Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2007) > Dosya > Mahallenin ışıkları
Dosya
Mahallenin ışıkları
Cihan Aktaş
SA­RA­MA­GO’NUN bir ba­kı­ma el eme­ği ürün­le­rin fab­ri­ka ma­lı plas­tik ürün­ler kar­şı­sın­da göz­den dü­şü­şü­nü an­lat­tı­ğı ese­ri Ma­ğa­ra, ka­sa­ba ile met­ro­po­lün ya da ma­hal­le ile si­te­nin ça­tış­ma­sı­nı an­la­tan bir ro­man ola­rak da ta­nım­la­na­bi­lir. Ro­man­da, kü­çük yer­le­şim bi­ri­mi­ni ve­ya ma­hal­le­yi oluş­tu­ran ya­pı­lar, üre­tim bi­çim­le­rin­de­ki de­ğiş­me­ye bağ­lı ola­rak çö­zül­me­ye baş­la­mış­lar­dır. İn­san­lar ma­hal­le­yi ter­k e­de­rek, ‘Mer­kez’ ola­rak isim­len­di­ri­len de­va­sa mo­dern üre­tim bi­ri­min­de iş tut­ma­nın, yer­leş­me­nin yol­la­rı­nı arar­lar. Yaş­lı çöm­lek­çi Al­gor iş­te bu dal­ga­nın et­ki­siy­le kı­zıy­la da­ma­dı­nın pe­şi­ne ta­kı­la­rak ata ya­di­gâ­rı çöm­lek atöl­ye­si­ni terk et­me­ye, Mer­kez’e yer­leş­me­yi de­ne­me­ye mec­bur kal­mış­tır.
Dün­ya­nın pek çok ye­rin­de kü­çü­len, ca­zi­be­si­ni yi­ti­ren ma­hal­le ha­ya­tı, ba­zen bir me­ta­for ha­lin­de ede­bi­yat ve sa­na­tın ol­du­ğu ka­dar si­ya­se­tin de ko­nu­su ol­ma­ya de­vam edi­yor. Şe­rif Mar­din’in Türk si­ya­si ik­li­mi­ni bi­çim­len­dir­mek­te olan bir tür “ma­hal­le bas­kı­sı”ndan söz et­ti­ği söy­le­şi­si­nin ar­dın­dan ‘ma­hal­le’nin fa­zi­let­le­ri ya da so­run­lu yan­la­rı üze­ri­ne ko­nuş­ma­ya baş­la­dık.
Ma­hal­le bas­kı­sı, hij­ye­nik elit yer­leş­me bi­çim­le­ri­nin, si­te ya­şan­tı­la­rı­nın, uy­du kent pro­je­le­ri­nin kar­şı­sın­da hâ­lâ sa­vu­nul­ma­sı sü­ren bir ha­yat tar­zı­nın ka­rak­te­ris­tik özel­li­ği san­ki... İn­san­la­rın bir­bi­ri­ni ta­nı­dı­ğı, bir­bi­riy­le bir şe­kil­de il­gi­li ol­du­ğu, bu ne­den­le kar­şı­lık­lı bir so­rum­lu­lu­ğun de­ğe­ri­ni de du­yur­tan bir yer­le­şim bi­ri­mi, ma­hal­le. Güç­lü do­ku­su­nun sağ­la­dı­ğı bir gü­ven duy­gu­su­na kar­şı­lık, mu­kim­le­ri­ni kı­sıt­la­yan ve de­net­le­yen ta­lep­le­rin­den de söz et­mek pe­kâ­lâ müm­kün. Ma­hal­le­nin al­ter­na­ti­fi ise ken­di­ni si­te­ler­le, get­to­lar­la şeh­re, ka­la­ba­lık­la­ra, öte­ki ha­yat­la­ra ka­pa­tan ce­ma­at ya­şan­tı­la­rı ola­maz gi­bi ge­li­yor ba­na. Çün­kü ma­hal­le­de bir ho­mo­jen­lik yok. Fark­lı­lık­la­rın bir uyum ve bağ­daş­ma ça­ba­sı ya da zo­run­lu­lu­ğu var ol­sa ol­sa...
