’ di­ye di­ret­me­si­ni bil­me­yen adam­dan ya­zar ol­sa ne olur, ol­ma­sa ne olur?
Ya­zar­lık böy­le bir se­çi­ci­lik, böy­le bir zevk in­cel­miş­li­ği is­ter.
Bu bir. İkin­ci­si;
Ze­ka kıv­rak­lı­ğı is­ter, ka­lem oy­nak­lı­ğı is­ter.
Ka­lem, kay­gan ka­ğı­dın üs­tün­de rak­ka­se gi­bi raks ede­bil­me­li.
Par­mak, tuş­la­rın üs­tün­de yı­lan gi­bi kıv­rım kıv­rım kıv­ra­na­bil­me­li.
Cüm­le­de­ki her ke­li­me baş­ka bir ma­na­ya ko­lay­lık­la kıv­rı­la­bil­me­li.
Bak­tın ‘Bir haf­ta bi­le sür­mez’ de­di­ğin sa­vaş sü­re­cek gi­bi gö­rü­nü­yor, ‘Sa­va­şın uzun sü­re­bi­le­ce­ği­ni ön­gö­ren bir­kaç ka­lem­den bi­riy­dim’ di­ye­bil­me­li­sin.
Sa­vaş pat di­ye bi­ti­ve­rin­ce de ‘Hem iç hem dış ba­sın­da çok ten­kit edi­len Rums­feld Pla­nı’nı sa­vun­ma ce­sa­re­ti gös­te­re­bi­len üç-beş isim­den bi­ri de ben­dim’ de­me ka­bi­li­ye­ti­ni de gös­te­re­bil­me­li­sin.
‘Am­ca ben se­ni çok sev­dim, si­ze ba­ba di­ye­bi­lir mi­yim?’ kli­şe­le­ri ile bü­yü­müş bi­zim ku­şa­ğın ay­nı kli­şe­yi ulus­la­ra­ra­sı si­ya­se­te ma­ha­ret­le ta­şı­ya­bil­me be­ce­ri­si­dir bu.
Am­ca­nın adı Cü­neyt ol­muş, Sam ol­muş fark et­mez.
Bu be­ce­ri­yi gös­te­re­bil­me­li­sin.
Se­çi­ci­lik ka­dar, kıv­rak­lık ka­dar, imaj da önem­li.
Sert, abus çeh­re­li ve fa­kat her da­im de­rin te­fek­kür ha­lin­dey­miş­sin gi­bi gö­rün­me­yi ter­cih ede­bi­lir­sin.
Biz şark­lı­lı­ğı­mı­zı çok­tan aş­tık, esa­sen her şe­yi aş­tık di­yen müs­teh­zi, mü­te­bes­sim bir çeh­re de ta­şı­ya­bi­lir­sin.
‘Ne ka­le­min, ne klav­ye­nin yü­zü ol­maz’ şi­a­rı­nı edi­nir­sen is­te­di­ğin çeh­re­yi ta­kı­na­bi­lir­sin.
Bu da üç.”
Ye­di se­ne ön­ce o ka­dar ikaz et­me­me rağ­men din­le­te­me­dim.
Bir ar­ka say­fa gü­ze­li bul­ma­dı­lar, bas­ma­dı­lar.
Be­nim res­mim var­mış, ye­ter­miş. Yet­me­di iş­te.
Yüz­yıl­lar ön­ce ada­mın bi­ri “Ava­ze­ni ci­ha­na Da­vud gi­bi sal, ba­ki ka­lan bu kub­be­de hoş bir sa­da imiş” di­ye bu­yur­du di­ye bü­tün ya­zar­lar Doğ­ru­cu Da­vud ke­sil­di ba­şı­mı­za.
Ney­miş, eğ­ri­ye eğ­ri, doğ­ru­ya doğ­ru di­ye­cek­ler­miş.
Öy­le der­gi ol­maz de­dim, din­le­te­me­dim.
Ben­den baş­ka rak­ka­se de yok­tu ko­ca der­gi­de.
Ola­ca­ğı buy­du.
Ye­di se­ne ön­ce­den bu gün­le­ri bil­mi­şim, bir se­ne son­ra­yı mı bil­me­ye­ce­ğim?
İd­di­am şu;
“Fut­bol si­ya­se­te ne ka­dar ben­zi­yor” de­miş­tim.
Ka­za­sız be­la­sız önü­müz­de­ki se­çim­le­re ula­şır­sak ay­nı for­mü­lün tu­ta­ca­ğı­nı söy­lü­yo­rum.
Gön­lü baş­ka renk­ler­de ol­ma­la­rı­na rağ­men bir­çok seç­men oyu­nu, oyu­nu iyi ku­ra­na ve­re­cek.
Bu da seç­me­nin oyu­nu ola­cak.
Onur Bey baş­ta ol­mak üze­re bir­çok si­ya­set­çi yi­ne ay­nı so­ru­yu so­ra­cak;
Seç­men bu­ra­day­sa san­dık ne­re­de, san­dık bu­ra­day­sa seç­men ne­re­de?
Bur­nu­nun di­bin­de. Eli­ni uzat­san de­ğe­cek­sin!
Önem­li olan şu ye­ğen;
Eli­ni uzat­ma­ya te­nez­zül ede­cek mi­sin!

Paylaş Tavsiye Et