Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Dünya Ekonomi > Güven krizi mi, finansal kriz mi?
Dünya Ekonomi
Güven krizi mi, finansal kriz mi?
Ömer Faruk Güler
Fİ­NAN­SAL ku­rum­lar önem­li ve özel ku­rum­lar­dır. Önem­li­dir­ler; çün­kü eko­no­mik sis­tem içe­ri­sin­de anah­tar bir ko­num­la­rı var­dır. Ta­sar­ruf sa­hip­le­ri ile ya­tı­rım­cı­yı on­lar bu­luş­tu­rur. Eko­no­mi­de kay­nak­la­rın da­ha ve­rim­li kul­la­nıl­ma­sı­nı on­lar sağ­lar. Bu rol­le­riy­le ade­ta eko­no­mi­nin bey­ni­dir­ler. Bu ku­rum­lar ay­nı za­man­da özel­dir­ler. Özel­lik­le­ri, gü­ven esa­sı­na da­yan­maların­dan kay­nak­la­nır. Baş­ka­la­rı­nın pa­ra­la­rı­nı baş­ka­la­rı­na ver­dik­le­ri için gü­ven bu ku­rum­la­rın ol­maz­sa ol­ma­zı­dır. İn­san­la­rın gü­ve­ni kay­bo­lun­ca bu ku­rum­lar da kay­bo­lur.
Bu­gün ABD’de ya­şa­nan kriz bir gü­ven kri­zi­dir. Her fi­nan­sal sis­tem gi­bi ABD fi­nan­sal sis­te­mi de gü­ven üze­ri­ne ku­ru­lu­dur. Bir sü­re­dir bu gü­ven cid­di şe­kil­de sar­sıl­dı. Baş­ta ban­ka­lar, özel­lik­le de ya­tı­rım ban­ka­la­rı ve hed­ge fon­la­rı ar­tık gü­ven ver­mi­yor­lar. İn­san­la­rın gü­ven­le­ri­ni kay­be­den ku­rum­lar ba­tı­yor­lar. Ame­ri­kan yö­ne­ti­mi­nin bü­tün yap­tı­ğı ve ya­pa­ca­ğı şey­ler de, kay­be­di­len gü­ve­nin te­si­si­ne yö­ne­lik. Ne var ki gü­ve­ni ka­zan­mak kay­bet­mek­ten çok da­ha zor.
Bu gü­ven kri­zi arı­zi de­ğil; ka­lı­cı et­ki­le­ri ola­cak. Çün­kü bu sis­te­mik bir kriz. Eko­no­mi­nin be­lir­li bir bö­lü­mün­de sı­kı­şıp kal­ma­dı, di­ğer alan­la­ra da hız­la ya­yıl­dı. Ko­nut kre­di­le­rin­de or­ta­ya çı­kan ba­tık­lar hem re­el sek­tö­rün hem de fi­nans sek­tö­rü­nün önem­li ak­tör­le­ri­ne si­ra­yet et­ti. Üs­te­lik sa­de­ce ABD ile de sı­nır­lı de­ğil. Av­ru­pa’dan As­ya’ya bir­çok ül­ke­yi et­ki­li­yor. Kü­re­sel kre­di kri­zi de­nil­me­si bo­şu­na de­ğil.
Bu kriz ay­nı za­man­da bel­li bir fi­nans mo­de­li­nin if­la­sı an­la­mı­na ge­li­yor. Bu mo­de­lin mak­ro bo­yu­tun­da eko­no­mi­nin te­mel­le­rin­den ko­pu­şu ya­tı­yor. Re­el sek­tör ile ma­li sek­tör ara­sın­da­ki ma­kas hiç­bir za­man bu ka­dar açıl­ma­mış­tı. Dün­ya­da re­el ti­ca­re­te ko­nu olan mal­lar ile bir gün­de dö­viz pi­ya­sa­sın­da do­la­şan pa­ra ara­sın­da akıl al­maz uçu­rum­lar oluş­tu. Ben­zer bir ör­nek tü­rev ürün­le­ri­nin top­lam dün­ya gay­ri­sa­fi mil­li ha­sı­la­sı­na ora­nın­da da gö­rü­lü­yor. Geç­ti­ği­miz yıl bu oran %1.100’le­ri bul­du. Baş­ka bir de­yiş­le re­el ola­na da­ya­lı çı­ka­rı­lan bir kıy­met, re­el ola­nın bin ka­tı­nı geç­ti. Şim­di­ler­de ya­şa­nan, bir an­lam­da ger­çek­le sa­nal olan ara­sın­da­ki far­kın ka­pan­ma­sı; şi­şen ba­lo­nun pat­la­ma­sı.
