Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2007) > Kapak > Ne dediğini bilmenin farkındalığı
Kapak
Ne dediğini bilmenin farkındalığı
Nigar Bulut Tuğsuz
ÖZ­GÜR­LÜK ve gü­ven­lik ara­sın­da doğ­ru­sal bir iliş­ki kur­ma ko­nu­sun­da ya­şa­nan zor­luk; ne de­di­ği­nin ve ne­re­de dur­du­ğu­nun far­kın­da ol­ma­ma ve bir tür sı­kış­mış­lık duy­gu­suy­la açık­la­na­bi­lir. Bu zi­hin­sel kar­ma­şa­nın po­li­tik dav­ra­nış­la­ra yan­sı­ma­sı, ta­raf­lar­dan bi­ri­nin de­ğil iki­si­nin de içi­ne düş­tü­ğü dip­siz ku­yu­yu an­dı­rır. Düş­tük­çe de­rin­leş­mek ve de­rin­leş­tik­çe düş­mek (düş­me­yi is­te­mek) ar­zu­su ge­nel­lik­le güç­lü­nün ile­ri bir ham­le­siy­le so­nuç­la­nır. Son­suz öz­gür­lük di­ye bir şey ol­ma­dı­ğı, öz­gür­leş­me­nin mut­la­ka “bir şey­den” öz­gür­leş­mek ol­du­ğu de­mok­ra­si­nin ilk der­si ma­hi­ye­tin­de de­fa­lar­ca tek­rar­lan­sa da, kay­be­di­len öz­gür­lük­le kar­şı­lı­ğın­da el­de edi­len ka­za­nım­lar ara­sın­da­ki den­ge­nin ki­min le­hi­ne tu­tul­ma­sı ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da­ki güç­lük­ler, de­mok­ra­si kül­tü­rü­nün yer­le­şik­le­şe­me­miş ol­ma­sıy­la da de­mok­ra­si ide­ali­nin üto­pik ya­nıy­la da açık­la­na­bi­lir. Bu kar­ma­şa­da kur­ban edi­len ne ya­zık ki uğ­ru­na mü­ca­de­le edi­len öz­gür­lü­ğün ken­di­si olur.
Çö­zü­mü çok zor bir so­run­la yüz yü­ze ol­du­ğu­muz, sos­yal ve po­li­tik or­ta­mı­mı­zın kar­ma­şa­sın­dan ra­hat­lık­la oku­na­bi­lir. İçi­ne düş­tü­ğü­müz kı­sır dön­gü­yü bu ber­rak­lık­ta his­se­de­bil­me­mi­ze ne­den olan en önem­li sa­ik­ler­den bi­ri, prob­le­min mu­ha­ta­bı ol­du­ğu bi­lin­me­se bi­le ön­gö­rül­müş olan tüm ak­tör­ler­le yüz­le­şil­miş ve fo­toğ­ra­fın ger­çe­ği­ne ol­duk­ça ya­kın bir for­mu­nun bu ka­dar ge­niş bir kit­le ta­ra­fın­dan gö­rü­le­bil­miş ol­ma­sı­dır. Her kül­tü­rün ken­di­ne has an­la­şıl­maz­la­rı­nı he­sa­ba kat­ma­yı ge­rek­ti­ren top­lu­luk hak­la­rı ya da et­ni­si­te me­se­le­le­ri dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de ko­lay­lık­la çö­zü­le­bil­miş de­ğil­dir. Hak­lar ve ödev­ler ara­sın­da­ki den­ge­yi an­la­ma­nın teo­rik güç­lü­ğü, bu güç­lü­ğü aş­ma­ya dö­nük ça­ba­la­rın ye­ter­siz­li­ği ile bir­le­şin­ce so­run­lar kro­nik ha­le ge­le­bi­lir ve za­man için­de biz­de­ki gi­bi te­rö­re va­ran bam­baş­ka bo­yut­la­ra sıç­ra­ma ya­pa­bi­lir.
