Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Dünya Siyaset > Almanya’da “Türk sorunu” alevleniyor
Dünya Siyaset
Almanya’da “Türk sorunu” alevleniyor
Haşim Koç
AL­MAN­YA Lud­wigs­ha­fen’da Türk­le­rin ya­şa­dı­ğı bir ev­de çı­kan yan­gın so­nu­cun­da 9 ki­şi­nin öl­me­si, ül­ke­de­ki “ya­ban­cı­lar” so­ru­nu­nu gün yü­zü­ne çı­kar­dı. As­lın­da sak­lı giz­li ka­lan bir so­run da yok­tu or­ta­da. Sa­de­ce böy­le can kay­bıy­la so­nuç­la­na­cak ka­dar ta­lih­siz bir olay, Al­man­ya’da­ki mev­cut so­ru­nun ne ka­dar cid­di so­nuç­lar do­ğu­ra­bi­le­ce­ği­ni or­ta­ya koy­du. Ve ma­ale­sef son yan­gın­lar, bu so­nuç­la­rın ara­sın­da can ve mal gü­ven­li­ği gi­bi te­mel in­san hak­la­rı­na yö­ne­lik teh­li­ke­le­rin de bu­lun­du­ğu­nu ön­ce­lik­le Al­man ka­mu­oyu­nun, son­ra Al­man­ya’da­ki en bü­yük “ya­ban­cı” top­lu­lu­ğu olan Türk­le­rin ve Tür­ki­ye’nin, son ola­rak da tüm dün­ya­nın dik­ka­ti­ne sun­du. Yan­gın­lar­da can­ verenlere rah­met, ge­ri­de bı­rak­tık­la­rı­na da sa­bır­lar di­le­ye­rek son olay­la­rın ne an­la­ma gel­di­ği­ni ir­de­le­ye­lim.
Al­man­ya’da­ki “Türk­ler”, Al­man­la­rın ya­ra­maz ço­cuk de­dik­le­rin­de ak­la ge­len ilk top­lu­lu­ğu oluş­tu­ru­yor. Nü­fus­la­rı­nın di­ğer mil­let­le­re oran­la da­ha faz­la ol­ma­sı Türk­le­ri, Al­man top­lu­mu­nun ha­ki­ki “öte­ki”si ha­li­ne ge­ti­ri­yor. Bu “öte­ki­leş­tir­me” ope­ras­yo­nu, olum­suz imaj­la­rın ya­zı­lı ve gör­sel med­ya yo­luy­la pe­kiş­ti­ril­me­siy­le Al­man top­lu­mu­nun ha­fı­za­sın­da güç­lü bir yer edi­ni­yor. Si­yah saç­lı ol­du­ğu­nuz­da ilk ola­rak “Türk” ol­du­ğu­nu­zun dü­şü­nül­me­si, bi­raz da iro­nik bir şe­kil­de ken­di­si es­mer ama saç­la­rı çe­şit­li renk­le­re bo­yan­mış genç­le­ri kar­şı­nı­za çı­kar­tı­yor top­lu ta­şı­ma araç­la­rın­da. Sü­rek­li bir dış­lan­mış­lık, aşa­ğı­lan­mış­lık psi­ko­lo­ji­siy­le ya­şa­yan genç­le­rin kü­çük bir azın­lı­ğı bu du­ru­mu mo­ti­vas­yon ara­cı ola­rak kul­la­nıp okul ve iş ha­yat­la­rın­da ba­şa­rı­lı olur­ken; bü­yük ço­ğun­luk bu­nun üs­te­sin­den ge­le­me­yip top­lu­mun “kay­be­den­le­ri” ara­sı­na gi­ri­yor. Hem Al­man hem de Türk ma­kam­la­rı­nın uzun­ca sü­re­dir de­vam eden bu du­ru­mu önem­se­me­me­le­ri ve Al­man top­lu­mu­nun Türk­le­re tak­tık­la­rı “mi­sa­fir iş­çi” ta­nı­mın­dan hâ­lâ vaz­geç­me­yip on­la­rı ka­bul­le­ne­me­me­si, en­teg­ras­yon, asi­mi­las­yon, bir­lik­te ya­şam gi­bi çe­şit­li çö­züm öne­ri­le­riy­le aşıl­ma­ya ça­lı­şı­lan so­ru­nun ala­nı­nı da­ha da de­rin­leş­ti­ri­yor.