Bu fi­nans mo­de­li­nin mik­ro bo­yu­tun­da “pa­ket­le ve pa­zar­la” adı ve­ri­len iş mo­de­li­nin if­la­sı var. Kla­sik sis­tem­de ban­ka ko­nut kre­di­si­ni ve­ri­yor ve kar­şı­lı­ğın­da gay­ri­men­ku­lü ipo­tek alı­yor. Müş­te­ri­yi de çok ya­kın­dan ta­nı­yor ve iz­li­yor. Ban­ka bu kre­di­le­ri bi­lan­ço­su­nun ak­ti­fin­de mu­ha­fa­za edi­yor. Pa­ket­le­me ve pa­zar­la­ma­ya da­ya­lı iş mo­de­lin­de ise ak­tif­ler men­kul kıy­met­leş­ti­ri­le­rek sa­tı­lı­yor; an­cak bu sa­tı­lan kıy­met­ler tek­rar de­ği­şik ku­rum­lar ta­ra­fın­dan de­ği­şik ad­lar­la ye­ni­den pa­ket­le­ne­rek içe­ri­de ve dı­şa­rı­da baş­ka ku­ru­luş­la­ra pa­zar­la­nı­yor. Böy­le­ce uzun tu­tu­lan men­kul kıy­met­leş­ti­ril­me zin­ci­rin­de borç­lu ve ala­cak­lı ara­sın­da­ki iliş­ki hem ras­yo­na­li­te­sin­den ko­pu­yor hem de an­la­şıl­maz ve iz­le­nil­mez bir hal alı­yor. Ala­cak­lı ve borç­lu­nun bir­bi­ri­ni hiç ta­nı­ma­dı­ğı sis­tem­ler su­is­ti­mal­le­re açık olu­yor ve aşı­rı ris­ki teş­vik edi­yor. Böy­le­ce ris­ki yö­net­mek ve çe­şit­len­dir­mek adı al­tın­da çı­ka­rı­lan ürün ve hiz­met­ler, yük­sek risk iş­ta­hı­na sa­hip el­ler­de çok da­ha teh­li­ke­li olu­yor­lar.
Bu sis­te­mi so­run­lu kı­lan tek özel­lik men­kul kıy­met­le­rin ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rı­la­rak ye­ni fi­nan­sal ens­trü­man­la­rın or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sı de­ğil. Bu iş­lem­le­ri ya­pan­la­rın ay­nı za­man­da yük­sek de­re­ce­de kal­dı­raç (borç) kul­lan­ma­la­rı risk­le­ri kat­la­dı. Do­la­yı­sıy­la asıl so­run yük­sek risk iş­ta­hı­na izin ve­ren bir fi­nan­sal kül­tü­rün ve iş mo­de­li­nin var­lı­ğı. Bu yüz­den iş­le­rin ters git­ti­ği dö­nem­ler­de yük­sek risk iş­ta­hı­na sa­hip baş­ta ya­tı­rım ban­ka­la­rı ol­mak üze­re ön­de ge­len fi­nan­sal ak­tör­le­rin za­rar­la­rı da bü­yük ol­du. Bu sis­te­min sür­me­si ila­ve borç ya da ila­ve ser­ma­ye ile müm­kün­dü. Bu­nun ise bir sı­nı­rı ola­ca­ğı mu­hak­kak­tı. Ba­tık ban­ka ve şir­ket ha­ber­le­ri­nin yay­gın­laş­ma­sıy­la ge­rek­li li­ki­di­te bu­lu­na­ma­dı. Kim­se kim­se­ye kre­di ver­mez ol­du. Fi­nan­sal sis­te­min komp­leks ya­pı­sı risk­li­yi risk­siz­den ayırt ede­me­di. Her­kes elin­de­ki men­kul kıy­me­ti sat­ma­ya ça­lış­tı. Sa­tı­cı­nın bol ol­du­ğu, alı­cı­nın ise ol­ma­dı­ğı pi­ya­sa sı­kış­tı. O yüz­den baş­lan­gıç­ta­ki “eşik al­tı ko­nut kre­di­si kri­zi”nin son­ra­ki dö­nem­de­ki adı “li­ki­di­te kri­zi” ol­du.
