Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
NATO-Rusya ilişkilerinde ‘Soğuk Barış’ dönemi
Ekrem Karakoç
GEÇTİĞİMİZ Nisan ayında yedi yeni üyenin (Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya) katılımı ile NATO’nun doğuya doğru genişleme sürecinde yeni bir aşama daha kat edildi. Önümüzdeki birkaç yıl içinde üyelik başvuruları onay bekleyen Arnavutluk, Macaristan ve Makedonya’nın da örgüte katılmasıyla NATO’nun üyelerinin %40’ı eski komünist ülkelerinden oluşacak. Ancak, bu üç ülkenin katılımı NATO’nun genişleme sürecinin son durağı değil; ‘Barış için Ortaklık’ ve ‘Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi’ gibi alt kuruluşlar ile ilişkilerini güçlendirdiği diğer ülkelerin de NATO’ya katılması bekleniyor. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in ziyareti sırasında bu konuda yeşil ışık yaktığı Gürcistan ve Azerbaycan üyeliğe en yakın ülkeler. Orta Asya ülkeleri; özellikle Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ise NATO ile ilişkilerini geliştiren ama Rusya’nın tepkisinden çekindikleri için üye olmayacaklarını açıklayan ülkeler. Aynı nedenden dolayı üye olmayacağını açıklayan diğer bir ülke ise Ukrayna.
Yedi yeni ülkenin NATO’ya katılımı töreni öncesi ve sonrasında NATO ve Rusya yetkililerince yapılan açıklamalar bu iki aktör arasındaki çekişmeyi özetler niteliktedir. Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey İvanov NATO’nun genişlemesinden rahatsızlık duyduklarını belirtip, gerekirse Rusya’nın daha önce imzalamış olduğu 1991 Balistik Füzeler Anlaşması’nı ve Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşmasını (AKKA) tekrar gözden geçireceğini açıkladı. İvanov’un bu açıklaması esasında Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin örgüte katıldığı 1997 sonrası Rusya’nın NATO’ya yönelik demeçlerinin bir benzeri. NATO’nun genişleme sürecinin başladığı 1990’ların ikinci yarısının başında izlemiş olduğu sert politikaların sonuç vermediğini gören Moskova, özellikle 1997’deki ilk katılımlar sonrası, NATO politikasında değişikliğe gitti. Ulusal ve uluslararası alandaki siyasi ve ekonomik sorunların ağırlığı karşısında NATO’nun genişlemesine karşı koyabilecek gücü kalmayan Rusya, NATO’yu karşına alacak politikalar yerine taviz koparma politikası izledi. Gözlemci olarak katıldığı NATO toplantılarının yanı sıra NATO-Rusya Konseyi gibi yeni kurulan işbirliği konseyleri vasıtasıyla NATO’nun genişleme politikasında söz hakkı elde etmeye çalıştı.
NATO ile Rusya arasındaki gerginliğin artmasına yol açan neden ise NATO’nun Baltık ülkelerine (Estonya, Letonya ve Litvanya) yerleştirmek istediği çok az sayıdaki F-16 savaş uçakları ile Baltık ülkelerinin bağımsız olmasından önce 1988 yılında imzalanan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması’nı Rusya’nın imzalamaya yanaşmıyor olmasıdır. İkili görüşmelere ve adı geçen konseylerde NATO’nun bu ülkelerdeki üslerinin küçük ve asker sayısının az olacağına dair verdiği sözlere rağmen Rusya uzun vadede özellikle Baltık ülkelerinde NATO’nun askerî üslerinin genişlemesinden tedirgindir. AKKA’ya taraf olmayan Baltık ülkelerine NATO’nun yerleştirebileceği konvansiyonel silahlar Rusya’nın NATO’nun genişlemesinden duyduğu kaygıyı artırmaktadır.
ABD ve NATO ise Rusya’nın itirazlarını azaltmak için başka alanlarda taviz verme politikasını, başka bir deyişle ‘havuç politikasını’ sürdürüyor. Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin NATO üyeliğine Rusya’nın yeşil ışık yakması karşılığında G-7’nin gayri resmî üyelik şartını taşımamasına rağmen Rusya bu örgüte davet edilmişti. Dünyanın 10 büyük ekonomik gücü arasında olmamasına, demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin ülkede yeterince yerleşmemesine rağmen Rusya’yı G-7’ye alan Batı böylece NATO’nun genişlemesinin ilk adımı olaarak üç ülkenin NATO’ya katılımını başarmıştı. Boris Yeltsin ‘Geceyarısı Günlüğü’ ismiyle anılarını yayımladığı kitapta bu üç ülkenin NATO’ya katılmasına Rusya’nın onay vermesini, girişiyle beraber G-8’e dönüşen örgüte Rusya’nın kabul edilişine bağlar.
Rusya’nın NATO’nun genişlemesine vereceği tepkiyi en aza indirmek için kurulan NATO-Rusya Konseyi ile ilk defa Rusya’ya örgüt içinde veto yetkisi verildi. NATO-Rusya Konseyi iki aktör arasında terörizmle savaş ve silahsızlanma konularındaki işbirliğini geliştirmeyi öngörmekteydi. 2002’nin Mayıs ayında Konsey’in kuruluşunun resmi töreninde atılan imzaların Soğuk Savaş’ın bittiğini gösterdiğini söyleyen ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, bu anlaşma ile Rusya’nın kaygılarının ortadan kaybolması gerektiğini söylüyordu. Ancak bu anlaşma Rusya’ya, NATO’nun genişlemesi politikalarında söz söyleme hakkını vermemekteydi. 2004 Nisanındaki yedi ülke katılımında da Rusya’ya söz hakkı verilmedi. NATO içerisindeki statüsü yükseltilmekle beraber, Rusya’nın örgütle ilişkisi, 11 Eylül’den sonra ortaya çıkan terörizmle mücadele kapsamının fazla dışına çıkamamaktadır.
NATO-Rusya ilişkilerinin düğümlendiği yer, Baltık ülkelerinin AKKA’ya taraf olmasının, Rusya’nın Moldovya ve Gürcistan’dan askerlerini çekme şartına bağlanmasıdır. Rusya’nın finansal nedenler ve güvenlik bahanesiyle buradaki üslerini kapatamayacağını açıklaması, ‘Barış için Ortaklık’ kapsamında ilişkilerini geliştiren NATO ile Gürcistan arasındaki ‘Soğuk Barışı’ daha da gerginleştiriyor. NATO askerî varlığı ile Rus üslerinin konuşlandığı Gürcistan ise NATO-Rusya arasındaki ilişkilerin en önemli ayağını oluşturuyor. Nisan ayında yeni ülkelerin NATO’ya katılım törenlerinin ertesinde, Rusya’nın 1999 yılında AGİT’in İstanbul toplantısında verdiği sözleri yerine getirip bu ülkedeki üslerini kapatmasını isteyen Colin Powell, aksi takdirde Baltık ülkelerinin AKKA’yı imzalamasını ABD’nin desteklemeyeceğini açıkladı.
NATO’nun Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki üslerini küçülterek Bulgaristan, Romanya ve Polonya’da yeni üsler kurma planları ve bu ülkelerden Bulgaristan ve Romanya ile bu konuda anlaşmaların imzalanmış olması, Rusya’nın NATO’nun genişlemesinden duyduğu kaygıyı artıran diğer bir etmendir. NATO askerî varlığının Afganistan, Orta Asya Cumhuriyetleri, Gürcistan ve Azerbaycan’da konuşlanmış olması ve Rusya’yı çevrelemesi NATO-Rusya ilişkilerinin ‘Soğuk Barış’ döneminde uzun süre kalmayacağını göstermektedir. NATO’nun, Rusya’nın son nüfuz alanları olan Kafkasya ve Orta Asya’daki politikaları, bu dönemin uzunluğunu belirleyecek faktörlerin başında geliyor.

Paylaş Tavsiye Et