Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
“Uzun sürmüş bir akşam”da Yahya Kemal’e bakmak
Yusuf Ali Başak

YURT DI­ŞIN­DA böy­le mi­dir bil­mi­yo­rum; ama yurt için­de dü­zen­le­nen­le­rin bir­ço­ğun­da hap­laş­mış ve siz­le­rin ye­ri­ne bi­ri­le­ri­nin dü­şün­müş ol­ma­sın­dan do­la­yı sem­poz­yum­lar, hiç de haz et­me­di­ğim “or­ga­ni­zas­yon”lar­dır be­nim için. Bu bağ­lam­da Bi­lim ve Sa­nat Vak­fı ta­ra­fın­dan 23 Ka­sım’da dü­zen­le­nen “Uzun Sür­müş Bir Ak­şam: Ölü­mü­nün 50. Yı­lın­da Yah­ya Ke­mal Be­yat­lı” baş­lık­lı sem­poz­yum da be­nim açım­dan il­ke dü­ze­yin­de bu de­ğer­len­dir­me­nin dı­şın­da yer al­mı­yor­du.

Yi­ne de bu tür­den top­tan­cı yar­gı­la­rın biz­le­ri gö­tü­re­ce­ği ka­te­go­rik ret­le­re kar­şı da dik­kat­li ol­mak ge­re­kir ve yıl bo­yun­ca dü­zen­le­nen Yah­ya Ke­mal sem­poz­yum­la­rı­nın so­nun­cu­su­na baş­ka bir göz­le bak­mak da müm­kün. Bu­nu sağ­la­ya­cak hu­sus ise prog­ra­mın ge­nel iti­ba­rıy­la di­ğer prog­ram­lar­dan far­kı. İs­ken­der Pa­la, Müm­taz’er Tür­kö­ne ve Be­şir Ay­va­zoğ­lu’nun otu­rum baş­kan­lık­la­rı­nı yü­rüt­tü­ğü; Alp­han Ak­gül, Meh­met Can Do­ğan, Tu­ran Koç, Be­kir Be­rat Özi­pek, Na­zım İrem, Mu­rat Yıl­maz, Sa­dık Yal­sı­zu­çan­lar, Erol Kö­roğ­lu ve Ya­sin Ak­tay gi­bi alan­la­rın­da uz­man isim­le­rin teb­liğ­le­riy­le ka­tıl­dık­la­rı sem­poz­yum üç bö­lüm­den olu­şu­yor­du: İlk bö­lüm Yah­ya Ke­mal’in po­eti­ka­sıy­la il­gi­li bir tar­tış­ma­yı yü­rü­tür­ken; ikin­ci bö­lüm onun po­li­ti­kay­la ne tür­den bir iliş­ki için­de ol­du­ğu­nu/ol­ma­dı­ğı­nı an­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­du. Son bö­lüm ise Be­yat­lı’nın kül­tür/ta­rih/din gi­bi üç kri­tik nü­ve­yi na­sıl bir ba­kış açı­sıy­la an­la­dı­ğı/gör­dü­ğü üze­ri­ne odak­la­nı­yor­du. Do­la­yı­sıy­la sem­poz­yum, Yah­ya Ke­mal’i ola­sı bü­tün yön­le­riy­le ya­ka­la­ma­ya ve bu­nu da in­cel­miş tar­tış­ma kav­ram­la­rı üze­rin­den yap­ma­ya ça­lı­şı­yor­du. Bu, en azın­dan di­ğer sem­poz­yum­la­rın düş­tü­ğü ha­ta­ya düş­me­mek an­la­mı­na ge­li­yor­du.
As­lın­da Yah­ya Ke­mal kri­tik ve önem­li bir fi­gür­dü. Bir şa­ir­di ama şa­ir­li­ği­nin öte­sin­de epey­ce bü­yük bir an­lam ala­nı­na, bir dü­şün­ce hin­ter­lan­dı­na sa­hip­ti. Bu son nok­ta, Türk dü­şün­ce­si­nin ge­nel bir özel­li­ğiy­di ay­nı za­man­da. Bi­lin­di­ği gi­bi Türk dü­şün­ce­si­nin ge­liş­tir­di­ği çe­şit­li po­li­tik te­za­hür­le­rin önem­li tem­sil­ci­le­ri, şa­ir­ler ola­rak kar­şı­mı­za çık­mak­tay­dı. Do­la­yı­sıy­la Yah­ya Ke­mal bu yön­den “ti­pik” bir ör­nek ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir­di. Fa­kat şa­ir­ler ve da­ha özel­de Yah­ya Ke­mal söz ko­nu­su ol­du­ğun­da şi­ir dı­şın­da­ki(ka­ba­ca po­li­tik) alan­lar, bir hay­li sı­kın­tı­lı du­rum­lar oluş­tu­ru­yor­du as­lın­da.