Tüm bu sı­kın­tı­lar­dan olu­şan ze­mi­nin üs­tü­ne ge­len can kay­bıy­la so­nuç­la­nan yan­gın­lar, bar­da­ğı ta­şı­ran son dam­la ol­du. Al­man po­li­ti­ka­cı­la­rın ola­yın ar­dın­dan kun­dak­la­ma izi­nin ol­ma­dı­ğı­nı id­di­a et­me­le­ri ve Türk res­mî ma­kam­la­rı­nın, içe­ri­sin­de Al­man ma­kam­la­rı­na gü­ven­siz­lik ima­sı ve hat­ta it­ham­la­rı ba­rın­dı­ran açık­la­ma­lar yap­ma­la­rı, bu sı­kın­tı­lı ze­mi­nin dı­şa­vu­ru­mun­dan baş­ka­sı de­ğil­di. Gi­de­rek ar­tan, de­rin­le­şen ve mev­cut öne­ri­le­rin şim­di­ye de­ğin işe ya­ra­ma­dı­ğı pü­rüz­lü bir ze­min­di bu.
Türk top­lu­lu­ğu açı­sın­dan se­vi­ni­le­cek tek ta­raf, Türk dev­le­ti­nin da­ha ön­ce­den ol­ma­dı­ğı ka­dar ola­ya ve va­tan­daş­la­rı­na sa­hip çık­tı­ğı­nı gös­ter­me­siy­di. Za­ten Al­man si­ya­set­çi­le­ri­ni “Ne olu­yor?” so­ru­su­nu sor­ma­ya iten de Baş­ba­kan Er­do­ğan’ın Köln ko­nuş­ma­sıy­dı. Kırk yı­lı aş­kın sü­re­dir, ül­ke­le­rin­de mi­sa­fir ola­rak gör­dük­le­ri bu top­lu­lu­ğun baş­ba­ka­nı ge­lip bü­yük bir ka­la­ba­lık önün­de ki­mi öne­ri­ler­de bu­lu­nu­yor­du. Al­man­la­rın alış­ma­dık­la­rı, alı­şa­ma­dık­la­rı, bel­ki de bu nok­tay­dı. Tay­yip Er­do­ğan’ın öne­ri­le­ri, Al­man si­ya­se­ti­nin çık­ma­zı­nı ve bel­ki de söy­le­mek is­te­me­di­ği giz­li ajan­da­sı­nı bi­le­rek ya da bil­me­ye­rek or­ta­ya çı­ka­rı­yor­du. Al­man­ya’da­ki Türk top­lu­mu, çe­şit­li en­teg­ras­yon, bir­lik­te ya­şam vb. pro­je­le­re kar­şın bir tür­lü Al­man dev­le­ti­nin is­te­di­ği ka­dar “en­teg­re” ola­mı­yor­du. Er­do­ğan’ın söz­le­ri, bu­nun ar­ka­sın­da­ki ger­çek se­be­bi ara­mak­tan ve da­ha uy­gun po­li­ti­ka­lar üret­mek­ten­se, özel­lik­le 11 Ey­lül son­ra­sı çı­kar­dı­ğı ya­sa­lar­la tüm ka­ba­ha­ti Türk­le­rin üze­ri­ne yük­le­yen Al­man uyum po­li­ti­ka­la­rı­nın ba­şa­rı­sız­lı­ğı­nı yüz­le­ri­ne vu­ru­yor­du. Bir tür­lü “asi­mi­le ol­ma­yan” Türk­ler bu hal­de kal­dık­ça, Al­man­ya’da cid­di bir so­run ve sı­kın­tı üret­me­yi sür­dü­re­cek­ler.
Üçün­cü ne­sil­den gi­de­rek da­ha faz­la Türk’ün Al­man va­tan­daş­lı­ğı­na geç­me­si, Türk­ler ara­sın­da­ki do­ğur­gan­lık ora­nı­nın Al­man­lar­dan çok da­ha yük­sek ol­ma­sı gi­bi is­ta­tis­ti­ki ve­ri­ler Al­man­la­rın kay­gı­la­rı­nı da­ha da ar­tı­rı­yor. Şu­ra­sı bir ger­çek ki, kırk yıl­dır hep mi­sa­fir ola­rak gör­dük­le­ri top­lu­lu­ğun ge­le­cek ne­sil­le­ri, ko­vul­ma­dık­la­rı müd­det­çe Al­man­ya’da kal­ma­ya de­vam ede­cek. Ta­bii bu Al­man­lar için bir yan­dan iş­gü­cü zen­gin­li­ği an­la­mı­na gel­mek­tey­ken, di­ğer yan­dan en­teg­re ede­me­dik­le­ri bir top­lu­lu­ğun, ge­nel nü­fus için­de­ki ora­nı­nın gi­de­rek ar­tıp da­ha da gö­rü­nür ha­le gel­me­si ve bun­la­rı ida­re et­me­nin ma­li­ye­ti­nin art­ma­sı de­mek. Bu ar­tan ma­li­ye­ti en­gel­le­mek için en son çı­ka­rı­lan ya­sa­lar­dan bir ta­ne­si