Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2010) > Türkiye Ekonomi > IMF kapılarında “çıpa arayışı”
Türkiye Ekonomi
IMF kapılarında “çıpa arayışı”
İbrahim Öztürk
TÜRK eko­no­mi­si için “ye­ni bir eko­no­mik paket açık­lan­sın” söy­le­mi yay­gın­ca te­laf­fuz edi­li­yor. Pa­ket de­yin­ce ak­lı­mı­za bu­nun bir ma­li­ye­ti, bir de et­kin­li­ği ge­li­yor. Ka­mu­nun ik­ti­sa­di fa­ali­yet­le­rin ana ek­se­ni­ni oluş­tur­du­ğu dö­nem­de pa­ket­ler ge­çi­ci de ol­sa et­ki­li olu­yor­du. Şim­di ka­mu ol­duk­ça kü­çül­dü; iş özel sek­tö­re kal­dı. An­cak özel sek­tö­rün işa­dam­lı­ğı ka­lib­re­si he­nüz yo­ğun re­ka­bet or­ta­mın­da ayak­ta kal­ma­ya mü­sa­it ol­ma­dı­ğın­dan, er­gen­lik ça­ğı­na gel­me­miş ço­cuk­lar gi­bi al­dı­ğı ka­rar­la­rın so­rum­lu­lu­ğu­nu baş­ka­la­rı­na at­mak eği­li­min­de.
Bi­lin­di­ği üze­re 2001 son­ra­sın­da­ki is­tik­rar prog­ra­mı­nın üç aya­ğı var­dı. Bi­rin­ci amaç, yük­sek bü­yü­mey­di; bu ba­şa­rıl­dı. İkin­ci­si fi­nans ve ka­mu ke­si­min­de is­tik­ra­rın sağ­lan­ma­sıy­dı; bu da bü­yük oran­da ba­şa­rıl­dı. Üçün­cü­sü fi­yat is­tik­ra­rıy­dı; bu alan­da da 2008 ba­şı­na ka­dar bü­yük bir ba­şa­rı sağ­lan­dı ve enf­las­yon tek ha­ne­ye in­di­ril­di. An­cak gü­nü­müz­de dış olum­suz­luk­la­rın da te­tik­le­me­siy­le prog­ra­mın yan et­ki­le­ri iyi­ce de­rin­le­şi­yor. Ca­ri açık, enf­las­yon ve iş­siz­lik ar­tı­yor; bü­yü­me ve ve­rim­li­lik ya­vaş­lı­yor; re­ka­bet­çi üs­tün­lük­te eroz­yon da­ha bir be­lir­gin­le­şi­yor.
O hal­de ar­tık kı­sa va­de­ci­li­ğe kay­ma­dan, se­çim po­pü­liz­mi­ne gir­me­den, sür­dü­rü­le­bi­lir borç­lan­ma­ya da­ya­lı is­tik­rar vur­gu­sun­dan çı­kıp kal­kın­ma­ya, üre­ti­me, re­ka­bet­çi üs­tün­lü­ğe, ta­rı­mın ve KO­Bİ’le­rin et­kin dö­nü­şü­mü­ne, is­tih­da­ma ve sür­dü­rü­le­bi­lir bü­yü­me­yi te­tik­le­ye­cek re­form­la­ra da­ya­lı bir prog­ram ge­re­ki­yor. Esa­sen şu an­da hü­kü­met, tam da bu bek­len­ti­le­re uy­gun adım­lar atı­yor. Re­form­lar bir tak­vi­me bağ­lı de­vam edi­yor, de­rin­le­şi­yor. An­cak so­run bu pa­ke­tin al­gı­la­nıp al­gı­lan­ma­ma­sın­dan kay­nak­lan­mı­yor. Zi­ra in­san­lar esa­sen ruh ça­ğır­ma se­an­sı­na çı­kar gi­bi IMF ça­ğı­rı­yor. San­ki IMF ile si­yam ikiz­le­ri de, ay­rı ya­şa­ya­mı­yor­lar.
Bi­lin­di­ği üze­re ana un­sur­la­rı yu­ka­rı­da zik­re­di­len “is­tik­rar son­ra­sı” prog­ram ile bir IMF prog­ra­mı ara­sın­da pek de ala­ka yok. Bu nok­ta­dan son­ra Tür­ki­ye’nin ca­ri açık, enf­las­yon ve iş­siz­lik so­ru­nu­na IMF prog­ra­mı bir çö­züm ge­tir­me­ye­ce­ği gi­bi, ter­si­ne so­run­la­rı de­rin­leş­ti­rir.