Mar­din söy­le­şi­si­nin ar­dın­dan top­lum ve po­li­ti­ka üze­rin­de­ki te­kin­siz “ma­hal­le bas­kı­sı”nı ko­nu alan sa­yı­sız ya­zı yer al­dı ba­sın­da. Gü­nü­müz­de ma­hal­le bas­kı­sı ye­ri­ni baş­ka tür­lü bas­kı­la­ra ter­k et­miş bu­lu­nu­yor oy­sa. Med­ya bas­kı­sı, si­te ha­yat­la­rı­nın bas­kı­sı, mar­ka bas­kı­sı... Bir ta­raf­tan da post­mo­dern dö­nem­le­rin ru­hu­na uy­gun et­nik ya da fark­lı­lık te­me­lin­de, ka­pa­lı ya da açık lo­ca­lar ha­lin­de ger­çek­le­şen ör­güt­len­me­ler­le in­san­lar bir da­ya­nış­ma ala­nı, bir güç ka­zan­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar.
Ka­dın­lar bü­tün za­man­lar­da ol­du­ğun­dan da­ha ağır bir şe­kil­de gö­rü­nüş­le­ri­ne, fi­zik­le­ri­ne yö­ne­len bas­kı­lar­la kar­şı kar­şı­ya­lar. Bu ne­den­le de ye­me bo­zuk­lu­ğu has­ta­lık­la­rı ta­ri­hin hiçbir dö­ne­min­de ol­ma­dı­ğı ka­dar genç kız­la­rın ve ka­dın­la­rın ha­yat­la­rı­nı et­ki­li­yor. Ar­tık ma­hal­le so­kak­la­rın­da iler­le­yen bir genç kız, bir pen­ce­re­nin ge­ri­sin­den ken­di­si­ni iz­le­mek­te olan fi­lan­ca de­di­ko­du­cu tey­ze­yi de­ğil, bir ka­me­ra ba­kı­şı­nın kon­tro­lü­nü his­se­di­yor üze­rin­de. Ma­hal­le­nin ışık­la­rı, ye­ri­ni ka­me­ra ışık­la­rı­na bı­rak­tı san­ki.
Ga­ze­te­ler­de, yal­nız ya­şa­yan yaş­lı­la­rın, se­ne­ler son­ra ev­le­rin­de ölü ola­rak bu­lu­nuş­la­rı­nı an­la­tan ha­ber­le­ri sık­lık­la oku­ma­ya baş­la­dık. Ma­hal­le ru­hu di­ye bir şey ya­şı­yor­sa hâ­lâ, yaş­lı­la­rın ses­siz­li­ği­nin, or­ta­lık­ta gö­rün­me­yi­şi­nin kay­gı­sı­nı du­yur­tan bir ruh­tur bu.
Yıl­lar ön­ce bir ga­ze­te­de Al­man­ya’nın Ber­lin gi­bi kent­le­rin­de psi­ko­log­la­rın öne­ri­siy­le ya­ya yol­la­rı­nın ki­mi yer­ler­de, in­san­lar yü­rür­ken bir­bir­le­ri­ne do­ku­na­bil­sin­ler di­ye bi­linç­li ola­rak da­ral­tıl­dı­ğı­nı oku­muş­tum. Da­ha son­ra bu ül­ke­nin şe­hir­le­rin­de gör­dü­ğüm park­lar­da in­san­la­rın ço­ğun­luk­la yal­nız ba­şı­na ya da kö­pek­le­riy­le yü­rü­yü­şe çık­tık­la­rı­nı göz­lem­le­dim. He­il­bronn çok ye­şil bir şe­hir; or­ta­sın­da bü­yük bir göl olan, yü­rü­yüş için ta­sar­lan­mış Zi­ege­lei­park ile ta­nı­nı­yor. Göç­men­ler, en çok da Türk­ler, bu park ye­ri­ni pik­nik ye­ri­ne dö­nüş­tür­müş­ler. Yü­rü­yü­şe çı­kan Al­man­lar, man­gal, se­ma­ver, beş çay­la­rı et­ra­fın­da top­la­nan ai­le­le­ri il­giy­le iz­li­yor­lar­dı. Al­man­la­rın Türk­le­rin park­la­rı ken­di­le­ri­nin yap(a)ma­dı­ğı şe­kil­de kul­lan­ma­la­rı­na pek iti­raz et­me­me­le­ri, ka­mu­sal ha­ya­tın çö­kü­şü­ne iliş­kin kay­gı­la­rıy­la açık­la­na­bi­lir­di.