ise en­teg­ras­yon po­li­ti­ka­la­rı if­las et­miş bir dev­le­tin, hu­ku­kun te­mel il­ke­le­rin­den olan ka­nun önün­de eşit­lik il­ke­si­ni na­sıl ra­hat­ça çiğ­ne­ye­bi­le­ce­ği­ni gös­te­ri­yor. Bu ya­sa, ai­le bir­le­şim­le­rin­de Al­man­ya’ya ge­le­cek olan eşin, gel­me­den ön­ce be­lir­li bir sa­at Al­man­ca kur­su­na ka­tıl­ma­sı­nı ve otur­ma iz­ni ala­bil­mek için Al­man­ca bil­di­ği­ne da­ir bel­ge­yi ib­raz et­me­si­ni zo­run­lu kı­lı­yor. İşin akıl­la­ra zi­yan kıs­mı, bu ya­sa­nın is­tis­na­la­rı­nı çı­kar­dı­ğı­nız­da ge­ri­ye mu­ha­tap ola­rak sa­de­ce Türk­le­rin kal­ma­sı. Geç­ti­ği­miz yaz ay­la­rın­da tar­tı­şı­lan ve ka­bul edi­len bu ya­sa, Al­man dev­le­ti­nin Türk­le­re ba­kı­şı­nı yan­sıt­ma­sı açı­sın­dan çok müm­bit bir ve­ri ola­rak du­ru­yor. Top­lum ola­rak “öte­ki”yi ka­bul et­mek­te za­ten zor­la­nan, bi­rey­ci­li­ği ön pla­na çık­mış Al­man­la­rın ya­ban­cı­la­ra kar­şı me­sa­fe­li tu­tu­mu­nun, ben­ze­ri ya­sa öne­ri­le­ri ve tar­tış­ma­la­rıy­la da­ha da pe­kiş­ti­ril­di­ği göz­le­ni­yor. Bu da Al­man­ya’da ya­şa­yan Türk­le­rin hem Al­man­lar­la hem de dev­let­le olan iliş­ki­le­ri­ni gü­ven­siz bir ze­min­de bi­na et­me­le­ri­ni be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor.
Bu ze­mi­nin kar­şı­lık­lı gü­ven iliş­ki­si için­de ye­ni­den in­şa edil­me­si, hem Al­man­ya-Tür­ki­ye iliş­ki­le­ri hem de bir­lik­te ya­şa­ma­ya ça­lı­şan Al­man ve Türk top­lum­la­rı­nın da­ha sağ­lık­lı ve in­sa­ni iliş­ki­ler kur­ma­la­rı için zo­run­lu. Bu ka­dar sü­re­dir Türk­ler­le ay­nı şe­hir­de ya­şa­ma­sı­na kar­şın hiç­bir Türk ar­ka­da­şı ol­ma­yan Al­man­lar­dan tu­tun da, kırk yı­lı geç­kin sü­re­dir Al­man­ya’da ya­şa­dı­ğı hal­de her­han­gi bir Al­man evi­ni zi­ya­ret et­me­miş Türk­le­re ka­dar bir­bi­ri­ne me­sa­fe ola­rak çok ya­kın ama zih­nî ve kal­bî ola­rak ta­ma­men ko­puk ve ön­yar­gı­lar­la do­lu iki top­lum söz ko­nu­su. Bu iki top­lu­mun ara­sın­da­ki ön­yar­gı­lar ve olum­suz imaj­lar ise an­cak kar­şı­lık­lı gü­ven an­la­yı­şı içe­ri­sin­de üre­ti­le­cek si­ya­set­le kı­rı­la­bi­lir. Çün­kü top­lum­lar kor­kuy­la ya­şa­mak­tan çok kor­kar­lar ve kor­kuy­la ya­şa­yan top­lum­lar­da ne po­li­si­ye ted­bir­ler ne de koyulan ya­sa­lar, kor­ku­nun is­ten­me­yen olay ve fe­la­ket­ler şek­lin­de te­za­hür et­me­si­ni en­gel­le­yebilir. Bu açı­dan, Er­do­ğan’ın çı­kı­şı­nı ken­di içiş­le­ri­ne mü­da­ha­le ola­rak al­gı­la­yan Al­man ka­mu­oyu­nun da, Tür­ki­ye’den bir he­ye­tin yan­gın ola­yı­nın in­ce­len­me­sin­de Al­man he­ye­ti­ne eş­lik et­me­si tek­li­fi­ni ge­ti­ren Türk si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın da kı­sa va­de­li ve gün­lük tep­ki­ler­den uzak, iki top­lu­mun da kor­ku­suz ve sa­lim bir şe­kil­de ya­şa­ma­sı­na ya­ra­ya­cak si­ya­set­ler üret­me­si ge­re­ki­r.

Paylaş Tavsiye Et