Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Alman Seçimleri: Kırılgan desteğin sonu mu?
Haşim Koç
ÇOK de­ğil bun­dan on ay ön­ce, 17 Ara­lık Zir­ve­si ön­ce­sin­de, Al­man­ya ve özel­lik­le de Al­man şan­söl­ye­si Ger­hard Schrö­der, üye­lik mü­za­ke­re­le­ri­ne baş­la­ma­sı yo­lun­da AB için­de Tür­ki­ye’ye en cid­di des­te­ği ve­ren ak­tör ko­nu­mun­day­dı. Schrö­der, Ko­pen­hag Kri­ter­le­ri’ni ye­ri­ne ge­tir­miş ya da ge­ti­re­cek bir Tür­ki­ye’ye AB’nin tam üye­lik yo­lun­da mü­za­ke­re­ye baş­la­ma dı­şın­da bir al­ter­na­tif su­na­ma­ya­ca­ğı­nı, ak­si hal­de AB’nin say­gın­lı­ğı­nı yi­ti­re­ce­ği ve Tür­ki­ye’de­ki olum­lu ge­liş­me­le­re sek­te vu­ru­la­ca­ğı yö­nün­de­ki kay­gı­la­rı­nı, muh­te­mel bir üye­li­ğin AB’ye sağ­la­ya­ca­ğı ka­za­nım­la­rı da öne sü­re­rek sa­vun­mak­tay­dı. Al­man po­li­ti­ka­sı­nın di­ğer önem­li fak­tö­rü Hı­ris­ti­yan De­mok­rat­la­rın li­de­ri An­ge­la Mer­kel ise, Tür­ki­ye’ye din ve eko­no­mik se­vi­ye gi­bi fark­lı­lık­lar­dan ötü­rü an­cak ve an­cak im­ti­yaz­lı or­tak­lı­ğın öne­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni, bu­nun ha­ri­cin­de­ki di­ğer se­çe­nek­le­rin AB’nin ken­di için­de­ki den­ge­le­ri bo­za­ca­ğı­nı id­di­a et­miş ve 17 Ara­lık Zir­ve­si’ne ka­dar bu yön­de cid­di ku­lis fa­ali­yet­le­rin­de bu­lun­muş­tu. Yıl­lar­dır Al­man si­ya­se­ti­ni yön­len­di­ren bu iki par­ti­nin li­der­le­ri­nin ifa­de­le­ri, mü­za­ke­re­le­rin baş­la­ma­sıy­la bir­lik­te dü­şü­nül­dü­ğün­de ne an­la­ma ge­li­yor? He­le ki 18 Ey­lül’de ya­pı­lan se­çim­ler son­ra­sın­da si­ya­sî man­za­ra­nın çok da net ol­ma­dı­ğı, hat­ta se­çi­min tek­rar­lan­ma­sı­nın gün­dem­de ol­du­ğu şu gün­ler­de Al­man­ya, mü­za­ke­re­le­re baş­la­yan bir Tür­ki­ye kar­şı­sın­da na­sıl bir si­ya­set ge­liş­ti­re­cek? Bu si­ya­se­tin muh­te­mel pa­ra­met­re­le­ri ne­ler ola­bi­lir?
Bu so­ru­la­rı se­rin­kan­lı bir şe­kil­de ce­vap­la­ya­bil­mek için ön­ce­lik­le, 40 yıl­dır Türk nü­fu­suy­la ya­şa­yan Al­man­ya’nın, Türk­ler­le doğ­ru­dan te­mas ku­ran bir ül­ke ol­du­ğu tes­pi­ti­ni ha­tır­la­mak ge­re­kir. Sa­de­ce bir­kaç yıl­lı­ğı­na Al­man­ya’da­ki iş­gü­cü açı­ğı­nı te­la­fi et­me ga­ye­siy­le gi­den mi­sa­fir iş­çi­ler (Gas­tar­bei­ter), umu­la­nın ak­si­ne üç ne­sil­dir bu ül­ke­de ha­yat­la­rı­nı sür­dür­mek­te­ler ve bun­dan son­ra da sür­dür­me­ye de­vam ede­cek­ler. Bi­rin­ci nes­li ta­kip eden ne­sil­le­rin doğ­du­ğu, bü­yü­dü­ğü, eği­tim gör­dü­ğü ül­ke olan Al­man­ya, bah­si ge­çen kit­le­nin alış­tı­ğı, ken­di­si­ni ra­hat his­set­ti­ği bir top­rak par­ça­sı me­sa­be­sin­de. Bün­ye­sin­de ba­rın­dır­dı­ğı bu ya­ban­cı­lar ile or­tak bir ya­şa­mı sür­dür­me ko­nu­sun­da en­teg­ras­yon te­mel­li po­li­ti­ka­lar ge­liş­ti­ren Al­man­la­rın bu ko­nu­da çok da ba­şa­rı­lı ol­duk­la­rı söy­le­ne­mez. En­teg­ras­yo­nu “Al­man­laş­ma” ola­rak ta­nım­la­yan ve bu ta­nı­mın dı­şın­da­ki al­ter­na­tif­le­re ka­pa­lı du­ran Al­man­ya’nın, ül­ke­sin­de­ki Türk kö­ken­li­le­re kar­şı uyum çı­ta­sı­nı çok yük­sek­te tu­tan tav­rı, Türk­le­ri, bir yan­dan ken­di­le­ri­ne hak­ça dav­ra­nıl­ma­dı­ğı yö­nün­de dü­şün­ce­le­re iter­ken, di­ğer yan­dan da ba­şa­rı­la­rı­nın gör­mez­lik­ten ge­lin­me­si ne­de­niy­le is­ya­na yö­nel­ti­yor. Mi­sa­fir iş­çi­ler­den çok da­ha son­ra ge­len Rus, Po­lon­ya vs. kö­ken­li­le­re he­men va­tan­daş­lık ve sü­re­siz otu­rum hak­kı veren bir ül­ke­de, kırk yıl­dan be­ri ül­ke eko­no­mi­si­ne kat­kı­da bu­lu­nan bir kit­le­nin bu ola­nak­lar­dan yok­sun bı­ra­kıl­ma­sı, Al­man­ya’nın Türk­le­re ve Tür­ki­ye’ye kar­şı ba­kı­şı­nın gös­ter­ge­le­rin­den bi­ri­si sa­de­ce.
Al­man­ya’nın iş­çi ola­rak gi­den Türk­le­re kar­şı ta­kın­dı­ğı ta­vır, bi­ze mü­za­ke­re­ler baş­la­ma­dan söy­le­nen­ler ve söy­len­me­yen­ler ko­nu­sun­da bir ışık tu­ta­bi­lir. Ora­da­ki Türk­le­rin as­lın­da bir pro­to­tip ola­rak gö­rül­dü­ğü ve so­kak­ta­ki Al­man­la­rın yıl­lar­dır be­ra­ber ya­şa­dık­la­rı Türk­ler­den do­la­yı bir Tür­ki­ye gö­rün­tü­sü­ne sa­hip ol­duk­la­rı şüp­he gö­tür­mez bir ger­çek. Si­ya­si­le­rin tüm söy­lem­le­ri­ne kar­şın, Al­man hal­kı­nın Tür­ki­ye’yi hâ­lâ ye­te­rin­ce iyi ta­nı­ya­ma­dı­ğı­nı ve teş­rik-i me­sai­de bu­lun­duk­la­rı Türk­ler­le öz­deş­leş­tir­dik­le­ri dü­şü­nül­dü­ğün­de, Al­man­ya’da­ki Tür­ki­ye ima­jı­nın Schrö­der’in söz­le­rin­de­ki ka­dar açık ve net ol­ma­dı­ğı söy­le­ne­bi­lir. Res­mî ra­kam­la­ra gö­re, ken­di bün­ye­sin­de­ki 2 mil­yon Türk ile ne şe­kil­de or­tak bir ya­şam kül­tü­rü ge­liş­ti­re­ce­ği­ne da­ir net ka­rar ve­re­me­miş bir ül­ke­nin, bü­yük nü­fu­su ve din fark­lı­lı­ğıy­la AB’ye dahil ola­cak bir Tür­ki­ye’ye sü­rek­li des­tek ve­re­ce­ği­ni bek­le­mek ha­yal­ci­lik olur. Bu­nu söy­ler­ken, Al­man­ya’nın ani­den Tür­ki­ye’nin AB si­ya­se­ti­ni de­ğiş­ti­re­ce­ğin­den ve ta­ma­men aleyh­te ça­ba­la­ra gi­ri­şe­ce­ğin­den bah­set­mi­yo­rum. Al­man­ya’nın, top­rak­la­rın­da­ki Türk­ler ile çok da iç açı­cı ol­ma­yan se­rü­ve­ni ışı­ğın­da, Tür­ki­ye’nin mü­za­ke­re­le­re son­suz Al­man des­te­ğiyle baş­la­mak ye­ri­ne, Al­man­lar­dan ge­le­bi­le­cek ek ta­lep­ler ko­nu­sun­da ha­zır­lık­lı ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­mek is­ti­yo­rum.
