Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
Sosyal mesafe olarak ev
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu
I
EV­LE­RİN ta­ri­hi ay­nı za­man­da sos­yal ha­ya­tın da ta­ri­hi. İlk in­san­dan bu ya­na ev­le­rin ge­çir­di­ği ev­ri­me odak­la­nan an­tro­po­log­lar, on­la­rın bir ka­le gi­bi ko­ru­nak­lı şe­kil­de in­şa edil­me­sin­den ev­vel, ka­dın­la­rın da­ha hür ol­du­ğu te­zi­ni ıs­rar­la sa­vu­nu­yor. Şe­hir ha­ya­tı ile kır ha­ya­tı ka­dın üze­rin­den mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de, ev­le­rin bir sos­yal sta­tü ara­cın­dan zi­ya­de ko­run­ma hiz­me­ti ver­di­ği köy ha­ya­tın­da, ka­dın­la­rın da­ha hür ol­du­ğu tes­pi­ti­ni öne çı­ka­rı­yor an­tro­po­log­lar.
Ev, in­sa­nın hem di­ğer in­san­lar­la, hem de ta­bi­at ile ara­sı­na koy­du­ğu bir me­sa­fe. Ba­şın üze­rin­de bir dam yok iken, rüz­ga­rın ve yağ­mu­run da­vet­siz mi­sa­fir hük­mün­de her an in­san­la bir­lik­te ol­ma­sı­na kar­şın, ev’in in­şa edil­me­siy­le bir­lik­te is­ten­me­yen­ler dı­şa­rı­da tu­tul­muş olur. Ev, sos­yal me­sa­fe­nin baş­lan­gı­cı.
Ko­ru­yu­cu bir ya­pı ola­rak ev, ta­bi­at­la ve di­ğer in­san­lar­la ara­ya ko­nan me­sa­fe iken; evin mi­ma­ri­si, içi­nin de­ko­ras­yo­nu bu de­fa eve gi­ren­ler ile evin sa­hi­bi ara­sın­da­ki me­sa­fe­yi ko­ru­mak üze­re dü­zen­le­nir. Dü­zen­le­me­nin eko­no­mik bo­yu­tu yük­sel­dik­çe, ev sa­hi­bi, mi­sa­fir­le­ri­ne evi­ne gir­miş ol­sa­lar bi­le ken­di dün­ya­sı­na ait ol­ma­dık­la­rı ve evi­ne gir­me­den ön­ce­ki me­sa­fe­yi ay­nen ko­ru­ma­la­rı ge­rek­ti­ği ih­ta­rı­nı yap­mış olur. Bir baş­ka de­yiş­le fi­zi­kî ya­kın­lık, ye­ri­ni eko­no­mik uzak­lı­ğa terk et­miş olur.
Şa­ta­fat ve gös­te­riş, in­san­la­rın di­ğer in­san­lar­la ara­sı­na en teh­li­ke­li me­sa­fe­yi koy­du­ğu için ha­ram­dır. An­cak şa­ta­fat ve gös­te­ri­şin on­ca ya­sak­lan­ma­sı­na rağ­men, çö­kün­tü dö­ne­mi­nin en ba­riz özel­li­ği ev­le­re ya­pı­lan is­raf­ta ken­di­ni gös­te­rir. Çün­kü çö­kün­tü dö­ne­mi­ni en iyi sem­bo­li­ze eden şey, in­san­la­rın, ‘ol­mak’tan vaz­ge­çe­rek ‘fark edil­me’ye yap­tık­la­rı vur­gu­da or­ta­ya çı­kar.
Fark edil­mek için, gös­te­riş göm­lek­le­ri­nin eş­ya­dan baş­la­yıp in­san be­de­ni­ne ka­dar hü­küm sü­ren is­ti­la­sın­da, in­san in­san­dan uzak­laş­ma­ma­lı mı­dır? Uzak­laş­ma ta­le­bin­de bu­lu­nan ki­şi, in­san ile bir­lik­te dün­ya­nın di­ğer ni­met­le­ri­ne de uzak du­ra­rak, sa­de­ce ya­ra­tı­cı­sı­na ya­kın ol­mak ga­ye­siy­le in­zi­va­ya çe­kil­miş ise, bu, biz­zat din ta­ra­fın­dan onay­lan­mış bir me­sa­fe­dir. Fa­kat uzak­lık, dün­ya­nın ni­met­le­rin­den kop­ma­dan in­san­dan kop­mak üze­re oluş­tu­rul­muş­sa bu, ki­şi­nin ena­ni­ye­ti­ni bes­le­yi­ci bir du­rum ol­du­ğu için onay­lan­maz. Et­ra­fıy­la iliş­ki­si­ni, ula­şıl­maz me­sa­fe­ler eş­li­ğin­de dü­zen­le­me­ye kal­kan ki­şi, di­ğer in­san­la­rın ken­di­si­ne ha­tır­la­ta­ca­ğı her tür­lü fa­ni­li­ğe de set çek­miş ol­du­ğu­nu dü­şü­nür.
Me­sa­fe­yi ba­zı in­san­lar için ya­kın, ba­zı­la­rı için ala­bil­di­ğin­ce uzak ola­rak be­lir­le­me­ye kal­kan ki­bir, bü­tün din­le­rin red­det­ti­ği bir dav­ra­nış şek­li­dir. Kib­rin sa­hi­bi, ken­di­si­ni her tür­lü or­tam­da di­ğer in­san­lar­dan üs­tün bir nok­ta­da ko­num­lan­dı­rır. Be­de­ni­ni, mev­kii­ni, evi­ni ve eş­ya­la­rı­nı, be­lir­le­miş ol­du­ğu o yük­sek­lik­te dur­mak ve o yük­sek­lik­ten di­ğer in­san­la­ra hük­met­mek için kul­la­nır.
Ta­rım­cı top­lum­lar­da me­sa­fe, ağa ko­nu­mun­da­ki ki­şi­nin ye­dir­di­ği, içir­di­ği, ka­pı­sın­da ça­lış­tır­dı­ğı in­san­la­rın mik­ta­rı ile öl­çü­lür; ağa­nın evi ade­ta uğ­rak ye­ri­dir. Mo­dern za­man­lar­da sos­yal me­sa­fe, eş­ya ve pa­ra­ya bağ­lı bir ko­num al­mış­tır. Mo­dern eko­no­mi­nin can da­ma­rı olan tü­ke­tim eği­li­mi­nin ayak­ta du­ra­bil­me­si, gös­te­riş ve şa­şa­a­nın ka­bul gör­me­si­ne bağ­lı­dır. Gös­te­riş, as­lın­da sa­hip olun­ma­yan/olun­ma­sı ge­rek­me­yen bir şe­ye sa­hip olun­du­ğu­na baş­ka­la­rı­nı inan­dır­ma­ya yö­ne­lik bir du­rum­dur.
Ki­şi­le­rin gös­te­riş eği­lim­le­ri ol­du­ğu gi­bi dev­let­le­rin de gös­te­riş tut­ku­la­rı var­dır. Özel­lik­le ih­ti­lal son­ra­sı ye­ni ya­pı­lan­ma dö­nem­le­rin­de, hal­ka, dev­le­tin ne ka­dar güç­lü ol­du­ğu ko­nu­sun­da bir gü­ven ver­mek için ha­va­ala­nı, gös­te­riş­li dev­let bi­na­la­rı gi­bi ya­tı­rım­la­ra önem ve­ri­lir. Mo­dern­leş­me te­ori­le­ri ara­sın­da sem­bo­lik mo­dern­leş­me ola­rak ad­lan­dı­rı­lan bu yön­tem, hal­kı, ye­ni bir is­tik­ba­lin ne ka­dar par­lak ol­du­ğu ko­nu­sun­da ik­na eder. ABD’de Ab­ra­ham Lin­coln ile gös­te­riş­li ha­va­ala­nı ve dev­let bi­na­la­rı ya­pı­la­rak yü­rü­tü­len sem­bo­lik mo­dern­leş­me, Sov­yet­ler Bir­li­ği’nde de Sta­lin ta­ra­fın­dan uy­gu­lan­mış; in­sa­nı ade­ta ezip ge­çen iri­lik­te­ki yol­lar ve mi­ma­rî ile, fer­din dev­le­ti­ne gü­ven­me­si ka­dar, dev­let kar­şı­sın­da bir hiç ol­du­ğu­na inan­ma­sı da amaç­lan­mış­tır.
Sem­bo­lik mo­dern­leş­me, Tür­ki­ye’de De­mok­rat Par­ti ile ya­şan­mış; mer­ke­ze ula­şa­ma­yan kır­sal ke­si­min ken­di­si­ni ay­nî­leş­tir­me­si için, onu An­ka­ra’ya ulaş­tı­ra­ca­ğı­nı va­at eden ge­niş yol­lar ya­pıl­mış­tır. Mo­dern Tür­ki­ye’nin ta­şı­yı­cı gü­cü, kır­sal ke­sim için, uza­nıp gi­den, ucu bu­ca­ğı gö­rül­me­yen yol­lar­dır. Şe­hir­li için ise ye­ni ha­yat, müs­ta­kil ev­ler­den çı­kı­lıp gi­di­len apart­man da­ire­le­ri­dir. Alaf­ran­ga ha­ya­ta ta­lip olan­lar için, es­ki tarz ev­ler ka­çıp kur­tu­lun­ma­sı ge­re­ken ha­pis­ha­ne­ler­dir.
 
II
Re­şat Nu­ri Gün­te­kin’in Yap­rak Dö­kü­mü ad­lı ro­ma­nın­da, as­rî ha­yat ile bu­luş­ma­nın en­ge­li ola­rak Ba­ba Ali Rı­za Bey’in ah­lak en­di­şe­le­ri ka­dar as­rî ha­ya­ta uy­ma­yan fa­kir ai­le oca­ğı da gö­rü­lür. Kız­la­rı­nın ko­ca bul­mak için ev­de her tür­lü eğ­len­ce­yi dü­zen­le­me­le­ri­ne izin ve­ren Ali Rı­za Bey, yi­ne de ken­di­ni kız­la­rı­nın şi­ka­yet­le­rin­den kur­ta­ra­maz. İki gü­ne bir ev­le­rin­de par­ti dü­zen­le­yen Ley­la ve Nec­la, ba­ba­la­rı­na “Ne hak­la ken­di­le­ri­ni eve ka­pat­tı­ğı­nın” he­sa­bı­nı so­rar.
Ali Rı­za Bey ile ço­cuk­la­rı­nın ara­sın­da vu­ku bu­lan ça­tış­ma­yı ya­zar, “ev de­lik bir ge­mi gi­bi gün­den gü­ne ba­tı­yor­du” me­ta­fo­ruy­la ve­rir. Ni­te­kim so­nun­da ev­li bir avu­kat ile met­res ha­ya­tı ya­şa­ma­ya baş­la­yan Ley­la ken­di­si­ne he­sap so­ran ba­ba­sı­na, “La­net ol­sun se­nin evi­ne!” di­ye­rek, red­det­ti­ği ha­yat tar­zı­nı, ev vur­gu­suy­la di­le ge­ti­rir.
Ro­ma­nın so­nun­da “de­lik bir ge­mi gi­bi su alan Ali Rı­za Bey’in evi” sa­vun­du­ğu ah­la­kî il­ke­ler ile bir­lik­te ba­tar. Ar­tık Ali Rı­za Bey, hiç tas­vip et­me­di­ği bir ha­ya­tın için­de, Ley­la’nın apart­man da­ire­sin­de ya­şa­ma­ya baş­lar.
Apart­man da­ire­sin­de ya­şa­ma­ya baş­la­mak geç­mi­şin her tür­lü “yü­kün­den” kur­tul­mak ma­na­sı­nı ta­şı­dı mo­dern­leş­me mi­ti­ne sı­kı sı­kı ya­pı­şan­lar için. Yap­rak Dö­kü­mü’nün ya­yın­la­nış ta­ri­hi 1930. Apart­man da­ire­le­ri yet­miş yıl­da sta­tü sem­bo­lü ol­ma özel­li­ği­ni kay­bet­ti. Şeh­rin mer­ke­zin­de, her­ke­sin or­ta­sın­da, her tür­lü top­lu ta­şı­ma araç­la­rıy­la ula­şı­la­bi­len apart­man da­ire­le­ri alt, or­ta sı­nıf va­tan­daş­la­rın ba­rı­na­ğı ar­tık. “Halk de­ni­ze hü­cum et­ti, va­tan­daş de­ni­ze gi­re­mi­yor” şi­ka­ye­ti apart­man­lar için de söz ko­nu­su. 1990’lar­dan iti­ba­ren şe­hir­den ko­pan ye­ni zen­gin­ler ha­yat tar­zı ba­kı­mın­dan “uyum için­de” olu­na­ca­ğı he­sap edi­len “sa­tın alı­nan kom­şu­lar­la” uy­du kent­le­re ta­şın­ma mo­da­sı­nı baş­lat­tı. “Ken­din ol” slo­ga­nı, “ken­din gi­bi olan­lar­la ol” an­la­yı­şı­nı do­ğur­du. Ken­din gi­bi; ya­ni ay­nı ha­yat stan­dar­dı­na, ay­nı tü­ke­tim ka­lıp­la­rı­na sa­hip in­san­lar ara­sın­da ol.
 
II­I
Post­mo­dern dün­ya­da evin sos­yal me­sa­fe ol­ma özel­li­ği fi­zi­kî ve eko­no­mik güç ola­rak ye­ni­den dü­zen­le­ni­yor. Ye­ni­ler gel­dik­çe “es­ki­ler” da­ha uzak­la­ra ka­çı­yor. Bir yer­de do­ğup bü­yü­mek, bir ye­rin öte­den be­ri sa­ki­ni ol­mak pek de mu­te­ber de­ğil ar­tık.
Mer­kez­den ola­bil­di­ğin­ce uzak­ta in­şa edi­len “hij­ye­nik” ev­ler­le, “ev al­ma kom­şu al” sö­zü­nün muh­te­va­sı, de­rin­lik­ten zi­ya­de ya­tay iliş­ki­ler­le be­lir­le­ni­yor. “Ye­ni zen­gin­ler”, ken­di­le­ri ka­dar zen­gin­le­şe­me­miş es­ki mu­hit­le­rin­den uzak­la­şır­ken, ay­nı za­man­da eko­no­mik ge­lir pay­da­sın­da eşit­len­dik­le­ri “ye­ni dost­la­rı”nı, evin ta­pu­suy­la bir­lik­te edin­miş olu­yor­lar.

Paylaş Tavsiye Et