Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
Teorik ve pratik kurumsal check-up
Fahri Karakaş
“BEN bir KOBİ yöneticisi ve kurucusuyum. Şirketimin sağlığını nasıl ölçebilirim? Şöyle hap gibi maliyetsiz bir yöntemi yok mu bu işin?”
“İçinde bulunduğum kurumun verimli ve iyi çalışıp çalışmadığını bireysel olarak kontrol edebilir miyim? Nasıl?”
“Ben bir milletvekiliyim. Parti komisyonu olarak kendi çalışmalarımızı nasıl öz değerlendirmeye tabi tutabiliriz?”
“Bir okul müdürü olarak ben de okulumu denetlemek istiyorum. Nereden başlasam?”
Merhaba! Yukarıdaki her durumda işinize yarayacak bir modelden bahsedelim size. Bu model Yönetim dünyasında son olarak geliştirilen teorilerden biri olan “Sıfır Merkez Teorisi”nin (Zero Centered Theory) temelinde yer almaktadır. Şimdi teoriden bahsettiğimiz için yazıyı okumayı bırakma eğiliminde olabilecek okurlarımıza şunu hatırlatalım: Günlük hayatta kullanabileceğiniz iyi bir teoriden daha pratik bir araç yoktur. Teori çok önemlidir, zira bilginin temelidir. Doğru karar vermenin yolu da doğru yerde ve zamanda doğru teoriyi uygulamaktan geçer.
Bu teorinin temel hipotezlerinden biri şudur:
İnsanların, takımların, organizasyonların, ülkelerin temel olarak üç potansiyelleri bulunmaktadır:
Fiziksel Potansiyel, Duygusal Potansiyel ve Zihinsel Potansiyel.
Kurumlar için bu potansiyelleri sermaye olarak yorumlayabiliriz:
Fiziksel Sermaye: Kurumun mali tablolarına yansıyan tüm maddi değerlerini kapsar. Mali sermaye, bina, araç-gereç, makineler, arsa, nakit, ofis ve ofis malzemeleri, üretim sistemi, yönetim yapısı, üretilen mal veya hizmetler…
Duygusal (Sosyal) Sermaye: Kurumu bir topluluk ve takım haline getiren güven, bağlılık, sevgi, yardımlaşma, insanlar arası ilişkiler, kurum kültürü gibi tüm özelliklerin oluşturduğu bir bütündür. Ayrıca, kurumun tüm paydaşlara ve müşterilere yansıttığı ilişkilerin kalitesi de sosyal sermayenin zenginliğini belirler.
Zihinsel Sermaye: Kurumun ürettiği ve paylaştığı tüm bilgiyi kapsar. Bu çerçevede, kurumda çalışan tüm insanların bilgileri, birikimleri, vizyonları zihinsel sermayenin kalitesini belirleyen en önemli faktördür. Kurumun Ar-Ge faaliyetleri sonucu ürettiği patent, copyright, yazılım gibi tüm varlıklar; kullanılan bilgi teknolojileri ve bilgi yönetimi zihinsel sermayenin önemli unsurlarındandır.
Şimdi dilerseniz bu modeli iş hayatında kullanabilmeniz için size bir kontrol listesi sunalım. Bu kontrol listesini okul, parti, sivil toplum kuruluşu, şirket gibi her kuruma uygulayabilir ve bu kurumların fiziksel, duygusal ve zihinsel sağlığını ölçebilirsiniz. Örneğin, yeni mezun olan üniversite öğrencileri çalışmak istedikleri şirketleri seçerken bu kriterleri dikkate alabilirler. Daha iyiye ulaşmanın yolu da mevcut durumu tespitten geçtiği için bu liste, kurumsal gelişim için de kullanılabilir.
Bu model daha ayrıntılı olarak ele alınabilir ve hayatın çok farklı alanlarına uygulanabilir. Tek bir örnek vermek yeterli olacaktır sanırım. Bu modeli Türkiye’ye uyarladığımızda görürüz ki, Türkiye’nin üç ana problemi var: Fiziksel, sosyal ve zihinsel sermayenin eksikliği. Bir açıdan bu problemleri bozuk ekonomik durum, bozuk sosyal düzen ve bozuk eğitim sistemi olarak ifade edebiliriz. Ama temele indiğimizde toplum olarak üstesinden gelmemiz gereken üç problemin fakirlik, ayrılık ve cehalet olduğunu görürüz.
Ne yazık ki bu problemlerin öyle aradığımız “hap gibi” kolay çözümleri yok. Milletçe zatürree olmuşuz, aspirin fayda eder mi? Peki ya uzun vadeli çözüm nereden geçiyor? İşte yazması kolay ama uygulaması gayet zor çareler:
Fakirlik: Ekonominin düze çıkarılması, daha verimli üretim sistemleri, sosyal adalete dayalı paylaşım, daha çok çalışma ve üretme, insan kaynaklarının uygun ve etkin şekilde istihdamı, ülke kaynaklarının rantabl kullanılması
Ayrılık: Sünni-Alevi, Türk-Kürt hepimizin gerçek kardeşliği yaşaması ve hayata geçirmesi, toplumun her kesiminin ortak paydalarımızda (demokrasi, cumhuriyet, millî ve dinî değerlerimiz) buluşması, diyalog ve hoşgörü kültürünün yerleşmesi.
Cehalet: Eğitim reformunun gerçekleştirilmesi, yüksek öğrenime yönelik baskı ve haksızlıkların giderilmesi, gençlerimizin okumaya daha çok teşvik edilmesi ve eğitim imkanlarının artırılması, kritik ve yaratıcı düşüncenin teşvik edilmesi, bilginin hayata yansıması ve doğru şekilde uygulanması, insana uzun vadeli yatırım yapılması.

Paylaş Tavsiye Et