Bir şa­ir, te­kil bir düz­lem­de bir var ol­ma de­ne­yi­mi­ni an­lat­mak­tay­dı ve bu hiç şüp­he­siz top­lum­sal du­rum­dan ba­ğım­sız de­ğil­di. Bu­nun­la bir­lik­te Yah­ya Ke­mal bu de­ne­yi­mi hay­li öz­nel de­ne­bi­le­cek şe­kil­de ya­şa­mış­tı ve sem­poz­yum­da­ki bel­ki de en iyi otu­rum bu “şa­i­ri­ne” bo­yu­tun ne tür­den bir mal­ze­me­den oluş­tu­ğu­nun di­le ge­ti­ril­di­ği ilk otu­rum­du. Otu­ru­mun üç ko­nuş­ma­cı­sı da, bir şa­ir te­ki­nin şa­ir­lik­le il­gi­li du­ru­mu­nu, şi­i­rin ken­di­si­ni mer­ke­ze ala­rak ama onun dı­şın­da şe­kil­le­nen bo­yu­tu­nu da unut­ma­dan res­met­me­ye ça­lış­tı­lar. Şa­i­ri ve da­ha önem­li­si şi­i­ri, top­lum­sal mal­ze­me­ye kur­ban et­me­den ve şi­i­rin be­lir­li mad­di şart­la­rı­nın ol­du­ğu­nu da göz önün­de tu­ta­rak ba­şa­rıy­la ele al­dı­lar.
Bu otu­rum ka­dar iyi ol­ma­yan di­ğer bir otu­rum ise Yah­ya Ke­mal’in po­li­tik bir fi­gür ola­rak ele alın­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı otu­rum­du. Bu otu­ru­mun da­ha az ba­şa­rı­lı ol­ma­sı­nın bir ne­de­ni, hiç şüp­he­siz otu­rum­da­ki üç teb­li­ğin de sü­rek­li ola­rak Yah­ya Ke­mal ile mu­ha­fa­za­kâr­lık ara­sın­da bir olum­sal­lık kur­ma­ya ça­lış­ma­sıy­dı. Baş­ka bir ifa­dey­le, üç ko­nuş­ma­cı da sü­rek­li ola­rak Yah­ya Ke­mal’in mu­ha­fa­za­kâr­lı­ğı üze­ri­ne eleş­ti­rel bir ba­kış ser­det­mek­tey­di­ler. Bu hiç şüp­he­siz bir nok­ta­ya ka­dar doğ­ru bir ba­kış ol­sa da, di­ğer otu­rum­la bir­lik­te dü­şü­nül­dü­ğün­de ek­sik olan nok­ta, bu dü­şün­me­yi bir “tar­tış­ma” bi­çi­mi­ne dö­nüş­tür­me­yi ba­şa­ra­ma­ma­la­rın­dan kay­nak­la­nı­yor­du.
Kı­sa­ca­sı, bu bö­lü­mü eleş­ti­ren­le­rin dü­şün­dü­ğü gi­bi so­run ger­çek­ten de teb­liğ­ci­le­rin ha­zır­lık­sız şe­kil­de ko­nuş­ma­la­rın­da de­ğil; tam ter­si­ne Yah­ya Ke­mal ile mu­ha­fa­za­kâr­lık ara­sın­da ku­ru­lan iliş­ki­nin şaş­maz, de­ğiş­mez, tek­dü­ze ve ni­ha­yet sü­rek­li bir iliş­ki ol­ma­sın­day­dı. Ya­zı­nın ba­şın­da söy­le­di­ğim ve bir sem­poz­yu­mun en bü­yük za­af­la­rın­dan bi­ri­si olan so­ru­nu, bu otu­rum­da açık­ça gör­mek­tey­dik. İlk otu­ru­mun so­nun­da ya­pı­lan tar­tış­ma­la­rın bir an­lam­da otu­ru­mun ken­di için­de ba­rın­dır­dı­ğı de­ğe­ri gös­ter­di­ği gi­bi, ikin­ci otu­ru­mun so­nun­da ya­pı­lan tar­tış­ma­lar da bir an­lam­da an­dı­ğım tar­tış­ma ek­sik­li­ği­ni biz­le­re söy­lü­yor­du.
Sem­poz­yu­mun ka­pa­nış otu­ru­mu ise bu yu­ka­rı­da­ki iki otu­ru­mun bir tür ke­siş­me nok­ta­sı­nı teş­kil eden, şa­ir te­ki ola­rak Yah­ya Ke­mal ile bir top­lu­mun üye­si olan Yah­ya Ke­mal ara­sın­da doğ­ru bir iliş­ki­nin ku­ru­la­bil­me­si­ni gö­ze­tir bir ma­hi­yet­te ta­sar­lan­mış­tı. Otu­rum­da bir yan­dan ge­le­nek­le mo­dern­lik ara­sın­da du­ran ve her iki­si­ne de dö­nük olan ta­ra­fı, bir yan­dan şa­i­rin şi­i­rin­de var olan ta­rih ya­pı­cı özel­li­ğin di­le ge­ti­ril­me­si ve ni­ha­yet ben­lik in­şa­sı nok­ta­sın­da için­de bu­lun­du­ğu va­tan/coğ­raf­ya/top­rak­la gir­di­ği iliş­ki­nin ne tür­den bir an­la­ma sa­hip ol­du­ğu gi­bi önem­li hu­sus­lar ele alın­mak­tay­dı. Bu otu­rum, ikin­ci otu­rum­da açı­lan far­kın ka­pa­tıl­ma­sı an­la­mı­na ge­li­yor­du ve bu­nun ye­ga­ne se­be­bi, “bir mem­le­ket ta­rih­çi­si ola­rak” Yah­ya Ke­mal’in şi­i­riy­le, ya­ni te­kil var olu­şuy­la top­lum­sal­lı­ğı­nın ke­siş­me nok­ta­la­rı­nı tar­tı­şa­bil­me­siy­di.
Bir sem­poz­yu­mun ta­şı­dı­ğı/ta­şı­ya­bi­le­ce­ği bü­tün za­af­la­rı ta­şı­mak­tay­dı bu sem­poz­yum. Bu­nun­la bir­lik­te sem­poz­yu­mu ha­zır­la­yan Ümit Ak­soy’un üçün­cü otu­ru­mun ba­şın­da söy­le­di­ği gi­bi, Yah­ya Ke­mal söz ko­nu­su ol­du­ğun­da çok ça­buk ve ko­lay­cı bir şe­kil­de ona da­ir dü­şün­ce­le­rin ge­nel ge­çer ve ba­ya­ğı yar­gı­lar ha­li­ne gel­me­si teh­li­ke­si söz ko­nu­suy­du. Ve sem­poz­yu­mun bu tür­den üç fark­lı bö­lüm üze­rin­den ta­sar­lan­mış ol­ma­sı, böy­le­si bir ba­sit­li­ğe düş­me­yi en­gel­le­mek için­di. Ak­soy’un be­lirt­ti­ği gi­bi, “Yah­ya Ke­mal’i in­cel­til­miş ana­liz bi­rim­le­ri üze­rin­den ele al­mak (şi­ir, po­li­ti­ka, kül­tür/ta­rih/din), onun et­ra­fın­dan dö­nen ve ne­re­dey­se her­ke­sin ka­nık­sa­dı­ğı tar­tış­ma­yı doğ­ru bir şe­kil­de an­la­ma­yı bir neb­ze ol­sun ko­lay­laş­tı­ra­bi­le­cek­ti.”
Ak­soy bu açık­la­ma­yı, Müm­taz’er Tür­kö­ne’nin sem­poz­yu­mun baş­lık­la­rı­nın içi­nin dol­du­ru­la­ma­dı­ğı­nı ve da­ha önem­li­si za­ten bu baş­lık­la­rı oku­yan bi­ri­si­nin ko­nuş­ma­yı din­le­me­si­ne ge­rek kal­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­me­si üze­ri­ne yap­mış­tı. Tür­kö­ne’nin ki­na­ye­li bir şe­kil­de ifa­de et­ti­ği nok­ta­nın doğ­ru­luk pa­yı ne ka­dar yük­sek ise sem­poz­yu­mu ha­zır­la­yan Ak­soy’un kay­gı­sı­nı ta­şı­dı­ğı nok­ta­lar ya­ni bir tür zi­hin tem­bel­li­ği an­la­mı­na ge­le­cek ko­lay­cı yar­gı­la­ra dö­ne­bil­me du­rum­la­rı da en az ilk du­rum ka­dar önem­li bir yer­de dur­mak­tay­dı.
Bü­tün bun­lar­la bir­lik­te son otu­ru­mun baş­kan­lı­ğı ya­pan ve bir Yah­ya Ke­mal “uz­ma­nı” olan Be­şir Ay­va­zoğ­lu’nun “Bu se­ne içe­ri­sin­de ar­tık bir bık­kın­lı­ğa dö­nü­şen Yah­ya Ke­mal et­kin­lik­le­ri içe­ri­sin­de, Yah­ya Ke­mal’i var olan bü­tün yön­le­riy­le ya­ka­la­ma­ya ça­lı­şan bel­ki de en iyi sem­poz­yum­du” söz­le­ri sem­poz­yum­la il­gi­li en doğ­ru de­ğer­len­dir­mey­di. Unut­ma­mak ge­re­kir ki ba­zen söz­den da­ha çok sö­zü ki­min söy­le­di­ği ya­hut ki­me söy­let­ti­ril­di­ği da­ha önem­li­dir ve Ay­va­zoğ­lu’nun söz­le­ri bu çer­çe­ve­den ba­kıl­dı­ğın­da da­ha faz­la an­lam ka­zan­mak­ta­dır.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar