Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Küreselleşmeye karşı ‘küresel bölgeselleşme’
Mehmet Özkan
AFRİKA kıtası açlık, kıtlık, AIDS gibi sorunlarıyla dünyanın en problemli alanı olarak anılır. Fakat hiç kimse böylesine sorunlu bir bölgenin dünya sorunlarına çözüm için hamle yapacağını aklının ucundan geçirmez. Bu hamle Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın el ele vererek ‘küresel bölgeselleşme’ olarak tanımlanabilecek bir forum oluşturmasıyla yaşandı. Küreselleşme ile birlikte bölgeselleşme eğilimlerinin arttığı günümüzde, ‘küresel bölgeselleşme’ adı altında, dünyanın farklı bölgelerindeki kilit ülkelerin bir araya gelerek bir birliktelik oluşturması, dünya siyasetinde yeni açılımlar yapabilecek nitelikte ciddi bir gelişmedir.Büyük güçlerin dışında kilit ülkeler (Pivotal Middle Powers) olarak adlandırılabilecek bir grup devletin aslında neler yapabileceğini göstermesi açısından da hayli önemlidir.
Resmî olarak 2003 yılının Eylül ayında New York’ta toplanan BM’nin 58’inci oturumu sırasında başlatılan Hindistan-Brezilya-Güney Afrika Diyalog Forumu (IBSA Dialogue Forum), gelişmekte olan ülkelerin dünya siyasetinde rol alma çabalarının önemli bir adımı olarak okunabilir. IBSA Diyalog Forumu’nun ana hedefi gelişmekte olan ülkeler arasında işbirliğini artırmak ve bu şekilde dünya siyasetinde seslerini duyurmaktır.
IBSA Forumu çok kısa geçmişine rağmen hazırlamış olduğu Hareket Planı’nı hızla hayata geçirmek için çeşitli düzeylerde toplantılar yaptı. Son olarak da Mart 2004’te Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika Dışişleri Bakanları Yeni Delhi’de toplanarak; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yapılacak olası bir yapısal değişiklik konusunda birlikte hareket etme, uluslararası bölgesel barış ve güvenlik konularını yakından izleme ve aktif rol alma ile ekonomik gelişme konularında işbirliği yapma kararı aldılar. Jeostratejik ve jeoekonomik açıdan bulundukları bölgelerin kilit ülkeleri olan bu üç ülkeden Brezilya, Latin Amerika’nın; Güney Afrika, Sahara-Altı’nın; Hindistan ise Hint alt kıtasının ekonomik ve siyasi anlamda en güçlü devletleridir. Özellikle Güney Afrika ve Brezilya için geçerli olan bir diğer özellik de, iki ülkenin bulunduğu bölgelerle ilişki kurmak isteyen herhangi bir devletin, bu ülkeleri bir giriş kapısı olarak kullanması gerektiğidir. Sahara-Altı başta olmak üzere, eğer bir devlet Afrika kıtasıyla siyasi ya da ekonomik düzeyde bir ilişkiye girmek istiyorsa, bunun yolu tartışmasız bir şekilde Güney Afrika’dan geçmektedir. Bölge içerisinde diğer ülkelere göre daha güvenli ve istikrarlı bir yapıya sahip olması Güney Afrika’nın bu konumunu pekiştiriyor. Aynı şeyleri Brezilya ve Hindistan için de söylemek mümkündür.
Bu örgüt uzun vadede dünyanın çeşitli alanlarında oluşan bölgeselleşme hareketlerinin lider konumundaki ülkelerini bir araya getirir ve bir nevi bölgesel örgütlerin uluslararası konsülü gibi bir işleve yönelirse, dünya siyaseti açısından yapısal dönüşümlerin öncüsü olabilir. IBSA Forumu, bu yıl içerisinde resmî olarak oluşumunu tamamlayacak ve Güney Afrika’nın başkenti Pretoria’da bu örgütün bir sekretaryası açılacaktır. IBSA Forumu esasen dünya siyasetinde orta düzeyde güce sahip devletlerin öncülük ettiği ve nükleer silahların yaygınlaşmasını azaltmayı amaçlayan bir örgüt olan Yeni Gündem Koalisyonu (New Agenda Coalition) türü örgütlerin güney halkasını teşkil etmektedir. IBSA Forumu’nun dünyanın diğer bölgelerinden bazı orta ölçekli devletleri içine alıp genişleyerek uzun vadede dünya siyasetinde etkili bir rol oynamayı planlayıp planlamadığına dair bir soruya, Güney Afrika Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dr. Ayanda Ntsaluba’nın verdiği cevap gayet açıktır: “Biz şimdilik böyle bir işbirliğinin nasıl olabileceği konusunda bir arayış içerisindeyiz, önümüzdeki iki yılda bu forumu diğer ülkelerle genişletip dünya siyasetinde daha aktif rol almayı planlıyoruz.”
Türkiye son yıllarda izlediği başarılı dış politika stratejisine, IBSA Forumu gibi dünyanın uzak bölgelerinde oluşan fakat uzun vadede hem Türkiye’yi, hem de dünya siyasetini etkileyebilecek mekanizmaları yakından takip etmeyi de eklemelidir. Bu örgütle kurulacak ilişki, Türkiye’nin 2006 yılında uygulamaya koymayı planladığı Afrika ve Latin Amerika açılım programları açısından hem altyapı sağlayabilir, hem de bu bölgelere yönelik proje hazırlıkları konusunda fikir verebilir.

Paylaş Tavsiye Et