Kürt so­ru­nu­nu bu­gün bu ka­dar çö­züm­süz kı­lan en önem­li ne­den­ler­den bi­ri, te­rör so­ru­nu mu yok­sa kül­tü­rel hak­lar so­ru­nu mu ola­rak ele alın­ma­sı ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da­ki kar­ma­şa­dır. Bu­gü­ne ka­dar te­mel yak­la­şım­lar ara­sın­da­ki fark ve bi­ri­ni ter­cih et­me zo­run­lu­lu­ğu, si­ya­si ta­vır­lar­da cid­di bir tu­tar­sız­lı­ğa ne­den ol­muş­tur. Bu tu­tar­sız­lı­ğın ara sı­ra de­rin­leş­me­si ise ge­nel­lik­le kriz an­la­rı­na denk ge­lir. Hak­ka­ri Dağ­lı­ca’da PKK sal­dı­rı­sı so­nu­cu ka­çı­rı­lan ve son­ra­sın­da ser­best bı­ra­kı­lan Gü­ney­do­ğu kö­ken­li esir as­ker­le­re re­va gö­rü­len va­tan ev­la­dı/ha­in ev­lat, as­ker/te­rö­rist mu­ame­le­si biz­zat bu be­lir­siz­li­ğin/ka­rar­sız­lı­ğın ka­mu­oyu­na yan­sı­tıl­ma­sı açı­sın­dan va­him­dir. Ver­dik­le­ri ifa­de­ler­den va­ta­nı ko­rur­ken ça­re­siz du­ru­ma düş­tük­le­ri oku­nan as­ker­le­rin baş­ka bir bil­gi öne sü­rül­me­den tu­tuk­lan­ma­la­rı ve ‘yan­lış’ an­la­ma­la­ra kar­şı hiç­bir ön­le­min alın­ma­mış ol­ma­sı, Kürt hal­kı­nın va­tan­se­ver­li­ği ko­nu­sun­da te­yit edil­miş bir ka­rar­sız­lık­tan baş­ka bir şey de­ğil­dir.
Kürt­le­ri­nin sos­yo-kül­tü­rel hak­la­rı­nın ta­nın­ma­sı­nın ge­cik­ti­ril­me­si­ne ma­ze­ret ola­rak kon­jonk­tü­rün gös­te­ril­me­si ise açık­ça bir saf­sa­ta­dan iba­ret­tir. Çün­kü kül­tü­rel hak­lar ko­nu­sun­da bu­gün va­rı­lan söz­de mu­ta­ba­ka­tın ne­de­ni bir şe­kil­de bu­na mec­bur ka­lın­ma­sı­dır. Ma­ze­re­tin al­tın­da ya­tan ne­den Ba­tı’nın ta­lep­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ha­re­ket et­mek­se, bu da­ha da va­him bir ira­de za­fi­ye­ti­ne işa­ret eder. AB re­form­la­rı çer­çe­ve­sin­de ya da bi­ri­le­ri­nin ta­lep­le­ri doğ­rul­tu­sun­da uza­tı­lan zey­tin da­lı, em­pa­ti yok­sun­lu­ğu­nun so­nu­cu ola­rak şim­di ol­du­ğu gi­bi kar­şı ta­rafın şı­ma­rık­ça is­tek­le­ri­ni kış­kır­ta­bi­lir ve bir an­da uy­gun­suz tek­lif­le­re dö­nüş­tü­re­bi­lir. İç­sel ada­le­ti ve dü­ze­ni dış­sal zo­run­lu­luk­lar­la ve bir­ta­kım çı­kar he­sap­la­rı ne­ti­ce­sin­de kı­lı­fı­na uy­dur­ma­ya ça­lış­mak, an­cak po­li­tik alan­da­ki ye­ni den­ge­siz­lik­le­re ve ge­ri­ye dö­nüş­le­re da­ve­ti­ye çı­kar­tır. Ba­tı de­mok­ra­si­si­nin per­va­sız­lı­ğı­nın bü­yü­sün­den an­cak iç­sel bir ada­let me­ka­niz­ma­sı, öze­leş­ti­ri­nin do­zu­nun ar­tı­rıl­ma­sı ve yo­ğun em­pa­tik bir se­fer­ber­lik ilan ede­rek kur­tu­la­bi­li­riz. Do­la­yı­sıy­la med­ya­da hâ­kim olan “Kürt hal­kı­na sos­yal-kül­tü­rel hak­la­rı­nı ve­re­lim” ya da “Bu çö­züm de­ğil­dir” yol­lu açık­la­ma­lar ez­ber ma­hi­ye­tin­de­dir ve hem inan­dı­rı­cı­lık­tan hem de gü­ven ve öz­gür­lük ara­sın­da­ki iliş­ki­nin do­ğa­sı­nı an­la­ma­ya yö­ne­lik bir ça­ba­dan uzak­tır.
