Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
“Ürkek yakınlaşma”dan “tabansızlaşma”ya: Filistin-İsrail barış süreci
Ahmet Emin Dağ
Fİ­LİS­TİN-İs­ra­il ba­rış sü­re­ci­nin baş­la­dı­ğı 1991’den son­ra­ki dö­ne­mi “ür­kek ya­kın­laş­ma” ola­rak ta­nım­la­mak ge­re­kir­se, Ara­fat’ın 2004’te ve­fa­tın­dan bu ya­na ya­şa­nan dö­ne­me de “ta­ban­sız­laş­ma” de­mek ye­rin­de ola­cak­tır. Halk­tan ko­pa­rak meş­ru­iye­ti­ni yi­ti­ren sü­reç, çö­züm­den çok, kar­şı­lık­lı ih­lal­le­ri “tat­lı­ya bağ­la­ma” ve ya­tış­tır­ma ara­cı­na dö­nüş­müş du­rum­da.
Ara­fat ha­yat­tay­ken ba­rış gö­rüş­me­le­ri­ne ren­gi­ni ve­ren yedi önem­li an­laş­ma ya­pıl­mış­tı. İn­ti­fa­da ve Sov­yet son­ra­sı ko­şul­lar bağ­la­mın­da 1991’de baş­la­yan Mad­rid sü­re­ci, 1993 Os­lo An­laş­ma­sı ile hu­ku­ki bir ze­mi­ne ka­vu­şur­ken, Fi­lis­tin dev­le­ti­nin ku­rul­ma­sı için ko­nu­lan beş yıl­lık ge­çiş dö­ne­mi olum­suz tec­rü­be­ler­le be­lir­siz­li­ğe bü­rün­dü. Os­lo, ba­rış ge­tir­me­di; ama İs­ra­il’in ulus­la­ra­ra­sı yal­nız­lı­ğı­nı aş­ma­sı­na bü­yük kat­kı yap­tı.
1998’de Ara­fat-Ne­tan­ya­hu-Clin­ton zir­ve­sin­den çı­kan Wye Ri­ver Me­mo­ran­du­mu, gü­ven in­şa­sı­nı ve tı­ka­nan Os­lo­ sü­re­cin­de­ki hu­ku­ki ve top­rak­sal ge­çi­şi sağ­la­mak üze­re ye­ni bir tak­vim koy­muş­sa da, İs­ra­il’in “Fi­lis­tin­li grup­la­rın elin­de­ki si­lah­la­rın top­lan­ma­dı­ğı” ba­ha­ne­si, ye­ni bir baş­lan­gı­cı ön­le­di. 2000 yı­lın­da İs­ra­il’in ye­ni Baş­ba­ka­nı Ehud Ba­rak ile Ara­fat ve Clin­ton ara­sın­da­ki Camp Da­vid Zir­ve­si’nde, gö­rüş­me­le­rin ye­ni­den baş­la­ma­sı gi­ri­şi­mi de ba­şa­rı­sız kal­dı; bu­nu Ari­el Şa­ron’un Mes­cid-i Ak­sa zi­ya­re­ti ve ye­ni bir şid­det dal­ga­sı iz­le­di. 2002’de Bey­rut’ta ya­pı­lan Arap Bir­li­ği Zir­ve­si’nde “top­rak kar­şı­lı­ğı ba­rış” pren­si­bi bağ­la­mın­da 1967 top­rak­la­rı­na çe­kil­me­si ha­lin­de İs­ra­il’in ta­nı­na­ca­ğı ve iliş­ki­le­rin nor­mal­leş­ti­ri­le­ce­ği öne­ri­si, İs­ra­il ta­ra­fın­da pek et­ki uyan­dır­ma­dı.
Ay­nı yıl Or­ta­do­ğu Dört­lü­sü (BM, ABD, AB, Rus­ya) ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve 2003’te ta­raf­lar­ca ka­bul edi­len Yol Ha­ri­ta­sı Pla­nı, Fi­lis­tin ta­ra­fı­na ey­lem­le­ri­ne son ver­me­si kar­şı­lı­ğın­da, 2005 yı­lı so­nu­na ka­dar dev­let­le­ri­ni ku­ra­cak üç aşa­ma­lı bir ba­rı­şı ön­gö­rü­yor­du. An­cak Fi­lis­tin­li önem­li şah­si­yet­le­rin sui­kas­ta uğ­ra­ma­sı se­be­biy­le plan uy­gu­la­na­ma­dı.