Sa­hi, IMF ile bir an­laş­ma ne­den ya­pı­lır? Ge­le­nek­sel yak­la­şım­la­ra gö­re bil­has­sa dış açık­la­ra da­ya­lı kriz olur­sa, yük­sek ve kro­nik enf­las­yon var­sa, öde­me zor­lu­ğu için­de­ki sis­te­me ne­fes al­dır­mak, öde­me­le­ri ko­lay­laş­tır­mak, bü­yü­me­yi kı­sa va­de­de ra­yı­na oturt­mak, dal­ga­lan­ma­yı ve çö­kü­şü as­ga­ri­ye in­dir­mek üze­re bir prog­ram ya­pı­lır. Bu ge­nel­lik­le kay­nak kul­la­nı­mı­nı ge­rek­ti­rir, borç­lu­lu­ğu ar­tı­rır; için­de ya­pı­sal re­form şar­tı ve alı­nan borç­la­rın ge­ri öde­me­si­ni ga­ran­ti et­mek üze­re fa­iz dı­şı faz­la (FDF) gi­bi ma­li bir kıs­tas da içe­rir.  
Pe­ki, şim­di Tür­ki­ye’de IMF ile an­laş­ma za­ru­re­ti var mı? Ha­yır. Tür­ki­ye’de 2001 ön­ce­sin­de dış ve iç açı­ğın, borç­la­rın ve bü­yü­me­nin mo­to­ru ka­mu ol­du­ğu için IMF ile ya­pı­lan an­laş­ma­lar dev­le­ti il­gi­len­di­ri­yor­du ve ge­rek­liy­di. Şim­di ise ka­mu­nun, iç açı­ğı (büt­çe açı­ğı) da dış açı­ğı (ca­ri açık) da yok; te­mel ras­yo­la­rı düz­gün; borç dön­dür­me ve bu­nun ida­re­si gi­bi bir der­di de yok. Da­ha­sı el­de bir “Or­ta Va­de­li Ma­li Çer­çe­ve” var ve uy­gu­la­ma­lar da he­def­ler­le tu­tar­lı.
O hal­de ka­mu­nun bir an­laş­ma­ya pek de ih­ti­ya­cı yok. An­cak öy­le an­la­şı­lı­yor ki, IMF ile ye­ni bir prog­ra­mı bü­yük ser­ma­ye çev­re­le­ri is­ti­yor. Bu bir çe­liş­ki. Zi­ra 2001 son­ra­sın­da­ki re­form­lar pi­ya­sa eko­no­mi­si­ni ika­me et­mek üze­re ya­pıl­dı. Amaç, et­kin­li­ği yok ede­cek uy­gu­la­ma­lar­dan uzak kal­mak­tı. Pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin te­mel ku­ra­lı “Her ko­yun ken­di ba­ca­ğın­dan ası­lır” ol­ma­lı­dır. Ya­ni kâ­rı ce­bi­ne in­di­ren, be­lir­siz­lik ve gi­ri­şim­ci­lik ris­ki­ni de üst­len­me­li­dir. “Sis­te­min kâ­rı ba­na, ma­li­ye­ti hal­ka” de­mek, sö­mü­rü­dür. Bu­na gi­ri­şim­ci­lik fi­lan den­mez. ABD’de pi­ya­sa­ya ya­pı­lan mü­da­ha­le tü­müy­le bu tür­den bir yan­lış­tır. Baş­ta de­net­le­me­di­ler, şim­di ka­mu kay­nak­la­rıy­la kur­ta­rı­yor­lar. Bu­ra­da bir ah­la­ki so­run var.
O hal­de “So­ru­nun kay­na­ğı kim­dey­se, çı­pa­yı da o bul­sun. Dev­let de ar­tık bir zah­met şu baht­sız Ana­do­lu’ya dön­sün” de­me hak­kı­mız var. An­cak bu­na sı­cak ba­kıl­mı­yor. Kı­sa­ca ifa­de ede­lim, özel sek­tö­rün kı­sa va­de­li borç­la­rı ve ar­tan kal­dı­raç oran­la­rı (borç-öz kay­nak ora­nı) ne­de­niy­le, ya­şa­na­cak de­rin­ce bir sar­sın­tı­nın (de­va­lü­as­yon, ih­ra­cat pi­ya­sa­la­rı­nın ya­vaş­la­ma­sı, ener­ji fi­yat­la­rı­nın çıl­dır­ma­sı gi­bi) bü­yük za­rar ver­me­sin­den kor­ku­lu­yor. Ya­pı­la­cak bir an­laş­ma ile risk­ler mil­le­te “fa­tu­ra” edil­mek is­te­ni­yor.
Ni­te­kim IMF lo­bi­ci­li­ği ya­pan­lar “ye­ni prog­ram”da ne­yi bı­ra­kıp, ne­yi de­ğiş­tir­mek ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da pek sus­kun­lar. Sor­gu­la­ya­lım: Mev­cut prog­ra­mın te­mel üç aya­ğı var; dal­ga­lı kur, açık enf­las­yon he­def­le­me­si ve FDF’ye da­ya­lı ma­li kri­ter. Pe­ki, ye­ni prog­ram­da dal­ga­lı kur re­ji­min­den çık­mak mı öne­ri­li­yor? Tim­sah göz­ya­şı dö­küp nu­ma­ra­dan şi­ka­yet eden­ler, bu­nu öne­re­mez­ler. Za­ten ar­tık öne­ril­me­me­li de. Zi­ra dal­ga­lı ku­ra esas tam da şim­di ih­ti­yaç var. Ya da kaç se­ne­dir bun­ca emek ve­ri­len enf­las­yon he­def­le­me­si re­ji­mi terk mi edil­sin? Bu­nu kim­se ak­lı­na da­hi ge­tir­me­sin. Dış­sal ne­den­ler­le ve uma­lım ki ge­çi­ci ola­rak enf­las­yon he­de­fi­nin sap­ma­sıy­la ge­lir da­ğı­lı­mı bo­zu­lu­yor, in­sa­nı­mız sı­kı­şı­yor, pi­ya­sa­lar da­ra­lı­yor; an­cak bu he­def­ten ko­pa­ma­yız. Pe­ki, ma­li di­sip­li­ni ga­ran­ti et­ti­ği ifa­de edi­len FDF he­de­fin­de mi bir sı­kın­tı­nın ola­ca­ğı dü­şü­nü­lü­yor? Evet! Sa­de­ce bu mad­de­yi ga­ran­ti al­tı­na al­mak üze­re “ma­li ku­ral” bas­kı­sı ya­pı­yor­lar. İyi ama za­ten ma­li di­sip­lin­den ta­viz ve­ren yok. 18 mil­yar yıl so­nu büt­çe açı­ğı he­de­fi 15,9 mil­yar YTL’ye dü­şü­rü­lür­ken, FDF he­de­fi de 38 mil­yar­dan yak­la­şık 40 mil­yar YTL’ye çı­kar­tıl­dı. Hem de da­ha yı­lın or­ta­sın­da. O hal­de so­run ne?
Olup bi­ten­le­ri mea­len özet­le­ye­yim: Hü­kü­met ye­ni dö­nem­de ro­ta­yı Ana­do­lu’ya çe­vir­di. Ma­li di­sip­lin bo­zul­ma­sa da büt­çe­den ya­pı­la­cak har­ca­ma­la­rın bi­leş­ke­si­nin Ana­do­lu le­hi­ne de­ğiş­ti­ril­me­si­ne iti­raz edi­li­yor. Bu­nun ye­ri­ne tek dü­ze re­form­la­rın ya­pıl­ma­sı, bü­yük şir­ket­le­rin dış risk­le­ri­nin re­zerv bi­rik­tir­me yo­luy­la do­lay­lı ola­rak üst­le­nil­me­si, kur açık­la­rı­nın si­gor­ta­lan­dı­rıl­ma­sı, kam­bi­yo ka­zanç­la­rı­nın ga­ran­ti al­tı­na alın­ma­sı, bü­yü­me­nin can­lan­dı­rıl­ma­sı, an­cak bü­tün bun­lar için ge­rek­li kay­na­ğın da Ana­do­lu’dan kı­sı­la­rak el­de edil­me­si ge­re­ği di­le ge­ti­ri­li­yor. Bu­ra­da açık­ça bir “Biz Tür­ki­ye’yiz, Tür­ki­ye ise biz” şa­şı­lı­ğı var.
So­nuç ola­rak, Tür­ki­ye’nin bun­dan son­ra­ki “çı­pa”sı IMF ile ya­pı­la­cak bir an­laş­ma de­ğil­dir. Yi­ne de kay­nak kul­lan­ma­yı ge­rek­tir­me­yen, da­yat­ma­cı il­ke­ler va­zet­me­yen bir prog­ram son­ra­sı gö­ze­tim an­laş­ma­sı ya­pı­la­bi­lir. An­cak ger­çek çı­pa AB sü­re­ci, Er­ge­ne­kon da­va­sı­nın sa­hi­ci bir şe­kil­de de­rin­leş­ti­ril­me­si, si­vil bir ana­ya­sa­nın ya­pıl­ma­sı, yar­gı re­for­mu, et­kin pi­ya­sa de­ne­ti­mi, kal­kın­ma­ya yö­ne­lik re­form­la­rın de­rin­leş­ti­ril­me­si ve en önem­li­si de bü­yük bir eği­tim re­for­mu ve se­fer­ber­li­ği­nin baş­la­tıl­ma­sı­dır.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR