Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
AB’nin yenileri ve Türkiye
Murat Cemrek
TÜM Tür­ki­ye en azın­dan ku­lak ka­bar­tıp 3 Ekim sü­re­ci­ne ki­lit­len­miş­ken, muh­te­mel olum­suz ge­liş­me­le­re kar­şı, “sır­tı­mı­zı dö­nüp git­mek­ten” ve­ya “ça­tır ça­tır gir­mek­ten”, “Ko­pen­hag Kri­ter­le­ri­ni An­ka­ra Kri­ter­le­ri yap­ma­ya” ka­dar en­va-i-çe­şit B Pla­nı, “dos­ta gü­ven, düş­ma­na kor­ku” kı­va­mın­da ve“Dev­le­ti­miz bü­yük­tür, bun­lar mün­fe­rit ha­di­se­ler­dir” ta­dın­da el üs­tün­den pi­ya­sa­ya sü­rü­lü­yor. İh­ti­yat­lı bir ta­vır içe­ren bu iti­na­lı “her şe­ye ha­zı­rız” me­saj­la­rı­nın ve­ril­di­ği bir dö­nem­de ka­le­me al­dı­ğım bu ya­zı­da, Po­lon­ya ve Ma­ca­ris­tan’da gö­rüş­tü­ğüm Av­ru­pa’nın genç en­te­lek­tü­el­le­rin­den Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ne da­ir edin­di­ğim iz­le­nim­le­ri dik­ka­te ala­rak, bir his­te­ri kri­zi­ne dö­nü­şen üye­lik me­se­le­si­ni tar­tı­şa­ca­ğım. 
1 Ma­yıs 2004 ta­ri­hin­de Ma­ca­ris­tan’ın di­ğer do­kuz aday ül­ke ile AB’ye üye olu­şu, bü­yük bir coş­ku için­de kar­şı­lan­dı. 2 Ma­yıs ve son­ra­sın­da ise ha­yat­ta ola­ğa­nüs­tü bir de­ğiş­me ol­ma­dı. Met­ro­nun sık sık arı­za­la­nan yü­rü­yen mer­di­ven­le­ri ile es­ki tram­vay­lar ye­ni­len­me­di. De­mek ki, Tür­ki­ye’de AB üye­li­ğin­den umu­lan si­hir­li değ­nek et­ki­si Ma­ca­ris­tan’da söz ko­nu­su de­ğil­di.
Tür­ki­ye’nin AB yol­cu­lu­ğu­nu, Tan­zi­mat Fer­ma­nı ile baş­la­yan mo­dern­leş­me/Ba­tı­lı­laş­ma ha­re­ke­ti­ni kap­sa­yan bir me­de­ni­yet hav­za­sı de­ğiş­tir­me pro­je­si­nin uzan­tı­sı şek­lin­de gö­ren bi­ri ola­rak, yu­ka­rı­da­ki B Pla­nı şek­lin­de tal­tif edi­len efe­len­me­le­ri an­lam­lı bul­ma­mak­ta­yım. Çün­kü ta­ri­hî ola­rak Tür­ki­ye’nin si­ya­sî ve dev­let­lû seç­kin­le­ri, Ba­tı ku­rum­la­rı­na üye­li­ği ve bağ­lı­lı­ğı, bu sü­re­cin kris­tal­leş­miş mey­ve­le­ri ola­rak gör­müş­ler­dir. Yi­ne, AB’nin mo­to­ru ko­nu­mun­da bu­lu­nan Al­man­ya ve Fran­sa ara­sın­da­ki rol da­ğı­tı­mın­da, Al­man­ya’nın “iyi po­lis”i, Fran­sa’nın­sa “kö­tü po­lis”i oy­na­ma­sı­nı ucuz ro­man ya­zar­la­rı­nın ilk kı­sa film se­nar­yo­la­rı­na ben­ze­ti­yo­rum. Be­ni bu so­nu­ca gö­tü­ren ise, Tür­ki­ye-AB uzat­ma­lı iliş­ki­si­nin mef­hum-u mu­ha­li­fi­nin ol­ma­ma­sı­dır. Ay­rı­ca, na­sıl ki AB, Tür­ki­ye’nin gün­de­mi­ni meş­gul edi­yor­sa, Tür­ki­ye de ay­nı şe­kil­de AB’nin gün­de­min­de­dir. Tür­ki­ye, AB için so­run­lu bir me­se­le­dir; çün­kü hem dı­şa­rı­da bı­ra­kıl­ma­ya­cak, hem de içe­ri alı­na­ma­ya­cak ka­dar ce­sa­met­li­dir.