DTP’li mil­let­ve­ki­li Ay­sel Tuğ­luk’un bir ya­zı­sın­da içi­ne düş­tü­ğü “ne ka­dar öz­gür­lük, o ka­dar gü­ven­lik” pa­ra­no­ya­sı sö­zü­nü et­ti­ği­miz gü­ven­siz­li­ğin tam da zir­ve­si­ni oluş­tu­rur ve ken­di için­de öz­gün an­lam­lar ta­şır. Ula­şıl­mak is­te­nen he­de­fe bir neb­ze yak­la­şıl­mış ol­ma­sı -kül­tü­rel hak­lar ve­ril­me­si ge­rek­li­li­ği­nin T.C.’nin tüm ku­rum­la­rıy­la te­yit edil­me­si- ve­ri­len mü­ca­de­le­yi el­bet­te et­ki­le­ye­cek­tir ve et­ki­le­miş­tir de. Ön­ce­lik­le yu­ka­rı­da de­ğin­di­ğim gi­bi hak­la­rın sağ­lan­ma­sı, gö­nül­süz­lük esa­sı­na da­yan­dı­ğı için bu gelişmenin dış­sal zo­run­lu­luk ola­rak te­lak­ki edil­me­si, ile­ti­şi­min önün­de­ki en önem­li en­gel­dir. Di­ğer bir bo­yut da el­de et­tik­le­ri ka­za­nım­la­rın öte­si­ne geç­me gü­dü­sü­dür. Çün­kü ide­ali­ze edi­len hak­la­rın meş­rui­yet ka­zan­ma­sıy­la bir ne­vi öz­gür­lük mü­ca­de­le­si­ne dö­nüş­tü­rü­len sü­reç ni­ha­ye­ti­ne er­miş olur. Bu­ra­da öz­gür­lü­ğü yi­tir­me kay­gı­sı dev­re­ye gi­rer. Le­ga­li­ze ol­ma­nın do­ğal so­nu­cu ola­rak his­set­tik­le­ri öz­gür­lü­ğü yi­tir­me kay­gı­sı ile ya­şa­nan bir o ya­na bir bu­na yal­pa­la­ma­lar, za­man za­man sal­dır­gan dav­ra­nış­la­ra da dö­nü­şe­bi­lir ve öz­gür­lük­le gü­ven­li­ğin doğ­ru oran­tı­lı ola­rak slo­gan­laş­tı­rıl­ma­sı­nın önü­nü aça­bi­lir. Hiç­bir ya­sal ze­min­de dağ­da­ki ka­dar öz­gür olu­na­ma­ya­ca­ğı­nı his­set­me­nin da­ya­nıl­maz ağır­lı­ğıy­la bir ter­cih yap­mak zo­run­lu ka­lı­nır. So­nun­da “öz­gür kal­ma­ya de­vam ede­rek gü­ven­siz­lik yay­mak” ya da “öz­gür­lü­ğü tes­lim ede­rek gü­ven ver­mek” ara­sın­da­ki çe­liş­ki çar­pı­tıl­mış bir şe­kil­de slo­ga­ni­ze edil­miş olur.
Bu­gün DTP’li mil­let­ve­kil­le­ri sis­te­me dâ­hil ola­rak fe­da ede­cek­le­ri öz­gür­lük­le­ri­ni son bir ke­re da­ha dü­şü­nü­yor­lar ve ka­mu­oyu­na çar­pı­tıl­mış me­saj­lar ve­ri­yor­lar. Bu süb­jek­tif, son de­re­ce çar­pı­tıl­mış me­saj­lar sil­si­le­si ile do­ğal/in­sa­ni hak(lı­lık)la­rı­na göl­ge dü­şü­rü­yor­lar. Bu ka­dar yak­laş­tık­la­rı ve hat­ta hap­sol­duk­la­rı şid­det sar­ma­lı­nı aş­ma­la­rı­nın en iyi yo­lu, bu de­re­ce öz­gün ve ken­di için­de an­la­şıl­maz­la­rı olan bir di­li ter­cih et­mek ye­ri­ne or­tak bir dil için ça­ba har­ca­ma­la­rı­dır. Çö­zü­me gö­tü­re­cek yol, bu­gün seç­tik­le­ri yön­te­min ne­ye te­ka­bül et­ti­ği­nin far­kın­da ol­ma­la­rı­dır. Ne ka­dar sa­mi­mi olur­lar­sa ol­sun­lar, ken­di du­rum­la­rı­nın tam ter­si­ni te­ori­ze eden slo­gan­lar seç­miş ol­ma­la­rı (ne ka­dar öz­gür­lük o ka­dar gü­ven­lik!, de­mok­ra­tik özerk­lik, T.C.’nin la­ik­lik an­la­yı­şı­na ya­pı­lan vur­gu ve din­dar Gü­ney­do­ğu hal­kı­nı kü­çüm­se­me), ken­di ken­di­le­ri­nin ve kul­lan­dık­la­rı di­lin far­kın­da ol­ma­la­rı­nı ilk zo­run­lu­luk ola­rak ko­yu­yor önü­mü­ze. Sö­zü edi­len far­kın­da ol­ma du­ru­mu sos­yal-kül­tü­rel hak­lar ile yı­kı­cı fa­ali­yet­ler ara­sın­da ter­cih yap­ma­yı be­ra­be­rin­de ge­ti­rir, do­la­yı­sıy­la de­mok­ra­tik tem­si­le hak ka­zan­ma­nın da ilk şar­tı­dır. Bu­gün ne ya­zık ki yüz yü­ze ol­du­ğu­muz sa­tır ara­la­rın­da­ki şid­det hiç şüp­he­siz acı­lı bir gi­diş-ge­li­şin işa­ret­le­ri­dir. Yi­ne de bu acı­yı ya­ra­tı­cı kıl­ma­nın tek yo­lu, şe­hit ai­le­le­ri­nin acı­sı­nı pay­laş­mak ve şid­det­ten uzak­laş­mak­tır.

Paylaş Tavsiye Et