17 Ara­lık ön­ce­sin­de Al­man­ya ger­çek­ten cid­di bir des­tek ver­di; yal­nız bu des­tek işi ku­ra­lı­na gö­re oy­na­ma ar­zu­sun­dan ve Tür­ki­ye’nin AB gü­ven­lik stra­te­ji­le­ri açı­sın­dan öne­mi­ni gö­zet­me­sin­den kay­nak­la­nan bir des­tek­ti. Ko­pen­hag Kri­ter­le­ri’ni ye­ri­ne ge­tir­miş bir ül­ke­ye baş­ka kri­ter­ler koy­ma­nın an­laş­ma man­tı­ğı­na uy­ma­ya­ca­ğın­dan, do­la­yı­sıy­la AB’nin ye­ni şart­lar ile­ri sür­me­si­nin Tür­ki­ye’nin sab­rı­nı zor­la­ya­bi­le­ce­ğin­den dem vur­muş­tu. Yok­sa şim­di­ye ka­dar, Tür­ki­ye’nin po­tan­si­yel ola­rak 2004’te üye olan ül­ke­ler­den han­gi nok­ta­lar­da ek­si­ği­nin ya da üs­tün­lü­ğü­nün ol­du­ğu üze­rin­de dü­şü­nül­dü­ğü­nü gös­te­ren bir ifa­de zik­re­dil­me­di Al­man ka­na­dın­dan.
Ge­liş­me­ler­den çı­ka­rı­la­bi­le­cek so­nuç­lar­dan bi­ri­si, Schrö­der ile de­vam et­me­si ya da dış po­li­ti­ka­da ağır­lı­ğın sol ka­nat­ta kal­ma­sı du­ru­mun­da, Al­man­ya’nın Tür­ki­ye’ye des­te­ği­nin kı­sa va­de­de sü­re­ce­ği­dir. Hı­ris­ti­yan De­mok­rat­lar söz sa­hi­bi ol­du­ğu tak­dir­de, o za­man üye­lik mü­za­ke­re­le­rin­de­ki des­tek ve­ya en­gel­le­me­nin öte­sin­de, Tür­ki­ye’nin tam üye­li­ği­nin tar­tı­şı­la­ca­ğı bir ka­muo­yu olu­şa­cak­tır Al­man­ya’da. Ve Al­man dış po­li­ti­ka­sı im­ti­yaz­lı or­tak­lı­ğın ken­di­le­rin­ce man­tık­lı ne­den­le­ri­ni AB’nin ge­ne­li­ne ih­raç et­mek için elin­den ge­le­ni ar­dı­na koy­ma­ya­cak­tır. Av­ru­pa’da­ki Türk­ler ve ser­best do­la­şım gi­bi baş­lık­lar söz ko­nu­su ol­du­ğun­da ise Al­man­ya, umu­la­nın ak­si­ne çok da­ha fark­lı re­ak­si­yon gös­te­rip, des­tek­ten zi­ya­de ken­di tec­rü­be­le­ri­ni ak­ta­ra­rak Tür­ki­ye’ye cid­di en­gel­ler çı­ka­ra­bi­lir. Böy­le bir ta­vır al­ma­sı hâ­lin­de ise Tür­ki­ye, son sü­reç­te ken­di­si­ne ya­kın du­ran AB’nin li­der ül­ke­le­rin­den bi­ri­nin des­te­ğin­den yok­sun ka­la­cak ve bu du­rum, Tür­ki­ye’nin pa­zar­lık gü­cü ko­nu­sun­da so­ru işa­ret­le­ri­ne ne­den ola­bi­le­cek­tir. Do­la­yı­sıy­la Tür­ki­ye, he­le ki son se­çim­ler­den son­ra Al­man des­te­ği­nin, tıp­kı Fran­sa ör­ne­ğin­de gö­rül­dü­ğü gi­bi, kon­jonk­tü­rel ve kı­rıl­gan bir ni­te­lik ta­şı­dı­ğı­nı ha­tır­dan çı­kar­ma­ma­lı­dır.

Paylaş Tavsiye Et