Bu­gün Tür­ki­ye’de tra­fik ya da ha­va kir­li­li­ği­nin ar­tı­şın­da da asıl so­run ön­ce­lik­le ma­hal­le do­ku­su­nun ve ru­hu­nun da­ral­ma­sı­na se­bep olan şe­hir­ci­lik ve kül­tür po­li­ti­ka­la­rın­da aran­ma­lı. Söz ge­li­mi Bo­ğaz’ın ta­ri­hî gi­ri­şi ve İs­tan­bul’un As­ya ya­ka­sı Man­hat­tan tar­zı ku­le­ler­le, pla­za ve gök­de­len­ler­le do­na­tıl­mak is­te­ni­yor. Bu vul­ger mo­dern­lik remz­le­ri 80’li yıl­lar­da ANAP hü­kü­me­ti­nin de rü­ya­sıy­dı: İs­tan­bul Or­ta­do­ğu’nun Bey­rut’u ola­cak­tı. İs­tan­bul’a bi­çi­len rol, bir kül­tür şeh­ri de­ğil de eğ­len­ce şeh­ri ol­ma­sıy­dı. Ne de ol­sa şa­ta­fat­lı bi­çim­ler, es­te­tik alan­da bir kı­sır­lı­ğı, içi­ne dü­şü­len tü­ke­tim hır­sı­nı ve unu­tu­lan her şe­yin boş­lu­ğu­nu ka­pat­ma­nın en uy­gun ör­tü­le­ri­dir.
Ma­hal­le ha­ya­tı, bak­tı­ğı­mız açı­ya bağ­lı ola­rak gö­rü­nür bi­ze. “...Be­nim ku­şa­ğım; ya­ni biz taş­ra­lı­lar, bi­rer ma­hal­le ço­cuk­la­rıy­dık” di­ye ya­zı­yor Me­tin Önal Men­gü­şoğ­lu. “Ma­hal­le; ora­da­ki so­kak­lar, cad­de­ler, çık­maz­lar, çeş­me ba­şı, ha­vuz ba­şı, de­re ke­na­rı, pa­ti­ka su yol­la­rı, ev­le­ri­mi­zin için­den akıp gi­den ark­la­rı ile ca­mi ve mi­nik mey­dan, biz ço­cuk­la­rın, ba­ba evin­den da­ha zi­ya­de za­man tü­ket­ti­ği, mes­kûn bu­lun­du­ğu me­kâ­nın adı­dır.” (Me­tin Önal Men­gü­şoğ­lu, Öp­tüm Ka­ra Göz­le­rin­den, Ar­tus Ya­yın­la­rı, s. 69)
Ma­hal­le ço­cuk­la­rı­nın öz­gür ruh­la­rı da el­bet­te şid­de­te ya­ban­cı de­ğil­di. Ço­cuk­lu­ğu­mu ge­çir­di­ğim ma­hal­ley­le il­gi­li hiç unut­ma­dı­ğım sah­ne­ler­den bi­ri­si, ma­hal­le­nin iki de­li­kan­lı­sı­nın di­ken­li ça­lı­lar­la bir­bi­ri­ne sal­dır­dı­ğı bir kav­gay­dı.(Ku­zu Kay­bol­du isim­li öy­küm­de yer ver­di­ğim bir sah­ne bu). Er­kek­li­ği­ni ka­nıt­la­ma­sı­nı bek­ler­di bir de­li­kan­lı­dan, ma­hal­le. Ka­dın­lar da if­fet­li oluş­la­rı­nı onay­la­yan bir ha­yat sür­dür­me­liy­di. Yol­dan ge­çen kı­zın gi­yi­mi­ni, ku­şa­mı­nı, hat­ta yü­rü­yüş tar­zı­nı in­ce­le­mek; ma­hal­le­ye ye­ni ta­şı­nan dul ka­dı­nın evi­ne gi­rip çı­kan­la­rın he­sa­bı­nı yap­mak; so­kak ba­şın­da­ki du­var­da ge­ce ya­rı­la­rı­na ka­dar otu­ran de­li­kan­lı­la­rı di­le do­la­mak...
70’li yıl­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, si­ya­se­tin bi­çim­len­dir­di­ği bir ma­hal­le bas­kı­sıy­la kar­şı­la­şı­yor­duk: O ma­hal­le­ye sol­cu­lar, öte­ki­ne sağ­cı­lar gi­re­mez!