Kri­zin ba­şın­dan be­ri ABD Mer­kez Ban­ka­sı (FED) baş­ta ol­mak üze­re Ame­ri­kan yö­ne­ti­mi pi­ya­sa­lar­da gü­ve­ni sağ­la­ma­ya ça­lış­tı. Bu­nun için üç aşa­ma­lı bir prog­ram iz­le­di. İlk ham­le bek­le­nil­di­ği gi­bi FED’in fa­iz­le­ri dü­şür­me­si ol­du. Ge­ce­lik fa­iz oran­la­rı %5,25’ten %2’ye dü­şü­rül­dü. Bu­ra­da­ki amaç kre­di sü­re­ci­ni, do­la­yı­sıy­la eko­no­mi­yi can­lı tut­mak­tı. Ban­ka­la­rın bir­bir­le­ri­ne borç ver­me­de gö­nül­süz dav­ran­ma­sıy­la ikin­ci aşa­ma­da FED ni­hai kre­di mer­cii ola­rak pi­ya­sa­la­ra fon sağ­la­ma­ya ça­lış­tı. Bu­nun için hem te­mi­nat ola­rak ka­bul et­ti­ği men­kul kıy­met­le­rin çe­şit­li­li­ği­ni ar­tır­dı hem de fo­na ih­ti­yaç du­yan ku­rum­la­ra ulaş­ma­ya ça­lış­tı. Böy­le­ce FED men­kul kıy­met­leş­ti­ril­miş ko­nut kre­di­le­ri ve di­ğer tah­vil­ler kar­şı­lı­ğın­da na­kit ve ha­zi­ne bo­no­su sat­mış ol­du. Bu şe­kil­de FED’in ver­di­ği borç tu­ta­rı 300 mil­yar do­la­rı bul­du. Son­ra­ki aşa­ma­da FED ve ABD Ha­zi­ne Ba­kan­lı­ğı şir­ket bat­ma­la­rı­nı ön­le­me­ye ça­lış­tı. FED’in des­tek­le­me­siy­le Be­ar Ste­arns ya­tı­rım ban­ka­sı JP Mor­gan Cha­se’le bir­leş­ti­ril­di. Bü­yük ko­nut kre­di şir­ket­le­ri Fred­di­e Mac ve Fan­ni­e Ma­e ka­mu­laş­tı­rıl­dı. Zi­ra eşik al­tı ko­nut kre­di­le­ri bu şir­ket­le­rin ser­ma­ye­le­ri­ni ta­ma­men erit­miş­ti. Ve ar­dın­dan ül­ke­nin en bü­yük si­gor­ta şir­ke­ti olan AIG kur­ta­rıl­dı. Şim­di bu aşa­ma­nın bir son­ra­ki adı­mı uy­gu­la­nı­yor. Ha­zi­ne Ba­kan­lı­ğı fi­nans ku­ru­luş­la­rı­nın bi­lan­ço­la­rın­da li­kit ol­ma­yan var­lık­la­rın sa­tın alın­ma­sı­nı içe­ren bir ya­sa ta­sa­rı­sı ha­zır­la­dı. Biz­de­ki TMSF’ye ben­zer bir ya­pı­lan­ma ile 700 mil­yar do­lar­lık bir büt­çe­nin bu iş için ha­zır­lan­dı­ğı be­lir­ti­li­yor. Bü­tün bu ça­ba­la­rın ne ka­da­ra mal ola­ca­ğı he­nüz tam bi­lin­mi­yor. An­cak so­ru­nun sis­te­mik özel­li­ği hem za­man hem de ma­li yük ola­rak da­ha yük­sek bir tu­ta­ra işa­ret edi­yor.
Bü­tün bun­lar­dan bi­zim pa­yı­mı­za dü­şen şey­ler de var kuş­ku­suz. Dün­ya eko­no­mi­si­nin ya­vaş­la­ma sü­re­ci­ne gir­di­ği dü­şü­nül­dü­ğün­de bi­zim de sü­reç­ten et­ki­len­me­miz muh­te­mel. Doğ­ru­dan ya­ban­cı ser­ma­ye ya­tı­rım­la­rın­da­ki ve tu­rizm ge­lir­le­rin­de­ki muh­te­mel azal­ma­lar, ak­la ilk ge­len­ler. An­cak asıl olum­suz­luk kü­re­sel ser­ma­ye­nin es­ki­si gi­bi bol ol­ma­yı­şın­dan kay­nak­la­na­cak. Es­ki­si gi­bi ko­lay­lık­la ve çok­ça yurt­dı­şın­dan borç­lan­ma­lar ola­ma­ya­cak. Di­ğer ta­raf­tan dü­şen em­ti­a ve pet­rol fi­yat­la­rı­nın olum­lu yan­sı­ma­la­rı ola­cak. Do­la­yı­sıy­la pet­rol ve ener­ji fa­tu­ra­mız aza­la­cak. An­cak top­lam­da dış dün­ya­nın bü­yü­me­ye kat­kı­sı olum­lu yön­de ol­ma­ya­cak.
Bu krizden ders çıkarmamız ge­re­ken bir baş­ka nok­ta aşı­rı­lık­tan ve aşı­rı risk­ten kaç­mak ol­ma­lı. Ger­çek ha­yat­tan ve de­ğer­den yok­sun bü­yük ka­zanç­lar biz­le­ri al­dat­ma­ma­lı. Bu hem ki­şi­ler hem de fi­nan­sal sis­tem­ler için ge­çer­li. Aşı­rı­lı­ğı ve te­kel­ci­li­ği teş­vik eden sis­tem­le­rin iniş­le­ri ve çı­kış­la­rı da bol olur. Her ba­lon er geç pat­lar. Bu ilk de­ğil­di, son da ol­ma­ya­cak.

Paylaş Tavsiye Et
Dünya Ekonomi
DİĞER YAZILAR