İs­viç­re, AB üye­si ola­bil­me­nin bü­tün ge­rek­li­lik­le­ri­ni ta­şı­ma­sı­na ve et­ra­fı AB üye­si ül­ke­ler­le çev­ri­li ol­ma­sı­na rağ­men, inat­la bu olu­şum dı­şın­da kal­mak­ta­dır. Oy­sa AB’ye üye­li­ğin Tür­ki­ye’de bir me­ga­lo ide­a ha­li­ne ge­le­rek, dev­let seç­kin­le­rin­ce Cum­hu­ri­yet’in ku­ru­cu ide­olo­ji­si­nin mak­bul tef­sir­le­ri­ne ek­lem­len­me­si, his­te­rik bir yak­la­şı­mı hâ­kim kıl­mış­tır. AB’ye açık­tan kar­şı çı­kan par­ti­ler Türk si­ya­sal ha­ya­tı­nın mer­ke­zin­den uzak­la­şıp mar­ji­nal­leş­tik­çe, sağ ve­ya sol ka­nat­ta mer­kez par­ti ol­ma­nın be­de­li, en azın­dan AB’yi ya­rım ağız­la ka­bul­len­mek ha­li­ne gel­miş­tir. “Gir­mek is­te­mi­yo­ruz” de­me­nin dip­lo­ma­tik­çe­si “onu­ru­muz­la gir­mek is­ti­yo­ruz” söy­le­mi ol­muş­tur. San­ki AB üye­le­ri onur­suz­dur ve­ya çı­kar mer­kez­li se­kü­ler kur­gu olan mo­dern ulus-dev­let için çı­ka­ra tah­vil edil­me­yen onur kav­ra­mı­nın an­la­mı var­dır.  
Mo­dern bir ide­olo­ji ola­rak ulus­çu­luk, mo­dern ön­ce­si­ne da­ir bil­gi­le­ri ye­ni­den kur­gu­la­yıp “öte­ki” kav­ra­mı­nı oluş­tu­rur­ken, Av­ru­pa­lı (c)is­min­de ulus oluş­tur­ma gay­re­ti de bu yo­lu ta­kip et­mek­te­dir. Ay­nı me­ka­niz­ma­yı da­ha be­lir­gin bir şe­kil­de, Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ne kar­şıt grup­la­rın söy­lem­le­rin­de göz­lem­le­mek de müm­kün­dür. Tür­ki­ye’de­ki Kır­mı­zı El­ma­cı koa­lis­yon, Haç­lı Se­fer­le­ri’ne re­fe­rans­la ge­nel­de Ba­tı’nın, özel­de AB’nin Müs­lü­man Türk’ü ve Tür­ki­ye’yi ta­rih sah­ne­sin­den at­ma komp­lo­la­rı ku­ran “bâ­tıl’ı ve küf­rü” tem­sil et­ti­ği­ni id­di­a eder­ken, AB’de­ki Tür­ki­ye kar­şıt­la­rı da, “Ma­ma li Turc­hi” fer­ya­dı­nı ye­ni­den en­di­şe du­yu­la­cak, hat­ta kor­ku­la­cak bar­bar efekt­le­ri ve az­ge­liş­miş­lik is­ta­tis­tik­le­riy­le sun­mak­ta­dır­lar. Di­ğer yan­dan, AB’ye üye olun­du­ğu gün san­ki her Türk va­tan­da­şı­na içi Eu­ro do­lu Ja­mes Bond çan­ta­lar da­ğı­tı­la­ca­ğı­nı uman di­len­ci ref­lek­si de AB’nin en­di­şe­le­ri­ni bes­le­mek­te­dir. Bir kı­sır dön­gü ha­lin­de, AB’nin ve­him­le­ri Tür­ki­ye’de­ki mil­li­yet­çi dal­ga­ya tsu­na­mi iv­me­si ver­dik­çe, AB’ye kar­şı olum­lu ka­muo­yu yak­la­şı­mı şüp­he­ye ve “Al­maz­lar bi­zi ağa­bey!” al­gı­sı­na dö­nüş­mek­te­dir. Tür­ki­ye’de­ki bir bü­yük bek­len­ti de do­la­şım hak­kı üze­rin­de yo­ğun­laş­mak­ta­dır. Hal­bu­ki, 1 Ma­yıs 2004’te­ki AB ge­niş­le­me­si son­ra­sın­da sa­de­ce İn­gil­te­re, İr­lan­da ve İs­veç, sı­nır­la­rı­nı ye­ni üye­le­rin iş­çi­le­ri­ne aça­ca­ğı­nı bil­di­rir­ken, di­ğer es­ki üye­ler ye­di yıl­lık bek­let­me sü­re­si­ni kul­lan­ma­yı yeğ­le­miş­ler­dir. Bu­nun üze­ri­ne, Ma­car hü­kü­me­ti­nin bu es­ki üye ül­ke­le­rin Ma­ca­ris­tan’da­ki ça­lı­şan­la­rı­na mis­liy­le mu­ka­be­le­de bu­lu­na­ca­ğı­nı bil­dir­me­si, Türk ka­mu­oyun­da­ki AB’nin Tür­ki­ye’ye kar­şı iş­le­ri hep yo­ku­şa sür­dü­ğü şek­lin­de­ki ya­nıl­gı­yı gös­ter­me­ye yet­mek­te­dir. Bir bir­lik­te­lik ola­rak AB, çı­kar ça­tış­ma­la­rı­nın ba­rış­çı bir şe­kil­de “al gü­lüm, ver gü­lüm”e dö­nüş­tü­rül­me­si ve bu­nun kı­ta öl­çe­ğin­de yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı­dır. Za­ten bi­za­ti­hi çı­kar­la­rı­nı ko­ru­ya­rak ha­yat­ta ka­lan mo­dern ulus-dev­le­tin, çı­kar­la­rı­nı art­tı­ra­ca­ğı ulus-öte­si bir ör­güt­len­me­ye ba­zı ege­men­lik hak­la­rı­nı dev­ret­me­si ken­di için­de tu­tar­lı­dır; ama bu da be­ra­be­rin­de prob­lem­le­ri ge­tir­mek­te­dir.