Kı­sa­ca­sı Ka­sım 2004’te baş­la­yan Ara­fat son­ra­sı dö­nem­de, Os­lo üze­rin­den 11 yıl geç­ti­ği hal­de, yak­la­şık %35’lik ge­ri çe­kil­me­ye rağ­men ye­ri­ne Fi­lis­tin oto­ri­te­si ika­me edil­me­si­ne izin ve­ril­me­di. Bu da çar­pık bir du­rum or­ta­ya çı­kar­dı.
Ocak 2005’te­ki se­çim­le Mah­mud Ab­bas Fi­lis­tin li­de­ri ol­du­ğun­da çar­pık­lık ve de­za­van­taj­lar­la do­lu bir yo­la çı­kı­yor­du. Ara­fat, sa­de­ce el-Fe­tih’in de­ğil Fi­lis­tin’de­ki bir­li­ğin de ga­ran­ti­siy­di. Ka­riz­ma ve si­ya­si güç yö­nün­den tar­tış­ma­sız li­der­di. Üs­te­lik onun ar­dı­lı yö­ne­ti­ci­ler, hem ta­ba­na hâ­kim ol­ma­da hem de ma­li ve si­ya­si fe­sa­dı ön­le­me­de ba­şa­rı­sız ol­du.
Ara­fat son­ra­sı ilk gi­ri­şim, Şu­bat 2005’te Mı­sır’ın Şarm eş-Şeyh ken­tin­de ta­raf­la­rı bir ara­ya ge­ti­ren zir­vey­di; he­def, Yol Ha­ri­ta­sı Pla­nı’nın ge­cik­me­li de ol­sa uy­gu­la­ma­ya ge­çi­ril­me­siy­di. Şa­ron’un, Fi­lis­tin-İs­ra­il iliş­ki­le­rin­de­ki olum­suz tu­tu­mu, Ak­sa İn­ti­fa­da­sı’nın bi­ti­ril­di­ği dek­la­re edi­len bu zir­ve­ye cid­di çe­kin­ce­ler ko­nul­ma­sı­nın te­mel ne­de­ni ol­du.
Ağus­tos 2005’te İs­ra­il’in Gaz­ze’den çe­kil­me­si ve 2006 ba­şın­da­ki par­la­men­to se­çim­le­ri­ni Ha­mas’ın ka­zan­ma­sı denk­le­mi de­ğiş­tir­di. İs­ra­il ve Ame­ri­ka’nın Ha­mas ile mu­ha­tap ol­ma­ya­cak­la­rı­nı açık­la­ma­sı­nı kap­sam­lı bir am­bar­go iz­le­di.
Am­bar­go­ya rağ­men İs­ra­il’i ta­nı­ma­yan Ha­mas’ın gü­cü­nü ar­tır­ma­sın­da­ki iki te­mel fak­tör, Fi­lis­tin top­lu­mu­nun ba­rış sü­re­cin­den umu­du­nu kes­me­si ve Ara­fat son­ra­sı el-Fe­tih’in nü­fuz kay­bı idi. Güç den­ge­si Ha­mas le­hi­ne dö­ner­ken, di­re­ni­şin me­ka­ni­ği de de­ğiş­miş, Fi­lis­tin­li grup­la­rın bir­bi­ri­ne he­sap ver­me so­rum­lu­lu­ğu azal­mış­tı. Ön­ce­den İs­ra­il tu­tuk­la­yıp iş­ken­ce edi­yor­ken, ar­tık el-Fe­tih’in de­ne­tim­siz mut­lak oto­ri­te­si bu ro­lün bir bö­lü­mü­nü ace­mi­ce üst­len­miş; Fi­lis­tin hal­kı bir­bi­rin­den uzak­la­şır­ken el-Fe­tih yö­ne­ti­ci­le­ri İs­ra­il’e ya­kın­la­şan bir gö­rün­tü ser­gi­le­miş­ti.
Ni­te­kim Fi­lis­tin’de Ha­mas hü­kü­me­ti­ni ce­za­lan­dı­ran dış güç­ler, Ab­bas’ın eli­ni güç­len­dir­me­yi he­def­le­yen çift yön­lü bir si­ya­set iz­le­yin­ce, Fi­lis­tin için­de­ki çat­lak bü­yü­dü ve ta­ban­da bir­bi­ri­ne gü­ven­siz­li­ğe da­ya­lı çift baş­lı bir ya­pı oluş­tu. Ma­yıs 2006’da ilan edi­len Mah­kum­lar Bil­di­ri­si çer­çe­ve­sin­de bir ulu­sal uz­laş­ma ara­yı­şı ol­duy­sa da, Gaz­ze’de el-Fe­tih-Ha­mas ça­tış­ma­sın­da çok sa­yı­da can kay­bı ol­ma­sı, iç­te­ki uz­laş­ma ça­ba­la­rı­nı bal­ta­la­dı. Şid­det­li ça­tış­ma­lar, Ha­zi­ran 2007’de top­rak­la­rın da iki grup ara­sın­da bö­lün­me­siy­le so­nuç­lan­dı.
Bu ara­da İs­ra­il ta­ra­fın­da Ocak 2006’da Şa­ron’un has­ta­la­nıp si­ya­set­ten el çek­me­si­nin ar­dın­dan ku­ru­lan çok par­ti­li za­yıf koa­lis­yon hü­kü­met­le­ri ile ye­ni bir baş­lan­gıç için Ka­sım 2007’de top­la­nan An­na­po­lis Zir­ve­si, Fi­lis­tin için­de­ki bu bö­lün­müş­lük­te ulus­la­ra­ra­sı ter­ci­hin Ab­bas le­hi­ne ol­du­ğu­nu gös­ter­di ve iki dev­let­li çö­züm ta­lep et­ti. Arap ül­ke­le­ri ye­ni sü­re­ce bü­yük bir umut­la ka­tı­lır­ken, ba­rı­şın ki­lit ül­ke­si Su­ri­ye’nin Or­ta­do­ğu denk­le­min­de­ki po­zis­yo­nu de­ğiş­me­ye baş­la­dı.
Ara­fat, böl­ge­sel et­ki­ye sa­hip şah­si­yet­ler­den bi­riy­di. Bir an­lam­da Fi­lis­tin’in meş­ru­iye­ti Ara­fat’ın şah­si­ye­tin­de so­mut­la­şı­yor­du. O ha­yat­tay­ken tüm Arap ül­ke­le­ri onun adı­mı­nı bek­li­yor, ini­si­ya­tif ge­liş­tir­me­den ön­ce onu iz­li­yor­du. Ama ken­di­sin­den son­ra Ab­bas ay­nı ay­rı­ca­lı­ğa hiç­bir za­man ula­şa­ma­dı. Ara­fat’ın ölü­mü ve Irak’ın iş­ga­li iki cep­he­de bir­den den­ge­le­ri İs­ra­il le­hi­ne de­ğiş­tir­di. Ha­mas’ın ik­ti­dar­da ol­ma­sı, ABD ve İs­ra­il’e ye­ni koz­lar ve­rir­ken Arap ül­ke­le­ri de bir­çok cep­he­de ken­di­le­ri­ni bas­kı al­tın­da his­set­ti. 
An­na­po­lis’te alı­nan ka­rar­lar, sa­de­ce bu zir­ve­ye çağ­rıl­ma­yan Ha­mas’ın tep­ki­si­ni çek­me­di, İs­ra­il için­de­ki par­ti­le­rin bü­yük bö­lü­mü de Baş­ba­kan Ehud Ol­mert’e kar­şı ge­niş kap­sam­lı bir di­renç cep­he­si oluş­tur­du. Ol­mert hak­kın­da­ki yol­suz­luk da­va­la­rı­nın da ay­nı dö­nem­de art­ma­sı, Fi­lis­tin ko­nu­sun­da­ki tav­rıy­la doğ­ru­dan il­gi­li gi­bi gö­rü­nü­yor. ABD’nin ken­di­si­nin da­hi cid­di­yet­le sa­hip çık­ma­dı­ğı An­na­po­lis ka­rar­la­rı, ge­rek­siz bir ümit dı­şın­da hiç­bir ye­ni­lik ge­tir­mi­yor.
Bir yıl için­de ABD Baş­ka­nı Ge­or­ge Bush’un 2, Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Con­do­le­ez­za Ri­ce’ın 15 de­fa böl­ge­yi zi­ya­ret et­me­le­ri­ne rağ­men, 2008 so­nu­na ka­dar bir Fi­lis­tin dev­le­ti­nin ku­ru­la­ca­ğı yö­nün­de­ki va­at­le­ri ger­çek­çi gö­rün­mü­yor. İs­ra­il ve ABD’de se­çim sath-ı ma­ili­ne gi­ril­miş ol­ma­sı, bu ko­nu­da stra­te­jik ka­rar­lar alın­ma­sı­nı en­gel­li­yor. Do­la­yı­sıy­la en azın­dan ABD se­çim­le­ri bi­te­ne ve İs­ra­il’de Ol­mert’in akı­be­ti net­le­şe­ne ka­dar bek­le­mek ge­re­ki­yor. Ni­te­kim Ha­mas’la İs­ra­il ara­sın­da­ki son ateş­kes, bir so­luk­lan­ma ve ta­raf­lar po­zis­yo­nu­nu göz­den ge­çi­re­ne ka­dar du­ru­mun kö­tü­leş­me­si­ni ön­le­ye­cek bir gü­ven­ce ola­rak ka­bul edi­li­yor.
Ab­bas da böy­le­si bir or­tam­da Ha­mas’a uz­laş­ma ka­pı­sı­nı aç­tı ve iç ba­rış ko­nu­sun­da ko­şul­suz gö­rüş­me­le­re ha­zır ol­du­ğu­nu açık­la­dı. Fi­lis­tin’de­ki bö­lün­müş­lük ha­li­nin bit­me­si ge­rek­ti­ği­ni çok iyi bi­len Ab­bas, bu fet­ret dö­ne­mi­ni bir­lik için kul­lan­mak is­ti­yor. Ara­fat ha­yat­tay­ken Av­ru­pa’yı ve di­ğer ulus­la­ra­ra­sı güç­le­ri et­ki­le­ye­bi­li­yor­du. Ama Ab­bas böy­le bir et­ki­den uzak ol­du­ğu­nun far­kın­da. Hat­ta İs­ra­il da­hi at­tı­ğı im­za­la­ra rağ­men Ab­bas’ın ge­re­ği­ni yap­ma ka­pa­si­te­si­ne kuş­kuy­la yak­la­şı­yor. Bush ve Ol­mert gi­bi ik­ti­da­rı­nın son ay­la­rı­nı ya­şa­yan Ab­bas, Arap ül­ke­le­rin­den ge­len bas­kı­la­rın ağır­lı­ğıy­la ön­ce­li­ği­ni Fi­lis­tin’in bir­li­ği­ne ver­mek du­ru­mun­da.
Ge­li­nen aşa­ma­da ta­raf­lar ve po­zis­yon­la­rı­na bak­tı­ğı­mız­da, İs­ra­il’de Fi­lis­tin­li­ler­le uz­laş­ma­ya uy­gun si­ya­si ze­min de bu­na ce­sa­ret ede­cek si­ya­set­çi de bu­lun­mu­yor. Fi­lis­tin ta­ra­fın­da ise Ab­bas, en za­yıf dö­ne­min­de ve bu ha­liy­le kök­lü hiç­bir ka­ra­ra im­za ata­cak du­rum­da de­ğil. Bu za­yıf­lı­ğı aş­mak için iç uz­laş­ma­ya ağır­lık ver­me­si ge­re­ki­yor. Ame­ri­kan ta­ra­fı da se­çim­ler se­be­biy­le İs­ra­il’e bas­kı ya­pa­cak bir ko­num­da de­ğil ve ye­ni bir baş­kan se­çi­le­ne ka­dar Or­ta­do­ğu ba­rı­şı ko­nu­sun­da kök­lü bir adım at­ma­sı im­kan­sız. Mı­sır, Ka­tar, Ye­men, Suu­di Ara­bis­tan gi­bi Arap ül­ke­le­ri ise, “sa­yı­ca çok” ama “uy­gu­la­ma şan­sı dü­şük” bir sü­rü çö­züm öne­ri­si için­de bo­ca­la­mış du­rum­da.

Paylaş Tavsiye Et