Fa­kat ma­hal­le ay­nı za­man­da yaş­lı­sı­nı, de­li­si­ni, ço­cu­ğu­nu ko­ru­yup gö­ze­ten ge­niş bir yu­vay­dı da... Ya­ban­cı­yı hai­ne dö­nüş­tü­ren al­gı çar­pıl­ma­la­rı­nın he­nüz ya­şan­ma­dı­ğı dö­nem­ler­de ço­ğul­lu­ğun, çe­şit­li­li­ğin, hoş­gö­rü­nün ye­şer­di­ği uç­suz bu­cak­sız bah­çey­di ma­hal­le; bir yan­dan da­ra­lıp kı­rıl­ma­la­ra uğ­ra­dı­ğı hal­de, top­lu­mu gü­zel­leş­tir­me, kay­naş­tır­ma ye­te­ne­ği­ni ko­ru­ya­cak ka­dar ge­niş bir bah­çe...
Esa­sın­da Ah­met Ham­di Tan­pı­nar da­ha 1946’da ma­hal­le­nin öl­me­ye baş­la­dı­ğı­nı ya­zı­yor­du, Beş Şe­hir’in İs­tan­bul’u an­lat­tı­ğı bö­lü­mün­de.
Yi­ne de bü­tü­nüy­le kay­bol­du­ğu söy­le­ne­me­ye­cek bir ma­hal­le ru­hu var; top­lu­mu­mu­zun er­dem­le­ri­ni gün­de­lik ha­ya­tın akı­şı için­de in­ce­lik­li iliş­ki­ler­le har­man­la­ya­rak mu­ha­fa­za et­me­ye de­vam eden bir ruh bu. Ha­li­ha­zır­da TV’ler de di­zi­le­ri­ne bu ru­hu bir şe­kil­de yan­sı­ta­rak, on­la­ra de­rin­lik ve sı­cak­lık kat­ma­ya ça­lı­şı­yor. Ma­hal­le ru­hu, bir za­man­lar pay­laş­tı­ğı ge­le­nek ve gö­re­nek­le­rin ka­lı­bın­da ya­şı­yor bir ba­kı­ma. Bay­ram ve kan­dil kut­la­ma­la­rı; oto­büs­ler­de yaş­lı­la­ra yer ver­mek; kom­şu­su­nun kı­zı­nı ba­cı, oğ­lu­nu abi bil­di­ren bir so­rum­lu­luk; dar za­man­lar­da ken­di­ni gös­te­ren bir da­ya­nış­ma; de­li­kan­lı­la­rın as­ke­re uğur­lan­dı­ğı me­ra­sim­ler; ma­hal­le pa­zar­la­rı­nın etek­le­ri­ne açı­lan ka­dın­la­rın el eme­ği göz nu­ru el iş­le­ri­nin ser­gi­len­di­ği tez­gâh­lar; ca­mi­ler­de sa­lâ ve­ri­li­şi­nin ar­dın­dan ce­na­ze na­ma­zı­na ha­zır­la­nan ma­hal­le sa­kin­le­ri...
1998’den iti­ba­ren de­rin­le­şeneko­no­mik kriz yıl­la­rın­da sı­ra­dan in­san­lar ka­dar, ki­mi “ma­hal­le ru­hu­na ya­ban­cı” sa­yı­la­bi­le­cek ay­dın­lar da Tür­ki­ye’de bek­le­nil­di­ğin­den da­ha bü­yük öl­çek­te sar­sın­tı­lar, çö­kün­tü­ler mey­da­na gel­me­me­si­ni, ‘ma­hal­le’nin ko­ru­du­ğu da­ya­nış­ma ru­hu­na bağ­la­mış­lar­dı.
Ya­zı­mın ba­şın­da Sa­ra­ma­go’nun ma­hal­le­den si­te­ye mey­da­na ge­len de­ği­şi­min de ko­nu edil­di­ği söy­le­ne­bi­le­cek, se­bep ol­du­ğu ya­nıl­sa­ma­lar­la Ef­la­tun’a gön­der­me­de bu­lun­du­ğu açık olan Ma­ğa­ra’sın­dan söz et­tim ya... Bu ma­ğa­ra­ya ulaş­mak için yo­la çı­kı­lan Mer­kez, et­ra­fın­da­ki dü­ne ait ne var­sa si­lip sü­pü­ren bir güç gi­bi gö­rün­se de iro­nik bir bağ­la­nı­şı var­dır ro­ma­nın. Sürüp ­gi­den ka­zı­lar­la Mer­kez’i ge­niş­let­me ça­ba­la­rı­nın var­dı­ğı yol, bir şe­kil­de is­ter is­te­mez ma­hal­le­yi im­le­di­ği söy­le­ne­bi­le­cek bir ma­ğa­ra­ya açı­la­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et