Tür­ki­ye’nin Ko­pen­hag Kri­ter­le­ri’ni ye­ri­ne ge­tir­me­de, özel­lik­le in­san hak­la­rı ih­lal­le­ri­ne kar­şı “sı­fır to­le­rans” yak­la­şı­mıy­la önem­li me­sa­fe kat et­ti­ği or­ta­da­dır. Po­lon­ya’da­ki yaz oku­lun­da ta­nış­tı­ğım ve Tür­ki­ye’den gel­di­ği­mi öğ­ren­di­ğin­de “Ha evet, Av­ru­pa’ya in­san ih­raç eden ül­ke” şek­lin­de müs­teh­zî bir mu­ka­be­le­de bu­lu­nan genç Leh hu­kuk­çu ile, par­la­men­to­dan ge­çen uyum pa­ket­le­ri ve uy­gu­la­ma­da­ki gö­re­ce­li ba­şa­rı son­ra­sın­da tek­rar mu­ha­tap ol­ma­dım. Yaz oku­lu­nun son gü­nün­de bir Leh fel­se­fe­ci­nin, Or­ta ve Do­ğu Av­ru­pa’da­ki o za­man için AB’ye aday ül­ke­le­rin eko­no­mik ge­ri kal­mış­lık­la­rı­na ya da ek­sik­lik­le­ri­ne ba­kıl­mak­sı­zın üye ol­ma­la­rı ge­re­kir­ken, Tür­ki­ye’nin hiç­bir şe­kil­de ka­bul edil­me­me­si ge­rek­ti­ği­ne da­ir ka­pa­nış ko­nuş­ma­sı­na, kon­fe­ran­sı dü­zen­le­yen pro­fe­sör, Tür­ki­ye’nin gös­ter­di­ği per­for­mans açı­sın­dan AB’ye gir­me­ye en az Po­lon­ya ka­dar yet­kin ol­du­ğu kar­şı­lı­ğı­nı ver­miş­ti. Bir­kaç ay son­ra Tür­ki­ye’ye aday­lık sta­tü­sü­nün ve­ril­me­siy­le bu yak­la­şım doğ­ru­lan­mış­tı.
Ma­ca­ris­tan’da Kra­kow Üni­ver­si­te­si Av­ru­pa Bir­li­ği Mer­ke­zi Dö­nem Baş­ka­nı olan Leh bir aka­de­mis­ye­nin en­di­şe­si, Tür­ki­ye’nin AB üye­si ol­ma­sı du­ru­mun­da Po­lon­ya’nın top­lam nü­fu­su ka­dar köy­lü nü­fu­su­nu Bir­li­ğe ge­ti­re­cek ol­ma­sıy­dı. Za­ten AB’de­ki tar­tış­ma­la­rın ço­ğu ta­rım mer­kez­li ol­du­ğun­dan, Tür­ki­ye’yi so­run­laş­tı­ran te­mel tar­tış­ma ala­nı da bu ol­mak­ta­dır. An­la­şı­la­ca­ğı üze­re, Tür­ki­ye’nin üye­li­ği­ni Müs­lü­man kim­li­ğin­den zi­ya­de “ta­ma­men duy­gu­sal” bir me­se­le zor­laş­tır­mak­ta­dır. Yok­sa, Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği ne ye­ni bir Haç­lı Se­fe­ri, ne üçün­cü bir Vi­ya­na Ku­şat­ma­sı ola­cak­tır. Sö­zün özü, Av­ru­pa’nın se­si­mi­zi duy­du­ğu ke­sin; ama bu se­sin na­sıl yan­kı­lan­dı­ğı­nı za­man için­de gö­re­ce­ğiz.

Paylaş Tavsiye Et